hesabın var mı? giriş yap

  • italyanlar , almanlar , fransızlar , ispanyollar bu kültürü yasayan önde gelen haklardır. bizde bu kültürün olmamasının bir kac ana nedeni var ;
    1- aperativo kültürü 1 adet alkollü içecek ve biraz çerez / tapas/ aperatif gıdalardan oluşur, ve nerede olursa olsun bunun total fiyatı 5 -6 euro/kişi . vazyettedir.
    2- bir türkiye gerçeğidir ki her okumuş insan alkol almaz , kimisi dini kimisi ailesel nedenlerden. bu yüzden çoğu kafe veya lokanta insanlarin kitlesi ulkemizde buna göre belirlenmektedir. yani bir sirketin marketing departmanindaki 10 kişinin hepsine hitap eden tek bir yer genellikle olmaz.
    3- bizde ki içki kültürü daha çok yemek yanında icilmesiyle makbul. çünkü halk olarak rakıyı ya üzgün olduğumuz da yada mutlu oldugumuzda bir seyleri kutlamak icin iciyoruz.
    4- ülkemizde maalesef aynı evde yaşayanlar arasında bile iletişim problemi yaşanmaktadır. etrafımızda ki insanlar için oluşturduğunuz kalıplar ve dedikodu merakımız neticesinde insanlar sirketlerinde sadece çok az sayıda insanlan gün içi bos vakitlerinde havadan sudan konuşur vaziyettedir. ( arkadaş olmak zorunda değiliz kimseyle ancak herkesle sohbet edebilmek önemli bir husustur. ) buna ek ulkemizde maalesef yine bu kalıplardan kaynaklı kişilere nefret ve soğuma hissiyatı vardır bu da çevremizdekilerin düşüncelerine saygı duymadan arkalarindan konuşmamıza neden olmaktadır.

    yukarida sunduğum 4 madde benim dışarıdan ülkemiz insanlarını gözlemlemem sonucu düşüncelerimdir. zor yaşam şartları olan ülkemizde cok isterimki insanlar o çalışma gününün sorunlarını dışarı da bırakabilecek iş çıkışı aktiviteler yapabilseler. bu sayede daha mutlu ev halleri olur eski türkiye gibi ve hatta çalışan ebeveynler daha mutlu umutlu cocuklar yetiştirebilir. siz çalışan insanlar isterseniz bir hafta deneyin , işten çıktıktan sonra iş arkadaşlarınızla ayak üstü bir içki/çay için hayattan konuşun , spordan konuşun , hobilerinizden konuşun bunu haftanin 3 günü yapın ve göreceksiniz ki o haftayı daha hızlı ve mutlu geçirmişsiniz.

  • başınıza bir iş geldiğinde, lise arkadaşı nerdesin diye sorar; üniversite arkadaşı nasıl oldu diye.

  • ilk sevgilisi ile tüm hayatı boyunca mutlu olmasını istiyorum. bari o uğraşmadan mutlu olabilsin amina koyim.

  • adım adım anlatacağım insanlardır.

    1. bir ürünü feci şekilde takıntı yaparlar. bunu aldıktan sonra siteye bir daha uğramazlar. siteye bir daha uğramaları ancak saplantıya dönüştürüşebilecek yeni bir ürün bulabildikleri zaman olur.

    2. saplantı haline gelen üründe indirim olup olmayacağını öğrenebilmek için gerekirse doğubank' taki ithalatçıyı ararlar. araştırmacı ruhları bir dedektifinki kadar gelişmiştir. (ithalatçı veya distribütörü arayanlar genelde sitenin ağır abileri falandır)

    3. siteye ürün ile alakalı bir başlık açılır ki mardin' den edirne' ye tüm fiyat ve promosyonlar öğrenilebilsin.

    4. 8999 liralık televizyonu ne yapıp edip bir yıl sonra dahi olsa 3999 liraya alırlar. takip ve hedef odaklı kilitlenme özellikleri çok gelişmiştir.

    5. 5000 lira karlı çıkarak 3999 liraya aldıkları tv nin fotograflarını siteden paylaşırlar. ücret ve magaza bilgisi de bunlara dahildir. şayet gerekli olduğuna inanırlarsa ürünü aldıkları personelin adını, saç rengini, boyunu hatta cep telefonu numarasını bile sizinle paylaşırlar. paylaşımcı ruhları çok gelişmiştir. not: haset etmezler.

    6. alışveriş bilgisini sitede paylaştıktan sonra diğer kullanıcılardan gelen yorumları ve övgüleri beklerler. bu konuda çok hassastırlar. zira bu paylaşım siteye verilen bir veda busesi gibidir. iş bitmiştir ve en az iki yıl uğranmayacaktır. bu aşamada 5000 liralık kardan dolayı yüzleri çok güleç olur.

    7. bu esnada başka bir kullanıcıdan beklemedikleri bir yorum alırlar. zira aynı ürünü aynı fiyata satan başka bir elektronik mağazası 3999 tl lik alışveriş yapan herkese ayrıca bir de 39.99 liralık flash bellek hediye ediyordur. bu aşamada dünyaları yıkılır. televizyona içten içe söverler. lanetler okurlar.

