hesabın var mı? giriş yap

  • konu mcdonalds'ın ürünlerinin sağlıklı olup olmaması değil. türkiye'de iş yapmanın sürdürmenin ve yeni yatırım yapmanın imkansız hale gelmesi.

  • sevgilisinin gözü dönmüş şerefsiz sapıklar tarafından hem göz hem de söz yağmuruna tutulmasını, taciz edilmesini hatta ve hatta tecavüz edilip boğularak öldürülmesini istemeyen; nasıl iğrenç bir ülkede yaşadığının ve bu ülkede sağ kalınan her saniyenin aslında bir mucize olduğunun farkında olan erkektir..

  • sen destek verirsin, seni alır polis, onlara masum yerel halk der.

    özlü bir anne sözünün dediği gibi: "yavrıım, dövüşsünler, sen karışma. onlar barışır sen kötü olursun".

  • verilmek istenen mesajın doğru olması, yerinde olduğunu göstermiyor. tüm şirketler sosyal sorumluluk projelerinin peşinde, çevreye, insana, sanata bayıldıkları için değil tabiki.

    müşteri sempatisini kazanmak önemli. ancak şurası bir gerçek ki bu tip duyarlı hareketler daha ziyade kadınlar üzerinde etki yaratıyor. kadın müşterilerin tercihlerini daha çok etkiliyor.

    neredeyse tamamen erkekler için üretim yapan bir şirketin konudan bağımsız olarak sosyal sorumluluk projeleriyle hedefledikleri satış veya müşteri bağlılığına erişebileceğini düşünmemekle birlikte, seçtikleri sosyal sorumluluk konusunun da cinsiyet rolleri ile ilgili ve ağırlıklı olarak kadınların gündeminde olan bir konu olması müşteri kitlesi içerisinde (youtube beğenilerine de bakılırsa) en azından faydalı olmayacaktır.

    erkeklerin çoğuna eşlerinin/sevgililerinin traş bıçağı satın aldığını düşünüyorlarsa belki...

    mesajda yanlış bir şey yok, tacizi, şiddeti övmemek maskülenliğin karşısında olmak demek değil. yine de traş olursanız daha modern daha hoş görünürsünüz “işte bu adam gibi” tarzındaki reklamlar daha olumlu etki yaratırdı. bu anlamda pazarlama departmanı için fuzuli ya da negatif bir harcamadır ve finansal anlamda başarısızlık olarak görülebilir. pazarlama ekibindeki kadınların ve onların suyuna giden politik doğrucu “modern” erkeklerin de bu reklamda ğayı olduğunu öngörmek zor değil.
    ha kadınlar ağda yerine tercih edecek satışlar artacak deniyorsa orasını bilemem.

  • aslında krallık hakkı abisindeyken, sekizinci edward'ın daha önce boşanma yaşamış olan wallis simpson ile evlenmeye kalkmasından sonra katolik kilisesi boşanmayı tanımadığı için sekizinci edward görevinden istifa etmek zorunda kalmış ve altıncı george istemeyerek de olsa kral olmak zorunda kalmıştır.

    oldukça sinirli biri kişiliğe sahip olan altıncı george aynı zamanda kekemedir. bu yüzden kral olma görevini sevinçle karşılamamıştır. eşinin pozitif kişiliği görev süresince kendisine büyük fayda sağlamıştır. çok sigara içtiği için erken yaşta kanserden ölmüş, böylece elizabeth çok erken yaşta kraliçe olmuştur. (bkz: queen elizabeth ii)

    altıncı george tahta ölünceye kadar 16 yıl geçirmiştir. ikinci dünya savaşı'nda ingiltere'nin başında olan kral, evler ısınmıyor diye buckingham palace'ta ısıtıcıları açtırmayarak halkın gönlünü kazanmıştır. savaş sırasında diplomatik açıdan winston churchill ile en iyi ilişkileri kurmayı başaran da kendisi olmuştur.

  • size saygısız davranan erkeklere/kadınlara aşık olmak, peşlerinden koşmak.
    daha doğrusu, genel olarak size saygısı olmayan, nezaketten haberi olmayan ya da nezaketi, centilmenliği, hanımefendiliği, kibarlığı zayıflık gibi gören insanlarla arkadaş olmak.

  • harika bir yol hikayesinin yanında kadınların kendi başlarına da bişeyler yapabileceğini kendilerine ahkam kesen erkeklere kafa tutabileceğini de anlatıyor gibi geldi bana. hemen hemen her çeşit erkekle karşılaşan kadın karakterlerimiz hepsiyle layık ettikleri şekilde ilgilenerek yolculuklarına devam ediyorlar. izlediğim en iyi yol filmiydi diyebilirim.