hesabın var mı? giriş yap

  • kişinin kendi (için) kendine (rağmen) empati yapmasıdır. ters giden şeylerin sebebini bulmak için içine bir iki bakmasıdır. yaptığım bu ama istediğim ne, diye sorabilmesi ve üstüne basıp geçtiği şeyleri fark etmesidir.. kişilerarası iletişimde empatinin önemi ne ise, kişinin kendisiyle iletişmesinde de içgörü o kadar önemlidir.

  • sinemada da brecht epiği yapılabileceğini gösteren film. tiyatro oyunu gibi akar. anlatıcımız mahkemeye çıkarılmış olan feyzo'dur. anlatır anlatır... bütün bu anlatının arasında ekrandan sloganlar izleriz. "işçiler kardeş patron kalleş", "kahrolsun faşizm" gibi. sonunda da feyzo ağalık düzenini hakime şikayet eder. son bölümde "sen devletsin, sen bilirsin, sen söyle babam, suç kimde?" dediği anda, hakimin biz olduğumuzu, bir yargıya varmamız gerektiğini, bu yargı ışığında kendi hayatımızda bu tür sorunlar gördüğümüzde müdahale etmemiz gerektiğini anlarız. brecht mumla arasa kendi teoremini özetleyebilecek ancak bu kadar güzel bir film bulabilirdi.

    bu film 88'lere kadar yasaklıydı. o tarihlere kadar aynen şimdiki gibi kemal sunal'ın filmlerine ezber olan bizler, 88 senesinde (yanılmıyosam) bu filmin yasağının kaldırılmasıyla, yepyeni bir film gibi izlemiştik. ancak filmin yasağının kaldırılması benim hep canımı sıkmıştı. çünkü 80'lerden beri süren apolitikleştirme sürecinin tamamlandığını, artık tam anlamıyla apolitikleştiğimizi, bu filmin artık "zararsız" hale gelmesi suratlarımıza çarpmıştı. sonuç? filmin zamanında yasaklanmasına neden olan tüm bu göndermeleri ve laf sokmaları, dürtmeleri "gülerek" izlemiş, ağzımızın kenarından sızan "apolitik" salyaları silmiş, yaşantımıza aynen devam etmiştik. zararsızdık artık. ne güzeldi...

  • bazen böyle umutsuzluğa düştüğüm oluyor. okul, iş, aile vb. benden bişey olacak mı falan diye. sonra geliyorum chainard'ın entrylerini okuyorum keyfim yerine geliyor. diyorum ki bu adam bu beyinle bu yaşa geldiyse benim şu hayatta yapamayacağım hiçbir şey yok. teşekkürler chainard.

  • beyaz eşya üreticileri tarafından bize yıllardır yutturulmaya çalışılan yalandır.

    derler ki: "elde yıkayınca bilmem kaç litre su tüketiyorsunuz, oysa bulaşık makinesi 5 litre su kullanır. tasarruf için bulaşık makinesi almanız lazım"

    o zaman bende diyorum ki; ulan düdük sen makineyi bana bedava mı veriyorsun?

    basit bir hesapla bu beyaz eşya kartellerine bir cevap vermek artık farz oldu.

    - şu anda piyasadaki en ucuz bulaşık makinesi 549 tl. (isim vermek istemiyorum, ama isteyen çelik gibi sağlam bir markanın 2 programlı makine fiyatına bakabilir.)

    - iski'nin su tarifesi metreküp başına 3,27 tl, % 8 kdv ile birlikte 3.53 tl.

    - yani 1 metreküp=1000 litre suyun fiyatı 3.53 tl

    piyasadaki en ucuz bulaşık makinesinin fiyatı olan 549 lira, (549/3,53=) 155 ton su parasına eşit.

    bakın 155 ton su diyorum. yani 155.000 litre.

    elde bulaşık yıkamak için günde 50 litre su bile harcasanız, 155.000 litre su harcamanız (155.000/50=) 3100 gün sürer.

    ki normal bulaşıkta değil 50 litre, 30 litre bile harcanmaz ben fazla fazla söylüyorum.

