hesabın var mı? giriş yap

  • şu da vardır :
    hakan şükür gol kralı olmuştur. kafasında sembolik bir taç vardır. yanındaki numune toplardan birini alıp tacın üstüne koyar ve kendisiyle roportaja gelen muhabire sorar.

    - (eliyle kafasındaki topu işaret ederek) şimdi n'oldu?
    * bilmem n'oldu ?
    - top taca çıktı...

  • çok itici ve samimiyetsiz bir tabir bence bu. kendini üstün gören kezbanımsı bir laf. genelde hiçbir şey bilmiyordu ben adam ettim büyüttüm vs şeklinde kullanılmakta. nereden baksan kezbanlık akıyor.

  • girdiğim çoğu a 101 şubesi aşırı düzensiz ve pis. her yer her yerde. reyon önlerinde mutlaka bir palet hatta bazen 2 palet mal var. öyle bekliyor. reyonda almak istediğim şeyi alamadan çıkıyorum bu yüzden. bim mesela hep düzenli tertipli. yol ortasında mallar bırakılıp gidilmiyor mesela. reyonlarında her zaman bir düzen mevcut. her şubesinde böyle neredeyse. bim yapabiliyorsa bunu a 101 de yapabilir diye düşünüyorum.

  • ilginç mi ilginç, takdir edilesi mi edilesi uygulama. zaten kaç tane özel araba var ülkede ayrı mesele. otostop çektiğinizde almadıysa özel araç veriyorsunuz plakayı ceza geliyor.

  • 1.5 milyon euro istiyorlar. 1.5 milyon... aklıma vakıflara aktardıkları 350 milyon geldi. allah sizin belanızı versin. tez zaman da versin. şerefsizler, şu adamlara 1.5 milyon euro aktarmamışlar.milyonları ölüme terk etmiş şerefsizler. allah belanızı versin

  • kaleciliğini falan geçtim can adamdır.
    antalya'da akdeniz üniversitesi'ndeki maçtan sonra omuzumdaki oğlum uzaktan takım otobüsüne bakıp el sallarken, bize aşağıya iniyorum diye işaret etmiş, sonrasında yanımıza gelmiş, çocuğu kucağına almış, fotoğraf çektirmiştir.
    yüzündeki o gülümseme asla sahte değildir.

  • avrupa'dan bakınca nasıl bir ülke olarak görüldüğümüzün ibretlik tablosu. sorsan hakimler savcılar adaleti sana bana bırakmazlar.

  • bu durumu cinayet olarak gören hadsiz köpeklerin down sendromlu çocuk sahibi olmaları en büyük dileğimdir. böylece arz-talep ilişkisi çok daha verimli şekilde kurulmuş olur.

    size ultrasonda desinlerki; "ensesinde kalınlık var, down şüphesi var, emin olmak isterseniz şu şu testleri yaptırabilirsiniz."

    siz de başkasının işine karışmamayı öğrendiğiniz gün olarak o anı kayıt edersiniz sevgili hadsiz köpekler.

    kime neyi ispatlıyorsunuz anlamıyorum ki..

    insanları yargılarken iki kere de düşünmeyin, siz zaten mümkünse hiç düşünmeyin, "yargılamak benim ne haddime" diyerek oturun oturduğunuz yerde..

    debe edit: debedit

  • evli arkadaşlarıma ''nasıl evlilik tavsiye eder misin?'' diye sorduğumda hiçbiri kötü demiyor.
    hepsi iyi diyor ama derken ki yüz ifadeleri böbreğine bıçak saplanmış bir adam gibi ''abii çok iyi ıh kesin evlen yani insan tatmad.. ıh anlamıyo''.

  • zamanında harry potter çılgınlığı sürerken, ursula k. le guin ile bir röportaj yapılır;

    - sizin yerdeniz büyücüsü kitabınızda da yetim bir çocuk var ve büyücü olduğunu keşfedip bir okula gidiyor; j. k. rowling’in harry potter serisinde de aynısı oluyor ve harry potter kitapları patladı. buna hiç kızıyor musunuz veya içerliyor musunuz?

