hesabın var mı? giriş yap

  • lübnan iç savaşı sırasında suriye'nin lübnan'ın doğu kısımlarını işgal etmesiyle israil lübnan güneyini işgale başlamış ve savaş çok farklı bir boyuta gelmişti. israil, lübnan güneyinden 40 km kadar içeri girmiş, doğudaki suriye birliklerini tehdit etmeye başlamıştı.
    1982 yılının başlarında israil 90. tümeni marjanun'dan geçip kaukaba ve hasbayya köylerini ele geçirmişti. 9 haziran günü buradan suriye'nin daha önceden işgal ettiği, 10. tümen'e bağlı 79. ve 91. tabur üs noktasına doğru, beka vadisinin kuzeyinden jeb jannine'e ilerlemeye başladı. israillilerin amacı beyrut-şam yolunu kesip suriye'nin ihtiyaç duyduğu tedarik yolunu kesmekti.
    10 haziran günü 90. tümenin bu ilerleyişi suriye ordusunu harekete geçirdi. suriye bu birlikleri tam tespit edemediği için hedefi bulup anında yok eden gazelle tipi helikopterler ile israillileri durdurmayı amaçladı. gazelle helikopterlerinden biri ayn-ata-raşa yolu boyunca ilerleyen bir m-60 ve m-113 konvoyu saptadı ve hot füzeleriyle israil'e ait 12 tankı yok etti, tabi bu israil tarafından yalanlandı. başka bir gazelle açılan 20mm'lik ateşle ağır hasar aldı fakat rotorundan çıkan dumana rağmen mezzeh hava üssüne ulaşmayı başardı. helikopterlerin yanı sıra suriye uçakları da israil mevzilerini vurmaktaydı. israil, helikopter ve uçakların bu hava saldırılarında ağır kayıplar vermişti ancak bu onları durdurmadı. israil 90. tümenine daha kuzeye ilerleyip sultan yacoub köyünü alması, buradan suriye birliklerinin içine sızması emredilmişti nitekim, bu onlara büyük bir bedel ödetecekti.
    burada israil istihbaratına göre iyi mevzilenmiş suriye birlikleri bulunmaktaydı ama israilliler düşmanlarını küçümsediler ve buradan ilerleyebileceklerine karar verdiler. 90. tümen m-48a3 magach tanklarıyla donatılmış, daha önce 91. suriye tümenine ait 35 tankı yok etmiş buna karşın 5 tankı kullanılmaz hale gelmişti. israillilerin düşmanlarını küçümsemesinin bir nedeni de buydu.
    saat 19:00 civarı tümen komutanı gioria lev emri aldı ve 362. taburu sultan yacoub'a doğru sürdü. tabur köyü kolaylıkla geçti ancak saat 01:30'da dar bir vadiye ulaştılar ve tam bu anda etrafları suriye ordusu tarafından sarıldı. suriye ordusu milan anti-tank füzeleri ve rpg roket atarlarıyla israil 362. taburuna geceyi gündüz ediyordu. saat 04:00'a kadar vadi içerisinde sıkışmış israil taburu karşılık vermeye devam ediyor ancak hem havanın karanlığı hemde düşmana nazaran alçakta kalmaları onları bir bir yere seriyordu. şafakta vadi içerisine sıkışmış israil birliğini kaçırmak istemeyen suriye mig-21'leri havalandı ancak birliklerin yakın olması nedeniyle bombalama yapamadı. nihayet, israil, bir kurtarma harekatına başlamış, ilk olarak, lübnan'a 1 gün öncesinden konuşlandırılan 880. tabur, bölgeye takviyeye giden 3. ve 1. suriye zırhlı tümenlerinin ilerleyişini durdurmuştu. daha sonra israil 11. topçu alayı 362. taburun etrafını bir duvar gibi çevreleyecek ve onları koruyacak bir şekilde bölgeyi topa tuttu. en nihayetinde israil taburu bölgeyi zar zor terk etti ama sahip oldukları tankları kendilerini yavaşlatacağı için geride bıraktı. 10 adet m-48 suriye ordusu tarafından ele geçirildi ayriyeten 3 zırhlı piyade aracı yok edilirken 30 israil askeri de öldürüldü. aynı zamanda 3 israil askerinin de esir alındığı suriye tarafından açıklanmış olmasına rağmen bu israil tarafından kabul edilmedi. bir gazeteci ise bu üç israil askerini şam'da gördüğünü iddia etti.
    bu çatışma sonrası iki taraf da ateşkes yapmaya karar verdi ve 11 haziran günü öğle saatlerinde ateşkes sağlandı. ateşkesin geçerli olmasından önce israil ve suriye daha fazla bölgeyi kontrol etmek için harekete geçti bu nedenle çatışmalar devam etti.
    daha sonra suriye, yakınlık duyduğu sovyetlere ele geçirdiği tankların incelenmesi için teslim etti oradan kubinka tank müzesine yerleştirildi.
    bu muharebe suriye için hatırlanması gereken önemli bir hadiseydi bu nedenle ekim panorama müzesinde olayı betimleyen tablolar bulunmaktadır.

