hesabın var mı? giriş yap

  • mantığını bilmek. o uçağın düşmesi için çok absürd olayların ard arda başa gelmesi gerekiyor.

    uçakların kanatları dikkat ederseniz su damlası biçiminde yapılmıştır. bernoulli prensibine göre iki akışkan aynı doğrultuyu aynı zamanda alırlar. su damlası biçimindeki kanadın üst kısmı havanın yolunu uzatıyor, dolayısıyla üst taraftaki hava hızlanıyor. hızlanan akışkanın basıncı yavaş olandan düşük oluyor. hava ise yüksek basınçtan düşük basınca doğru hareket etmek zorunda kaldığından yukarıya doğru bir kuvvet uyguluyor. dolayısıyla yeteri basınç farkı yaratılırsa o uçağın düşmesi için hiçbir neden yok.

    uçağın düşebilmesi için bu durumda bazı olguların oluşması gerekiyor:

    1-) uçağın kanat alanının uçağın hepsine yetecek derecede havadan kuvvet çekememesi. bu havacılık tarihinin başında bir sorundu. iki kanatlı pırpır uçakların yapılmasının nedeni buydu. ne kadar kanat alanı, o kadar kuvvet. çözülmesi en kolay problemdi, rahatlıkla çözüldü.

    2-) kalkış anında basınç farkı için gerekli olan hıza ulaşılamaması. günümüzde yolcu uçakları kalkış anında 260-320 km hıza ulaşmakta. zaten bunun için bilinen v-1, vr, vr-2 gibi hız skalaları mevcut. araştırırsanız görürsünüz. benim de o konularda ayrıntılı bilgim yok.

    3-) uçak havadayken yeterli basınç farkı oluşmaması: bu durum çoğunlukla uçağın çok fazla dik kalkması durumunda oluyor. en sık kaza nedenlerinden biridir ya da biriydi. kanadın şekli bozulduğundan dolayı hava akımı bozuluyor ve uçak kuvvetsiz kalıyor ( sanırım stall durumu diye buna deniyor, emin değilim ). günümüzde bu durumu önceden haber verecek ekipmanlar mevcut ve standart donanım olarak kullanılıyorlar.

    4-) havada motorların durması, hava akımının yeteri kuvveti çekemeyecek kadar yavaş olması: en yaygın tip olan boeing 737 lerde çift motor vardır. tek motor dahi sizi güvende tutacak kadar güçlüdür. üstelik iki jet motoru bozulsa dahi normal bir motor ile de kontrol edilebilir.

    747 lerde 4 motor vardır ve yine bu motorların her biri acil bir iniş için yeteri kadar gücü sınarlar.

    5-) kanadın kırılması: 800-1000 kim/h ile giden bir araçta hepimiz düşünmüşüzdür. ya kanat kırılırsa? kırılmaz. eskiden aliminyum ağırlıklı olarak yapılan kanatlar bugün nerdeyse nanokompozit maddeler ile yapılmaktadır. oldukça dayanıklı, esnek ama şeklini kaybetmeyen malzemelerdir bunlar. hava akımıyla kırılmaları imkansızdır.

    6-) hava akımının olmaması: yolcu uçağıyla uzaya çıkmadıkça böyle bir olay uzun süreli olmaz. bazen yer şekilleri dolayısıyla hava akımının vakumlanmış olduğu yerler olsa da bunların hepsi önceden görülebilecek parametrelere sahipler. (bkz: bermuda şeytan üçgeni) (bkz: büyük kanyon)

    7-) yıldırım çarpması: tüm yolcu uçakları faraday kafesi prensibiyle yapılırlar. bilmeyenler için söyleyeyim, yıldırım uçaklar için tamamiyle tehlikesizdir.

    8-) motora kuş girmesi: sanırım dişe dokunur tek tehlike bu. tüm motorlara aynı anda uçak girmesi olayı pek yaşanmadığından dolayı çok çok düşük bir ihtimal.