    - tabii ki hayır. bu şanstır neticede. kendisi de hikâyelerini güzel bir şekilde kaleme alan başarılı bir yazar.

    hakikaten de le guin, bu tarz fantastik bir dünyayı bizlerle rowling’den önce tanıştırmış olmasına rağmen, rowling milyarder olurken kendisi normal yaşantısını sürdürmüştür ve bunu hiç dert etmemiştir. “ne kadar büyük bir yazarmış,” demek için değil, şansın bazen kimlerin yüzüne gülüp kimlere gülmediğini belirtmek için yazdım bunu. kaldı ki kendisi de edebiyat dünyasında hayli saygın bir yazar idi.

    ışıklarda uyusun...

  • bu adamın her beğendiğim karikatürünü yazmaktan sakınıyorum; ama bazılarını da yazmadan olmuyor. milliyet gazetesinin 23 temmuz günkü ilavesinde yer alan karikatür de pek yarıcı ("yarıcı" diyerek spoiler yaptım):

    - maaşım yetmiyor müdür bey...
    - ne kadar alıyodun sen?...
    - iki buçuk milyar.. ama bahşişlerle bi buçuk oluyo..
    - nasıl bahşişlerle bi buçuk oluyo?
    - bahşiş bırakmayı çok seviyorum.. bol bol bahşiş bırakıyorum her yere...
    - çıkar mısın dışarı...
    - olur..
    - o masaya bıraktığını da alır mısın?...
    - kendine bişeyler alırsın..

  • burada filtre kahve özentiliktir çay candır yazan kekolara bakmayın. kahvenin türklerde kökeni 500 sene çok övdükleri çayın türkiye'deki ömrü 80 sene.

    kahve önce bizden batıya geçmiş iletişim imkanları ve yabancı sermayenin güçlenmesiyle bize geri dönmüştür.

    "üç sene önce nescafe içiyordun şimdi kenya kahvesi içiyorsun" diyen de salağın önde gidenidir. dört senede mühendis beş senede doktor oluyorsun. damak tadının gelişmesi için altı ay bile yeterli. istiyorlar ki herkes kendileri gibi yerinde saysın.

    herkes iyi kahveyi anlayıp tercih edebilir. çok basit bir gelişme süreci bu. benim gözlemlediğim türkler asidik kahveleri çok sevmiyor. bu açıdan yolun başındaysanız iyi bir filtre kahve içmek isterseniz genel karakteristiği asidik olan afrika kahvelerinden ziyade daha gövdeli ve fıkdıksı tatlara sahip olan orta ve güney amerika kahvelerini tercih edebilirsiniz(brezilya hariç). mesela guatemalalar risksiz kahvelerdir. uçmaz kaçmaz ama pişman da etmez. örneğin iki senedir piyasaa dolaşan guatemala antigua diye bir çekirdek var hem hesaplı hem de lezzet açısından fena olmayan bir çekirdek. gördüğünüz kavurucudan alabilirsiniz.

    benim en sevdiğim kahve çeşidi natural afrika kahveleri(natural demek kahvenin kabuğunun güneşin altında kurutularak ayrıştırılmasına verilen yöntemin adı. bir çok farkı yöntem olsa da genelde natural ve yıkanmış olarak iki ayrı ayrıştırma yöntemi var. natureller karakter olarak daha tatlı kremamsı oluyor, yıkanmışlar işte suyla ayrıştırıldığı için daha asidik kahveler oluyor.) .

    afrika kahveleri konusunda türkiye'de en sevdiğim kavurucular boxx ve coffee department. bu iki dükkandan çok iyi afrikalar çıkıyor. montag ve probador collectiva'nın da orta ve güney amerikalarını seviyorum. son altı ay boyunca montag'dan natural bir kolombiya içtim (la conchita'ydı adı) çok başarılı bir fiyat performans kahvesiydi.