hesabın var mı? giriş yap

  • ''kayserispor taraftarlarına ayrılmış bir bölüme rakip takım formasıyla çocuğunun elinden tutup maç izlemeye gelmek dünyanın her yerinde anormal bir durum olarak görülmekte ve de tepki çekmektedir.''

    pezevenklerdeki özgüvene bak. çomar diyarının okumuşları da en fazla bu kadar oluyor demek ki.

  • a memur teyze shouts: "munir oztasli! munir oztasli!"
    you approach memur teyze.
    memur teyze says: "welcome munir. you might wonder how i know your name. well, i know many things about you. your past and even your future. i have your name in my list. list of people who want to cancel their elektrik tesisati."
    [continue] or [leave]: [continue]
    memur teyze says: "in order to do that, i'll need three things from you. a signed dilekce from dungeons of noter, signed by the noter himself. a receipt from hell's bank which you need to pay with your soul, and last, one of sacred scrolls of elektrik faturasi. bring them to me and i will cancel the curse of elektrik tesisati"
    [accept] [decline] [attack]: [attack]
    memur teyze shouts, "how you dare! guards! guards!"
    memur teyze casts aura of serpents of ak parti kadrola$masi on herself.
    you miss memur teyze with your sumsuk.
    memur teyze is protected by untouchable devlet memuru position.
    you miss memur teyze with your sumsuk.
    memur teyze drains 12hp from you with her sonic blast of mahalle karisi scream.
    you miss memur teyze with your sumsuk.
    a policeman arrives and shouts "noluyor lan burda?"
    you head to exit to the south.
    your exit is blocked by a policeman.
    a policeman says "nereye karde$im dur hele"
    memur teyze arrives.
    memur teyze drains 4hp from you by pulling your hair.
    a policeman hits you with his haydar for 40hp.
    memur teyze summons god's wrath and spits on you, draining 4hp.
    you are dead.
    [load game] [quit] ?

  • bazen çok sakinim. uzun süre çok sakin kalıyorum. şu anda çok sakinim mesela. ama sonra bir an gülüşü geliyor aklıma, ciğerim yanıyor o zaman, ağlıyorum. sonra yeniden sakinleşiyorum. sakin kaldığım zamanlarda da onun için yeterince üzülmediğimi düşünüyorum, acımın üzerine vicdan azabı ekleniyor bir de.

    namazı kılınırken veya defnedilirken saatimi kaybetmişim. sahip olduğum ilk ve tek pahalı saatti. bugün farkettim ki saatim yok. başka zaman olsa çok üzülürdüm. aman dedim, giden saatim olsun. keşke kaybettiğim tek şey saatim olsaydı.

    insan ilk aşkını, tek aşkını, son sekiz senesinde bir anını dahi onu düşünmeden geçirmediği adamı kaybettiğinde geride kalan her şey anlamsızlaşıyor. içimde o kadar büyük bir boşluk var ki, beni öyle bir halde bıraktı ki, bundan sonra ne yapsam, ne yaşasam yeri dolmaz.

    dedim ki aklımı mı kaybediyorum acaba? kaybetsem nasıl anlarım? deliler de kabul etmez sonuçta delirdiğini. çarpım tablosunu geçirdim aklımdan. sonra "286'nın karesi ne?" diye sordum kendime. buna hiçbir zaman cevap veremeyeceğimi anlayınca dedim ki iyi, aklım hala yerinde. belki de çoktan kaybettim aklımı.

    bir gün bana çok sıkı sarılmıştı. "nefes alabiliyor musun?" demişti. "alabiliyorum" demiştim. alamıyordum aslında ama kollarını gevşetmesin istemiştim. sesi kulağımdan çıkmıyor. "nefes alabiliyor musun?", "nefes alabiliyor musun?"

    anladım ki, o bana sarıldığında değil, beni bıraktığında nefes alamıyormuşum. nefes alamıyorum.

  • eskilerden gelsin.

    başlık: fatih tekke paradoksu beylerrrrr

    1. beyler 12 senedir, ergenliğe girdiğimden beri bunun üzerinde düşünüyorum artık kafayı yicem bir de sizler bakın olm.

    şimdi bu yanına koduumunun evladının soyadı tekke diil mi? peki tekke kelimesinde kaç 'k' var, iki tane amk, yani çiftke olması gerekir, peki hadi çiftke yaptık admın soyadını diyelim, o zaman soyisminde kaç 'k' oluyor, tek k oluyor amk, yani tekke oluyor olm işte burda işler karışıyor ölümcül sonsuz döngüye giriyor cpu, mnskym gene çözemedim lan bi sigara yakcam

    okuyun lan piçler çok önemli bu.

  • sokakta çöp karıştıran dalmaçyalıları, husk'yleri, terier'leri görünce içimi bir hüzün kaplıyor...

    sokak köpeği doğuştan "alfa". çöpten yemeye alışmış. çomar doğmuş, çomar ölecek. işini biliyor, fırsatçı, uyanık, açgözlü. hayatında hiç sevgi görmemiş, onun için kendinden başkasını sevmiyor.

    ama sen asil bir köpeksin, kuru mamalarla beslenmişsin, yıkanmışsın, bakılmışsın, sevilmiş, şımartılmışsın. sonra birden bire sokakta tek başına bırakılmış, "başının çaresine bak" denmişsin.

    allah hiçbir canlıyı gördüğünden geri koymasın... çok zor çok...