    9-) pilotaj hatası: uçaklar yolculuk sırasında otomatik pilotlarla giderler. insan eli değmez. manuel kontrole alındığı için yaşanan kazalar olduğu da vakidir. tek riskli durum kalkış ve iniş sırasında pilotun verileri doğru okuyamayacak kadar mal olması ki, öyle pilotun ben ta amk.

    sonuç olarak uçağa bindiğinizde kalkışın, inişin, türbilansların tadını çıkarın. adrenalin iyidir. *

    not: işbu entry yazarın hatırladıkları kadarıyla yazılmıştır. ekleme, çıkarma, itiraz, düzeltme, hoplatma eylemleri için yeşillendirmekte serbestsiniz.

    edit: sen, okuyucu. 8. maddeden sonra motora uçak girerse bırak da düşsün mü dedin, yoksa hemen mesaj butonuna mı dokundun bilmiyorum ama çek o elini. motora kuş girecek, tamam. 123123 mesaj atmanıza gerek yok!!!111 ( değiştirmiyorum lan, o motora uçak girsin. )

  • 2005 yılının nisan ayından beri kullandığım ve beni neredeyse hiç yolda bırakmayan emektar. neredeyse diyorum çünkü 3 kere yolda bıraktı. 2 kere aküsü bitti, 1 kerede benzini bitti. yani garibimin bi suçu yok.*

    spor görünümlü, az yakan çok kaçan, masrafsız araba arayanlara tavsiye edebilirim. tabi 2 bin lira az verip haşatını alırsanız o da sizin suçunuz. yol tutuşu, hızlanması, frenleri kısaca vereceğiniz paradan daha fazlasını alabileceğiniz bir araba. ama tabi volkswagen golf'ün kapı kapanma sesi yok bu garipte. sonuçta ne kadar ekmek o kadar köfte.*

  • tv tarihine geçecek sayısız ana tanık olmamızı sağlayacak hayırlı olay. nihat doğan'ın daha ilk programda sürekli renk değiştirdiği için adadaki bukalemunları şerefsizlikle suçlayıp dövmeye kalkışacağını tahmin ediyorum:

    - nihat doğan'ın karşısında renk değiştirilmez. nihat doğan sinemasında ya siyah olursun ya beyaz. açık ol, net ol. az önce kırmızıydın ne oldu? nihat kırmızıyım ben diye dalın üzerinden dil uzatıyordun ne oldu? yeşil mi oldun şimdi şerefsiz?!!! seni var ya... ya var ya... yemin ediyorum seni sinek gibi ezerim (kendini kaybedip bukalemun'u odunla dürtmeye çalışır, mankenler araya girer, bukalemun "ne oluyor lan?" bakışıyla bir süre nihat'a bakıp bir üst dala geçer.)

    böylelikle survivor fragmanındaki denize koşan iguana'nın olayını da çözdüm. hayvanların sezgileri güçlü olur, daha yıllar önceden hissetmiş demek ki hayvan:

    - feridun abi nereye?

    - kaçın lan kaçın nihat doğan geliyor...

  • en azından istanbul gibi zararı yoktur. faydası olmasa nolur...
    bütün ülke birleştik istanbuldaki 3. köprü, 3. havaalanı için çalışıyoruz. sırf istanbulda daha çok insan yaşasın diye dünyanın ormanı katlediliyor. daha da trabzonun faydası ne diye soruyor at kafalılar.

  • hepinizin ne boklar yediğini görüyoruz artık sosyal medya sağolsun. din üzerinden geçinmeyi bırakın örümcek kafalılar

  • dun the way of caesar diye bir kitap okuyordum, malum kisinin biyografisi. diyordu ki efem bu julius caesar oyle bir statuye ulasmis ki, insanlar sonunda bunun normal insanlar gibi dogduguna inanmayip, annesinin karninin kesilerek zorla cikarildigi yonunde efsane uydurmuslar, bu da sezaryen kelimesinin dogumuna neden olmus.

