hesabın var mı? giriş yap

  • siyaset müthiş bir şey değil mi lan. istediğini söylüyorsun ama yapmak zorunda değilsin. bol keseden salla gitsin aq, sanki git mi diyecekler. bende yarın amerika'ya girecem devlet baba. bakalım yani allah büyük *

  • duman'ın değil tgb'nin halt yemesidir. adamlar fiyatlarını söylemiş senin işine gelmezse cagirmazsin. sanki zorla aldilar parayi. yine tgb'nin bok edip suçu başkasına attigi bir başka olay. bir işiniz düzgün olsun arkadaş ya.

    edit:olay hiç tgb'nin anlattigi gibi degilmis. adamlar soma kazasindan önce planlayip anlasmis dumanla. zaten tgb'den de bu beklenirdi. bu adamlara inanip gaza gelmeyin amk işleri güçleri dezenformasyon.
    (bkz: #44945415)

  • rüyamda kaleciliğini üstlenerek uefa avrupa ligi'nde yarı finale çıktığımız takım. hatta italyan ve alman takımlarını eledik. takımları hatırlamıyorum çünkü birinde enrico chiesa, diğerinde carsten janckler filan oynuyordu, bildiğin 2000'de kalmış rüyanın oyuncu veritabanı.

    neyse, almanlarla oynadığımız maçta 1-0 öne geçtik. doğru dürüst top gelmedi bana. sonra kornerden demba ba seken topu tamamlayıp 2-0 öne geçirdi. rahat bir maç çıkardım.

    bu arada galatasaray taraftarıyım. hikayeyi ilginç kılan nokta bu sanırım.

  • aşk üzerine en yalın tanımı içerir... borges'in başkasının düşü olan adam hikâyesinin aşka yansımasıdır... biri diğerinin hayali olduğu sürece yaşanan aşktır, birilerinin hayali olarak var oldukça âşık da, hep aşkla ilintili olacaktır... zaten düş olmaktan çıkınca aşk da aşk olmaktan çıkar...

  • gudik sözcüğü bu planlar için biçilmiş kaftandır. ana iki azarladı, baba istediğini yapmadı diye hemen düşünmeye başlarsın: "yarın sabah gidiyorum evden." nah gidersin! nereye gidiyorsun ivanuskas? hemen yaparsın böyle planı: "yanıma sırt çantamı alsam yeter, yatak odasındaki gizlenmiş paradan (yatak odasında hep para gizlidir, o da olmadı salon ya da mutfaktaki anormal bir yerde para saklanır) alırım biraz... ver elini bodrum... ingilizcem de var, otellerde çalışırım. yazın bir turist kızla tanışırım ver elini ingiltere...."

    haaa evet ver elini... taptuk emre kapısı mı lan bu? el verin el verin... yok ver elini sicilya, ver elini kolombiya. nereye gidiyorsun küstah bok? gördüğünüz gibi ana baba, arkadaşla sabahlamaya izin vermedi diye 15 yıllık ebeveynini sattı, büyük britanya topraklarına vardı iki dakikada. ama gudiklik sadece planda değil, ana babaya isyanın çıktığı saate göre vazgeçilmesinde. akşamsa ertesi sabah. sabahsa akşam. çok ciddi bir şeyse bir iki gün afra tafra. bir de bu durumda gerzo arkadaş tavsiyeleri de duruma etki eder:

    - dayanamıyorum abi ya, deli ediyorlar beni. gidecem valla buralardan.

    - ben lise bitsin diyorum abi. lise bitmeden gitmeyelim, elimizde diploma olsun.

    bakın ne kadar mantıklı aslan parçası. sonra ikisi de unutacak bunları. hayattan kaçılmayacağını öğrenecekler. kavafis'ten gelsin, nah gidersin desin. hayırlı geceler herkese.