  • amatör olarak bağcılıkla uğraşıyorum. tamamı amerikan anaç üzerinden 7 ayrı üzüm türü yetiştiriyorum. işin içine girene kadar durumun vehametinin ben de farkında değildim.

    başta ulu önder atatürk olmak üzere cumhuriyetin ilk yıllarındaki devlet adamları tam bir dahi.. çünkü daha 1928’de bağcılık ve üzüm bağlarının gelişimini devlet kendine dert ediniyor. bu konuda tam profesyonel yetişmiş eleman ihtiyacını karşılamak maksadıyla 1930-1935 döneminde her yıl bir öğrenci olmak kaydıyla toplamda beş öğrenci, bağcılık konusunda eğitim almak üzere yurt dışına gönderiliyor.

    bağcılıkla ilgili yurt dışı eğitiminin alındığı bir süreçte yurt içindeki bağ alanlarının artışına da önem veriliyor. arazi ve toprak yapılarına göre uygun ırklar belirlenip alt yapı hazırlığı başlıyor. 1934 yılı itibariyle ülkede toplam 77.234.000 hektar arazinin 345.438 hektarını üzüm bağları oluşturuyor..

    bağ alanlarının genişlemeye, bağcılık-şarapçılıkta uzmanlaşanların eğitimini tamamlayıp yurda döndüğü bir dönemde, yabancı ülke üzümleriyle karıştırılarak yeni tip teşkil edilmesini önlemek ve yerli ırkların rekabetten korunmasını sağlamak amacıyla manipüle edilmemiş üzüm ihracatı 1705 sayılı kanuna dayanılarak yasaklanması için, 7 temmuz 1936’da bakanlar kurulunca karar alınıyor.. bakın bugün övündüğümüz öküzgözü, narince, boğazkere gibi anadolu’ya mahsus üzümlerin ırkına halel gelmesin, tabiatı korunsun diye bakanlar kurulu toplanıp karar alıyor ve yıl 1936..

    1933-1937 yılları arası üzüm üretim ortalaması bugün dünyanın en kaliteli şaraplarının üretildiği abd kaliforniya’da (evet fransa değil) 199.200 ton; türkiye’de 61.800 ton, yine bugün abd’nin en büyük rakibi olan avustralya’da 41.132 ton ve yunanistan’da 25.160 tondur.

    1938 yılı itibariyle türkiye’nin, 400.000 hektar civarındaki arazisinden elde edilen yıllık ortalama 1 milyon ton yaş üzümün maddi değeri 1939 yılı istatistik verilerine göre 47,2 milyon lira. bağ alanı itibariyle türkiye dünyada dördüncü sırada.

    bağ arazileri miktarı ve üzümlerinin kalitesi ile dünyada hatırı sayılır bir ülke haline gelen türkiye’de 1941 yılında bağcılık işleri için tarım bakanlığı bütçesinden 78.100 lira tahsis ediliyor. yani “artık yeter” denilmiyor.

    1942 yılına gelindiğinde türkiye’de bulunan toplam bağ alanı miktarı 4.283.100 dönüme ulaşıyor. bu toplamın %35,1’ine tekabül eden 1.508.500 dönümü orta anadolu’da ve en rezil kıraç topraklar bile boş geçilmiyor, buralar kara dimrit-ak dimrit ekiliyor. ve bugün hala buralarda kara dimrit-ak dimrit yetişir…

    yine %29,2 sine karşılık gelen 1.251.000 dönümü güneydoğu anadolu’da. meşhur boğazkere burada.

    %20,1’inin bulunduğu 856.000 dönümü ise ege’de. kalan bağ arazilerinin %9,1’i olan389.100 dönümü marmara; %5,1’ine karşılık gelen 221.000 dönüm akdeniz; %1’ine karşılık gelen 42.000 dönüm karadeniz; %0,4’üne tekabül eden 15.500 dönümü ise doğu anadolu’da yer almıştır. bütün bu bağ alanlarından dönüm başına elde edilen ortalama yaş üzüm miktarı ise 222 kg.

    1942 itibariyle bağ alanına göre mahsül rekoltesinde lider diyarbakır. ve bu nedenle ekstra önem verilip destekleniyor. boğazkere böylece güçleniyor..

    1980’lere kadar devlet bu işin arkasında duruyor.

    şarap fabrikaları kuruluyor. her yıl bu fabrikalarım etrafındaki bağcılar teşvik edilerek, yetiştirilen üzümler direkt satın alınıyor. böylece bakımı kolay, bulunduğu bölge toprağına uyumlu üzüm türleriyle, çiftçisine para kazandıran, devlete gelir kapısı olan, ihraç ürünü olan bir sektör herkesi kazandırarak kendiliğinden yürüyor.

    ta ki 2001’de tekel’in özelleştirme kapsamına alınıp, 2002’de iktisadi devlet teşekkülü yapılıp, 2003 kasım ayında bu hükümet tarafından nurol-limak-özaltın-tütsab ortak girişim grubu’na satılmasına kadar.

    bu tarihten sonra bağcılık tepetaklak gitti. işin garibi tutulan istatistikte yok. ne kadar dönüm bağ köklendi. hangi türler yok oldu. şehirlerin genişlemesi, bağ alanlarına girmesi ile hangi türler zarar gördü (özellikle tokat’ta narince bağları ciddi zarar gördü) bunlar bilinmiyor.

    üzüm allah’ın bir nimeti. öyle çok büyük masraf istemez. bir kere toprağa tutundu mu büyür. her sene muhakkak meyve verir. seversen, bakarsan daha bir coşar. yaprak, yaş üzüm, kuru üzüm, pekmez, sirke, şarap muhakkak bir şey verir.

    üzüme düşman olan adam bu ülkeye düşmandır.