hesabın var mı? giriş yap

  • "bu aralar isimlere taktım. geçen bir hanımla muhabbetim oldu. isminizi bağışlar mısınız dedim. su dedi. su istiyor sandım."

    türkiye'nin en büyük yeteneği seçildi bu adam.

  • ev telefonu hayli yüksek gelince, ev halkı toplanmış ;

    baba: 'yahu bu korkunç bir fatura. ben bu telefonu asla kullanmıyorum, hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum.'
    anne: 'aynen ben de... akşama kadar çalıştığım bankada elimin altında telefon. ne yapayım bunu.'
    oglan : 'vallahi ben de şirketimin bana verdiği cep telefonu ile bütün görüşmelerimi yapıyorum.'
    kız: 'e benim de şirket hattim var. ev telefonunu hic kullanmam ki..'

    herkes aniden evdeki hizmetçiye döner ve cevap arar gözle bakarlar...

    hizmetçi : 'eee... problem ne o zaman? sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz...'

  • nuri bilge ceylan'la ne alıp veremediği olduğu meselesi üzerinden kral ve ben'in şu bölümündeki tespitine katılmadığım hoca. (11. dakikanın sonrasında başlıyor, "temel itirazım" diyor)

    bir zamanlar anadoluda için "anadolu insanı böyle değildir, neşelidir" diyor. fena halde yanıldığını söylemek zorundayım. durduk yere ercan kesal'ın muhtar rolünde rahatsız rahatsız kıpırdanmıyoruz izlerken. çünkü gerçek. köyün mülki idari başı olarak muhtar tam da budur bozkırda. kendi kültürünü dipten bir kibirle sahiplenip zengin sofrasını yer sofrası olarak kuran ama yine de "biz de cahil değiliz" kaygısıyla çocuklarının şehirli başarılarını savcıya anlatan muhtar. orta anadolu budur.

    savcıya geleyim. taner birsel'in canlandırdığı taşra memuru/bürokratı tam olarak budur. polislerin gerçekten komik buldukları esprilerine güldükleri, gülerken çıkan kaz ayaklarına kadar, kendi statüsüne yakın bulduğu için muhabbet etmeye çalıştığı doktora yine bildik bir kibirle yanaşan savcı ancak bu kadar aktarılabilir.

    türkiye insanı (özellikle orta anadolu) asla neşeli değildir. mutsuzdur ve yoğun bir temelsiz kibir taşır. bunu o toprağa ayağını bastığın anda anlarsın. boğucu, kaçamayacağın bir mutsuzluk, kendinden olmayanı yok etmek için ilk fırsatı kaçırmayacak ama sorsan hoşgörülüyüm diyen bir kibir. ceylan bunu varoluş problemi ile bir miktar istediği yöne çekiyor, farklı olarak. ama anadolu insanını iyi tanıyor. o toprakta iş yapan herkes ne yapıyorum ben burada diye sorar sıklıkla kendine ki bu da doktor karakterini gerçekçi kılıyor.

    korkarım ki yanlış tanıyor anadolu'yu canikligil. kasaba ailesi mensubu olmak, tabii olduğu toplumu yerinde okumak için yeterli bir referans olmasa gerek. zira, türkiye tam olarak budur.

    benim sinemaya çocukluktan bu yana ancak amatör bir ilgim var. kendisinin videolarını yoğun bir ilgiyle izliyorum. izlediğim kadarıyla bir filmde gerçeklik falan aramak, okumasını iyi yapamamış seyircilerin işi. işte bu noktada çelişiyor kendiyle. temel itirazım dediği nokta nbc hikayelerinin gerçekçi olmaması?

    kanımca bir zamanlar anadoluda en iyi filmi nuri bilgi ceylan'ın. hâlâ.