  • yaklasik 4 gun once evimden kovuldum. 4 gunumu sigindigim abla evinde geciriyorum. sehremini'nin surlara yakin eski bir mahallesi burasi.
    birbirine yapisik apartmanlar, daracik sokaklar, carsisi. yolun ote tarafinda buradan degisik hayatlari ile fakir bir semt burasi. ve tabi oturanlari da fakirlikten bol bol nasiplenmisler.
    cok uzaga gitmeden kaldigim evden baslayayim.
    bir oda, bir salon bir apartman kati. giris kat. bu evde buyumus iki tane delikanli var. babalari eski topkapi kabadayilarindan. allah rahmet eylesin iyi bir adamdi ama, beraber yasadiklari babasinin gazina gelip cok dovmuslugu vardi ablami.
    galiba fakir insanlarin bir ozelligidir; sahipsizlik...
    sokaginda, kucuk cocuklar yirtip pirtik elbiseleri ve sumuklu suratlariyla top kosturuyorlar. yuzlerinden okunuyor aslinda cok iyi bakildiginda ve en cok cocuklarin fakirligi uzuyor insani.
    ki, isil isil da mutlu bu cocuklar.
    galiba, fakir cocuklarin uzerlerinde bir mutluluk halesi var. mutlular, fakir olduklari henuz onlara ogretilmedigi icin. bunu kiyaslayacak insanlar henuz hayatlarina girmedigi ve bunu yuzlerine yansitmadigi icin.
    hem cocuk olmak demek; eski bir top, ucu yirtik bir ayakkabi ile sokaklarda mutlu olabilmek de degil mi ?
    ablam, hayati boyunca parasizliktan cok cekmistir biliyorum. kocasi cok calismayi seven bir adam degildi. en cok eski bir kamyonetin arkasina koydugu meyve sebzeyi satardi ki, cani isterse.
    ben iclerinde cok kaldim. bilmediklerinden degil, bu sartlari daha iyi bir hale getiremediklerinden de degil.
    sadece bunu bir kader olarak gordukleri icin, bu sekilde ve bu sartlarda yasamaktan bile mutlu olabilecek detaylar bulduklari icin... galiba kadercilik de fakir insanlarin ozelligi.
    ha su da var; belki fakirlik degil ama yoksulluk biraz. ac degil, acikta degiller ve bulunduklari sartlari kabullenmis ve dahasini istemez vaziyetteler.
    ha surda durdugum yerden ve sartlardan dolayi kimseyi fakir, yoksul diye nitelendirmem ne kadar dogru bilmiyorum.
    neticede kalacak baska bir yerim olmadigi icin buraya siginmis biriyim.
    galiba burdaki en fakir benim.
    ortak ozelligim olmayacak kadar hem de...

  • keynes'in ortaya attığı teorik, devletler arası para birimidir.

    uluslararası moneter düzenin nasıl işleyeceği ikinci dünya savaşı'ndan sonra gündem konusu olmuş, bretton woods konferansı bundan ötürü tertiplenmiştir. temel amaç büyük buhran gibi bir küresel faciayı engellemektir. keynes bancor fikrini konferansta önermiş olsa da kabul ettirememiştir. kabul edilmeyen bancor'un özündeki fikir şudur: dünya merkez bankası gibi tanımlanabilecek supranasyonel bir kuruluş bünyesinde devletler arası ortak kullanılan bir para birimi basılacaktır.

    eğer bancor çözümü kabul ettirilseydi, uluslararası moneter düzen bugünkü kur sisteminden çok daha farklı bir sistem ile işleyecekti.

    abd neden bu öneriyi kabul etmemiştir?

    kısa cevap: işine gelmemiştir.

    uzun cevap:

    "öneriye göre bir uluslararası takas birliği oluşturulmalı ve keynes’in bancor olarak adlandırdığı, uluslararası bir para birimi kabul edilmelidir. bancor ülkeler arasında yapılacak ödemeler için geçerli olacaktır. her ülke kendi parasının değerini belirli bir limitte dalgalanacak şekilde bancor’a sabitleyecektir. diğer bir ifadeyle, altın standardındaki altının yerine bancor önerilmektedir. bancor yalnızca ülkeler arasındaki ödemelerin yapılması için kullanılacaktır. bu çerçevede takas bankası, bir çeşit uluslarüstü merkez bankası gibi işlev görecektir. bu önerinin uluslararası ticaret açısından önemi, ülkelerin dış dengelerini korumaya yönelik önlemleri de içermesidir. örneğin, ticaret fazlası veren ülkeler, ellerindeki bancor rezervini icb’ye devretmekte, gerekirse bu kurum tarafından para birimlerini değerlemeye zorunlu tutulabilmektedirler. açık veren ülkeler ise, açıklarının finansmanı için banka kaynaklarına başvurabilmekte, duruma göre banka tarafından devalüasyona zorlanabilmektedirler. (bkz)

    görüldüğü gibi bu sistem, abd'nin işine gelecek bir sistem değildir. ticaret açığı ve ticaret fazlası veren ülkeler arasındaki asimetriyi dengelemek adına oluşturulan teoride yalnızca ticaret açığı olan ülkelere değil ticaret fazlası olan ülkelere de yaptırım uygulanmaktadır.

    buna ek olarak bugün bancor fikri ile hatırlanan her ne kadar keynes olsa da keynes'in bu fikri ortaya atarken silvio gesell'den ilham aldığını not etmek gerekir. gesell'in 1916'da ortaya attığı model freiwirtschaft'tır. arada farklılıklar olsa da bu idealde de keynes'in önerisine benzer olarak internationale valuta-assoziation birimi vardır.

    post scriptum: bancor günümüzde aynı zamanda bir kripto para birimidir.

  • - tayyar içimde o kadar strong bir presence var ki anlatamam.
    - sıçarsan geçer hayatım...
    - nasıl yani!?...
    - sıç anlarsın...

  • başlık yanlış. doğrusu migros personelinin 5999 tl'ye iphone 11 sahibi olması olacaktır.