hesabın var mı? giriş yap

  • yine mi mağdur oldunuz lan siyasal islamcılar. sizin reisiniz sağa sola "bunlar pislik, çöplük, sürtük vs vs" diye tüm hakaretleri saydırırken bir şey yoktu di mi? bunu da onun gibi düşünün işte, nükte yapmış kadın, zuhahaaa.

  • 19 yaşında daha. ankara üniversitesi hukuk fakültesinde okuyormuş. bir hastanenin koridorunda turlarken karşılaştık. gözlerinin içi gülüyordu, yüzünde de içten bir gülümseme. hastalardan birinin yakınıdır diye düşündüm önce. hastalığı yakıştıramayacağım kadar güzeldi çünkü. kemik iliği kanseri teşhisi konmuş önce. sonra akciğerlerinin bir kısmını almışlar, arkasından göğüslerinden birini. şimdi de beyninde çıkmış o illet. lüle lüle saçlarının peruk olduğunu o zaman anladım . halbuki ne çok yakıştığını düşünmüştüm, o dalgalı bal rengi saçların yeşil gözlerine. "olsun abla, bunu da aşarım inşallah" dedi. bu da geçecekmiş, hakim olacakmış zaten. "daha çok yolum var ölünmezde şimdi" diye ekledi. ölünmez evet.. mamak'ta köhne bir evde anası bekliyormuş onu. babadan kalma 300 lira maaşları da varmış hem. devlette yardım ediyor şükür okumama diye heyecanlı heyecanlı anlattı uzun uzun.

    "üzülme sende abla, geçecek nasılsa; hem ölünmezde şimdi dedik ya" derken kahkahaları çınlattı koridoru. kendimden utandım, bende güldüm. yemyeşil gözlerine çok yakışmıştı bal rengi saçları. perukmuş, olsun..

    edit: bırakıp gitmiş hayatı özlemcik. daha fazla dayanamamış bedeni yayılmış enfeksiyona. vizelerini de vermiş kuzum, ama kısmet işte.. daha ölünmez demiştik ama demekle olmuyor bazen demek.. allah yattığı yeri nur etsin..

  • kesfet kesfet bitmeyecek yer. gece hayati icin gidilesi yerler: morrisons, szimpla, chachacha, csendes
    morrisons 1: her pazartesi gencler asiri ucuz birasi icin akin eder buraya. nedenimiz sudur ki; 11'e kadar 500 forint (4 tl civari) giris ucreti ile 3 adet ucretsiz bira kuponu veriliyor. genellikle exchange ogrencileri bu asiri ucuz bira icin buraya akin eder ama her hafta mekana daha gec gidilir ve dolayisiyla her hafta o 3 birayi 11e kadar daha hizli icmeyi basarirsiniz. rekorum 10:30; yarim saatte 3 bira. afferin bana. biralari pek sarhos etmez gerci, oncesinde baska yerlerde demlenmekte fayda var. muzikleri ise her hafta ayni, sadece birkac kere gidecekseniz oldukca zevkli, guzel gelebilir muzikler ama her hafta giderseniz bi sure sonra bayabilir. ozetle sudur ki; 1 dans alani, 1 karaoke alani ve de 11e kadar neredeyse beles olan birasiyla pazartesileri tiklim tiklim olan bu alan ziyaret edilmeli.
    szimpla: dans alani yoktur buranin ama dekorasyonu ve ortamiyla lezizdir.
    * kenar'dan toparladim ben bu yaziyi. uzerinden aylar gecmis. bu haliyle de olsa kenarda durmasindansa insanliga belki faydali olur diye dusunerek yarim haliyle de idare edilebilir diye umuyoruz*.