    hadi len diyerek wiki'ye basvurdum, megersem bir dogruluk payi varmis. caesar'a benzeyen bir kelime, anne karnindan kesmek manasina gelen ve o donemlerde sezaryeni anlatan bir deyim icinde kullaniliyormus. caesar'in zamaninda da, bazi insanlar bu ismin o kokten geldigini vurgulamak icin boyle bir hikayeye yer vermisler, ama caesar aile ismi bu deyimden de oncesine dayandigi icin bu hikayeler sonucta uydurmaymis. ote yandan caesarin zamaninda ilgili bir kanun cikmis, olen hamile bir kadinin bebegini kurtarmak icin yapilacak prosedurmus, adi da lex caesarea. gunumuzde kullanilan kelimenin kokeni de muhtemelen bu kanunmus ama ilginc olan, kanunun etimolojik olarak ilk bahsettigim deyimden degil, caesar'dan turemis olmasi, muhtemelen kendisi hakkinda uydurulmus bu hikayenin ve adamin gucunun etkisiyle. hatta almancadaki kelime direkt olarak julius caesara gonderme oldugu icin (muhtemelen kaiser kelimesinin sezarin unu dolayisiyla kullanilagelmis olmasindan) sezaryenin ingilizcede dahi direkt olarak adamin kendisinden gelmis olmasi, kanunun filan etkisinin olmamasi da bir ihtimal.

    sonuc olarak, hayatimda daha once sezaryen kelimesinden bu yonde suphelenmemis olmama sastim kaldim. halbuki eskiden zekama hayrandim, bir nevi platonik ask yasiyordum onla narsist bir sekilde.

  • 13 mayis:
    sevgili gunluk, bugun tekneyle yolculugumuz ba$ladi. havalar cok guzel. cok mutluyum.

    14 mayis:
    kaptan cok yaki$ikli bir genc. adi tolga. sanirim o da beni beni begeniyor. ama emin degilim. hava cok guzel.

    15 mayis:
    bugun suya atladigimda burnum kanadi. ama hic acimadi. teknedeki herkes guldu. ama sen gulmuyorsun. iyi ki varsin. iyi geceler.

    16 mayis:
    kola icerken guldum ve burnumdan kola cikti. herkes guldu. neden bilmiyorum. hava cok guzel.

    17 mayis:
    en sonunda onunla tani$tim! yani tolga'yla. birlikte yemek yedik. inanilmazdi. hava cok guzel.

    19 mayis:
    kamarasina davet etti, ama kabul etmedim.

    19 mayis: yazmayi unuttum. ozur dilerim. hava cok guzel.

    20 mayis:
    eger kamarasina gitmezsem, tekneyi batiracagini soyluyor. ne yapsam acaba? hava cok guzel.

    21 mayis:
    120 yolcunun hayatini kurtardim. hava cok guzel. yarin eve donuyoruz.

  • kazanın gerçekleştiği ve bir yaralının olduğu vagonlardan birindeydim. kaza anını anlatmak gerekirse, metro hafiften titremeye başladı, çok anormal bir durum olarak görmedik ama bir süre sonra titreme şiddeti epey arttı ve saniyeler içerisinde şu manzara gerçekleşti: (+18)

    http://imgur.com/ecpwjpw.jpg

    bu manzaradan hemen sonra metrodaki acil çıkış düğmesine bastık ve sirenler çaldı. şansımıza metronun her iki tarafında duvar değil de sağ tarafında inşaatın olduğu ve inşaat işçilerin olduğu boş bi alan vardı. onlardan yardım istedik, kapı açıldı ve çıkmaya başladık. ambulans istedik ve 30 dakika boyunca ambulans gelmedi ve o adam yaralı bi şekilde yerde yatmaya devam etti. kazazedelerden biri metroda çalışan işçilere "burada sağlık görevlisi yok mu hiç? başınıza bi şey gelse çağırabileceğiniz herhangi bi kimse?" dedi ama işçilerin başını öne eğip susması durumun vehametini özetlemeye yetti. kaza alanından çıkmak için de bu yolu kullandık:

    http://imgur.com/itq7kqs.jpg

    http://imgur.com/sccpgju.jpg

    http://imgur.com/ykrjrmm.jpg

    http://imgur.com/pf71ktv.jpg

    söylenecek çok söz de yok aslında.

    dip not: burayı okuyan haber ajanslarının dikkatine, yukarıdaki fotoğrafları dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz. yeter ki türkiye'de insan hayatının bu kadar ucuz olduğunu herkesin yüzüne tokat gibi çarpın.