hesabın var mı? giriş yap

  • eskiden 60 sayfa olarak basılan pasaportlar artık yeni pasaportlarda 38 sayfa olarak basılıyor. ya pasaport sayfasından da kısmazsın be arkadaş. ne olacak diyebilirsiniz fakat 10 yıllık pasaport için 38 sayfa çok yetersizdir. sürekli iş için yurtdışına seyahat eden biriyseniz, giriş çıkış damgaları, vizeler kısa sürede sayfaları tüketirsiniz. işin ilginç tarafı sayfalarınız bittiğinde ve yeniden pasaport almak istediğinizde asıl kabus orada başlıyor. öncelikle sistem pasaportunuzun süresi dolmadığı için randevu vermiyor ve direk nüfus müdürlüğüne sizi yönlendiriyor. oradaki memur böyle bir hizmetimiz yok yeni pasaport alamazsınız diyor. oradan soluğu nüfus müdürünün odasında alıyorsunuz ve ona dakikalarca dil döküyorsunuz, yok neden seyahat ediyormuşum, yok gerçekten gereklimiymiş. lan sana ne ben hakkım olan pasaportu istiyorum aq. o da gönlünden koparsa a4 kağıdı bağışlamanız sureti ile size yeşil ışık yakıyor. işim için kullanmam gereken bu pasaport, sayfa sayılarının 38e düşmesi ile daha çok başıma bela olacak sözlük.

  • araştırmanın kısmen de olsa bir geçerliliği varsa eğer bunun sebebi, virüsün sigara içenlerin ciğerlerinde tutunacak bir dal, içine sızıp çoğalacak doğru düzgün bir hücre bulamamasından kaynaklıdır.

    bu iyi midir, kötü müdür siz karar verin artık.

  • bir arkadaşımın * çeşitli durumlar karşısında ruh halini dile getirmek için kullandığı cümle.
    az sıkıntılı.

    bana dedi ki, beni arkadaş olarak görmüş hep. ben seni arkadaş olarak görüyorum dedi, ben de seni insanüstü görüyorum dedim, az pilav üstü çok döner gibi, mis dedim, o bana dedi ki, arkadaşlığımız bozulmasaymış, çünkü ben çok iyi biriymişim. ben dedim ki madem çok iyi biriyim neden sevgili olamıyoruz dedim. o dedi ki çünkü benim konuştuğum bir çocuk var dedi, ben de dedim ki, çocukla konuşmaktan bir zarar gelmez dedim çocuk o dedim. o da o çocuk değil şapşal benim sevgilim dedi. benim sevgilim dedi, benim sevgilim. benim sevgilim dedi.

    olaysızca dağıldım.

  • amerikalı jeolog ve okyanus haritacısı hanım. 1920-2006 arasında yaşamıştır.

    babası haritacı, annesi ise dil öğretmeniydi. tharp 1943 yılında ohio üniversitesi'nden ingilizce, müzik ve dört yan daldaki çalışmalarını tamamlayarak mezun oldu. daha sonra michigan üniversitesi'nde jeoloji master'ı yaptı. ayrıca daha ileride de standard oil company için jeolog olarak çalışırken bir yandan da tulsa üniversitesi'nin matematik bölümünü bitirdi.

    1948 yılında new york'a gitti ve orada bir üniversite jeoloji laboratuvarında çizimci olarak işe başladı. burada ileride kariyerinin en önemli işlerinden birini beraberce yapacağı bruce heezen ile tanıştı. heezen ile birlikte havadan çekilmiş fotoğraflardan yararlanarak 2. dünya savaşı'nda denize düşmüş olan uçakları tespit etme çalışmaları yürüttüler. daha sonra ise beraberce okyanus tabanının topografik haritasını çıkarma çalışmasına başladılar. bu çalışmalarının ilk 18 yılında heezen gözlemevinin araştırma gemisi vema'da yaptığı yolculuklarla veri topladı, tharp ise bu verileri işleyerek çizim yaptı, ancak o dönemde kadınların gözlem gemilerinde görev yapmasına izin verilmediğinden kendisi gemi yolculuklarına katılamadı. ancak 1965 yılında böyle bir yolculuğa iştirak edebildi. bu aradaki çalışmalarında başka bir geminin topladığı verilerden ve denizaltı depremlerinde yapılmış kayıtlardan da yararlandı. heezen ile yaptıkları çalışmalar okyanus tabanının tamamını haritalama konusundaki ilk sistematik çalışma idi.

