hesabın var mı? giriş yap

  • mahkeme; heykel yasal değil kararı almış. onlarca panzer helikopter yüzlerce asker gitmiş uygulamış.
    mahkeme; aoç'deki başbakanlık binası yasal değil demiş. adam gel taşşaklarıma üfle demiş
    mahkeme; bakırköy'deki gökdelen yasal değil demiş, ağaoğlu ağzına vercem emer misin demiş?
    mahkeme; süzer'e yuh bu kadar da olmaz tümden yasadışı demiş, süzer bokumu ye sen demiş.

    evet türkiye bölünmez ama güzel sömürülür.

    dağılın hipneler.

  • 2022 yılı korku ve gerilim açısından oldukça bereketli bir yıl oldu. bu yıl, her iki türde de pek çok film çekildiği için türleri iki farklı listede ele almaya karar verdim. esasında bu iki türü birbirinden ayırmak hiç de kolay bir iş değil. ancak elimden geldiğince ve biraz da kendi kararlarıma göre yapmış olduğum ikiye bölme sonucunda aşağıdaki listeyi oluşturabildim. listedeki filmler, özellikle de ilk sıradakiler gerçekten kaliteli filmler. eğer bu filmleri bu listeye almasaydım bir kısmını mutlaka en iyi filmler listesine almam gerekecekti.

    10) shut in (yön. d.j. caruso) 6/10
    tek mekanda geçen gerilim dolu filmleri seviyorsanız "shut in" filminin vaat ettiği gerilimi fazlasıyla vereceğine emin olabilirsiniz. ancak filmin, genel olarak bakıldığında iyi bir film olduğunu söylemek mümkün değil. filmin en korkunç dakikaları, kadının kilerde kapalı kaldığı sırada eve, kocasının çocuk istismarı geçmişi de bulunan arkadaşının geldiği sahneydi.

    9) fresh (yön. mimi cave) 6,5/10
    gerilim ve korku türünde kadın yönetmenlerin sayısı giderek artıyor. bu senenin dikkat çeken gerilim filmlerinden bir diğeri mimi cave'in de ilk uzun metraj filmi olan "fresh" oldu. oldukça sert ve mide bulandırıcı bir konuyu cıvık bir dille ele almayı tercih eden film, uzun tutulan açılış bölümünün (jenerik) ardından şaşırtıcı bir yola sapıyor. daha sert olmayı tercih etse belki hakkında daha farklı şeyler konuşabileceğimiz bu film, yine de dikkat çekici bir yapım olmayı başarıyor.

    8) emergency (yön. carey williams) 6,5/10
    iki yakın arkadaş olan sean ve kunle, "legendary tour" denen bir parti turunu tamamlayan ilk siyahi öğrenciler olmayı amaçlamaktadır. ancak hayalleri, talihsiz bir olayın ardından suya düşecektir. evlerine geçtikleri gün, salonun ortasında baygın halde yatan küçük yaşta bir beyaz kız çocuğu bulurlar. polise haber vermeleri halinde durduk yere başlarının belaya gireceğini düşünen ikili ve onların ev arkadaşı carlos, çözümü başka yoldan bulmaya çalışır. fakat buldukları çözüm onları daha da büyük bir belaya sürükleyecektir.

    7) cerdita (yön. carlota pereda) 6,5/10
    ispanya-fransa ortaklığında çekilen ve "piggy" ismiyle de bilinen film, 2019 yılında aynı yönetmen tarafından yine aynı isimle çekilmiş kısa filmin uzun metraj hali aslında. sinema eleştirmenleri tarafından oldukça beğenilen film bana göre afişinde bile vaat ettiği şiddeti tam olarak veremiyor. sara, yaşıtları tarafından zorbalığa uğrayan ve ailesi ile birlikte bir kasap dükkanında çalışan obez bir genç kızdır (bu arada sara'yı canlandıran oyuncu 1986 doğumluymuş). serinlemek için havuza girdiği bir gün yine arkadaşlarının hem fiziksel hem de sözel saldırısına maruz kalır. ancak daha sonra başına gelecekler onu intikam temalı müthiş bir ikilimde bırakacaktır.

    6) fall (yön. scott mann) 6,5/10
    "shut in" filminin ardından bu sene dar mekanda geçen diğer bir gerilim filmi de "fall" oldu. maceradan maceraya koşan iki genç kadının yaklaşık 600 metre uzunluğunda olan ve halihazırda da kullanılmayan bir radyo kulesinin tepesinde kapana kısılışlarını anlatan film, duygusal iniş çıkışları haricinde kesinlikle heyecan verici bir film olmayı başarıyor. özellikle benim gibi yükseklik korkusu olanlar bu filmi izlerken sürekli diken üstünde olacaktır.

    5) the menu (yön. mark mylod) 7/10
    dünyaca ünlü şef julian slowik, zengin müşterileri için özel bir menü hazırlamıştır. şefin menüsünden çıkan birbirinden lezzetli her bir yemek, içerisinde misafirlere has sürprizler de barındırmaktadır. en büyük sürpriz ise yemeğin sonuna saklanmıştır. sınıf çatışmasını temel alan "the menu", bence boyundan büyük bir işin altına girmiş. amerikan filmlerinin sınıf çatışmasını doğru düzgün anlatabildiğine ben pek şahit olmadım zaten. fakat, sadece eğlenmek ve bir miktar da gerilmek için "the menu" uygun bir seçim.

    4) kimi (yön. steven soderbergh) 7/10
    steven soderbergh, son zamanlarda kendisini deneysel filmlere adamış gibi görünüyor. tahminimce kendisi, çok fazla yapım masrafına girmeden, minimum sayıda oyuncu ve kısıtlı bir alanda ne kadar yaratıcı filmler çekebilirim derdinde. "kimi" de tam olarak böyle bir film. neredeyse tek bir mekan, az sayıda oyuncu ve görece düşük bir bütçe... ortaya çıkan sonuç ise bence fena değil. pandemi ve teknoloji korkumuz üzerinden soderbergh, bu şartlarda çekebileceği en iyi filmi çekmiş.

