hesabın var mı? giriş yap

  • kişilerin ellerindeki bilgileri kırpıp kendi düşünce yapısına göre şekillendirerek sunmaları sonucunda ortaya çıkan mantık hatasıdır.

    güzel açıklamalara ve örneklemelere buradan ulaşabilirsiniz.

    ayrıca şunu da eklemeliyim ki, özellikle sağlık ile ilgili konularda sakın her denilene inanmayın. hayretler içerisinde kalarak, kendinden çok emin olarak söylenen ama en ufak bir doğruluk payı olmayan o kadar çok yazı okuyorum ki, eğer "tıp doktoru" mesleğine sahip olmayan birilerinin dediklerini yaparsanız hayati tehlike içerisine bile girebilirsiniz. kendinizi düşünüyorsanız bilgi kirliliğinden uzak durun.

  • (bkz: erling haefs)
    (bkz: beyaz zenciler)

    yazarın* bu kitabı* yazarken otobiyografik ögelerden çok fazla yararlandığını düşündüğümüzde aslında belki de yaşayan bir karakter olduğu söylenebilir erling haefs in. ama sadece yaşaması değil ki olay, gelsin, iki muhabbet edelim, arkadaşımız olsun... *

  • genel itibariyle parayla edinilecek özelliklerdir.

    para bu konudaki tüm eksikleri giderecek en güzel kusur örtücüdür. parası olan şişmansa sevimli tontiş olur, öküzse doğal ve sempatik olur, sürpriz yapan bir tip değilse içinden geldiği gibi yaşayan olur, yalan söyleyen ve aldatansa "zor erkek" olur.

    yeter ki paradan haber ver sen.

  • aslında renksiz olan gözlerdir.
    mavi göz denen olgu, iriste pigment yokluğu nedeniyle gözün mavi renkte görünmesinden ibarettir.

    renksiz olan pekçok madde belirli bir yoğunluktan sonra mavi ya da yeşil tonlarında görülmeye başlanır. örneğin: gökyüzü, su, cam vb.

    işte pigment yoksunu olan bu gözler de bir cama yandan baktığınızda göreceğiniz renk seçeneklerine benzer şekilde mavi veya yeşil olarak görülürler.
    bu nedenle çoğu kişinin gözleri ilk doğduğunda mavimsi bir tondadır. yeni doğan bebekte pigment üretimi yeterli olmadığından bebeklerin gözü mavi görünür.*, zamanla pigment üretilir ve mavi gözler yerini kahve, ela gözlere bırakır.

    bu durum genelde ileri yaşlar için geyik konusu olur:
    - biliyor musun ben doğduğumda gözlerim masmavi imiş... *

    gerçek renkli göz diğerleridir.

  • sırf güzel diye kendini bir kocaya yamayıp ömür boyu koca parasını yemesinden daha hayırlıdır.

  • uberin taksilerden üstün özellikleri sayesinde anında ortaya çıkacak olay. sistemde şoför ve yolcu eşleşmesi kayıtlı. buradan şoför ve araç bulunur. araç kamerası ile de olay aydınlatılır.

    saçma yalan haberler de başka olaylarda kullanılır.

    edit: önce haberi bir okuyun, sonra mesaj atın. "ücrette anlaşamadı" yazıyor. uber sistemi ücreti aşta gösterdiğinden anlaşamam durumu yok. birinci yalan bu. ikincisi fotoğrafta kadının yarısı var yarısı yok. photoshop kan ağlıyor. üçüncüsü evet her şey kayıt altında ve varsa bir problem anında çözülür.

    edit2: link'ten izlenebilir video. müşteri cahil ve sistemi bilmiyor. kadın "terbiyesiz, dolandırıcı, ananın şeyi" gibi ağır hakaretlerde bulunuyor. şoför hâlâ terbiyesini bozmuyor. kadının kızı veya oğlu da arabada. ondan ses çıkmıyor. kadının cahilliği ve terbiye dışı konuşmalarına rağmen terbiyesini bozmayan birinin bu darpı yapması zor gibi. gerçek ortaya çıkar nasılsa.

    edit:3 gkurt555adlı arkadaşın mesajı ile gördüm. şoförün bıraktığı yer ile video arasında alaka yok. koordinat

    edit4: bre zindikuyardı da kadının kızı yok hiçbir karede. harbiden insan annesi o haldeyken, bırakıp nereye gider ki? belki çantaları topluyor belki telefonunu arıyordur. ama en azından bir karede olurdu diye düşünüyorum.