    1957 yılında heezen ile birlikte ilk kuzey atlantik okyanus tabanı haritasını yayınladılar. daha sonra da avusturyalı arazi ressamı heinrich berann ile işbirliği yaparak 1977 yılında tam okyanus tabanı haritasını yayınladılar.

    marie hanım 1983 yılına kadar yukarıda andığımız laboratuvarın bağlı olduğu columbia üniversitesi bünyesinde görev yapmaya devam etti. daha sonra emekli oldu ve emekliliğinde bir süre bir harita dağıtım işi yürüttü. 2006 yılında kanserden hayatını kaybetti.

    http://en.wikipedia.org/…ki/file:tharp_&_heezen.jpg

  • görünen o ki 20 tl'ye satılsaydı şüphelenilmeyecek sosistir.

    - efenim sosisi 3.50 liraya mal ettik. 4 lira etiket fiyatı olabilir.
    + 20 lira yapın onu siz.
    - ama efendim satış politikamıza aykırı.
    + ekşicileri şüphelendirmeyelim yok yere. 20 lira yapın dedim.

    halbuki sosis fiyatından bağımsız şekilde zararları olan bir gıda.

  • bizim millet kadar goygoycusu olmadığını göstermiştir.

    2 gündür gavi'nin annesi muhabbeti dönüyor.
    hiç bir ispanyol kaynakta gavi'nin annesi olayı geçmiyor.
    sadece shakira'nın başka eve taşındığı yazılıyor bunun da sebebinin pique'nin kendisini aldattığını düşündüğü için yaptığı tahmin ediliyor diyor.

    yıllar önce revivo ne güzel demişti:
    "türk gazetelerinde doğru olan tek şey gazetenin üstünde yazan tarihtir"

  • geçen yıl aralık ayında bir arkadaşım bana, acil kan aranıyor ilanlarından birini attı. hani hepimizin şu bir yerlerde denk geldiği ve çok da önemsemediği ilanlardan birini. iletişim numarası ve hasta adıyla beraber, çok acil yazısı göze çarpıyor. arıyorum, durumu öğreniyorum. sürekli kana ihtiyaçları varmış. kan bağışı için geleceğimi söylüyorum.

    ertesi gün dersten çıkıp gidiyorum. bu arada protokol numarasını, hasta adını tam olarak öğrenmek ve geldiğimi haber vermek için tekrar arıyorum. babası, bilgileri mesaj atıyor. ama şu an hastanede olmadığını söylüyor. isterseniz bekleyin ben gelince yardımcı olayım diyor. gelmesine gerek olmadığını, bir sorun olursa arayacağımı söylüyorum.

    daha önce kan bağışında bulundum fakat ilk kez belli bir kişiye bağışçı oluyorum. formu doldurup muayeneye giriyorum. kan bağışına engel bir durumum olmadığını öğrenip çıkıyorum. kapının önünde 30'lu yaşlarda biri bekliyor. alperen'in babasıymış. beklerken alperen'in durumunu daha yakından öğreniyorum. 3 yaşında henüz diyor. sürekli kana ihtiyacı var ama bulmakta zorlanıyoruz. sabahtan beri o kadar insanla görüştüm ama kan vermeye gelen sadece siz oldunuz diyor. ne diyeceğimi şaşırıyorum. o esnada sıra bana geliyor, kan vermek için içeri giriyorum. 15-20 dakikadan sonra kan verme işlemi bitiyor. çıkıyorum, babası hala kapıda bekliyor. öyle teşekkür ediyor ki, ne söylesem eksik kalır.

    yurda kadar bırakmayı teklif ediyor, kendim gidebileceğimi söylüyorum. tekrar geçmiş olsun deyip ayrılıyorum hastaneden. ondan sonra tanıdığım tanımadığım kim varsa, sınıftan, fakülteden, arkadaşlarımdan o acil kan aranıyor ilanını gösteriyorum. kan bağışında bulunmaları için konuşuyorum, ikna ediyorum. iki hafta sonunda çabalarım sonuç veriyor ve iki haftada sadece alperen için 10 kişi bağışçı oluyor. birçoğuyla hastaneye ben de gidiyorum. bu arada alperen'in annesiyle ve alperen ile de tanışıyorum. o iki hafta boyunca ne hissettiğimi nasıl tarif edeyim bilmiyorum.