  • her sınıfta, atatürk'ün fotoğrafının yanına asılması gereken, simge görsel dir.

    sağlık sıhhat yerindeyken " kızları okutmayın, buluğ çağında evlendirin yoksa çok ayıp olur günah olur " diyen yobaz tipler, can boğaza gelince o okumuş kızların elinde şifa arıyorlar.

    yok mu depremi engelleyen, roketleri düşüren şeyhlerinin öğrettiği bir dua? oku, üfle, zımba gibi ol. niye namahrem eli değdiriyorsun vücuduna.

    edit: iftira attığımı söylemişler buyurun kendi ağzından dinleyin: video

    nasıl da saydırıyor hem okuyan, hem çalışan kadınlara.

  • fenerbahçe taraftarının beyinsizliğinin kanıtı olan çek pivot.

    çok değil, basketboldan azıcık anlasanız vesely'nin nasıl bir kambur olduğunu, kendisi gibi hiçbir oyuncunun neden bulunmadığını, neden 2016'dan beri "nba'e dönecek" goygoyu dönmesine rağmen kendisine teklif dahi gelmediğini anlardınız. vesely maalesef çağdışı bir oyuncu ve nedenlerine değineceğim.

    1- dizlerinden kronik sakat. vesely bugüne kadar avrupa'da gördüğüm en atletik oyuncu olabilir. ama 2016'dan beri geçirdiği diz sakatlıkları kronikleşti ve artık 32 yaşında. 32 yaşında, kronik sakat bir oyuncuya söz konusu maaşı (barcelona teklifi 1.8 milyon euro net, vergiyle 2.5 milyon euro olmak üzere 3 yıllık sözleşme) vermek hatadır.

    2- oyunu sorunlu. günümüzde iki tip pivot var. biri mobil ve savunmacı uzun. bu prototipin avrupa örnekleri dunston, hines, udoh, davies gibi isimler. ikincisi ise şutör uzun, bunlar savunmada sorun olsa da hücumda alan açarlar, tıpkı melli, pleiss, voigtmann gibi. vesely bunların ikisi de değil. şutu sorunlu, savunması da modern değil. her hücumda kısa ile eşleşen pivot yok dünyada. 2017'de tutsa da takımlar bunu çözdü, her seferinde içerideki ters eşleşmeye oynamaya başladılar. kendisinin zaaflarını kapatacak modern bir uzun (melli, udoh) olmadıkça da fenerbahçe sorun yaşamaya başladı.

    3- modern basketbolda hiç yeri yok. çember korumuyor, şut atamıyor, rakip uzunlarla temastan kaçınıyor. böyle uzunun olduğu yer yok artık. dunston'la hines'ın 36 yaşında bile iddialı takımlarda oynama sebebi bu, pleiss'ın euroleague finalinde 20 sayı atarak maç almasının sebebi bu. basketbol artık elinizdeki alanı ne kadar verimlilikle kullandığınıza göre biçimlenen bir spor. hücumda bu verimi artırmanız lazım (4 şutör-1 iç oyuncu), savunmada da rakip için düşürmeniz lazım (değişim savunması ve çember koruyucu). fenerbahçe'nin bjelica, udoh ve melli'siz neden final four göremediğini düşünmenizi öneririm. vesely yukarıda saydıklarımdan sadece değişme savunmasını verimlilikle yapıyor ama onun için de yanında ikinci bir uzun olmalı. halbuki bu iş tek uzunla olur, o uzun da mümkün mertebe rakip kısayla eşleşmez.

    böyle bir oyuncuyu, 32 yaşında ve kronik sakatken şu maliyetle tutmazsınız. hele ki bu oyuncu size 2 final four finaline mal olmuşsa (2016 cska, 2018 real). 2019-2020'deki oyunu son kurşunuydu ama sakatlığıyla beraber gene geri gitti ve bu kadar sakatlanan ve oyun stili bu kadar sorunlu olan bir oyuncuyu takımın 1 veya 2 numaralı adamı yapma lüksümüzün olduğunu hiç sanmıyorum.

  • yıllardır tuvalet banyo dahil tüm evde sarı ışık kullanarak dahil olduğum dernek. beyaz ışıklı evlere gidince neil armstrong gibi hissediyorum. çok soğuk bu beyaz ışık çok.