hesabın var mı? giriş yap

  • hayatımda karşılaştığım en garip örneğine markette dolaşırken tesadüf ettiğim ve gerçekten var olan durumdur.
    3 yaşındaki oğlumu market arabasının içine oturtup markette dolaşmaktaydık. oğlum raflardan birinde sevdiği bir şeyi gördüğü için market arabasının içinde ayağa kalktı. eşim de tehlikeli bir durum olduğu için oğlumu market arabasında tekrar oturtmaya çalışırken bir kadın geldi yanımıza ve oğluma şöyle dedi;
    -market arabasının içinde sakın ayağa kalkma. çok tehlikeli
    eşim de oğlumu oturmak için ikna etmeye çalışırken
    -bak oğlum. hanımefendi çok haklı. hemen oturmazsan düşebilirsin.
    diyerek oğlumu oturturken bizim için efsane olan şu sözler döküldü hanım efendinin dudaklarından;
    -sadece hanım efendi uyarmıyor. doktor hanım uyarıyor...

    arkadaş doktor olmanın bu durumla ne alakası var? belirtmeye neden gerek duydun? başka bir meslek erbabı bizi uyarsa "amaan mühendis ne anlar, zıpla yavrum market arabasının içinde" mi diyecektik sanki.
    kaç gün oldu, ailecek uğraşıyoruz hala çözemedik...

  • ölen evladını suçlarken kendisine ve oğlunu kucağına attığı cemaat yurduna leke sürdürmediği açıklamalardır. ahiretine faydalı olmak istemiş... umarım o çocuk ahirette yakana yapışır da yaşatmadığın günlerin hesabını sorar sana...

    siyasetçisi, seçmeni, göz yuman işbirlikçisi, cemaati, şeyhi ve şarlatanı... hepiniz bir olup gençlerin hayatını çaldınız... geberip gittiğiniz gün bu ülkenin en büyük 2. milli bayramı olacak..

    daha önce yazmışım, aynen bırakıyorum:

    "misket oynayıp, bisiklete binmesi gereken çocukları ekonomist yaptınız, dersleri ile ilgilenip ilk kız/erkek arkadaşlarını edinip, sosyal ilişkileri öğrenecek gençleri hukukçu yaptınız. üniversite sınavına hazırlanacak gençleri gelecek kaygısına boğdunuz, üniversitede okuyan gençleri özgürlükleri ile sınadınız.

    gençleri ülkeden kaçıp gitmeyi düşünecek hale getirdiniz. kendinizden ve destekçilerinizden nefret ettirerek büyüttünüz.

    ülkenin bugününü çaldınız, geçmişine ihanet ettiniz, geleceğine ambargo koydunuz, peşkeş çektiniz...

    geberip gittiğiniz gün bu ülkenin en büyük 2. milli bayramı olacak..."

  • belli bir yaşa gelmiş ve ailesinden sürekli evlilik baskısı gören kızdan günün birinde duyabileceğiniz bir söz.

    bu ülkede her kadın, 20'li yaşlarında, aile başta olmak üzere tüm çevresinden evlilik konusu ile ilgili baskı görmeye başlar. bu en modern çevreye sahip kadınlar için bile geçerlidir. en okumuş ailelerde bile bu baskı yaratılır. en açık fikirli ordinaryus profesör baba bile, kızının "yalnız ölmesini" istemediği için farkında olmadan bu konuda baskıcı olabilir.

    çünkü bizim kültürümüzde kadın aciz olarak görülür ve korunması gerekmektedir.

    kızın kendisi de evliliğe inanmıyor olabilir. kendini hazır hissetmiyor olabilir. ama çevre onu öyle bir noktaya getirir ki, bunu erkek arkadaşıyla paylaşmak durumunda kalabilir.

    bu durumda sevgili beyler, mallığınızı ve "ben özgür yaşarım" bencilliğini bir süreliğine rafa kaldırıp, bu noktaya neden gelindiğini ve alternatif çözümleri düşünün.

    zira karşınızdaki kız muhtemelen, canı her istediğinde, istediği kadar dışarı çıkamayan; her gittiği yeri ailesine bildirmek zorunda olan, belki bir ilişkisi olması sebebiyle ailesinden baskı gören ya da en azından mahalle baskısı yaşayan biridir.

    amsterdam'da değil türkiye'de yaşıyoruz. bu coğrafyada kadın olmak zor.