    --- spoiler ---

    hayat ve zaman artık onlar için durmuştur.

    --- spoiler ---

    8. aldıkları ürünü 39 liralık promosyonu kaçırdıkları için iade etmeye karar verirler. zira satıcı onları adeta kazıklamıştır. (39 liralık hediye verilmez mi hiç?) satın aldıkları ürünün kutusunu açmamaya karar verirler. mızıkçılıkları adeta ormanda on kaplan gücündedir ve almakta takıntılı oldukları kadar iade etmekte de takıntılıdırlar.

    9. artık ne o televizyondan ne de hayattan bir zevk alamıyorlardır. ürünü iade edebilmenin yollarını öğrenmek için forumda tekrar bir başlık açarlar.

    forum donanım ölücüleri için alışveriş süreci ve hayat böyle sürer gider.

    edit: madde numaraları

  • olmayan hatadır. olay silsilesini karıştırınca hata yapmış gibi gözüküyor ama öyle değil.

    ilk olarak dağdan bunları aslan akbeyi öldürsün diye mito kanadı çağırdı. yani devlet çağırdı. devlet görevlisi olarak mecburen geldi. laf olsun diyede sordu “ kimi indirecez?” diye. büyük bir iş adamı dediler bu aslan tombaladan sonradan çıktı.

    daha sonra buna bi liste verdiler. örgüte güya yardım edenlerin listesi. o listeden hariç pala hiç kimseye çökmemiştir. listeyi veren devlet işi veren devlet oala napsın? listeyi hazırlayanın aslında kirve olduğunu biliyor. e kirve kim ? palayı istanbula gönderen. kirve bir nevi devlet. mithat kuklası.

    önce kirve aşireti de ele geçirmek için hüsrev ağanın ayağını kaydırdı. mehmet karahanlının kılıç a dediği gibi “ sen kirvenin dahli olmadan mı hüsrevin isyan bayrağını çektiğini sanıyorsun ?” kirvenin burda 2 amacı var. 1 si aşireti ele geçirmek 2. si hüsrevi ruslara yaklaştırıp konseyden koparmak. 2 sinide başardı.

    yani pala bizzat devletin kendisi tarafından kullanıldı. dağda çatışan adam nerden bilsin bu kadar oyunu? emri verenler devlet görevlisi. ne yapacak yok armatöre çökmem mi diyecek ?

    sonra devletin diğer kanadı tarafından sorgu için yakalandı. doğu kanadı polat vasıtası ile yakalayıp sorguladı. bu noktada pala gerçeği anladı. kendisinin bizzat devlet tarafından gerçek devlete satıldığını. aslında ona emir verenlerin gerçek devlet olmadığını. emirlerden çıkış tam bu noktada.

    bu saatten sonra kendi başına hareket etti pala. dağa dönemez artık. devlet tarafından üstünün çizildiğini biliyor. tek şansı istanbulda kalmaktı.

    bu noktada akrep bekir iş teklif ediyor. kirve burda da ruslarda akreple oynuyor laz ziyanın deyişiyle. kirve vasıtasıyla iş palaya veriliyor. ama başaramıyor haloyu polat kurtarıp karahanlı bu sefer kirvenin oyununu bozuyor. halo işinin peşini bırakmayan pala halonun
    yeri için güllü dayıyı kaldırmaya çalışıyor başaramıyor ve güllü dayımız ölüyor. polat sonunda palayı yakalayıp sorgulayıp öldürüp güllü dayının intikamını alıyor.

    yani pala her şeyi emirle yaptı. ha beceriksizliği de devletin kendini yanlız bırakmasından dolayı.

  • resmin nasıl yapılacağını anlatmayan öğretmenlerdir. şunu çiz derler, bayramda yaptıklarımızı resmedin derler. ama nasıl? sulu boya nasıl kullanılır, yağlı boya nasıl kullanılır, pastel boya nasıl kullanılır. çalakalem yapar herkes.

    bugün fark ettim ki suluboya yaparken suya çok az daldıracaksın, boyadan çok alacaksın. halbuki okulda tam tersini yapar öğrenciler ve iğrenç resimler ortaya çıkar.

    ortaokulda bir resim yapmıştım, öğretmen bu insanlar havada mı demişti. sadece eleştirmeye yararlar. acaba bu ülkeden niye ressam çıkmıyor diye hiç düşünüyorlar mı?

  • çok uzun süreli çalışma saatleri insanda psikolojik baskı yaratıyor bence.
    işleri zipleyerek, daha kısa çalışma süresine toplamak hem konsantrasyonun dağılmasını engelliyor, hem de çalışanda akşam erken çıkacak olmanın mutluluğu bulunduğundan, daha verimli olunuyor.
    öteki türlü insan ay bir çay, bir sigara, iki feysbuk, üç sözlük derken işi de savsaklıyor, zamanı da...

    yani kısa mesaide "işimi bitirip gideyim, yaşayayım" var, uzun mesaide ise "tüm gün burdayız zaten amk, biraz da mola verelim" kafası...