  • herhangi bir ortamda mabel matiz'in şarkılarından birine rast geldiğimde yapmayı şiddetle arzuladığım eylemdir.

    zaten alerjik rinit ve kronik sinüzit hastasıyım, bu adamın sesini duyunca gözlerim kızarıyor, burnum tıkanıyor, huylanıyorum bildiğin.

    belli ki bu arkadaş da aynı dertten muzdarip ama otrivine denen sihirli formülden haberi yok, yazık kimse söylememiş çocuğa... gel kardeşim şöyle uzat burnunu, pısst. bi de öbür deliğe, pısst. çek içine çek çek çek! hah şöyle adam gibi bir nefes al yahu, oksijen gitsin beynine.

    oh be dünya varmış, o da rahatladı ben de...

    edit: viral reklam falan diye yazanlar olmuş. dinlemem, sevmem, kendisiyle herhangi bir ilgi ve alakam da yoktur.

    edit2: otrivine virali diye yazan da var. onunla da bir ilgim alakam yok sıradan vatandaşım yahu ben. hay viral kadar taş düşsün kafanıza :)

  • su an karim los angeles - istanbul ucaginda.
    malezyadaki olayin oldugu gun bu basligi gorunce bir an kalbim hizlandi bir dusuncesiz yuzunden.

    sozlugu hic ilgilendirmeyen ucustur. atin luzumsuz adamlari buradan ya.

  • benim arabayla 1,5 saatte ulaştığım yere mahallemizin delisinin koşarak benden önce ulaştığı trafiktir.

  • sadece 25-30 dk. farklı zamanlarda izledim, o esnada ismail saymaz "metin külünk konusunda bir şey yapılcak mı?" diye 3 kere sordu, 2sinde diğer gazetecilerin lafını keserek "soruma yanıt alamadım" diyerek bunu yaptı.bak ben daha tamamını izlemedim ara ara toplam 30dk. izlerken yakaladım bunu.

    "sorularında ısrar etmeliydi"..yazılmış ona ithafen yazdım.
    ya ben başka bir program izledim bir kaç dakikalığına yada ekşi sözlüğü "bir şey yazmalıyım, illa birşeylerde ben yazmalıyım" güdüsüyle entry giren yazarlar basmış..

    (bkz: #123723059)

  • bakınız şimdiki tespitimde tamamen nesnel yaklaşıyorum:12 mayıs 2013 fenerbahçe galatasaray maçı sonu fenerbahçe taraftarı sahaya bir şeyler atar ve herkes eğile büküle polis kalkanları altında soyunma odasına girerken, dik duruşu ve takındığı şampiyonluğa giden lebron james surat ifadesi ile tam olarak "ulan ben afrikalardan, banliyölerden, iç savaşlardan geliyorum, iki su şişesinden, bozuk paradan mı korkacam allahsız tosbağalar" diyordu. büyük topçu..

  • plak şirketleri esasen bir yatırımcıdır.

    20-30 sene önce plak şirketleri (yeni sanatçılar için) yaptıkları anlaşmalarda sanatçıya beste-kayıt-klip-albüm-tanıtım vs için bir bütçe oluşturup parasal kaynak sağlardı.
    albüm yayınlanıp satıldıkça da plak şirketi sanatçı için harcadığı yatırımı geri alırdı.
    eğer eser gelirleri yatırımı geçerse, ilk başta yapılan sözleşmeye göre sanatçı ve plak şirketi geliri paylaşırlardı.

    yani temelde banka'dan kredi almaktan çok farklı bir durum değil - daha özelleşmiş bir finansman şirketi konumunda idi.

    sanatçının buradaki riski eğer ki eserlerin gelirleri başta yapılan yatırımı karşılamaz ise, eser satışından para alamazdı, plak şirketine borçlu kalırdı.
    bu noktada plak şirketi sözleşme süresi boyunca sanatçıya tekrar yatırım yapmama yoluna giderse atıyorum 5 sene boyunca sanatçı yeni bir eser yayınlayamaz, eskisinden para kazanamaz, yeni eser yaratmadığı için popülerliği düşer ve konser gelirleri sınırlanırdı. sanatçı "arkadaş ver benim kontratımı" diye giderse plak şirketi "benim zararım bu, tazminat olarak da bu kadar para ver" diyebilirdi.

