hesabın var mı? giriş yap

  • facia olayın gelişimi şu şekildedir:

    hindistan çok büyük bir ülkedir ve çok fazla insan yaşamaktadır ve haliyle bu insanların beslenmesi gerekmektedir. mevcut tarım kapasitesi yeterli olmadığı için amerikalılar "hindistan'a gidelim, tarım üretimini artırmak için zirai ilaç üretelim ve satalım" derler. hindistan'da zirai ilaç fabrikasını kurduktan sonra birşeyin farkına varırlar: hindistan nüfusu fakirdir ve zirai ilaca verecek paraları yoktur. ürettiklerini satamayan amerikalılar tüm sistemleri kapatıp, fabrikayı ve tesisleri de olduğu gibi bırakıp ülkelerine dönerler. zirai ilaç üretiminde mic * (bkz: metil izosiyanat) kimyasalı kullanılmaktadır. üretim yapmadıkları için hammadde olarak depoladıkları 55 ton kadar mic'i de bırakıp giderler. mic, soğutulması gereken bir kimyasal olduğu için sisteme bir soğutucu bağlıdır. ama tabi herşeyi kapatıp gittikleri için soğutucu da görev yapmamaktadır. depo tanklarından birinin içine, su ile yol temizliği yapılırken su sızmıştır. mic ile suyun egzotermik reaksiyonu ile depo tankı içerisindeki sıcaklık artmıştır. soğutucu çalışmadığı için sıcaklık kontrolsüzce yükselmiştir. diğer bir önlem de gaz yıkama ünitesidir (bkz: scrubber). depo tankı içerisindeki basınçlı gazı yıkayıp doğaya zarar vermeden atabilecek bu gaz yıkama ünitesi de kapatılıp bırakıldığından, sıcak ve basınçlı gaz depo tankı içerisinde kalmaya ve sıcaklığı yükseltmeye devam etmiştir. üçüncü ve son bir önlem olan yakma ünitesine giden hat ise bakım nedeniyle söküldüğünden, depo içerisindeki egzotermik reaksiyon sonucunda patlama olmuştur.

    resmi kayıtlara göre: kazanın olduğu gece 3800 kişi ölmüştür. sonrasında 10000 kişi daha ölmüştür.
    1989 şubatında hindistan yüksek mahkemesi, union carbide'ı 470 milyon dolar ödemeye mahkum etmiştir. union carbide bu parayı ödemiştir ancak bu para felaket sonrası acıların dindirilmesi için kullanılmamıştır; zaten parası olanların cebine girip onların zenginliklerine zenginlik katmıştır.

  • - sinyal vermiş kadın sürücü. kadın sürücülerin arabalarında dikiz aynası olmadığından sinyali vermişse bırakıcaksın ne istiyorsa onu yapsın.

    - iki şeridin ortasından giden ağzı açık dede. ağız aralığı ile şerit tutturamama arasında direkt bir ilişki olduğunu biliyor muydunuz?

    - makas berkcan. lüks aracında makas atan berkcan'lar genelde birden önünüze kırabileceğinden ekstra dikkatli olmak gerekiyor.

    - yaya görünce hızlanan tipler. carmageddon kafasıyla sürücü mü olunur?

  • kayseri'de yol çalismasi yapiliyomus. köylüler esegin birini salip geçtigi yerden yolu geçiriyolarmis. o sirada oradan geçmekte olan amerikali bir mühendis görmüs bunlari.
    merak etmis; gitmis yanlarina.
    -merhaba dayi nabiyonuz böyle? demis.
    köylü -yol yapiyoz diye cevap vermis.
    -"e bu essek ne" diye devam etmis mühendis.
    köylü genel prosedürü söyle bir anlatmis. essegin yolun nerden geçecegine karar verdigini söylemis. bizim amerikali mühendis yerlere yatmis gülmekten, öyle sey mi olur diye. alayci bir tonla:
    - "eee demis, essek bulamiyinca napiyonuz?"
    köylü:
    - "o zaman amerika'dan mühendis getirtiyoz."

