hesabın var mı? giriş yap

  • onbir, oniki yaşlarındayken arada annemle beraber gündeliğe giderdim. genelde büyük temizlik yapılacaksa ek yardım olarak. anneme beş veriyorlarsa bana da iki, üç verirlerdi. şimdi düşününce, çok küçükmüşüm ama erken gelişmiştim. bir de fakir fukaranın çocuğu pek çocuk olamaz. çocuk olmaya vaktimiz de paramız da yoktu. neyse bu bir başka entry konusu...ben aslında başka bir şey anlatacaktım;

    yine annemle gündeliğe gittiğimiz birgün, evini temizlediğimiz kadının eşi, mahmut amca, ertesi gün okuldan sonra onlara gitmemi ve bana kışlık ayakkabı alacağını söyledi. annem de okul çıkışı mutlaka gelmemi söyleyince gittim mecburen. mahmut amca ile kapıda buluştuk, sonra beraber yakınlardaki bir ayakkabıcıya gittik. annem gelseydi bari ama gelmedi. calismasi gerekiyordu çünkü. mahmut amca'yla ayakkabılara baktık. bir tane denedik, aldık ve çıktık. sanırım hayatımın en mutsuz günlerinden biriydi. ayakkabı alındıktan sonra da, eve geldikten sonra da sadece ağlamak istediğimi ama kendimi tuttuğumu hatırlıyorum. bir de sonradan mahmut amca anneme asık suratlılığımdan dem vurmuş. sanırım bunu, ayakkabı alındıktan sonra sevinçle bacaklarına sarılan bir çocuk hayal ettiği halde, eskisinden de mutsuz bir çocukla karşılaştığı için hayal kırıklığı ile söylemişti. aslinda cok iyi niyetli bir adamdi ve ailece cabamizi takdir ediyordu.

    buraya nereden geldim peki...dün nuri bilgi ceylan'ın kış uykusu nu izledim...orada da vicdanını (ki vicdan genelde korkakların sevdiği bir sözcüktür ve öncelikle güçlüleri dehşete salmaya yarar.)* rahatlatmak için fakir bir aileye para vermeye çalışan kadına kızarken hatıralar beni buralara getirdi galiba. kadın parayı açıklama yapmadan gizlice kapıya bırakabilirdi...ama hayır, o şık kıyafetleriyle yardım ettiği ailenin gözlerinde sevinç görme, minnet duygusuyla sarmalanıp sarılma ve başkalarının mutluluğuyla mutlu olma fikrinden ziyade, mutluluğu için teşekkür edilmesiyle tatmin olma yolunu seçtiği için.
    çoğu zaman insanlar egolarına yenik düşüyorlar, birilerine yardım etmek güzel de teşekkür beklemek niye? teşekkürü bırak da arkandan etsin. illa yüzüne edilince ne oluyor?

    bir çocuğu mutlu edecekseniz o çocuğa yapılacak yardımın gizli olmasına, hatta çocuktan bile gizli tutulmasına dikkat etmeniz lazım. eskiden bir laf varmış, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek diye, ne doğru laf.

    bana şükret, sayemde bak yine iyisin'le iyi edilemiyor. kış uykusu bunun gibi pek çok anımı canlandırdı. daha gelirim ben buralara.

    * filmden alıntı

  • 8 yaşında bir çocuk 2 yaşında bir bebeği elinden tutup dolaştırmaktadır.
    -aaa iki bebek elele dolaşıyorsunuz.
    -ben bebek değilim, o bebek; ben çocuğum.
    -ee peki ben neyim o zaman?
    -sen züppesin.