    3100 gün, 8,5 yıl demek.

    yani siz piyasadaki en ucuz bulaşık makinesi aldığınızda bile, 8,5 yıl boyunca günde 50 litre su ile bulaşık yıkayacağınızda harcayacağınız parayı peşinen ödüyorsunuz.

    50 değil 100 litre harcasan 4-4,5 yıl demek.

    bulaşık makinesinin yaktığı elektriği, deterjan, tuz, parlatıcı bok püsür parasını hesaba katmadım dikkat ederseniz.

    ayrıca 8,5 yıl boyunca çıkacak olası arızalara ödenecek parayı hiç saymıyorum.

    bunun neresi tasarruf sevgili sözlük severler sorarım size?

    tabi burada bulaşık makinesinin rahatlığı konumuzun dışında. bulaşık makinesi tabi ki büyük rahatlık. ama reklamını da buna göre yapın.

    "bulaşık makinesi alın tasarruf edin" diyerek milleti keriz yerine koymayın. haksız mıyım?

    bulaşık makinesi tasarruf için şart olan bir şey değildir.

    alacaksanız rahat etmek için alın tamam ama tasarruf etmeniz mümkün değil.

    edit: başlığın aslı "bulaşık makinesinin tasarruflu olduğu yalanı" idi, moderatör arkadaşlar nesini beğenmemişlerse değiştirmişler. entry'nin girişinin başlıkla uyumsuz olmasının sebebi budur.

    edit 2: otopsicocugu uyardı, x yalanı/gerçeği gibi başlıklar formata aykırıymış. insan her gün yeni birşeyler öğreniyor.

    edit3: eskiden format falan varmış.

  • ben çoçukluğumdan beri hep bir abim olsun isterdim, dertleşebileceğim, akıl danışacağım, sırtımı yaslayabileceğim bir abi. işte bu dingili tanıdıktan sonra vazgeçtim amk. iyi ki abim falan yokmuş lan, ya o da bunun gibi olsaydı? evlerden ırak ya töbeler olsun.

  • bu tip kampanyalarda çok ses getirebilen biri değilim ancak bu kampanyayı başarabilirsek bu ülkede yıllardır unutturulmaya çalışılan kurucumuz, atamız mustafa kemal atatürk'ün anısını yaşatabileceğiz. tabi eğer halkın sesini dinlemeye cesaretleri olursa.

    olay şu. ulaştırma bakanlığı bir kampanya başlatmış ve avrasya tünelinin adını halk koysun demiş. biz de halk olarak oraya "atatürk" yazacağız. sitede şu an problem var. oy vermeye çalıştığımızda sıkıntı çıkarıyor. site linkini yine bırakıyorum. aktif olduğu anda herkes elinden geldiğince oy versin.

    site linki.

    ekleme: direk linkte problem var. lütfen bakanlık sitesi üzerinde sağ alttaki sekmeden oy vermeye çalışalım.
    ekleme: link güncelledi.

  • bu filmdeki dinozorlar; 127 dakikalık süresi olan filmde, toplamda 15 dakika görünmüş olsalar da her birisi bir nesil için efsane olmuş, muhteşem canlılar. 6 dakikası cgi, 9 dakikası gerçek dinozor maketleri ile perdede görüldü. 9 dakikanın büyük bir kısmında da t-rex alıyor.

    filmdeki dinozolar şu arkadaşlar oluyor.

    * dino kelimesi, deinos'tan geliyor. korkunç demek. -saurus ise "lizard" yani kertenkele. dinozor en basit tanımlama ile korkunç kertenkele anlamına geliyor.

    * sol üstte görülen uzun boylu arkadaş, brachiosaurus. filmde ilk gördüğümüz, uzun boylu dinozorlar. brachio, kol-dal anlamına gelen branch kelimesinden geliyor. "dal dinozoru" olarak kabaca çevirilebilir. ismini ağaç dalı yediği için almış olması çok muhtemel. otçuldur.

    * parasaurolophus, brachiosaurus ardından göl kenarında su içerken görülen dinozor. para, yanında-neredeyse demek. sauro, -saurus'tan geliyor. lophus, latince ibik-tepelik demek. "tepeli/ibikli dinozor" gibi bir anlamı var yani. otçuldur.