    3) watcher (yön. chloe okuno) 7/10
    yine bir kadın yönetmen ve onun ilk uzun metraj filmi... romanya'lı kocasının işi sebebiyle onunla birlikte bükreş'e taşınmak zorunda kalan julia, diline ve kültürüne alışık olmadığı bu ülkede kendine yaşanabilir bir alan yaratmanın derdindedir. ancak karşı apartmanlarında oturan bir adamın onu sürekli izlediği şüphesine kapılan julia, kocasının da kendisine bir türlü inanmaması sebebiyle kendisini kanlı bir gerilimin ortasında bulacaktır.

    2) emily the criminal (yön. john patton ford) 7,5/10
    bu senenin en şaşırtıcı gerilim filmi ise kesinlikle "emily the criminal" oldu. oldukça düşük beklentilerle izlediğim film, bu senenin en iyi suç-gerilim türündeki filmlerinden biri olmaya çoktan aday bence. maddi anlamda sıkıntı içinde olan emily, para kazanmak için başta basit görünen; ancak yasal olmayan bazı işlere bulaşmak zorunda kalacaktır. fakat yaptığı her iş sonrası bulaştığı pislik, onu içinden çıkılmaz bir belaya bulaştıracaktır.

    1) speak no evil (yön. christian tafdrup) 8/10
    listesinin ilk sırasında "speak no evil" dışında bir filmin olması beklenemezdi. hatta gerilim filmlerine özel böyle bir liste hazırlamasaydım bu filmi kesinlikle yılın en iyi filmleri arasına da alabilirdim. politik doğruculuk meselesini merkezine alan film, biri hollandalı diğeri de danimarkalı olan iki aile üzerinden izlemesi oldukça rahatsız edici mükemmel bir psikolojik-gerilim örneği sunuyor.

  • "the present perfect continuous tense: geçmişte olup, etkileri günümüzde hala devam eden. ulan tense misin gönül yarası mısın vicdansız."

  • bu ingilizden iki yüz yıl önce yaşamış italyan galileodüşündüğü için engizisyon tarafından yok edilmek istenmiştir.

    ancak fikirlerin dünyanın yaşanılabilir bir yere dönüşmesi için elzem olduğunu gösteren bu zat çocukluğundan edindiği tecrübeyi geliştirerek bize aşı fikrini sunmuştur.

    o dönemlerde her 7 kişiden birisi çiçek hastalığından ölüyordu. edward küçükken onu karantinaya kapattılar kolunu kesip içine çiçek yarası kabukları koydular. eğer edward yaşarsa bağışıklık kazanmış olacaktı. yaşadı ama o sıra hasta oldu yaralar döktü çok çekti.

    ama kendisi doktor olduktan sonra ona danışan sarah'a inek çiçeği hastalığı bulaşmıştır. bu hastalık kıza insandan değil inekten bulaşmıştı

    sarahtan kızarıklık ve cerahati alan edward bahçıvanın çocuğu olan james'e virüsü kendisine uygulanandan biraz daha farklı yöntemle verdi sonuç harikaydı çocuk bir kaç sıyrıkla atlattı hatta hasta olmadı bile denilebilir.

    sarah ve insanlığa çiçeğin inekten bulaştığı düşünülecek olursa ve ineğin latince kökeninin vacca olduğu düşünülürse günümüzde ingilizlerin aşı için neden vaccination dediği anlaşılabilir.

    hepimizin asil damarlarında bu adamın kudretli bilgisi mevcuttur.

  • cep telefonu da entegre edilmediği için eksik kalmış buzdolabıdır.

    - abi dün aradım buzdolabından sana ulaşamadım
    - banyodaydım
    - abi klozet numaranıda aradım, o da sürekli meşguldü.

  • hayatımda televizyondan bu adam kadar kolay para kazanan başka birini görmedim. güya dünya kupası yorumluyor.

    ulan toplam 32 ülke var ve bunların 15 tanesini zaten sokakta top oynayan 10 yaşındaki çocuk bile biliyor tüm detaylarıyla. adam turnuvanın en güçlü takımlarından şili'yi bile izlememiş. ee ben ne diye izleyeyim ki seni?

    güntekin onay: iran?
    rıdvan dilmen: bilmiyorum.. (bir de sen iran ligini de izliyorsun herhalde diye dalga geçiyor)

    +şili?
    -hiç izlemedim.

    +almanya iddialı takım.(bunun gibi bir şeyler)
    -gruptan çıkınca kiminle eşleşecekler?

    ama bu rezillik rıdvan dilmen'in değil, ntv spor'un.

  • -okul uzamış biraz. çok mu gezdiniz? ehe ehe ( gerizekalıca sırıtmaktadır)
    +üçüncü sınıftayken annemle babamı kaybettim.
    -ee..ıı..omf...başınız sağ olsun...

    (görüşmeden sonra)

    + alo anne! aldım lan işi. sen babama da haber var. he.

  • muhtemelen kastettikleri şey borca girmeden ev almak ki bu da son derece doğru. basit bir mülk satın almak için yıllarca köpek gibi çalışmayı sıradanlaştırmayın.

  • doğruysa skandaldır. 30 cmlik rambo bıçağıyla silahsız bir adamı kalbinden bıçaklamanın cezası dünyanın her yerinde en az 20 yıldır.

  • olumlu yönden bakmak lazım artık direkt 4 ile çarpabileceğiz. küsürat yok. büyük resmi görün.