hesabın var mı? giriş yap

  • bu soruyu ali ismail korkmaz , abdullah cömert , ethem sarısülük ,berkin elvan somada ölen madenciler , suructa havaya uçurulan gençler , daglicada sehit dusen askerler ve daha sayamadığım onlarca yüzlerce manasız cenazenin abilerine soracak firsati hic olmadi.

    allah aşkına soruyorum size biraz iman sahibiyseniz hiç mi günahıniz yok kardesim. siz yıktığınız vesayetin yerine kurduğunuz rejimin meyvelerini yerken masumiyetinizden ve sorumlulugunuz olmadığından eminseniz , neden korkuyorsunuz?

  • hayatında on kişilik ekip yönetmemiş bebeler, bir kriz anında yetkili kişilerin tamamının isitfa etmesinin onurlu bir davranış olduğunu sanıyor. peki o kriz, sona erene kadar koordinasyon nasıl sağlanacak? kurumsal hafıza ne olacak? en yetkili kişinin yerine tüm kurumu koordine edecek yetkinlikte birini hemen nasıl bulacaksın? yönetim kurulunda sadece huzur hakkı alıp işlerden anlamayan adamlar mı yönetecek şirketi? boş boş, mal mal konuşuyorsunuz. krizin ortasında istifa edip gitmenin onurlu bir davranış olduğunu sanıyorsunuz. eğer krizin sorumlusu sen isen de, tüm yükümlüklerini yerine getirirsin, işi sahipsiz bırakmazsın, çekil dendiğinde çekilirsin ya da çekildiğinde işi yürütebilecek bir ekip olduğundan emin olursun bırakırsın. kriz anında çekilen adam dünyanın en berbat yöneticisidir ya. sen o anda işin başında olmayacaksın da ne zaman olacaksın?

  • ne deseydi, mahmut tarafından mı atıldı deseydi. tam bir gerizekalılık örneği,
    dünya kupalarında en hızlı gölü, akp milletvekilliği de yapmış olan "hakan şükür" atmıştır.
    beni de değiştirsinlet bakalım

  • şu kalabalık istanbul'un yoksul, getto semtlerinden birinde toplanmış olsa muhtemelen moda sahilde tepinen videodaki bu embesil kitle etmedik laf bırakmayıp, cahillikten dem vuracaktı.

    görüldüğü üzere gerizekalılığın semti yok. yani aşı bulundu, ilaç halloldu virüs mü bitti? lan ne salak insanlarsınız siz.

  • bende olduğunu düşündüğüm etki.

    bir ara deli olduğuma da inandırdıydım kendimi ama sonra "deli olduğumu düşündüğüme göre deli değilim! heheh" deyip yırttıydım. iyi de "bir delinin ne düşündüğünü anlayabilirmiş gibi yapan akıllıların uydurduğu bu fikir, bir deliyi deli olmadığına ikna edebilir mi?" o konu bir yana dursun hazır "bir pygmalion asla bir pygmalion olduğunu bilmez" diye bir lafta yok bence bende bu durum var iddiasını ortaya atabilirim.

    konuşmaya başladığımdan beri "bu çocuk çok zeki! acayip" diyolar benim için. ilk çocuk olduğumdan ebeveynlerin görmemişliği sonucu oluşmuş bir durum bu. bir laf ediyorsun "oha! büyümüşte küçülmüş!" "yok artık" falan oluyorlar. anlatılıyor falan bu tüm sülaleye, çevreye. bu gazla yetişince zeki olmak bir yükümlülük oluyor insanın sırtında. sonra bir bakmışsın küçük çaplı bir "nasrettin hoca" olmuşsun. tüm arkadaş çevren-akrabalar-hatta okulda hocalar falan senin fıkralarını anlatıyorlar birbirlerine. üstelik bir çoğu gerçek bile değil. ya da sen hatırlamıyorsun. biri çıkıyor "ya geçen sen şey dedin ya ne güldüydük arkadaş" diyor. durup "sen kimsin abi?"(dayılanma değil gerçekten adamı hatırlamıyorum) diyorsun.

    zeki miyim? ıq testlerine, edebiyat-matematik yarışmalarına falan göre öyle. zeka bu mu? belki. tübitak bilmem ne ödülüm var ama liseyi falan boşver 1 yıl önce üniversitede benimle aynı sınıfta okuyan sınıf arkadaşlarımın yarısının ismini-yüzünü hatırlayamıyorum. ama asıl şaşırtıcı olan ilkokul 3 te ödev yapmayı bırakmış bir daha eve iş getirmemiş bir öğrenci olarak üniversiteyi (ftr) kazanmama kimsenin şaşırmaması. bir kere bile bana ders çalış denmedi. bizimkilere göre "o zaten yapar" çocuktum hep. yazdıkça hatırlıyorum ilkokulda bana bozulmuş tv'yi tamir ettirmişti bunlar. gizli bir tarikata falan mı üyeler nedir?

    birinci ağızdan "var böyle bir etki" diyorum ve bence bendeki tüm garipliklerin sebebi olabilir. ondan sonra "3 ay ortadan kaybolmak ne demek?" diyorlar. "her yağmur yağdığında sokağa çıkıp ıslanmak garip" "okulu saçma bulup son sene bırakmak manyaklık" diyolar.... beni siz delirttiniz kardeş.

    "siz siz olun insanlardan bir şeyler beklemeyin bırakın onlar size verebildikleri kadarını versinler."

    psikanalitik edit; al işte aynı baskıdan ötürü entryi özlü sözle bitirdim. bi de kendi lafımı tırnak içine alarak bakın ne ağır laf etmişim havası yaratmışım. ciddi bir baskı var üstümde.

  • "varoş mekanlarda eller havaya yapmak" kitabımızın 76. sayfasında bulunan rehberdir.

    öncelikle herkes kitabın ön sayfasını açıp baksın, çünkü en geç 2010 tarihli olmalı basım yılı kitabın.

    evet,

    ders1: ikilemeler, tekerlemeler, kulak aşinalığı olan yerel söylemler

    örn: baş ucumda portakal olsan ilaç olurdun bana(portakalı soydum baş ucuma koydum)

    ders2: esnaf ağzı hölölöyler, lololar, savuşturma tarzları

    örn: tartacak bir şeyim yok, sinek avlar bu halim(boş bakkal taşak tartar, sinekli bakkal ve müthiş uyum)

    ders3: baskılı söylemler, bağlaçlı-edatlı tekrarlar

    örn: döneceksen dön, boş kaldı bak defterim, seveceksen sev artık veresiye sevgilim(yine bakkal ağzı var burada)

    ders4: kalple ilgili şeyler söyle prim yapar hep

    örn: kalbim tezgah altı, bir tek seni istiyor, zamlar devam ederse o mahşeri bekliyor.

    şimdi bakalım neler çıktı;

    baş ucumda portakal olsan ilaç olurdun bana
    severdim yarım yarım, sıkardım ara sıra.
    kalbim çarpar oldu, hep turuncu turuncu,
    kimseler dokunamaz, pütürlüdür vücudu.
    tartacak bir şeyim yok, sinek avlar bu halim,
    yarım kilocuk da olsa, yine benimsin sevgilim.

  • şaşırtmamıştır.

    dünyada kedi köpek gibi birbiriyle sürekli dalaşan iki ülke var:
    1- rusya
    2- amerika birleşik devletleri

    hükümetimizin ise nasıl bir dış politika stratejisi varsa artık, bu iki ülke ile de vize sorunu yaşamayı başardık.

    bu çok eşsiz bir başarı lan bence. abd ve rusya tarihte belki de ilk defa bir konuda ortak fikirde olabilir.