  • 5 6 yaşlarındayım, kız kardeşim yeni doğmuş, hasta ve güçsüz. istanbul'un yeni yerleşim yerlerinden birinde, çamurdan sokakları olan bir semtte yaşıyoruz. daha duvarlarındaki beton kururmamış bir kooparatif dairesinde kiradayız. duvarlar yeşil ve sürekli küflü. kardeşim sürekli hasta.

    ben de muz seviyorum. 1 kere mi ne yedim ama olmaz böyle bir lezzet abicim. kokusu, kabuklarını yana doğru açarak yeme durumu falan. böyle bir şeyin ağaçta kendiliğinden yetişmesi ibretlik yani. işte hatırlarım kardeşime güç bela muz alırlardı, annem bi parça verirdi sonra da tembihlerdi beni, "oğlum kardeşin hasta diye bunları yemesi lazım, çok pahalı alamıyoruz" diye. o evde o muz dururdu da ben gidip bir tanesini yemezdim, arada sırada kese kağıdını koklardım ama yemezdim.

    kız kardeşim evlendi şimdi, geçen gün onlara gittim, bir tabakta meyve getirmiş. dilimlenmiş muzlar... onlar öyle yenmez ki.

  • evet, nihayet bitirdim ve sizlere orijinal eserle netflix uyarlaması arasındaki birtakım felsefî farkları anlatacağım.

    buradan itibaren spoiler deryası.

    kitapla dizi arasında illa ki farklar olur, bunu yadsımak anlamsız. farklı mecralar neticede. hatta bazı uyarlamalarda ana eserin tamamen dışına çıkmak da mümkün. mesela the man in the high castle öyle bir diziydi. çünkü orijinal kitap pek fazla diziye malzeme verecek durumda değildi. felsefî bilimkurgu diyeceğimiz bir tarzdaydı. aksiyon azdı. hâliyle diziye uyarlamayı tercih edenler, onu başka bir kalıba sokmuştu.

    netflix'in yaptığı ise kitabın ruhunu paramparça edip onu tamamen amerikan tarzı bir "uzaylı istliası" formatına sokmak. hatta bilimkurgu janrından çıkarıp büyülü fantastik bir evrene dönüştürmek.

    ne demek istiyorum?

    orijinal kitapta trisolaris gezegenindeki canlılar, dünyadaki bilim insanlarının beynini yıkamak ve bu arada gezegenlerinin hâlipürmelalini gözler önüne sermek için bir bilgisayar oyunu tasarlıyorlar. (evet, dizide de var.) bu oyunu ilk kez oynayan kahramanımız profesör wang miao, üniversitedeyken aldığı bir fotoğraf dersini hatırlıyor.

    o derste hocası, iki kare gösteriyor öğrencilere. ilki, çinli song hanedanının ressamı zhang zeduan'ın elinden çıkma, along the river during the qingming festival isimli eser. başkentte hanedan ailesinin de katılımıyla kutlanan bir bayram bütün detaylarıyla aktarılıyor bu resimde. ikinci karede ise belli belirsiz bir bulut ve onun hemen arkasında parıldayan bir güneşin fotoğrafı var.

    soru şu: hangisi daha fazla bilgi barındırır? ilk etapta herkes ilk resmin bize daha çok şey verdiğini düşünür ama esasında ikinci karenin derinliklerinde çok daha fazla bilgiye rastlamak mümkündür. klasik bilgisayar oyunları detaylı tasvirleriyle oyuncuları içine çekmeye çalışırken, trisolaris'lilerin yaptığı oyun bu basit görüntünün altında çok katmanlı, sofistike bir bilgilendirme aracı.

