hesabın var mı? giriş yap

  • hedef kitlesini en doğru şekilde seçen, estetik anlamında her zaman tatmin eden ve oluşturduğu özel oyuncu kitlesiyle bir asırdan fazla hayatta olan başarılı firmadır. bir dönem nintendo wii sahibi biri olarak ve başka firmalardan da hemen her konsolu edinip takip ettiğim için birkaç şeye değinebileceğime inanıyorum bu firmayla ilgili.

    öncelikle nintendo yaptığı oyun konsollarında; güce en az şekilde önem veren ama yine de size performans olarak dandik deneyimler de yaşatmayan bir firmadır. nintendo daha ziyade fikirlere ve eğlencenin ne kadar farklı olabilme ihtimaline önem verir, reklamını da her zaman bu tema üzerinden yapar. ps ile xbox yarışını ele alalım; ikisi de güç odaklı, sermaye odaklı birbirini yerken aradan switch sıyrıldı gitti farkında değiller. çünkü switch yine bir fikir verdi insanlara, farklı bir anlayış sundu, bu aynı wii gibi farklı bir eğlence anlayışıydı. hem misafirini çağırıp çocuk yaşlı fark etmeksizin oynayabileceğin bir şeydi, hem de evde tek başına pokemon da avlayacağın bir şeydi. başına oturduğunuzda aman şu bölümü geçeyim diye yorulmayacağınız, sadece oyununuzu oynayıp kalkacağınız pek çok oyun vardır nintendo dünyasında. insanlar bazen akıcı ve yorulmayacağı eğlenceyi arıyor. işte bunun gibi dertlerin şifası nintendo'dur ve bu durum onlara çok sadık bir kitle yarattı. biz ergenliğimizde deli gibi pes cafedir guitar hero'dur takılırken, playstation3'ü xbox 360'ı dünyada en iyi konsollar zannederken (ki güç olarak öylelerdi), nintendo wii satış rakamlarını incelediğinizde bu yukarıdaki iki kült konsolu da ezip geçmişti o dönem. bunun sebebi de dünyanın en farklı anlayışını bize sunmuş olmasıydı, kabul edelim wii bir çağ açıp kapattı.

    ben de yazımı kapatacak olursam, nintendo'nun bu farklı politikasına da, verdiği eğlence anlayışına da her zaman saygı duyacağım. şu an bir xbox kullanıcısı olarak, maalesef bir switch'im olmasa da satış rakamlarında nintendo'nun iyi yerlerde olmasını hep isteyeceğim.

  • iclerinde bo$luk falan yoktur aksine ateistler muminlere gore daha doludur. cunku onlar hayatla ilgili sorularini basit cevaplara indirgeme luksune sahip degillerdir. haliyle varolu$ sebeplerini rasyonalize edemezler. her ortaya ciktiginda oldukten sonra yokolacagini bilmenin ya$amsal icguduleriyle carpi$masindan dogan depresif ruh halleriyle de mucadele etmek zorunda kalirlar.

    oysa ki din bizim varolu$sal kaygilarimizi ya$am dongumuzden soyutlayan bir ara bolmedir. hayatla ilgili cozemediginiz $ey mi var, atin dine, allah bilir. her sifat gibi etiketleme ve gutmeye kurban gitmedigi surece de guvenlidir.

    bizim toplum olarak dini sadece bu amacla kullanip, ickisiydi kumariydi karisiydi be$ vakit namaziydi pek takmiyor olmamizin sebebi de tek derdimizin aidiyetin yumu$ak pembe tasmasini takmak, ondaki huzurun bize yetiyor olmasidir.

    (bkz: ignorance is bliss)
    (bkz: hayati cozmek)

  • türk milli takımı yerine, alman milli takımını tercih etmiştir, öyle milliyetçi bir insandır kendisi. isterse reenkarnasyon ile bu yaştan sonra kendini kürşad'a dönüştürsün, bu gerçek değişmeyecek. amatör eğlendirir yani pepito.

  • mike portnoy'un dönmesinin bence 2 tane sebebi var.

    1- portnoy gruptayken tüm pr işlerini kendi yürütüyordu. setlisti oluşturuyordu, konser mekanlarına kadar seçiciydi. portnoy gidince bunlar diğer elemanlara düştü ama tam beceremediler. sadece bu da değil. portnoy özellikle konserlerde çoşturucu güçtü. hani kendisi gruptan ayrılınca o heyecan da çoşku da azaldı, gitti gibi oldu. bu da ister istemez fanların ilgisini azalttı gruba karşı. portnoy'un dönüşü tekrar bir alev yakabilir.

    2- tamamen ticari sebep. çünkü dream theater'ın bilet satışları son yıllarda inanılmaz düştü. portnoy'un gelişi klasik dt'nin doğuşu demek olduğu için ve birçok dt fanının portnoy ayrıldıktan sonra tepkili oldukları için, bu birleşme ticari bir yükselişe de sebebiyet verecek. bazıları bu ticari kaybı son birkaç yılda oluşan james labrie'nin kötü performanslarını sebebiyet göstermiş lakin bu çok gerçekçi bir bakış açısı değil.

    şu noktadan sonra keşke değişse dediğim birkaç şey var grupla alakalı.

    1- rudess kesinlikle abidik gubidik klavye partisyonlarından vazgeçmeli. bu adam scenes from a memory ve octavarium albümlerinde güzel iş çıkarmıştı. sonra sapıttı. benim ve uluslararası forumlardan anladığım kadarıyla çoğu dt dinleyicisi rudess'in bu deneysel ve hiçbir yere ait olmayan uzun klavye sololarından rahatsız. son albümler yemin ediyorum kevin moore'u mumla aratıyor.

    2- canlı performanslarda click uygulamasından vazgeçip düzgün bir alıştırmayla olduğu gibi çalmaları gerekiyor.

    3- james labrie, özellikle eski şarkıları seslendirecekse arkadaşları ile toplanıp şu anki sesine uygun bir şekilde vokal melodilerini değiştirmesi gerekiyor. ray alder aynısını yaptı ve harika oldu. james labrie'nin değişmesini isteyenler hayal kuruyor. labrie'nin sesi artık bu grup için bir imza olmuştur. evet canlı performansı kötüdür, iyidir tartışılır. umarım yakın zamanda bu duruma bir önlem alırlar. lakin labrie'nin gidişi demek düşünülenden fazla kayba sebebiyet verir dt için.

    4- ticari kaygı sebebiyle her albüme en az 2 tane leş gibi single koymasınlar.

  • tartışmasız doğru harekettir.bu sınavlara yılda 1-2 defa giriyorsunuz,sınav saatinden 1 saat önce orada olacak şekilde programlanın.sınavı unutturacak derecede büyük kaza bela olmadığı sürece zaten 1 saatten fazla sürmez yolunuz.

  • soru gereksiz ama tavırlar daha da gereksiz. ben böyle bir şey duymadım söylemindeki tavır hal ve hareketleri tipik egolu akademisyen tripleri... sen duymadıysan kesin yoktur. sunucu da çok güzel geriye çevirdi süreci...

  • bazı gelinlerin bu masraftan kurtulmak için berbere gelin olduğunu söylemeyip ancak çokta sıradan yapmasın diye gelinin kardeşiyim deyip gelinliğini evde giyerek damatın ayaklarını yerden kestiğini bilirim.