hesabın var mı? giriş yap

  • hala ile yeğen gece vakti saklambaç oynamaktadırlar. yeğen ebedir. hala* gider salondaki bir koltuğa boylu boyunca uzanır(saklanmıştır). yeğen, ışığı yanan odalara bakar bulamaz.

    y: hala nerdesiinn?
    h: ...
    y: halaaa!
    h: ..
    y: babaanne halam kayboldu(!) bulamıyorum!
    babaanne: söyle ses versin oğlum.
    y: hala ses ver!
    h: öhhö öhö.
    (yeğen gelir salona, doğrudan tdp nin bulunduğu yere bakar lakin bilmem karanlıktan, bilmem saflığından, göremez.)
    y: hala sesinin geldiği yerde yoksun?
    h: (sessiz kahkahalar arasında tdp doğrudan yeğenine bakmaktadır lakin yeğen görmez) git bak bakalım mutfakta mıyım?
    y: (gider mutfağa bakar, salona geri gelir) mutfakta da yoksun!!
    tdp artık kahkahalarını tutamaz ve karanlıktan çıkar. yeğen acaip kızmıştır;
    y: daha salonu mutfaktan ayıramıyosun bi de benimle saklambaç oynuyosun!!!
    h: ?!

  • hangi başlığa yazayım diye ararken çıktı karşıma. eziklik değil de ukte benimki. ortalamanın çok üzerinde bir başarıya sahipken, çocuk yaşta öğrenim hakkı elinden alınan, otuz olayazmış ancak halen içinden bundan mahrum bırakılmanın öfkesini atamamış ben...

    dün gecenin ortasında göz yaşları içinde uyandım. yine.
    insan bu yaşa gelir de hala kendini okul koridorlarında, sıraların üzerinde, dersliklerde görür mü diyorum. yine annemle kavga ediyorum, 13 yaşında yalvar yakar okumak istiyorum diye mücadele ediyorum tek başıma.

    elimden alınan çocukluğuma, sahip olmadığım hiç var olmamış anılarıma, öğrenmeye olan aşkıma, dört duvar arasına kapanmış 10'lu yaşlarıma, gençliğime ağlıyorum o kabuslarda.

    arayı kapatmak için kalkıp ders çalıştığım, gizli gizli kitap okuduğum uykusuz kaldığım geceleri, üzerine yine her sene birinci olduğum medrese derslerini, sekiz senede öğrenilecek ilmi dört senede hıfzettiğim o günleri hatırlıyorum.

    maddi her imkana fazla fazla sahipken bana istemediğim bir yol çizen aileme bakıyorum. sonra kaybettiği zamanı telafi etmeye çalışan kendime. yetişemiyorum.

    ezik değil ama eksik hissediyorum, kaybolmuş hissediyorum. geç kalmış hissediyorum. şu an olabileceğim yeri hayal edip olduğum yere bakınca, yapılan haksızlığı hatırlıyorum tekrar tekrar. öfkeleniyorum.

    bana sorulmadan tayin edilmiş hayatıma, elimde olmayanlardan dolayı, elimde olanlarla yaptığım seçimlerin beni getirdiği yere bakıyorum...

    çevremdeki insanların, sırf o "diploma" denen kağıt parçasına sahip değilim diye kaale almayışlarını, potansiyelimi görmeyi iletimi, cahilliklerini hazmedemiyorum.

    başka kadınların ne güzelliğine, ne zenginliğine, okudukları "iyi" okullara bakıp kıskanıyorum, imreniyorum...

    her şeyi sineye çekiyorum ama bunu aşamıyorum!...

    edit: mesaj kutusundaki sayıya şaşkınlıkla uyandım. sonradan anladım ki dünkü iç döküşüm debe'ye girmiş.

    elbette okumayı bırakmadım; liseyi açıktan bitirip, yaşıtlarımla mezun oldum. şu an ise açık öğretimden sosyoloji okuyorum. yine de bu bazı şeylerin yerini doldurmuyor. şu an örgün eğitim almak istesem yine dış engellerle karşılaşacağım. yine de belki ileride olur...

    çok söylenmiş; herhangi bir üniversiteyi okumuş olmak için değil, ciddi anlamda kaliteli eğitim veren, bilgi üreten ve ürettiren bir okuldan derece ile mezun olmak isterdim.
    ne yazık ki, bu olsa bana açılacak kapıları, okuduğum kitaplar açmıyor.

    "maddi durumun yerindeyse önemi yok" diyen de var.
    benim için bu -elbette o da önemli ama- meslek sahibi olmaktan ibaret değil...

    evet, yine de okumanın yaşı yok ve bırakmış değilim ancak bazı şeyler zamanındaki gibi olmuyor ve yaşadığımız bazı şeyler unutulmuyor.
    ben de bunun vermiş olduğu anlık duygu yoğunluğu ile yazmıştım.

    son yazdıklarım bölük pörçük oldu biraz ama...

    attığınız her mesaj ve iyi dilekleriniz için tek tek teşekkür ediyorum.*

  • atv nin önünden geçmiştim bi defa, ali kirca haber sunuyordu ben otobusun icinde tavsan gibi bakmistim. tvde ciktim mi bilmiyorum. barbaros bulvarinda.