  • hile yapsa da sattıkları aracın arkasına duran "adam gibi" firmaymış, ya ne yapacaklardı ?

    alacakları cezayı olabildiğinde azaltmaya çalışıyorlar, marka değerini korumaya çalışıyorlar, bireysel tazminatları minimuma indirmeye çalışıyorlar. dünya senin sikko mantığınla yönetilmediği için tüm bunların maliyeti alacakları ceza ve verecekleri tazminattan çok daha az.

    neymiş, sahip çıkmak gerekiyormuş? niye sahip çıkacağız? tüm dünyayı ve tüketici göz göre göre kandırdıkları, yalan söyleyerek hak etmeyen paralarla motorlarını, araçlarını sattıkları, izin verilen seviyenin 5 ile 35 katı arası çevreyi kirlettiği için mi?

    neymiş diğer araçlarda havayı kirletiyormuş? adam hile yapmış, tüketiciye yalan söylemiş, sen akplilerin çalıyor ama çalışıyor zaten kim yemiyor ki mantığındasın.

    biz bu tok kapı sesi sevdalıları kafasında olduğumuz sürece bizden bir bok olmaz.

  • dünyanın en iyi son vuruşçularından biri, 90+3 kaleci ile karşı karşıya takımını o kadar önemsiyor ki şampiyonlar ligi kariyerine bir gol daha yazmaktansa takımının galibiyetini garantilemek için vurmayıp pas veriyor, takım arkadaşı boş kaleye golü atıyor ve galibiyet geliyor.

    şu pozisyonda kerem, barış, yunus kimi getirirsen getir kaleye vururdu ve %90 kaçırırdı. umarım dünya yıldızı olabilmenin, orada o pası verebilmek olduğunu anlayacak zekaya sahiptirler ve kendilerine örnek olur.

  • komedi dizileri oyuncular için biraz lanetli bir alan. çünkü başarılı olan komedi dizilerinin oyuncuları, dizi bittikten sonra nedensiz şekilde bir daha dikiş tutturamıyor. friends 'ten seinfeld'e, the office'ten how i met your mother'a kadar bütün dizilerde bu durumu görebilirsiniz. elbette bu dizilerdeki oyuncuların bazıları çalışmaya devam ediyor ancak asla eskisi kadar başarılı olamıyorlar.

    bu durumun da net bir nedeni yok aslında. ama sekiz sezon boyunca bir şey inşa ettikten ve düzenli bir kitleye sahip olduktan sonra sıfırdan bir şeye başlamak zor geliyor sanırım. çünkü sinema oyuncularında bu durum görülmüyor. onlar her yıl en az bir filmle izleyicinin kalbini çalmak zorunda. dizi oyuncuları ise haftada bir izleyiciyle buluştukları için daha sonra gelen projeler hakkında o kadar hevesli olmuyorlar sanırım.

    bu nedenle bir the office fanı olarak space force ilk duyurulduğunda çok da başarılı olacağını düşünmüyordum. bu bir ön yargıdan çok öğrenilmiş çaresizlik benim için. bu yüzden diziye sıfır beklentiyle başladım ve en azından steve carell'ı tekrar görmüş olurum diye düşündüm. şimdi dizi nasıl olmuş bir bakalım.

    --- spoiler ---

    dediğim gibi takip edilebilir bir konu, arada sırada güzel bir espri ve genel anlamda eğlenceli bir hava bana yeterli olacaktı. şu gündem ve dizinin anlatmayı seçtiği konu her ne kadar dr. strangelove'ı andırsa da onun kadar parlak bir kara komedi performansı beklemiyordum. dizi de içerisinde fena olmayan ögeler barındırıyor ancak zamanlaması ve ritmi o kadar dengesiz olmuş ki bu materyalini bir türlü harekete geçiremiyor.

    bu bir komedi dizisi için çok büyük bir problem çünkü zamanlama komedide her şeydir. mesela söylenecek bir repliğin üç saniye erken ya da geç söylenmesi o esprinin potansiyelini yok edebilir. bu dizinin ilk sezonunda da olan bu gibi görünüyor.

