ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkiye'yi terk ettikten sonra özlenecek ilk şey
-
yine türkiye'yi terketmeyi özlemek olacaktır.
bu şunun gibidir ; izlediğin inanılmaz bir filmden sonra" keşke izlememiş olsam da baştan, bilmeden, yeniden izlesem" demek gibi.
(bkz: şimdi yapsa aynısını yine boşanırım)
iş görüşmesinde bir odada yarım saat bekletilmek
-
şu an çalışmakta olduğum firmanın bekleme salonunda bir aday 1 saatten fazla süredir bekletiliyor.
bu bekletmenin arka planı şu şekilde: görüşmeyi yapacak olan prenses tam 1 saattir kafeteryada. bekletilen kadını zaten işe almayacaklar, pozisyon doldu. bir diğer prenses sadece ilanı kapatmaya üşendiği için her gün en az 2 kişi aynı muameleyi görüyor. sonra bu iki prenses terasta birlikte çay sigara ve bomboş muhabbet.
herkes işini insan gibi yapsa ihya olacağız bence, her zaman en kolayı sisteme sallamak.
cenk & erdem
kıdem tazminatının kaldırılması
-
ezilenlerin gür sesidir o...
yetmez ama evet... bu ülkede işçiler hiçbir haklarını mücadeleyle almadı. sendika ve grev hakları bile 27 mayıs darbesiyle verildi.
tayyip, belediye başkanlığına gelir gelmez sendikalı işçileri bitirip, taşeronları doldurdu. başbakan olunca da sendikaları ve sosyal hakları yok edip, işçilerin pazarlık gücünü bitirip, makarnaya muhtaç etti.
devam edin bir paket bulgura şükredip, ezilenlerin sesi diye saraylarda ejder meyvesi yiyenleri şakşaklamaya...
bir zamanlar büyük saygı duyduğum işçi sınıfından soğudum...
canınız cehenneme...
benzini benzinlik çalışanının doldurması
-
iki gün sonra çakmak çakıp bir yerleri uçuran, onu geçtim karısını kızını o pompanın önüne yatırıp yakan psikopatların haberlerini okursunuz ya şu batıda her gördüğünüz şeyi bu ülkeye uyarlama çabanızdan vazgeçin.
kaymakamın doktoru ayağına çağırması
17 ekim 2016 ankara toplantı yasağı
-
nedeni elbette 29 ekim ve 10 kasım toplantılarını engellemektir. ortamlarda güvenlik nedenli dersin, kim bilecek amk
unutulmayan garip arkadaşlar
-
ortaokuldayken almanya'da yaşayan ama okumak için anne ve abisi ile türkiye'ye gelen bir arkadaşım vardı ki benim ve ailemin zihninde tam olarak bu kategoride yer etti.
bir yaz tatili bitiminde beni evine davet etti. sohbet, muhabbet devam ederken birden "aa sana ne göstereceğim?" diyerek yerinden fırladı ve çalışma masasının (üstü kitaplıklı olanlardan) en ücra köşesinden bir kucak çikolata çıkarttı. hepsini tek tek nereden, ne kadara aldığını anlattı saatlerce, tabi bu arada bende ikram etmesini bekliyorum. anlatması bitince "çok güzeller değil mi?" diyerek hepsini yerlerine kaldırdı. böylesini ve bunu o günden sonra hiç görmedim.
hakan altun
-
demet akalın ve alişan'ı telefonun başında çaresiz bekletmiştir .
orta doğu teknik üniversitesi
-
uzun yıllarım geçti burada. zor da olsa mezun oldum. yaşıtlarım işe girip çalışırken ben halâ son dersleri vermeye çalışıyordum. eğitim kalitesi falan tartışılabilir.
ama,
havasından mı suyundan mı bilmiyorum; mücadeleci, teslim olmayan, zorluklardan yılmayan, çalışkan biri yapar insanı. düşünce kalkmayı iyi öğretir. hayatta tek başına olduğunu kafana vura vura anlatır.
iyi bir okul mudur bilmiyorum ancak iyi bir eğitim yuvasıdır.
bir de, padişahları sevmez.
denizde 2 kilometre açılabilen esrarengiz amcalar
-
şu hayatta en çok istediğim şeylerden birisi bu galiba. yaşlandığımda bu amcalardan biri olmak istiyorum, hatta hayat planımı bile buna endeksli yapıp ilerde yazlık almak istiyorum. emekli olup sabahın 5i-6sı gibi denize girmek, bir numarası olmadığı halde 2 kilometre açılıp, insanların kafasında soru işareti bırakmak istiyorum. bu kadar çok imreniyorum sözlük.