hesabın var mı? giriş yap

  • sonuna kadar haklı adam. bölgeye en iyi, en hızlı, en etkili, en disiplinli ve en organize şekilde müdahale edecek kurum türk silahlı kuvvetleridir. genelkurmay başkanlığı'nın serbest iradesi ile saatler öncesinde olaya müdahale etmesi gerekirdi fakat türk ordusu gitmiş yerine rte'nin ordusu gelmiş. ondan emir gelmeden ordu kendi milletine yardım edemiyor.

  • filmlerle (aynı zamanda dizilerle de) ilgili aşağıda yer alan kavramların bir açıklığa kavuşturulması gerekiyor. çünkü bu terimlerin çoğunun tam olarak türkçe karşılıkları henüz mevcut değil. o yüzden hangisinin ne ifade ettiği bazen kafa karışıklığına yol açabiliyor.

    ilk olarak "franchise" ile başlayalım. franchise filmler, aynı evrende geçen filmleri anlatmak için kullanılır. bu kurmaca evrenlere örnek olarak marvel sinematik evrenini ve star wars filmlerini verebiliriz.

    "sequel", en basit anlamıyla devam filmi demektir. örnek olarak, en sevdiğim örümcek adam filmlerinden olan spider-man 2 (2004) ve spider-man 3 (2007) filmleri, spider-man (2002) filminin devam filmleridir.

    "prequel", bir filmin öncesini anlatan filmlerdir. karıştırıldığını düşündüğüm için the thing (2011) filmini buna örnek olarak vermek istiyorum. genelde insanlar bu filmi john carpenter'ın bir korku klasiği olan the thing (1982) filminin yeniden yapımı zannederler. aslında carpenter'ın filminde geçen hikayenin öncesini anlattığından the thing (2011) gerçek anlamda bir "prequel"dır. aynı şekilde, bu yıl gösterime giren prey (2022) filmi de bir "prequel" örneğidir.

    "remake", dilimize yeniden çekim (yapım) şeklinde çevrilebilir. yine en sevdiğim korku yönetmeni olan john carpenter üzerinden bir örnek vermek istiyorum. üstadın the thing (1982) filmi aslında the thing from another world (1951) filminin yeniden çekilmiş halidir. ancak carpenter orjinal filme çok bağlı kalmamış ve kendine has muazzam bir film ortaya çıkarmıştır. buradan şunu anlarız ki "remake" filmler referans aldıkları filmi birebir kopyalayadabilir, o filmden sadece esinlenedebilirler.

    "reboot" ise genelde "remake" ile karıştırılan bir kavramdır; ancak ikisi birbirinden çok farklıdır. "reboot", var olan bir evrene bambaşka karakterler ve hikayelerle sil baştan başlanması anlamına gelir. örneğin tobey maguire'in yer aldığı ilk örümcek adam serisinin ardından gelen andrew garfield'lı filmler ilk reboot iken; tom holland'ın yer aldığı filmler ise ikinci reboot yapımlardır.

    "spin-off", bir filmin ya da dizinin içinde var olan bir karakter ya da karakterler hakkında yeni bir proje yapılmasına denir. güncel olması açısından better call saul, breaking bad dizisindeki avukat saul goodman karakterini başrole taşımasıyla çok iyi bir spin-off örneğidir. filmlerden de aklıma ilk olarak fast & furious presents* (2019) geliyor. hızlı ve öfkeli serisinin sevilen bu iki karakteri bu filmde bambaşka bir hikayeyle karşımıza çıkmıştı.

    "crossover" ise aynı evrende yer alan ve kendilerine ait filmleri olan karakterlerin tek bir film ya da seride bir araya gelmesidir. avengers ve justice league filmleri bunun en güzel örnekleridir.

  • başlık: cep telefonuma mesaj geldiğinde artık

    1. heyecanlamıyorum.

    biliyorum ki gelen avea nın ya da alışveriş yaptığım mağazaların tanıtım mesajları.

    ama toplum içinde sanki mesaj sevgilimden gelmiş gibi okurken tebessüm ediyorum.

    sanki sevgi sözcükleriyle dolu bir mesaj gelmiş gibi, karşılık yazıp, yolluyormuş gibi yapıp, yazdıklarımı tekrar siliyorum.
    ----------------------------------------------------------------------------------------------

    20. delikanlı mekanı lan burası histerik goygoycular doğru ekşiye

  • 35 yaşındayım ve şimdiye kadar güneş gözlüğü bile kullanmamış bir insan olarak ormanda 10 kaplan gücünde görüyorum. hiç kıskanmaya gerek yok, herkesin bir defosu vardır.

    geçen çarşamba uyandığımda sol kulağım tıkanmıştı, grip olduğumu sandım. perşembe günü tıkanıklığa çınlama ve uğultu eşlik ediyordu, su kaçtı zannedip çıkarmaya uğraştım. cuma günü sol kulağımdan kendi sesimi bile duyamadığımı fark edince hastaneye koştum. ani işitme kaybı adında bir hastalık geçiriyorum. kortizon, hiperbarik oksijen tedavisi, odyometri sonuçları, dengesizlik, halsizlik, baş dönmesi...

    bir günde sağır oldum. düzelir miyim? kimse bilmiyor.

    her gün 15-20 kişi ile beraber denizaltı görünümlü basınçlı bir odada, 2 saat boyunca oksijen maskesiyle oturup kulaklarımdaki basıncı eşitlemeye çalışıyorum. kemik hastaları da var, işitme yerine bir sabah kalkıp gözlerinin görmediğini fark edenler de, beyin tümörü nedeniyle tedaviye girenler de...

    bence gözlük havalı bir şey, işitme cihazı pek o kadar değil.