hesabın var mı? giriş yap

  • başlangıçtan beri var olmalarına rağmen neden "hamam" gibi çok sonradan ortaya çıkan bir isimle anıldıkları tarafımı şaşırtmaktadır. atalarımız böcekleri sınıflandırma ihtiyacı duymamış demek ki.
    - o ne?
    - böcük...
    - bu ne?
    - o da böcük..

  • --- 2.doz yan etkisi sebebi hakkında uzun entry ---

    biontech (veya moderna) aşısının hastalığı geçirmiş kişilerde, veya en az bir doz covid aşısı olmuş kişilerde yan etkisi olması ihtimali biraz daha yüksek. zira vücut covid'i iyi-kötü tanıyor, ve az da olsa aşıyla tanıtılan alakalı antijene karşı antikor ve t hücresi üretiyor. rna aşısıyla kola zerk edilen rna koldaki lenf noduna gitmekle beraber kas hücrelerine de gidiyor (oransal olarak çok daha az da olsa gidiyormuş; uğur şahin bir webinar'ında söylemişti (edit: webinar linki, 45:20'de)).

    haliyle kas hücreleri de (az da olsa, ve mrna yıkıma uğradığında bitse de) alakalı virüs proteinini üretiyor. şimdi, genel bilgi şu ki vücuttaki bütün çekirdekli hücreler ürettikleri proteinlerin parçalarını dışarı gösteren mhc-1 moleküllerini* hücre zarında barındırıyor. ve kas hücresinde de bu molekülden varsa virüs proteinini gezgin bağışıklık hücrelerine tanıtması, bağışıklık hücrelerinin de "bu hücre virüslü, yakın bunu" diye sitotoksik t hücresi çağırması, ve kas hücresini öldürmesi beklenir.

    ancak literatüre bakılırsa kas hücrelerinde bu antijen tanıtıcı mhc-1 molekülü normal koşullarda ifade edilmiyor; ama inflamatuar durumlarda beliriyor. aşının inflamatuar bir durum yaratması beklendiği için kas hücresinin bunu salgılıyor olması da beklenebilir. ve büyük ihtimalle uzun süreli ve ağır kol ağrısının sebebi yukarıda bahsettiğim bağışıklık tepkisi.

    yalnız şöyle bir şey de var ki vücutta üretilen her şey hızla yıkıma uğradığı için yukarıdaki olayların olma ihtimali o kadar da yüksek değil. 2. veya 3. doz biontech olup ciddi bir kol ağrısı veya yan etkisi olmayanlarda: 1) kas hücresine giren mrna miktarı çok düşük olabilir 2) kas hücreleri mhc-1 üretmiyor olabilir, 3) üretilen virüs proteini kas hücresinde mhc-1'e ulaşmadan yıkılıyor olabilir, 4) mhc-1'de virüs antijeni gösterilse de antijeni tanıyan bağışıklık hücreleri kas hücresinin yanından geçene kadar geri hücrenin içine girip yıkıma uğruyor olabilir, 5) bütün adımlar gerçekleşmiş olsa da önceki aşı/hastalık yeterli miktarda t hücresi üretmemiş olabilir (benim gördüğüm kadarıyla yaşlılarda görece az 2. doz yan etkisi olmasının sebebi bu 5. madde sanırım, zira yaşlandıkça vücudun t hücresi üretme kapasitesi düşüyor). şansa ve kişinin vücudunun işleyişine bağlı biraz sonuç olarak.

    ek olarak, aşının yapıldığı bölge kapalı bir sistem olmadığı için mrna (enjeksiyon intramüsküler de olsa) bir şekilde daha düşük miktarlarda vücudun başka yerlerine ulaşıyor olsa gerek (buna dair veri var mı bilmiyorum). kol ağrısı dışındaki anormal yan etkiler bu sebeple olabilir. düz ateş çıkması ise bütün 1. doz sonrası aşılarda beklendik bir şey vücut alarma geçtiği için.

