ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kumral ada mavi tuna
-
kerem alışık yüzünden gönül rahatlığıyla okuyamadığım kitap olmuştur.
kitabın iki ana karakterinden biri olan ada'nın kerem alışık olma ihtimali yüzünden bir türlü odaklanamadım. kumral ada; ünlü bir aktör ve aktrisin kızı, dayısı da ünlü bir şair. türkiye'de bu tanım yapılınca aklıma sadece kerem alışık geliyor.
ve tüm kitap ada'nın genç, güzel bir kadın olduğunu hissedemeden okudum. bu benim aklımın bana pisliği olabilir. siz bana aldırmayın. okuyun.. hatta mümkünse gidip kuzguncuk'ta okuyun. kendinizi mabel'in yerine koyarak okuyun.. kırılın gönlünüzce, tüm farklılıklarınızla sizi koruyup kollayacak birileri varmışcasına yaşayın/yaşamaya çalışın..
"ah mabel, hep güçlü olmak zorunda kalmamız ne yorucu..."
dünyanın kendi etrafında dönüş sebebi
-
boşlukta bir cisim sabit dursaydı haber değeri olurdu, dönmesinde şaşırılacak bir şey yok.
tanım: boşlukta duran bir cisme etkiyen çok küçük bir kuvvet bile onun dönmeye başlaması için yeterlidir. bu kuvvet bir uzay cisminin çarpmasından da meydana gelebilir, yüzeyindeki girinti çıkıntıların yerçekiminde neden olduğu küçük farklılıklardan da.
edit: dünyada sürtünmeli ortam olduğu için cisimlerin hareketsiz durmasına alışığız. zira sürtünme kuvveti sürekli harekete ters yönde kuvvet uygulayarak cisimleri durduruyor. ancak uzayda böyle bir kuvvet yok.
bayramda kapıya gelen çocuklar
-
ilk 2 bayramda kimse kapımı çalıp şeker istememişti. bu duruma istanbul’da geçirdiğim 4 yılın sonunda alışmak zorunda kalmıştım ama yeni taşındığım bu semtte diğer semtlere göre ‘eski bayramlar’ geleneğinin çok daha az olduğunu bilmek içimdeki heyecanın sönmesine yetmiyordu. tüm bayramı evde geçirdiğim halde kapıma kimse gelmemişti. gerçi önceki 8 bayramdan acı bir biçimde tecrübe edinmiştim alınan şekerlerin kullanılamayacağını. benim de şekerle aram pek yoktu. bu yüzden artık şeker almayı da bırakmıştım.
sonraki bayram da aynı şekilde yalnız geçmişti. ist.da komşuluk ilişkisi gibi bir kavram yok. hele bekarları/öğrencileri kimse komşu olarak bile görmüyor. bu çok umrumda değildi aslında benim için önemli olan çocukluğumdaki bayramları hatırlatan ve bayramı bayram yapan şeker toplama ritüeliydi.
bir sonraki bayram(oturduğum semtteki 3. bayram) kapı çalındı. diafonda “kim o?” soruma verilen “bayramınız kutlu olsun” cevabıyla içime neşe dolmuş ve tek basışta sorunsuz açılıyor olmasına rağmen garantiye almak için defalarca otomatiğin düğmesine basmış ve kapıya dikilmiştim. çocuk kapıya gelip “bayramınız kutlu olsun” deyince evde artık şeker almayı bıraktığım için şeker olmadığını hatırlamış ama bu fırsatı kaçırmamak için çocuğa para vermiştim. sanırım bu ikimize de mutlu etmeye yetmişti.
bir sonraki bayram yine ve sadece o çocuk geldi. bu defa tedbirliydim, şeker almıştım. ondan başka kimsenin şeker toplamaya gelmeyeceğini bildiğim için tüm şekerleri ona verdim. çocuk 3. yıl yanında 6 yaşlarında (sanırım) kardeşini de getirmişti. bu, mutluluğumun iki katına çıkmasını sağlamıştı.