    * triceratops, hasta olan ve bilim adamımızın karnına yattığı dinozor. tri=üç, cerat=boynuz, ops=yüz demek. "üç boynuzlu yüz" demek oluyor bu da. otçuldur.

    * dilophosaurus, şişman hırsızımızın canına okuyan, kızınca boynunun kenarından bir şeyler açılan dinozor. di=iki, lopho=tepe, saurus=kertenkele demek. başının hemen üstünde yer alan iki tepeden ötürü, "iki tepeli dinozor" olarak anılan bu dinozor etçildir. kendinden ufak dinozorlara saldırır. filmde, ufak boyutlu görülmüş olsa da boyları en az 4 metre civarında ve 300 kg olduğu düşünülüyor. çene yapısı yüzünden ısırma amaçlı değil, koparma amaçlı hamleler yaparak saldırırmış.

    * velociraptor, latince "hızlı yağmacı, çabuk kapan" anlamına geliyor. veloci=velox=çabuk, hızlı anlamında. eskiden bisiklet için kullandığımız velospit ile velociraptor için kullanılan aynı kelime yani. raptor ise soyguncu anlamında. etçildir. filmde, mevcut boyunun iki katı olarak gösterilmiştir. moğolistan civarlarında yaşamışlardır.

    * gallimimus, elemanlarımızla beraber bir müddet koşturan ama daha sonra, t-rex'in saldırdığı ufak dinozorlar. otçuldur. ismi "tavuk/kümes hayvanı taklidi yapan" anlamına gelir.

    * tyrannosaurus rex, elbette ki efsane dinozor. filmdeki t-rex dişidir. filmde kullanılan sesi birkaç hayvanın sesinin birleşiminden oluşmuştur. tiran, despot, zalim hükümdar anlamına gelen tyrant kelimesinden ismi gelir. rex=kral. müthiş bir avcı. yalnız avlanır. 6 metre boyunda, 9 ton ağırlığında bir canavar. filmde maketi yapılmıştır. yağmurlu sahnelerde çekilen t-rex sahneleri oldukça zorlu geçmiştir. mekanizmasının bozulmasından, üst derisinin yağmurla deforme olması gibi bir sürü problemle karşılaşılmıştır. maket o kadar gerçekçi olmuştur ki, yağmur yağdığı zaman set aralarında yemek yiyenlerin bazıları t-rex'in hareket ettiğini düşünüp çığlık bile atmışlardır.

    t-rex

  • az önce canlı yayında selçuk tepeli'ye "yönetimi cahil ayak takımına verirseniz, başımıza bunlar gelir" dedi. gerçekleri konuşan bildiklerini konuşmaktan çekinmeyen koca yürekli bilim adamı.

  • üniversite hayatım boyunca yaptığım, araya bir de üstelik 5 aylık erasmus sıkıştırmama rağmen okulu değil uzatmak yaz okuluna bile gitmeden okulu bitirerek gerçekleştirdiğim olay. bununla beraber sosyal hayatımdan da kopmamak istediğim için uykusuz bir üniversite dönemi geçirdim diyebilirim. çoğu zaman zorlasa da çok faydalıdır. mezuniyetten sonra şirketler/patronlar için tercih edilme sebebinizdir. her öğrenciye şiddetle tavsiye ederim. ülkemizde çok olağanüstü, takdir edilesi karşılansa da avrupa'da 18 yaşını geçtikten sonra çalışmayanı ayıplıyorlar. nerede ne iş yaptığınızın da çok önemi yok isterseniz alanınıza yönelik bir işte isterseniz yapmaktan keyif alacağınız daha farklı işlerde çalışın. iş hayatında öğrendiklerinizi, edindiğiniz tecrübeleri okulda edinmeniz mümkün olmadığından ve şirketler de bunu bildiğinden okulu bitirince bir adım önde olursunuz.

  • olay ne kadar gerçektir bilemesem de takıldığım bir nokta var. 1-2 istihbaratçı yakalansa hadi neyse de arkadaş 49 tane istihbaratçı nasıl yakalanır? pilav gecesi falan mı düzenlemiştiniz nedir?