    işte efendim, netflix'in yaptığı dizi ile orijinal kitap arasındaki en büyük fark bu. batılı yaratıcılar, bu sadeliğin arkasına saklanmış sofistike hazineyi (ç)alıp göze hoş gelecek biçimde yeniden yorumlamış (müzelik etmiş). bunda bir sorun görmeyebilirsiniz, farklı yorumdur deyip geçebilirsiniz. ben sadece farka işaret ediyorum.

    ikinci meselem ise karakterlerle ilgili.

    şimdi efendim ye wenjie, bu kitabın en önemli karakterlerinden birisi. antagonist mi? evet. villain mı? hayır. bu kadının neler yaşadığı, neden trisolaris'le iletişime geçtiği, ardından neden mark evans'la ters düştüğü ve kurdukları cult içinde neden fraksiyonlar oluştuğu detaylıca işlenmeyi hak ediyor. ye wenjie fanatik bir terörist mi? hayır.

    ama netflix dizisinde tam olarak öyle yansıtılıyor. dizi, bilim dünyası ve insanlığın önde gelenleri için epey sarsıcı olacak bir gelişmeyi (dünyada yalnız değiliz ve dahası bizi istila etmeye geliyorlar) klasik bir terör-güvenlik mantığı içinde ele almış (bkz: 11 eylül sonrası dünya düzeni). bilim insanlarının yaşadığı "acaba bizim bilim dediğimiz şey, algılarımızın darlığı nispetinde bize oynanan bir oyun muymuş?" travması tamamen es geçilmiş. the shooter (atışçı) ve the farmer (çiftçi) hipotezlerine hiç girilmemiş. (şurada ingilizcesi var.)

    çevre felaketleri, nükleer savaş ihtimalleri ve kıyametçilik gibi akımlardan bahis pek yok. kitapta önemli sayılabilecek bir karakter olan mark evans, sanki bir rahipmiş gibi sürekli "my lord, my lord" diye dolaşan bir ihtiyara dönüşmüş. baş kahraman wang miao parçalara ayrılmış (ki bence güzel bir fikir) ama bu parçaları toplayınca anlamlı bir bütün çıkmamış. bilakis hikâye gereksiz aşk hikâyeleriyle sulandırılmış. ayrıca shi qiang gibi orijinal bir karakter harcanmış, yerine ikâme edilen adam (da shi) da araya kaynamış.

    hadi bilimsel açıklamalara girmeyelim, izleyici sıkılmasın diye düşündünüz, onu anlarım, ama kardeşim karakterler şıp diye bakıp her şeyi anlamasın di mi? azıcık dünyamızı tanıyalım. yani saul durand isimli karakter son bölümde üç beş kere "neden ben?" diye soracağına, bir kez sorsun, cevabını alsın, oradan artan süreyle de trisolaris'in teknolojik kabiliyetlerini adam gibi açıklayın ki boşluklar sırıtmasın.

    açıkçası diziyi seyrettim çünkü merak uyandırıyor. çekimler de iyiydi. diyaloglar sıktı sadece. üstelik tencent'in o uzun uyarlamasını da seyretmiştim. netflix özelinde batılı eğlence sektörünün çoğu zaman seyirciyi "aptal" yerine koymasını ve ona uygun içerik üretmesini tiksindirici buluyorum. azıcık güvenin be kardeşim şu insanlığa. bakın üç güneşliler geliyor...

    son bir not: dizi, sadece ilk kitabı değil, ikinci ve üçüncü kitaptaki bazı konseptleri de kullanmış. muhtemelen sonraki sezonlarda ayrışma artarak devam edecektir. çünkü diğer kitaplarda zaman sıçramaları da var.

  • 'abbas güçlü ile genç bakış'ta soru soracak olsam, abbas güçlü'ye "bebekken de mi adınız abbas'tı?" sorusunu sorardım.