  • hayatta işimizi kolaylaştıran bazı temel noktalar vardır. zaman kaybetmemizi engellerler.

    mesela atalay demirci'yi komik bulan adamla mümkünse mizah konuşulmamalıdır.
    mesela yıldırım demirören'in başarılı bir spor yöneticisi olduğunu düşünen adamla ekonomi, yöneticilik, liderlik falan konuşulmamalıdır.
    serdar ortaç dinleyen adamdan film tavsiyesi bile alınmaz mesela, gönderdiği şarkıyı dinlemek şöyle dursun.

    ve steven gerrard'ın efsane olduğunu reddeden adamla bir kelime daha futbol konuşulmaz. ayıptır, zaman israfıdır. değmez.

    edit: iş bu entry steven gerrard başlığındaki en beğenilen entry olması sebebiyle ekşi sözlükteki varıp varabileceğim en üst kariyer noktası olmuştur. ilk defa böyle bir şey için mutlu olmamı sağlamıştır. sebebi için;

    (bkz: #25831756)

  • 1361'de fransiz john ii burgundy dukaligini oglu cesur philip'e verdi.
    valois-bourgogne cizgisinde philip ve 1419'da oldurulen oglu korkusuz john altinda oldukca genisledi ve franche-comté ve flanders'i topraklarina katti. 100 yil savaslarinda 1435'deki arras baris antlasmasina kadar ingiltere ile birlikte oldu ve buyuk bir rol oynadi.

    cesur charles'in 1477'deki olumune dek burgundy kismen fetih kismen evlilikler [royal marriages] ile hollanda'nin cogu ile kuzey dogu fransa'yi kapsiyordu. nancy'de savas alaninda olen charles'in topraklari picardie haric habsburg'lardan maximillian i'in yonetimine girdi. boylece zaten en basinda bir fransiz dukaligi olan burgundy tekrar fransiz tacina geri donmus oldu..

    simdi asil sorun tarihi tekrardan yazabilecek miyim?
    (bkz: europa universalis 2)

  • lan arkadaş millet iş görüşmesi için geldiği şehirde direkt sanat camiyasıyla temasa geçiyor, kavga ediyor, saman ye doymazsan beni ye tarzı tartışmalara giriyor. bize de düşe düşe saat satan zenciler düşüyor. oğlum bu hayata bir sıfır yenik başlamışız ötesi yok.

  • nasıl ki bir insana telefon numaranızı vermek ona size günün her saatinde ulaşma hakkını tanımıyorsa onun günlük hayattaki rutinlerini takip etme olanağını da tanımaz.

  • ekşi sözlük yazarlarının değil ekşi şeyler tırıvırı limited şirketinin vekili olan ve bunu altını çize çize yüzlerce kez söyleyen kanzuk nickli avukat, fatih altaylı'ya karşı yazarların değil şirketinin itibarını korumak için açtığı tazminat davasını kazandığını duyurduğunda etrafını sarıp mal mal alkış tutan zebralar.

    bu zebralar o kadar maldır ki; kanzuk onlara karşı sözlükte yazdıkları herhangi bir yazıdan dolayı, fatih altaylı, ahmetoğlu hasan veya mehmetoğlu hüseyin dava açtığında hiçbir şekilde ilgilenmeyeceğini söylediği halde hiçbir karar haklarının olmadığı bir şirketin davayı kazanmasından mutlu olurlar.