    o günden bu zamana kadar sürekli iletişim halindeyiz. dün itibariyle alperen'in tedavisinde sona gelinmiş. alperen iyileşmiş. artık hastaneye sadece kontrol amaçlı gidecekmiş. babası arayıp haber verdi. nasıl sevindim anlatamam.

    ardından bir video attı. alperen; yüzünde maskesi, gözlerinin içi gülüyor ve gogeziplamakistiyorum ablamı çok seviyorum, özledim diyor. dün geceden beri o videoyu kaç kere izledim bilmiyorum. ne denilir ki, umarım yolun bundan sonra hep iyilik ve güzelliklerle kesişir alperen.

    alperen ile tanışma hikayemiz böyle. biraz uzun oldu ama bir kişinin bile okuyup kan bağışında bulunmasına katkı sağlarsa çok mutlu olurum.

    kan bağışı, organ bağışı, kök hücre bağışı bütün bunlar sizin de bir insanın hayatına dokunmanıza vesile olabilir. bir kişiden ne olur demeyin. lütfen bağışçı olun.

    bunu da aylar önce kan bağışında bulunduğumda yazmışım.
    (bkz: #99311532)

    debe editi: her şey insanları sevmekle başlıyor. içimizdeki iyilik böylece kendine yol buluyor. çok iyi tanıdığınız ya da hiç tanımadığınız biri için bir şeyler yapma, onu mutlu etme isteği böylece baş gösteriyor.

    sevdiği kişiye hediye vermek ve sevdasını haykırmak isteyen seycik'in ricası üzerine paylaşıyorum.

    " seycik'ten muhteşem'e "

  • şili'nin kuzeyinde bulunan dünyanın en kurak çölüdür. batısında büyük okyanus bulunur. kuzeyde peru, doğuda ise bolivya ve arjantin sınırlarını oluşturur.

    atacama; and dağları'nın yağmur gölgesinde kalır ve doğu rüzgarları kuru olup çok az yağış getirir.

    yakınındaki büyük okyanus sahillerinde oluşan bir soğuk su akıntısı olan humboldt akıntısı nedeniyle de burada çok az yağmur bulutu oluşur. bu durum, bölgeyi kuzeyi ve güneyinden farklı kılarak daha az yağmur almasına sebebiyet verir. soğuk büyük okyanus suyu ayrıca bu çölün serin olmasına, özelliklede sahile yakın kesimlerinde sıklıkla sis oluşmasına neden olur. el niño'nun etkisiyle 6-10 yıl gibi aralıklarla kuvvetli yağış aldığı dönemlerin ardından çölde kısa bir süre için canlanmalar olur.

    atacama çölü yaklaşık 15 milyon yaşındadır.

    *

  • buradan izlenebilecek 3 ocak tarihli ehlisünnet tv yayını. hanım kardeşimizin tek başına mücadelesi gerçekten takdire şayan doğrusu.

    --- spoiler ---

    ortalarda "ateist kız"ımızın kadın-erkek eşitliğinden, insanların birbirlerini günahkar/günahkar değil şeklinde kategorize etmesinden bahsetmesinin akabinde arkadaki kıvırcık saçlı mücahit kardeşimiz "ablam hz. havva nerden yaratılmış biliyor musun? adem aleyhisselam'ın sol kaburga kemiğinden yaratılmış" diyerek kadın-erkek eşitliğinin islam'da olduğunu örneklendirerek açıklayıp gönüllere su serpmiştir.

    --- spoiler ---

    edit: benzer tartışmanın level 2 hard versiyonu ise buradan izlelenebilir. bu sefer dozaj kaçmış gene her zamanki loop'a girilmiş. sarıklı arkadaş provokatör konuşsaydı muhtemelen iki grup birbirine girerdi. keşke hep ilk videodaki gibi tartışılsa ama memleketin mayasında yok ki bağıran haklı olduğunu sanıyor.