hesabın var mı? giriş yap

  • 94 ışık yılı nasıl bir mesafeyi tabir eder onu bir şey yapalım önce.

    malumunuz ışığın hız sınırı evren içinde saniyede 300bin km. ışık dakikada 18 milyon kilometre gider istese. bu da saatte 1milyar 80 milyon km gitmek demek oluyor ki ben hızdan korkarım yavaş gitsin.

    ışık yılı nedir? ışık yılı ışığın saatte değil de yılda gittiği mesafedir. peki bir yılda kaç saniye vardır? ohooo! bunu mu hesaplayacağım amk!

    tamam! yılda kaç saat vardır onu şey yapalım.

    365 gün çarpı 24 saat eşittir 8.760 saat. vay! demek ki bir saatte 1 milyar 80 milyon km giden ışık bir yılda 9 trilyon 460 milyar 800 milyon km hızla gidebiliyor. yani bu hızla giderseniz bu mesafedeki bir yere 1 yılda ulaşırsınız. hem de tek vesait. tamam.
    şimdi bunu 94 yılla çarpın. 889 trilyon 315 milyar 200 milyon km mesafe ediyor. 94 yıl ışık hızıyla gitseniz alacağınız mesafe bu. osman gazi köprüsünü kullanırsanız 889 trilyon km!

    uzak. ben gelmiyorum...

    *******************************

    bilgi dolu edit: can ciğer kuzu sarmalarım! ortalık karışmış düzen bozulmuş, yetiş ya carl sagan yetiş ya cosmos diyoruz. iş bu türkçe altyazılı 8. bölüm, uzay ve zaman yolculukları üzerinedir ve kafayı tertemiz yapar, izleyin, izletin...

    yalnız demek istediğim bir şey var, bölümü izleyecek olanların da karşısına çıkacak olan bir şey: 94 ışık yılı demek, 94 yıl demek değil! yani şöyle: ışık hızında 94 yıl gidecek bir cihazı uğurladık eve döndük diyelim. o cihaz 94 ışık yılı sonunda hedefine vardığında; affınıza sığınarak söylüyorum ama dünyada 134.100 yıl geçmiş olacaktır!!! görelilik kuramı ahan da budur! yani sen ışık hızında 1 gün gidersin ama dünyada 4 yıl geçer...
    yani beyler bayanlar karadelikten kayanlar, bu mesaj 134 bin 100 yıl önce yollanmış; hadi osman gazi köprüsünü kullandı diyelim: 134 bin yıl!

    beynim ısındı bana müsaade mübarekler. ademle havva masalına inanmayı hiç bırakmayacaktık. gördün mü başımıza geleni?! *

  • böyle beklenti içinde olan kişiler, en hafif tabirle gerizekalıdır.

    türkiye’de en son neyin fiyatı düştü amk.

  • neden diye soran arkadaşlar olmuş. çok kısa yazayım;

    şimdi senin 100bin türk lirası kağıt paran var. bankaya gidip vadeliye yatırıyorsun ve akşam internet şubenden bakıyorsun vadeli mevduat=100bin tl yazıyor.

    banka ne yapıyor. kanunen senden aldığı 100bin tlnin %10 kadarlık bi kısmını karşılık olarak tutmakla yükümlü (bu oran değişebilir, merkez bankası belirler)

    10bin tlsini tutup, 90 bin tllik kısmıyle başka bi vatandaşa tüketici kredisi veriyor. bu 90bin tllik krediyi çeken vatandaş şubeye gidip 90bin tl kağıt parasını alıyor. hemen gidip kendisine ikinci el bulduğu volkswagen golfü satın alıyor.

    şimdi bu 90bin tllik kağıt paralar arabasını satan üçüncü vatandaşa geçti. o da koşup bankaya gidiyor ve parasını vadeli hesaba yatırıyor.

    şimdi ne oldu??

    ilk vatandaş internet şubesine girdi baktı onun 100bin tlsi 1 aylık vadelide gözüküyor ama tamamen bilgisayarının ekranında.
    2. vatandaşın altında artık 90bin tllik volkswagen golf var ve bankaya ödemesi gereken 110bin tllik 36 ay vadeli kredi borcu var.
    3. vatandaşın da internet şubesinde 90bin tllik para gözüküyor.
    bankanın şubesinde ise sadece 100bin tllik kağıt para mevcut kasada ve 36 ay sonuna alması gereken bi 110bin tllik alacağı var.

    elimizdeki 100bin tllik kağıt para ile kabaca 400bin tllik bi para hacmi oluşturduk. şimdi bu işlemin durmaksızın devam ettiğini düşün.

    dip not: bir de kriz senaryosu çizelim;
    diyelim ki 1 ve 3 nolu vatandaşlar bankaya gidip tüm parasını çekmek istedi. ikisinin hayali parasının toplamı 190bin tl. bankanın kasasında sadece 100bin tl kağıt para var. işte bu durumda banka batıyor, bankanın tek çıkışı var, golf alan vatandaşa gidip borcunu öde demek. ekonomik kriz çıkıyor vs vs. tabi bu yazdığımı 2 vatandaş olarak değil 100000lerce vatandaş olarak düşüneceksin.

    tarihte bu tip çıkmış (çıkartılmış) bir sürü ekonomik kriz vardır.

  • maaşları düşüreceğim, bedavaya çalıştıracağım dediği yeri duyamadığımdan deli zırvası olarak nitelediğim konuşmadır…

    ben de doktorum, rahatsız olacak bir şey duymadım…

  • "daha çok anlat” dedim.
    “hoşuna gidiyor mu?”
    “çok. elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
    “bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
    “gider gibi yaparız."

    (bkz: şeker portakalı)

  • asabi coğrafya öğretmeni en arka sırada uyuyan kemal'in yanındaki arkadaşına seslenir.

    -yanındaki saygısıza söyle de kalksın, ders işliyoruz burada.
    +kime hocam?
    -yanındaki diyorum, kemal değil mi o?
    +kemal değil hocam, benim paltom.
    -kes sesini bana cevap verme!!!

  • driftinde falan değilim de daha dün boğaziçi olan köprünün adının hunharca kullanılması canımı sıkıyor. yarın ülkenin adı türkiye değil, 15 temmuz şehitleri islam cumhuriyeti deseler ona da ayak uyduracaksınız. benim için hala boğaziçi köprüsü, hatta;

    (bkz: ayır bizi boğaziçi)