    bu zebralar o kadar maldır ki; yarın çok güçlü birileri avukat ordusuyla onları kişisel olarak dava ettiğinde ki, fatih altaylı yahut başka bir ekşi sözlük şikayetçisi son olanlardan ekşi şirketi yöneticilerinin onlara verdiği bu açık mesajı almadıysa tüm lafları haketmiş demektir, kapısına binbir türlü hukuki cihazla donanmış avukatlar dayandığında piç gibi ortada kalacağını anlamadan alkışlar durur başkasının davasını.

    bu zebralar o kadar maldır ki; kazanıldığı ilan olunan tazminat tutarının, çeşitli davalarla uğraşan sözlük yazarlarının masraflarını karşılamakta kullanılmak yerine bir hayır kurumuna bağışlanmasının, ekşi şeyler limited şirketinin kurumsal imajının parlatılması, medyada yerleşik fatih altaylı düşmanları sayesinde ekşi sözlük ve sahiplerinin reklamının yapılmasını amaçladığını bile anlamazlar.

    serdar-ı ekrem aslan kanzuk paşa sen az bile yapıyorsun bu mal zebralara.

  • yolun devamını göremediğiniz yerlerde mutlaka yavaşlayın ve görmediğim yerde bir araç durmuştur diye düşünün. hayat kurtarır. 100 kere boşa yaparsınız ama 1 kere işe yararsa hayat kurtarır. tepe üstlerinde, ani virajlarda vs. vs.

    bir de trafik lambalarina kesinlikle güvenmeyin, kirmizida durmayan bir kamyonun sürücüsü suçlu olur ama siz ölü olursunuz, onun giydiği hüküm sizi geri getirmez. 15 sene kadar önce 1 saniye ile biçilmekten kurtulduk bu sebeple. her zaman yolun boş olduğunu gördükten, kimsenin gelmediğine emin olduktan sonra hareket edin.

  • zaman gazetesine abone, beş vakit namazında, mutaassıp kişi ve yanında bir elemanı ile bir iş gereği öğle yemeğinde buluşulmuştur, yemek esnasında sohbet edilmektedir. söz döner dolaşır siyasete gelir;

    mutaassıp: ...mesela adı evrim, devrim olandan vatana millete fayda gelmez. çocukken de çok yaramaz olur bunlar...
    elemanı: öyle deme abi, benim kardeşim de çok yaramaz.
    mutaassıp: adı ne?
    elemanı: ramazan.

    sonrasında çorba burnumdan çıktı.

  • büyük bir fabrikada nitelikli bir iş makinesini kullanıyordum, fabrikadaki maaşlar hemen hemen aynıdır, makineyi kullandığım için benim maaş biraz daha fazlaydı..

    makineye verilen tabakanın işleme süresi 15-20 dakika, bazen yarım saati bulurdu, bende makinenin başında, öylece beklerdim,

    işim çok rahattı, çalışma saatleri nizamidir, servis var, cumartesi pazar iş yok, ara sıra cumartesi mesai olurdu, sigorta var, maaşlar aksatılmadan ödenirdi,

    bu işimi bırakıp kendim iş kurmaya verdim, patronum severdi beni, -bırak oğlum, yapamazsın, çalış işte- derdi, en sonunda vadalaşırken -allah göstermesin yapamazsan, kapatacak olursan buranın kapısı sana hep açıktır- demişti.

    kendi işimi kurdum, ilk başlarda iyiydi, bazen iş olur bazen olmazdı, işler çok olduğu zaman -nasıl yetişecek- sitresi, işler az olduğu zaman -giderler, ödemeler- sürekli insanın aklında.

    kira stopajı, muhasebe ücreti, ssk bağkur primleri, kira, çalışan maaşları, ödemelerin ardı ardası kesilmiyor, 1 hafta 10 gün iş olmazsa sıkıntılar başlıyor,

    akşam eve gidiyorum, sürekli aklımda iş oluyor, arkadaşlarımla herhangi bir ortamda takılıyorum, yine aklımda iş var, aklımdan bi türlü atamıyorum, acaba şu işi alabilecez mi, alsak yetiştirebilecekmiyiz, yetişdirdik diyelim ödeme yaparlar mı?

    kafamda öyle bir sitres oluşdu ki, sakalım ve saçlarım hızlı bir şekilde beyazlamaya başladı, ne büyük abimde nede kardeşlerimde sacında sakalın beyazlık yok,

    halen işimin başındayım, gittiği yere kadar diyorum, ama gidecek yer kalmadı.