    yalnız böyle doğal bir yan etki teoride (ve görüldüğü kadarıyla gerçekte de) varken 2. doz biontech'in daha düşük doz yapılmaması çok garip bence. aşının dozaj onaylanma panellerini izleyesi geliyor insanın.

    edit: bununla ilgili science dergisinin yorum kısmında güzel bir yorum (ve altında ilişkili tartışma) buldum; bu entry'nin daha detaylı ve bilgili versiyonu gibi, ingilizce anlıyorsanız daha fazla bilgi için okunabilir: https://blogs.sciencemag.org/…lipids#comment-336216

    edit 2: bu arada rna aşısının bu yan etkisi aynı zamanda kendisinin daha güçlü bir bağışıklık yaratıyor olmasının sebebi de olabilir belki. zira sinovac gibi inaktif aşıların içeriği yalnızca fagositoz yapıp antijen sunan bağışıklık hücreleri tarafından alınırken bu rna aşısının her tür hücre tarafından alınabilir olması, toplamda daha yüksek sayıda hücrenin lenfositlere antijen tanıtmasına sebep oluyor. bu da büyük ihtimalle sitotoksik t hücrelerinin daha kolay aktive olması, daha kalıcı olması ve daha çok çoğalması demek.

  • *edit: en basa bu dalga neyin dalgasi onu soyliyelim. einstein'in genel gorelilik teorisinin ozetine gore "madde" ** uzay ve zamana nasil egilip bukulecegini soyler; uzay ve zaman da cisimlere nasil hareket edecegini. yani uzay aslinda boyle gorunur ama bugune kadar boyle goremiyorduk:) iste cisimler, uzay ve zamani bukunce uzayda isik hizinda dagilan kutlecekim dalgalari* olustururlar. bu dalgalar bugune kadar gozlemlenememisti. bu dalgalar gozlemlenemeyince de, bu dalgalardan baska bi sey yaymayan uzay cisimleri de gozlemlenememisti. yani yasasin karadelikler!*edit bitti*

    ligo'nun yaptigi uygulamalı gözlemi basitçe anlatması çok zor:)

    (büyük harfle) "l" şeklinde bir kompleks düşünün. l'nin kolları 2-4 km uzunluğunda. biri diğerinden uzun, l'nin köşesinde bir beam splitter (ışın ayırıcı) var, l'nin alt tarafında yani ışın ayırıcının solunda ışın detektörü var... l'nin iki ucunda da asılı duran dev aynalar var. şöyle bir şey kendisi

    şimdi bir lazerle (ls diye gösterilen) ışın ayırıyıcıya (b diye gösterilen) ışın yolluyos, ayırıcı da iki demeti iki koldan (l'nin kollarından) dev aynalara yolluyor. deva aynalar demetleri gerisin geri ayırıcıya yolluyor. ayırıcı da aynalardan gelen ışınları lazer silahı ve ışın detektörüne (ld diye geçen) yolluyor. böyle bir görüntü hayal edin.
    ortada gravitational wave'in eğip büktüğü uzayzaman yokken, ışın atımları kollardan biri daha uzun olduğundan detektöre farklı, ancak düzenli ritmli zamanlarda geliyor. detektör de pek bi şey detect etmiyor :) (ışık dalgalarının süperimpozisyonuyla* ilgili bir dalga sebebiyle, birbirlerini nötralize ediyor isinlar)

    şimdi kollara gravitational wave atalım, böyle "vocurk vocurk" etsin... animasyonda gördüğünüz üzere sağdan giren gravitational wave, yüzeydeki partikelleri gah uzatıyor gah kısaltıyor... bu durum bizim "l"'de (ki adı interferometre-yani suya attığınız taşların birbirine girişen dalgalarını ölçen nane) iki boyutlu düzlemde şöyle bir görüntü yaratıyor. yani kollar bir uzuyor bir kısalıyor. tabii animasyondaki kadar degil. hidrojen atonu kadar ohom:) artık gelen ışın atımları düzenli ritmde değil. suya atılan taşların birbiriyle girişen (bkz: superimpositon) görüntüsü şeklinde. duzensiz girişen dalgalar da yeni bir dalga yaratıyor (biraz daha basitleştirirsem fizik ilmi çökecek:(( ışığın dalga fonksiyonundan da yararlanan detektör de gravitational wave'den sonra oluşan yeni dalganın ışığını tespit ediyor. böylece ölçüm gerçekleşyor.

