hesabın var mı? giriş yap

  • mükemmel bir instagram canlı yayınıdır, her gece 00.30'u sabırsızlıkla bekletir. şu karantina günlerinde her şeyi unuttuğum bir saat yaşamama vesile olan programdır. aynı zamanda kimseyle bağ kuramadığım şu günlerde tüm mücbir sebepler ailesiyle duygusal bağ kurdurandır.

    mesela melikşah altuntaş'a bayılıyorum keşke kankam olsa <3 şimdiye kadar özel olarak hiç takip etmemiştim ama 2010lardan beri nerede hangi mecrada görürsem göreyim bir göz atıyordum yaptıklarına (yanlış hatırlamıyorsam mynete mi ne bir mecraya videolar çekiyorlardı bir kaç kişiyle. nerede olduğundan çok emin değilim ama ilk o videolarda görmüştüm.) bundan sonra net takipçisiyim. inanılmaz eğlenceli, benzetmelerine, esprilerine, entelektüel seviyesine bayılıyorum. bazen ama gözlerinden böyle derin bi üzgünlük geçiyor gibi hissediyorum. bir şişe chivas ile kapısını çalıp "amaaaan boşver be melik" demek istiyorum (kanka olcaz ya o bakımdan).

    bartu küçükçağlayan'a da bu kadar gülebileceğimi tahmin etmezdim. çok zor bir karakter gibi gelirdi bana. egosu yüksek, biraz da huysuz gibi. ama şimdi izliyorum da zeki ve yaramaz bir çocuk gibi olduğunu görüntülüyorum. baya tatlı ve komik biriymiş. eşini ve eşiyle olan muhabbetini de baya seviyorum sanırım. ne güzel bulmuşlar birbirlerini, maşallah diyip devamını dileyeyim <3

    programa gelince, gerçekten gülmeyen var mı ya? inanamıyorum, çünkü ben her gece gülmekten katılıyorum, son programda ağladım resmen. onlara ayrı, aşağıdaki mavi tiklilerin yorumlarına ayrı gülüyorum. bazen ben de dayanamayıp yorum yazıyorum ama hesabım kapalı olduğu için sadece arkadaş çevrem bunu görebiliyor *

    karantina bitse bile bu yayınlara devam etsinler istiyorum. her gün olmasa da haftada bir ayda bir ne bileyim, eksik kalmasınlar. magazin yapılacaksa da böyle yapılsın memlekette işte.

  • bu zıkkımı bozdurmak için berlin tegel'de komisyon ödemiştim.

    bir kere takside 100 euro kaybetmiştim ve kendime gelmem günler almıştı. aynısını bunun için düşünemiyorum. bugün itibariyle yaklaşık 3800 tl değerinde. el kadar dikdörtgen bir kağıt. kaybediyorsun ve kaldırıma çöküp uzanıyorsun. ambulanslar falan geliyor.

    acı bir durum.

  • otobüsten inmek için düğmeye geç basanlara, otobüs şoföründen geliyor;

    - iki günde 3g'yi öğrendiniz, bir otomatik kapıyı yıllardır öğrenemediniz!

  • netflix'te şu ana kadar izlediğim en iyi şey. seinfeld, curb your enthusiasm ve dilbert gibi dizilerde yazarlık/yönetmenlik yapmasıyla nasıl bir kafa olduğu az çok anlaşılabilen larry charles abimiz, gerçekten orijinal, zevkle izlenebilen ve de cesur bir iş yapmış.

    hayatın terk ettiğini sandığım ülkelerde bile komedi yapmaya çalışarak hayatta kalmaya çalışan (hem maddi hem de manevi açıdan) ve konuşarak, gülerek, güldürerek belki de farkında olmadan o gelişmemiş medeniyetlerin ilerlemesine katkı sağlayan insanların var olduğunu anlamamı sağladı. sırf espri yaptığı için öldürülen insanların olduğu ülkelerde bunu yapmaya devam edenlerin olduğunu da. komedinin insanoğlunun ne derece elzem bir ihtiyacı olduğu, dört bölümlük bu belgeselin temel fikirlerinden biri.

    özellikle ıraklı güldür güldür şov, liberya'da sokakta uyumasına rağmen yaşama sevincinden bir şey kaybetmeyen videocular ve bir de sokakta görsek deli diyeceğimiz (ama anlattıklarıyla hayatı az buçuk çözdüğünü anladığımız), annesine para göndermeye çalışan gösterici en çarpıcı noktalardı.

    eksi olarak charles'ın temsil ettiği bakış açısının yer yer ukala bir hava verdiğini söyleyebilirim. ama bu da çok küçük bir şey artılarının yanında.

    not: türkiye dizide bahsi geçen ülkelerden değil tabii ki. ki olması da garip olurdu, liberya, nijerya gibi ülkelerin yanında uzay medeniyeti gibi kalıyoruz resmen. sadece ışidli tutuklu, gençken türk filmleri izlemeyi sevdiğini söylüyor (bu da ayrı bir enteresanlık).