    ilk önce dizinin komediyi nereden başlattığına bakalım. bu tür bir hikayede ya durum komedisine gidersiniz ya da karakter komedisine. eğer bu dizi durum komedisi olmayı seçseydi space force'un kuruluşunun ardından bir yıl atlamazdı. burada ana karakterin hakkında hiçbir şey bilmediği bir şeyi sıfırdan kurmaya çalışmasını izlerdik. buradan da türlü türlü espriler çıkarılabilirdi. ancak dizi durum komedisi yerine karakter komedisini tercih etmiş.

    her ne kadar karakter komedisi, tür olarak durum komedisinden daha geride olsa da burada da iyi işler yapma ihtimali varmış. ancak karakter komedisinin temelinde de evren inşası yatar. yani önce karakterlerin etrafına ciddi bir evren inşa edersiniz daha sonra absürt karakterleri bu evrene bırakıp izleyicinin oluşacak garipliklere gülmesini sağlarsınız. burada ise karakter komedisinin ihtiyacı olan şekilde karakterleri tanıtmamışlar. bu yüzden ortaya kafası karışık ve zamanlaması tam oturmayan espriler çıkmış.

    başka bir dizi olsa bu kadar problem olmayabilirdi ancak göze batan nokta dizinin aslında iyi bileşenlere sahip olması. mesela john malkovich'in canlandırdığı dr. adrian mallory, sarkastik yorumlarıyla çok başarılı bir karakter. steve carrell'ın karakterinin temsil ettiği askeri anlayışa, bilim ve evrensellik gibi konularla çok iyi tezat oluşturuyor. ki dizinin az sayıda çalışan mekanizmalarından biri bu ikili.

    buna benzer bir ilişki de lisa kudrow ve steve carell arasında oluşacaktı aslında. ancak burada çok ilginç bir şekilde hikaye başladıktan sonra karakteri hapse göndermişler. bu da bana sanki hikayenin ötesinde bir problem olduğunu hissettirdi. çünkü ilk başta lisa kudrow olacakmış ama ne bileyim hastalanmış ya da bir şey olmuş o yüzden karakteri kullanamamışlar gibi düşündüm. ancak nette yaptığım ufak araştırmada böyle bir şeye rastlamadım. sadece dizinin yaratıcılarından olan greg daniels, "buradaki gizem hoşumuza gitti ve ilgi çekici oldu." demiş. ancak bu durumun şimdilik hikayeye bir katkısı yok. ayrıca dizi lisa kudrow'un gücünü de kaybetmiş. o yüzden buna işleyen bir fikir diyemeyiz.

    bu tür eksiklikler erin, tony, angela ali, r. chan gibi karakterlerde de devam ediyor. onlara da belli hikayeler yazmışlar ama bu hikayeler henüz derinleşmedi ve özellikle erin'in hikayesi hayli klişe. bu yüzden ne komediye katkı sağlıyor ne de dizinin evrenini genişletiyor.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak dizinin zamanlaması problemli ancak 10 bölüm için dikkate alırsak özellikle john malkovich'in olduğu sahneler izlenmeye değer. ayrıca bir komedi dizisinde ritm tutturmak diğer tüm türlerden daha zor. o yüzden dizinin gelecek sezonlarında daha iyi olacağını düşünüyorum.

    ancak dizinin ikinci sezonu için de henüz bir haber gelmedi. normalde bir dizi netflix'te yayınlanmasının hemen ardından ikinci sezon onayını alırdı. bu da aslında dizi piyasasının biraz acımasız bir hale geldiğini gösteriyor. çünkü chernobyl gibi mini-dizilerin başarısı insanlara bir dizinin kısa zamanda tepe noktaya çıkması gerektiğini hissettiriyor. ancak komedide uyum yakalamak daha uzun sürer. bu nedenle umarım dizi iptal olmaz ve şöyle beş altı sezon takip edeceğimiz (bir the office olmasa da) yüzümüzü güldüren bir iş olur.

  • “ey kahraman türk kadını! sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın”

    diyen bir adamın ülkesinde yaşanmıştır.