  • türkiye'de olsa bebeğin psikolojisinde bozulma olmadığı ya da olay esnasında bebeğin direnmediği dolayısı ile olayda bebeğin rızası olduğu ve sanığın mahkeme esnasında iyi halinden dolayı beraat kararı çıkma olasılığı yüksek olurdu.

  • benim inandigim din olan zutturizm'de elma almak haramdir!!! tanri elmayi haram, armutu da helal kilmistir.

    simdi iki secenek var.

    1) manava gidiyorum. manava elma almak istedigimi soyluyorum. manav da bana kirmizi yuvarlak meyveler veriyor. bu haramdir!!

    2) zutturist manava gidiyorum. manava elma almak istedigimi soyluyorum. manav bana elmanin haram oldugunu ama armut satabilecegini soyluyor. tamam diyorum. manav bana kirmizi yuvarlak meyveler veriyor ve bunlarin adinin armut oldugunu soyluyor.

    benim icin degisen bir sey var mi? yok. her iki halde de kirmizi yuvarlak meyveler yiyorum. manav icin degisen bir sey var mi? her iki halde de kirmizi yuvarlak meyveler satarak ayni parayi kazaniyor.

    ama iste bu yedigim armuttur. helaldir!!

    tekrar soyluyorum, tanri armutu helal, elmayi haram kilmistir.

    salam ve duga ile.

  • edit: değerli dostumuz anlaşılan biraz hırpalanmış. çünkü biz oturduğumuz yerden yargılamayı o kadar çok severiz ki... kendisi bana ulaşıp aşağıdaki sözleri paylaşmamı rica etti.

    "güzel mesajlarınız için teşekkür ederim. aslında bizim niyetimiz mahalli olarak yetkili kişilere ulaşmaktı. video çekilmesini hiç istemedim, sadece bir sayfa röportaj verelim dedim ama gazeteci büyüğüm çok ısrar etti. ben de onu kıramadım. bunun bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştik. bir iki şeye cevap vermek istiyorum:
    1. asla iyi bir akademisyen olduğumu iddia etmedim. sıradan bir elektrik mühendisiyim. yalnızca iyi bir gözlemci olduğumu düşünüyorum.
    2. bilimadamı değilim, sadece araştırmacıyım. yaptığımız işler de öyle atomu parçalamak filan değil. diğer çoğu akademisyenin yaptığı gibi excel de grafik çiziyoruz.
    3. ülkemizde çok değerli hocalarımız var. memur zihniyeti derken onları asla kastetmedim. kimleri kastettiğim az çok belli.

    bugün bana gelen bazı mesajlar şunlar:
    -israyil dölü
    -ermeni dölü
    -fetöcü pezevenk
    -ilgi mi istiyorsun lan köpek..
    vs...

    arkadaşlar benim ünlü olmak, takipçi toplamak gibi bir niyetim yok. yazarlardan bir tanesi postdokların geçim sıkıntısı çektiğini söylemiş. evet kıt kanaat geçiniyoruz. o yüzden ne avukat tutacak ne de bu işlerle uğraşacak param yok. sizlerden ve sözlük idaresinden ricam bu başlığı ve benim adıma olan diğer başlığı silmeniz.
    röportajı verdiğim için çok pişmanım. o kadar huzursuzum ki bugün işe bile gidemedim. lütfen bu isteğimi yerine getirin.
    şimdiden çok teşekkürler."

    adam yıllarca okumuş etmiş kendini geliştirmiş. enerji alanında ogretim gorevlisi olarak calisiyor. şimdi yurt dışında önemli üniversitelerde bir yerlere gelmiş, çalışmalar yapıyor. bir yandan da milli kimliğini ön plana alıp ülkesinin de büyük sorunu olan enerji alanındaki avrupa çalışmalarına katılımı için çabalıyor ama gel gör ki destek yok. izlerken ülkenin haline içim acıdı. zaten bildiğimiz şeyler ama işte duyunca insan yine de üzülüyor.

    edit 2: arkadaşlar ben video linkini yaşanan üzücü hadiseler üzerine kaldiriyorum. elimden gelen bu oluyor. başlığı açarken bu kadar saçma bir noktaya gelebileceğini tahmin etmemiştim. yahu adamı irdelemeyi bırakın da söyledikleri doğru mu yanlış mı bir düşünün. ülkenin eğitim sistemi saçmalamış durumdayken bu sözler ne kadar uzak gelebilir.

  • seray hanım 2019 yılında, “fasulye pahalıysa yemeyin kardeşim. daha ucuz birşey yeyin. söylenmeyin. en azından kafamızda savaş uçağı gezmiyor, aza şükretmeyi bilmiyorlar.” demişti. (bkz: 26 temmuz 2019 seray sever skandalı)
    seray hanım, elektrik pahalıysa kullanmayın. en azından kafamızın üstünden savaş uçağı geçmiyor. şükretmeyi bilmiyorsunuz.