hesabın var mı? giriş yap

  • her şey bir '' vur ulan '' çığlığıyla başladı.

    ne zamandır üst komşunun evinden gelen anakronik sesleri dinler, halla halla deyip geçerdim. mesela bir keresinde evden kutsi bağırıyordu '' aynadaki yüzünün karşılığı benim '' diye. dedim bu modası geçince dinlenecek bi şarkı mı yav? üstünde durmayıp geçtim. sonra bir keresinde nuri bilge'nin üç maymun'la ödül almasına sevindiklerine şahit oldum. yeni haberleri olduysa demek dedim. ama geçen akşam bir şeylerin ters gittiğinden o '' vur ulan '' cümlesiyle emin oldum.

    hiç kısık olmayan tv'lerinin sesinden anladığım kadarıyla maç vardı. hemde milli maç. benim niye haberim yok diye araştırıyorum, ne sözlüklerde döşeyeceğimiz bir borudan bahsediliyor, ne de başka bir yerde herhangi bir bilgi var. sesler yükseldikçe bunun şu meşhur türkiye-çek cumhuriyeti maçı olduğunu anladım. önce nostalji yapıyorlar herhalde zannettim her zamanki iyi niyetimle. ama bir nostalji için çok fazla heyecan vardı yukarıda. sonuçta nostalji dediğin muazzez ersoy sakinliğinde yaşanan bir şeydir. iyice dikkatimi çekmeye başladı durum. seslerini dikkatle dinliyorum. goller oldukça çılgınlar gibi seviniyorlar. ya sonucu bilinen bir maç için bu neyin coşkusu derken o dakika geldi. evet nihat'ın attığı süper golün dakikası. '' vur ulan '' çığlığını duydum. sonra yine büyük bir coşkuyla golü kutlama. bu sadece bir nostalji merakı olamazdı. bir golü canlı izlemeyen bir adam futbolcuya '' vur ulan '' demezdi, diyemezdi.

    daha fazla dayanamayıp maç bitince yukarı çıktım. fazla internet şifreniz varsa alabilir miyim deyip etrafı bi kolaçan edecektim. kapıyı vur ulan diye bağıran evin babası açtı. beni görünce '' ne çaktık ama beee '' deyip sarıldı. hala şaşkın şaşkın bakınırken adam '' kusura bakma olum, ülkenin hali perişan, bir maçla kendimizden geçiyoruz biz de işte '' dedi. diyecek daha iyi bir şeyim olmadığı için '' nasıl perişan '' diyebildim. '' görmüyor musun ergenekon filan başlattılar bunlar, memleketi bitirecekler. sattı ülkeyi amerika'ya, içini boşlatıyor şimdi de. bizimde elimizden hiçbir şey gelmiyor. kahroluyorum, çocuğum kahr. maç filan işte... '' amca bi saniye dedim. bi saniye ya ne demek ülkeyi sattı, ergenekon filan? ergenekon kız çıktı, haberin yok mu? noluyor lan burada? derken aralık kapıdan duvarda asılı duran takvime ilişti gözüm. yıl büyük harflerle yazdığı için sadece onu seçebildim; 2008. büyük bir hasssiktirle birlikte merdivenlerden koşmaya başladım. aşağı indim kapıyı kilitledim. tarihe saate baktım. vatsap uyarı hatası filanda vermiyordu. arkadaşları filan arayıp benim doğru zamanda olup olmadığıma baktım.

    emin olunca rahatlasam da bu insanları içlerinde bulundukları o durumdan nasıl çıkaracağım konusunda hiçbir fikrim yok. olayın üstünden bir hafta geçti hala bir fikrim yok. korkuyorum yakında tencere tava çalmaya başlayacaklar ve herkes durumu fark edecek diye. apartmanı karantinaya alıp ilaçlamazlar bizi inşallah.

    debe editi; selam, yine ben. yakında dizi gibi haftada bir bölüm yayınlanacak olağanüstü bir ekşi sözlük hikayesi olduğundan haberimiz var değil mi? peki tamam süper. heyecanla...

    ha bi de cemre buraları okuyorsan şey. eee. naber?

  • buna üye olacağıma youtube’a üye olurum en azından reklamsız izlerim.

    youtube türkiye’yi çöplüğe çeviren herkesi youtube’tan aldı. youtube artık daha güzel sayende ajun abiy.

  • 20 metre önümde patladı. sigara içiyodum. 3 metre uçtum yere. ablamın aldığı saatte gitmiş. beynim sarsıntılı sadece kıl payı hayattayım.

    edit: biraz kendime geldim. evime geçtim şuan.
    işyerinin aşağısında sigara molasına çıktık bi abiyle. aklımın ucundan bile geçmezken hemen az ötemde büyük bir alev topu gördüm. bambanın basıncıyla yere düştüm hemen. gözlerim karardı. kulaklarım duymuyordu. beraber sigara içtiğimiz abi yerde şoktaydı. onu görünce kendime geldim. hadi kalk kaçalım burdan diyerek hemen ara sokağa daldık. kısa bi süre sonra geri geldim. etrafta parçalanmış etler duryordu. polislere içeri girmem lazım telefonum herşeyim orda, ailemi aramam lazım dedim. ama sokmadılar tabi. her yer tahliye olmaya başlayınca geldi eşyalarım.
    nedense çok etkilenmedim. alıştırıldık çünkü buna. ölmediğim için seviniyorum sadece. sanki ölen insanlar normalmiş gibi. az önce bana yol soran adam öldü belki de. ne garip demi. bombacının canı 10 adım daha atmak istemediği için hayattayım. işte bu kadar garip.

  • ailesinde "dindar", "sofu", "hacı"; annanneleri, babanneleri olanlar bilirler. bu güzel ninelerimiz yılın üçte ikisini oruçlu geçirirler. haberimiz bile olmaz oruçlu olduklarından. o gün öğle çayı için muhteşem şeyler hazırlamışızdır.

    "nene gel hadi, zeytinyağlı kuru patlıcan dolması yaptık", deriz.

    "oruçluyum ben evladım, siz yiyin. kalırsa akşama yerim ben" der.

    "valla kalmaz akşama" deriz. nafile oruç sonuçta. bozsa yerine 1 oruç tutacak sonraki gün. yine de kıyamaz orucuna. "olsun evladım, sonra yine yaparsınız" der.

    o tespihini çeker biz de zıkkımlanırız bi güzel. ne gizli saklı yeriz, ne de o başka bir yere gider.

    "akşama kalmaz" dendiğine de bakmayın, illa ki ayrılır ona bir tabak, akşam iftar ettiğinde yesin diye.

    anlayan anladı. anlamayana da... babannemin bi lafı var da... kalsın.

  • buna medeniyet diyen yazarları göstermiştir.

    ne kadar mahremiyetten yoksun ve gereksiz bir şey yahu. gerçek medeniyet bu değil.

  • lan bazilari oyle sarkilar yazmislar adeta herbiri birer lord, birer prenses. sanirsin bu cografyanin insani degiller, dugunleri de soyle bir ortamda olacak.

    evet arkadaslar, hayal kurmak guzeldir ama gelin yemiyelim birbirimizi. cogumuzun dugun ortami az cok boyle bi' sey olacak. biraz gercekci olalim. ve evet, o sirada da "abe kaynana ne yaptın bize" caliyor olacak. ardindan da "abim damat oluyor sira da bana geliyor"...