  • hafif ticari aracı kullananlar hatalı. u dönüşünün olmadığı yerden dönmeye çalıştığı gibi çevre kontrolü de çok zayıf. görsel mavi renkli tabela net şekilde düz gidebilir ya da sola dönebilirsin diye belirtiyor. yani u dönüşü yapamazsınız. ekstra bir de u dönüşü yasaktır tabelası konmasına lüzum yok. hele ki yer çizgilerinden de anlaşılacağı üzere bunu sağ şeritten hiç yapamazsınız.

    ama kamyon şoförü de bu kaza neticesinde cezaevine girebilir çünkü o da kusurlu.

    meskun mahal olduğu ve ışıklara yaklaşıldığı için hız sınırı kamyonlar için max 50 kilometredir. görsel görsel o tabelaları da kamyon şoförü ne de olsa radar yok diye umursamamıştır. kırmızı ışığa yavaş ve dikkatli şekilde yaklaşılması gerektiği ve tehlikelere karşı uyarmak için öncesinde bir sarı ışık daha konmuş görsel ama kamyon açık ve net şekilde kırmızı ışığın yanacağını görmesine rağmen hiçbir şekilde hızını azaltmadan çok hızlı şekilde geliyor ve kırmızı ışıkta geçerek hafif ticari aracı altına alıyor. her ne kadar duramam diye selektör yapıp uyarmaya çalışsa da durabileceği bir hızda seyretmek de kamyon şoförünün sorumluluğuydu. mahkemede de ben selektör yaptım ama diye yırtamaz hatta fren bile yapmadığı için işi zor.

    "burada kamyonun hiçbir kusuru yok, dümdüz yolunda seyrediyor" "kamyon bu duramaz" diyenleri de hayretle okuyorum. arkadaşlar kamyon dediğiniz tren ya da tramvay değil bu. karayolu taşıtı ve kurallara uymakla mükellef. 40 ton yüklü bir kamyon günümüz standartlarında 80km/h ile seyrederken 40 metre içerisinde tamamen durabilmeli * ki bu kamyon ışığın kırmızıya döneceğini çok daha uzak bir mesafeden gördü ama siz böyle böyle kamyonculara cesaret vere vere ölümlere yol açıyorsunuz. yine tabii ki kamyonların böyle durumlarda duramayabileceğini de hesaba katarak aracınızı sürün ama kamyoncuları da aklamaya çalışmayın.

  • severek okuduğum efsanevi manga serisidir. ogami itto küçük oğluyla dolaşan, eskiden shogun için cellatlık yaparken şimdi ise kiralık katil olarak kariyerini sürdüren bir ronindir. kılıç ustalığı eşşizdir. sürpriz hamlelerle kurbanlarını doğrar. en yetenekli samuraylara çoluk çocuk muamelesi yapar. doğrarken düşündüren bir antikahramandır.
    ogami itto ile oğlu daigoro arasındaki ilişki bizim ortalama baba oğul ilişki kültürümüze göre oldukça serttir. ogami itto hem kendi hem de oğlu adına meifumado yolunu seçmiştir. daigoro her ne olursa olsun babasının talihsiz yolculuğuna ve bir bakıma kaderine yoldaşlık eder. bu kaderi paylaşır. baba oğlu için fedakarlıklar yapmaz her ikisi de bu yolda hayatlarını feda ederler. öykü bir babanın alacağı derslerle bezelidir.
    öyküler nakış gibi işlenmiş görsel bir anlatımla verilmekte. içerik çok çarpıcı ve gerçekçi bir dönem çatısı altında ilerlediği için aslına bakarsanız öğretici de. farketmeden bir bakıyorsunuz edo dönemiyle ilgili bir sürü şey öğrenmişsiniz. ogami ise bu öyküde roninlerin hasıdır.

  • altındaki yorumun yardığı ve videodan bi zik anlamadığım kayıt.

    "hello my arab friends, as a turkish guy i am experinced at this tapes and i want to give you some information tips. first think you should know is most probably (like %90) parallel state recorded this tapes.of course with help of lobby of interests (faiz lobisi) and chp (cehape). but i know that your people dont be fooled by this kind of shits.(halkınız bunları yemiyor).sisi did 1400 km divided road (bölünmüş yol). jesus christ (allah aşkına) can you imagine that a government who did this roads can make corruption? (bu kadar yol yapmış bi iktidar yolsuzluk yapabilir mi?).dont give up to continue to follow your long man (uzun adam).eeeey pennsylvania. stay straight dont bend (dik dur eğilme) this nation is with you (bu millet seninle) hulooggggggg"

  • bir senedir kolejde gösterdiği performans ile bir anda draftin bir numara adaylığına yükselen çiçeği burnunda 1. sıra draft seçimi nba oyuncusu... ama benim çok acayip kuşkularım var bu çocukla ilgili.