    muzik tarihinde bu şekilde ilerlemiş sayısız örnek var. plak şirketinin agır şartlı (uzun süreli ve sanatçıyı bağlayıcı) anlaşmaları sebebiyle nice grup-sanatçı malesef potansiyellerini realize edemeden unutuldular.

    günümüzde plak şirketlerinin konumu biraz değişti. öncelikle eser yayınlama süreci eskisi kadar büyük ve masraflı değil. özellikle teknolojinin gelişmesi, kayıt olanaklarının ev kullanıcılarına kadar inmesi, internet üzerinden uzmanlık satın alınabilmesi gibi kuralları değiştiren, disruptor dediğimiz olaylar oldu.

    örnek olarak - önceleri atıyorum antalya'da yaşayan ve besteleri olan ahmet, 1990larda "kaset yapma" niyetiyle istanbula gelip, imç 6. bloktaki plak şirketlerine demo kaset bırakır, eğer "bu tutar" diye bir plak şirketi olursa sözleşme yapılır ve ahmet'e "albüm üretim ve tanıtım bütçesi" olarak atıyorum 30.000 lira bütçe verilirdi. bu bütçeden stüdyo, muzisyen, miks vs masrafları, fotograf çekimi, lansman tanıtım partisi, gazete dergilere röportaj - haber vs ayarlayacak tanıtım işlerinde uzman halkla ilişkiler danışmanı ücreti, kral tv gibi ücret karşılığı klip gösteren tv kanalları (klibi döndürmek için para alıyorlardı aynı reklam filmi gibi) üretim ve dağıtım masrafları vs gibi sürüyle kalemin olduğu masraflar düşerdi.

    ahmet'in kaseti kitapçı-kasetçi vs'ye dagıtılır, posterler asılır, tv'de klip döner insanlar dinler, hoşuna giderse gider kaseti alırlar, gelirler yukarı doğru geri dönerdi.

    plak şirketi de başta anlattığım şekilde yatırımını karşılayacak meblayı mahsup eder, sonra sözleşmeye göre artık kime ne pay verecekse paylaştırırdı.

    ama mesela sezen aksu gibi büyük sanatçı olursanız - plak şirketi "zaten gelir getirmesi garanti" diye düşünüp, sanatçıya baştan para verir, sanatçı da kendi gücüne göre sözleşme yapardı. burası kaymak yeme seviyesi haliyle. burada plak şirketinin yatırımı eser üretim masrafları + sanatçıya verdiği hava parası şeklinde düşünülebilir. ama sezen aksu kaset çıkardığı zaman yıllarca sattığı için eser haklarına sahip olan firmaya uzun soluklu ve karlı bir getiri aracıdır.

    bağımsız - independent indie kavramı da zaten bu sisteme dahil olmak istemeyen (veya plak şirketlerinin uğraşmaya değer görmediği) sanatçılardan çıktı. indie bir müzik tarzı değil, ticari olarak sanatçının stratejisiyle alakalı bir tanım esasen.

    peki bugün sistem nasıl işliyor?

    besteleri olan ahmet, youtube üzerinden kayıt yapmayı ve kendi evinde bilgisayarıyla bestelerini üretmeyi öğreniyor. gidiyor makul fiyatlı bir kayıt yapmaya uygun ses kartı, mikrofon, bu kayıtları yapmasını sağlayacak yazılımlar ve ilgili aksesuarları satın alıyor, başlıyor evde şarkılarını kaydetmeye.

    ahmet eğer boyundan büyük bir işe giriştiğini düşünürse fiverr gibi freelance sitelerinden müzisyenden tut miks yapacak uzman ses mühendislerine, kapak tasarımı yapacak illüstrator'den tut şarkı söylemesini öğretecek vokal koçuna kadar tüm dünyadan parasını verip uzmanlık satın alabiliyor. akustik gitarı teksas'taki john'a, kontrbas'ı ukraynadaki alexey'e , davulu brezilayadaki christian'a çaldırıp, miksi isveçteki sven'e yaptırıp, bitmiş ürüne makul ücretlerle erişebiliyor.