şimdi oturduğum semtteki 7. yılıma giriyorum. bugün geleceğinden hiç şüphem yok. dün gece marketten şekerlerini aldım ve bekliyorum çocuk. bu defa adını da öğrenmek istiyorum. artık senden “çocuk” diye bahsetmek istemiyorum!
edit: çocuk tekrar geldi mi diye soranlar oldu. evet! çocuk geldi. ama büyünün bozulmasından korktuğum için adını sormadım. sonraki yılda da yurtdışına taşındım. benim için o hep "çocuk" olarak kalacak.
yaran diyaloglar
-
bir şirkette önemli bir yerde olan ve "r"leri "y" olarak söyleyen x kişisi ile muhabbet edilmektedir.
x: ulan neyi yapmak isteydim en cok biliyoymusunuz?
y: nedir abi?
x: lan sana şimdi uzun uzun bastıya bastıya "yayyyaağmıı" demek isteydim ama diyemiyoyum. ne güzel söylüyoysunuz öyle.
(bkz: yarım yarım yarılmak)
çalışılan pozisyonlar ve maaşları
-
sektör: askerlik
pozisyon: eğitim çavuşu (kısa dönem)
ücret: 21 tl (aylık net ~ 2010)
artıları: altınızda onbaşı ve erler var egonuzu tatmin edebilirsiniz.
eksileri: üzerinizde milyon tane komutan var egolarını tatmin edebiliyorlar.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"sim city'de okul karşısına hapishane yaptırdığım için halk ayaklanınca şehri ateşe vermiştim. ondan beri gördüğüm en kötü kriz yönetimi bu."
ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler
-
(bkz: at binmek)
be arkadaş o sendeki ne cürret, bu nasıl bir cesaret! ata binmeyi aklından nasıl geçirdin lan?!
kanzuk'un ölümü
-
(bkz: dürüm yetmezliği)
46 bin yıllık kadim yaratığın yeniden canlanması
-
yavşaklar buzulların altındaki biyolojik oluşumları deşiyorlar, aslında çok tehlikeli.
o solucanın üzerindeki bir bakteri veya virüs insanlığın binlerce yılda geliştirdiği bağışıklığa uymadığında ne olacak ? beraber yaşadığımız hayvandan geçen visrüste şaftımız kaydı. adam başka zaman diliminden canlı getiriyor.
entrydeki üslup sorununa takılmazsanız ki takılmayın, buzul kazmak çok ciddi ve sıkıntılı iştir.
erkan petekkaya
-
“kadın da kendini bilecek. ‘benim çocuğum var’ diyor, arkasından da ‘beni taciz etti’ diyor. tutarsızlığa bak. söyleme o zaman!”
''benim de annem kadın.''
''ben nurgül’ün nesini taciz edeceğim? beyonce mi o? bilime aykırı, akla aykırı.''
***********************************************
bence kendisinin de milyonlarca sperm arasından birinci gelmesi bilime ve akla aykırı.
kol gibi hesap ödedikten sonra akıldan geçenler
-
"geçen iddaa'dan 30 lira tutturmuştum, onu bundan düşünce normal ödemiş gibi olduk sanki. evet evet aynen öyle oldu."
vişne süt bımbık deyince uyuyan kuzunun kaybolması
-
arkadaşlar geçen bölümü kaçırmışım tavşana ne oldu bilen varsa yeşillendirsin.
debe editi: hepimiz sandro'nun hayal dünyasının birer karakteriyiz.
şahsen ben; bebek patiği yediği için köyden dışlanan civciv'im. saygılar.
little caesars'ın bir karışlık büyük boy pizzası
-
ulan sırf bunu söylemesinler diye sol eli koydum bide.
irlandalı turistin esnafı dövmesi
-
göndermeyin lan o turisti. içimizdeki irlandalı o. memleketi hizaya sokacak bir kurtarıcı adeta.