    öncelikle lebron benzetmesi zannediyorum "hype" yüksekliği ile alakalı onun dışında oyunlarında pek bir benzerlik göremiyorum. yine de lebron hype'ının önünde zion hype'ının diz çöküp biat edeceğini düşünüyorum lebron'un lise maclari espn'de yayınlanıyordu! charles barkley ve draymond green oyun açısından daha mantıklı benzetmeler olsa da yine de ciddi farklar mevcut.

    beni en çok endişelendiren konu sakatlık ihtimali bu cüsse ile hareket ettiğiniz ve bu kadar yükseğe sicradiginiz zaman sakatlanma ihtimaliniz çok yüksek bu çocuk 130 kilo ve 100 cm yukarı sıçrıyor buna en yakın benzetme lebron kilo ve sıçrama yeteneği olarak. ama lebron bir anomali sakatlanmama konusunda ayrıca lebron'un injury prevention amacıyla zipladiktan sonra yere düşerken yaptığı birkaç çok önemli ve hayati hareket var (tek ayağının üzerine düşmemek hızlı birkaç adım atarak baskıyı azaltmak vs) bunların hiçbirisini yapmıyor zion. derrick rose'a benzetiyorum bu pervasizlik halini rose da çok daha küçük olmasına rağmen inanılmaz bir motorla ama biraz da umursamaz halde oynardı sakatlanmadan önce nitekim pervasizliginin sonucu olarak da defalarca sakatlandı. zion'un kolej maçında ayakkabısını patlatması bile bir gösterge nasıl bir momentum ile yere indiğine dair ayakkabı dayanamayıp patladı bu kütle yüzünden. bu konuda çalışacaklarını ve sakatlık ihtimalini düşüreceklerini düşünüyorum en azından ümit ediyorum.

    ikinci kuşkulu olduğum konu ise wingspan çocuğun boyu 2.01 ama hepimiz biliyoruz ki basketbolda wingspan yani kulaç açıklığı boydan daha önemlidir. zion'un kulaç açıklığı ise 2.08 mesela benzetilenlerden lebron'un 2.14 draymond green'in ise 2.17 kulaç açıklığı. eğer zion maks 4 numara pozisyonunda oynayacaksa çok da bir problem yaşamayacaktır kulaç konusunda ama small ball 5 i olarak düşünülüyorsa bence ciddi bir problem olacak bu konu üstelik kilosu ve cüssesi dolayısı ile kendisine daha uzunlar savundurulacak bir süre sonra ve asıl o zaman bu kulaç konusu problem olmaya başlayacak. draymond green yaklaşık 10 cm fazla kulaç açıklığı ve inanılmaz defansif içgüdüleriyle kisabeste pivot oynayabiliyor ama draymond green de milyonda bir denebilecek bir tıp başka benzeri yok gibi bir şey yine belki charles barkley.

    şimdi nba'in en iyi oyuncularına yani zion'un olması beklenen en iyi üç beş oyuncuya bakalım lebron, anthony davis, kevin durant, kawhi leonard, giannis, james harden steph curry... bunlardan steph curry ve james harden dışında hepsi genetik anomali ve üzerine tamamen yontulmuş bir yeteneğe sahipler. zaten zion'un bu kadar gündemde olmasına neden olan da yeteneklerinin yontulabilecek olduğuna inanılması.

    toplamda üç tane bana göre çok ciddi problemi mevcut ama nba şu ana kadar hiç böyle bir atlet görmedi bu yüzden herkes heyecanlı isminin tuhaflığı, temiz yüzlü oluşu, efendi bir karakter olması vs ise tam bir pazarlanabilir ürün yapıyor kendisini umarım bu bahsettiklerim problem olmaz kendisi için de biz de yıllarca bu anomaliyi izleriz.