    eser yayınlanmaya hazır hale geldikten sonra online ortamlara dagıtabileceği sürüyle dagıtımcı firmadan birine yıllık 20 dolar gibi komik ücretlerle üyelik açıp, spotify-itunes-google play vs gibi sürüyle online muzik dagıtıcısına şarkılarını yüklüyor. itunes üzerinden satılan her şarkının kendi payına düşen ücretini aracı şirket ahmet'e direk yolluyor.

    ahmet isterse istanbul'da herhangi bir pr uzmanı ile 3 aylık anlaşma yapıp radyo programı tv programı neyse gezdirme - röportaj ayarlama vs işlerini yaptırabiliyor, pr uzmanına parasını ödüyor ve gerekmedikçe tekrar bir ücret ödemeden hayatına devam ediyor.

    instagram, facebook, youtube vs üzerinden çok ucuz reklam vererek 10.000lerce hedef kitle üyesine kolaylıkla ulaşıyor.

    peki plak şirketi bu sürecin neresinde duruyor?

    öncelikle eski model hala var. hala plak şirketiyle anlaşıp, plak şirketinin yatırımıyla eser üretip yayınlayan ve geliri paylaşan sanatçılar mevcut. fakat şu nokta da önemli - eğer kendi kaynaklarınız varsa (para varsa) plak şirketinin parasının harcandığı tüm kalemleri kendi paranızla da satın alabilirsiniz. kendi paranız yoksa plak şirketine borçlu olmaktansa bankadan kredi çekerek bankaya borçlu olmayı avantajlı buluyorum. zira banka paranızın nerden geldiğine bakmadığı gibi sanatçı olarak hangi şarkıyı ne zaman yayınladığınıza karışamaz. bankaya olan borç bellidir, aylık ödemeyle ne zaman biteceği de bellidir ve size "borç ödeme yükümlülüğü" harici hiç bir yükümlülük getirmesi sözkonusu değildir.

    öte yandan plak şirketi sanatçının konser gelirine de ortak olabilir, 5 sene boyunca 2. bir şarkı yayınlatmayabilir, sizin sözleşmeniz bittikten sonra atıyorum dizide kullanıldığı için "patlayan" şarkınızın gelirlerinden tek kuruş görmeyebilirsiniz. banka bu işlerle ugraşmaz. ödemesini aldığı sürece istediğinizi yaparsınız.

    plak şirketlerinin hiç mi avantajı kalmadı? tabi ki hayır. dediğim gibi uzmanlaşmış bir yatırımcı olarak eserlerin üretim aşamasında, tanıtım aşamasında strateji aşamasında faydaları olacaktır. minimumda büyük plak şirketlerinin youtube üzerinde yüksek abone sayılı kanalları var ve kendilerinden çıkan şarkıları doğrudan o kanalda yayınlıyor ve hızlıca tanıtılmasını sağlıyorlar. itunes store'a girdiğiniz zaman en tepede banner şeklinde reklam vermek mesela, bireysel indie sanatçıların kolaylıkla yapabileceği bir şey değil.

    hatta bugünlerde sanatçı, tüm produksiyonu yine kendisi yapıp geliyor ve plak şirketine "eserimin dijital hakları (youtube, itunes vs geliri) senin olsun, sen de tanıtımı kendi kanallarından yap" şeklinde sözleşmeler imzalıyorlar. burada amaç tanıtımı hızlandırmak ve konser gelirlerini bir an önce başlatmak.
    ancak albüm kaydetmek gibi bir eforu kendi imkanlarıyla gerçekleştiren kişilerin tanıtım işine aynı eforu harcasa yine iyi yol katedeceğini düşünüyorum. bunun örnekleri de çok sayıda var. 3. yeniler adı verilen grupların bir çoğu tam olarak bu yöntemle önce kendi fan kitlesini yarattı, sonrasında plak şirketleri ile daha eli kuvvetli sözleşmelere girdiler.

    (bkz: youtube/@moresk)