    not: gerçeklik yukarıda anlattığımdan çok daha komplike, işbu entry aşırı basitleştirme adına fiziğin de müzğin de ırzına geçmiştir:)

  • uçakta önce maskeyi kendiniz takın denme sebebi son derece basit bir mantıkla açıklanır. 38 bin feet yükseklikte kabin basıncı düşerse uçağın acilen alçalıp 8 bin civarına inmesi lazım. bu esnada hipoksi oluşup bayılmamak için kısıtlı zaman var. çocuğunun maskesini takacağım diye uğraşırken hipoksi oluşması veya basınç oynaklığı sebebiyle sersemlik sonucu kordinasyon kaybı oluşabilir, acil iniş için hazırlık yapan uçakta maskesi takılı çocuğunuzun size bir faydası olmayacağı için önce kendi maskenizi takmalısınız. malum erişkin bireyler çocukları bayılsa dahi durumu en azından idare edebilir. ama bu tarz bir durumda çocuğa maskeyi takıp kendisini bayıltan veya hareketsiz kılan bir ebeveyne çocuk ne kadar emanet edilebilir, o kısımı siz düşünün.

    uçakta maskeyi önce kendinize takın, ardından çocuk.

  • maç sonunda bir muhabirin "fenerbahçe'yi kadıköy'de 15 yıldır yenemiyordunuz. bu yıl, 16. yıl oldu. ne düşünüyorsunuz?" sorusuna, "evet yine yenildik. yenildik ama üzgün değilim. gelenek bozulmadı" cevabını vermesi sadece aslında olması gerektiği gibi böyle bir kompleksi olmadığını gösterir. burada asıl sorun bu tür şeyleri kompleks yapabilen avam taraftarlar ve bunu "yarsuvat'tan galatasaray taraftarını çıldırtan açıklama" şeklinde lanse edip ucuz habercilik peşinde koşan spor gazeteleridir.

    siz aziz yıldırım'ları, ünal aysal'ları sevin ben duygun yarsuvat'ları, özhan canaydın'ları, süleyman seba'ları seviyorum.

  • instagram'a bugün koyduğu doğumgünü fotosunun altına "doğumgünün kutlu olsun lord eddard stark" yazan çılgın beni bulsun. ahahdhahds. haykırıyorum.

  • türkiye'ye yakışan bir manzara.

    1.
    2.

    --- spoiler ---

    bir sehpa üzerine serilen gazetelerin üstüne konulan kebabı doktorlar afiyetle yerken arka planda ise ameliyattan çıkmış bir hastanın kendinden geçmiş görüntüsü yer alıyor. sosyal medyadaki görüntüler üzerine sağlık bakanlığı olayla ilgili soruşturma başlattı.
    --- spoiler ---

    edit: şunu bile savunanlar çıktı ya. neymiş efem, vakitleri yokmuş, yerleri yokmuş.
    delirdiniz mi yahu?
    az objektif baksanıza olaya.
    düşün bak, anan, baban kalp, beyin, kanser ameliyatından çıkmış, sen dışarıda dokuz doğuruyorsun, önünden "xyz kebap salonu" kutulu bir adam geçiyor ve yoğun bakıma giriyor.
    empati lan empati.

    edit2: kebabı yiyenler doktorlar değil hastabakıcılarmış ve kovulmuşlar. bu; durumun vahametini ortadan kaldırmıyor. sonuçta önemli olan kimin ne yediği değil, ybü'de neyin yapıldığı.
    kovulduklarına dair haber.

    edit3: uçan fotoğraf linklerini yeniledim.