hesabın var mı? giriş yap

  • le corbusier'in marsilya'daki konut birimi ve chandigarh'daki eserlerinin tarzi ve daha sonradan bu tarza yakin insa edilen yapilar icin 1954 yılında ingiltere'de ortaya atılan terim.

  • benim lan bu. hayatımda yediğim en kötü yafta da bu. cumartesiler gelmesin istiyorum amk. korkulu rüyam oldu bu artık benim. her cumartesi sol frame'e çakılı kalıyor bu başlık. yok ''böyle ezikler var mıymış?'', yok efendim,'' onlara kızmayın, teselli edin''. ulan ibiş bunları barda, clubda kızları tost yaparken mi yazıyorsun? belli ki sen de evdesin. kime lan senin havan?

    eskiden sadece cumartesi akşamı bu başlığa entryler girilirdi, şimdi salıya perşembeye kadar uzadı amk. cumartesi gecesi bitirin şu işi nolur?

  • seni kendi haline bırakır mıyız sandın? sen de siyasal islam'ı tadacaksın. siyasal islam yenilmezdir. ona kurşun işlemez. hiç boşuna uğraşmayın. ahlaksız ve vicdansız insanları yenemezsiniz. o yüzden ben badem bıyıklı hırsızlara yenildiğimi kabul ettim. bütün güzellikleri yok edene dek durmayacaklar.

    çünkü onlar mağdur. çünkü onlar başını örtemedi. çünkü onlar dinini yaşayamadı. hamd olsun şimdi dibine kadar yaşıyorlar. ne mutlu onlara. siyasal islam bu topraklarda kıyamete dek var olacak. bari dünyanın başka yerleri kurtarılsın. atatürk'ün ülkesinin başına gelenler başkalarına anlatılsın. biz yandık, başkaları da yanmasın.

  • gerekli samimiyeti kimsede bulamamıştır. yapmacık tavırlardan çok ne istediğini bilen biriyle beraber olmak istemektedir.

    bir de artık sıkılmıştır. geçmişte çok uğraşmıştır.

  • sürrealin, reali makaraya alışının en güzel örneklerinden biri. bunuel'in zenginler ve fakirler arasındaki simbiyotik ilişkinin burjuvazinin tüm insanlık dışı kusurlarını nasıl örttüğünü gösterdiği şahane filmi. "insanlık dışı" koşullarda yaşayan proletarya esasen burjuvazinin "insan" olmasına, "insan" kalmasına yardımcı olur. proletaryanın manasız bir şekilde ortadan kalktığı herhangi bir anda, burjuvazi beceriksiz ve korkak bir halde en basit adımı bile atamadığı bir dünyada bulur kendini. sadece büyük bir alay yok bu filmde, aynı zamanda insanın yüzüne tokat gibi çarpan bir ifşa da var. bunuel'in yaramaz yaratıcılığı (muhtemelen sinematik dehası da, işin tekniğinden anlayanlar daha iyi açıklayabilir) da cabası. filmdekilerin kapıyı açıp çıkamama hali, sözümona özgürlük kavramsallaştırması üzerine de çok şeyler düşündürüyor. temel ihtiyaçların proletarya tarafından karşılanmadığı bir dünyada kimin ne kadar insan kalabileceğini, ne şekil bir özgürlükten bahsedebileceğimizi her gün kendinize sormuyorsunuz hemen başlayın derim. ya da bu filmi izleyin, (düz kafayla, kalas gibi değil yalnız, biraz metaforik düşünmeye çalışarak) ondan sonra bir daha konuşalım.