hesabın var mı? giriş yap

  • evliyken başkasına aşık olan erkek veya kadın, arkadaşının karısına veya kocasına da aşık oluyor mu, birinci derece akrabasına aşık oluyor mu?
    cevap hayırsa insanı hayvandan ayıran aklın varlığı ile kendisine çizdiği sınırlar içerisinde kalabiliyor demektir.
    evli erkek veya kadın başkasına ilgi duyduğunu hissettiği anda kendini geri çekmeyi frenlemeyi bilmeli.
    evliliğin kötü gitmesi sana bu fren mekanizmasını kaldırma hakkı vermez. evlilik ne olursa olsun sadakat temellidir. evliliğimi nasıl daha iyi hale getiririm veya nasıl sonlandırırımı düşünmekten başka çareniz yok.
    durumu türk kadınına indirgeyip ajite etmek de yersiz.

  • görüntü kalitesi düşük olduğundan dolayı bu olayı kınıyorum.

    edit: olum favlamayın şu entryi. kendimi sapıkların lideri gibi hissediyorum. amacım sadece gözümle görmediğim bişeyi yargılamamaktı…

    aylar sonra gelen edit: başlık yine hortlamış yine bütün sapıklar toplanmış. kadın yine gündem olcak bi şey yapmış. ama bu sefer çekim kalitesi iyi. hadi yine iyisiniz küftehorlar.

  • kendi ülkesinde cezası idam olan bir şeyden tutuklanan prens...

    iade edilirse idam edilmesi gerekir şeriat kanunları gereğince, lübnan hükümeti bir prensi hapiste tutup siyasi skandal yaşamak istemez, muhtemelen iade edecekler, suudiler de prensi idam edemeyecekleri için üstünü kapatacaklar...

    ağrı kesici yüzünden idam edilmiş türk tır şoförü vardı eskiden, ilaç türkiye'de reçete ile satılan, arabistan'da ise yasaklı bir ilaçmış, adamın kafasını kesmişlerdi...

    o kadar allah'ın emrini yerine getirmeye meraklılarsa prensin de kelle gitsin diyorum, çifte standart olmasın yani...

  • eğer kendileri ön ayak olacaksa sonuna kadar desteklediğim öneri.

    vize işlerini falan ayarlasınlar, masrafları karşılasınlar, gidilecek ülkeyle de anlaşıp iş miş ayarlasınlar kimse kalmaz burada yeminle.

    huzur içinde yaşarsınız sonra burada.

    edit: beyler haberi okumadan yazmışım. lakin cümleyi o kadar normal karşıladım ki kontrol etmeye bile gerek görmedim. zira bu ülkede bunlar artık çok sıradanlaştı. o yüzden tepkim normal bence.

  • komutanlar kendi aralarında tartışıyorlar. konu: biz haftada iki ya da üç karıları düzüyoruz. bu görev midir angarya mı? yarısı görevdir yarısı angaryadır diyor ve sonuçta bir yere varamıyorlar. hal böyle olunca hırs da yapmış vatandaşlar münazarayı sonlandırmak adına başkana çıkıyorlar: paşam bir maruzatımız vardır, biz işin içinden çıkamadık. yardım edin lütfen!
    buyrun diyor paşa. durumu anlatıyolar. paşa kızarıp bozarıyor ve sonunda "ben bilmem, yanlış adama sordunuz. halktan birine sormak lazım bunu, objektif bakar " diyor. kışlada halka en yakın kişi olarak paşa emirerini çağırıyor. giriyor selam verip asker. oğlum sana bişey soracağım, iyi düşün ve fikrini söyle, diyor. emredersiniz komutanım!. paşa soruyu soruyor. soru biter bitmez asker yapıştırıyor cevabı
    - görevdir komutanım
    - ama oğlum hiç düşünmedin. nasıl vardın bu fikre?
    - angarya olsa bize yaptırırdınız komutanım!

  • bir foton parçacık kaynağı olarak güneş:

    diğer bütün temel parçacıklar gibi foton da kuantum mekaniği ile yönetilir ve dalga parçacık ikiliği gösterir. modern foton kuramı, einstein tarafından ortaya konulmuştur. bunun anlamı elektromanyetik dalgaların aynı zamanda parçacık özelliğine sahip oldukları ve parçacıkların da aynı zamanda dalga özelliklerine sahip oldukları anlamına gelir. başka bir deyişle, ışık ve madde aynı anda hem parçacık hem dalga özelliklerine sahiptirler; ne başlı başına bir dalga ne de başlı başına bir parçacıktırlar.

    kuantum kuramının gelişmesinden hemen önce j. c. maxwell 'in elektromanyetik kuramı, ışık için çok sağlam bir dalga modeli sunuyordu. aynı zamanda atomların keşfi ile maddenin küçük taneciklerden oluştuğu fikri de netlik kazanmıştı. böylece ışık için dalga modelinin, madde için ise tanecik modelinin geçerli olduğu düşünülüyordu.

    kuantum kuramının gelişmesiyle, hem ışığın foton denilen taneciklerden oluştuğu hem de atomu oluşturan parçaçıkların aynı zamanda dalga özelliklerinin olduğu keşfedildi

    (tabi bunların hiçbiri aslında "gerçek" olarak yokturlar, ama buna daha sonra değineceğim.)

    dalga mekaniğinin temelleri de broglie ve schrödingertarafından, einstein'ın ünlü formülü ve planck'ın foton enerjisi hesaplamalarını birleştirerek, ortaya konulmuştur. de broglie, bu kuram ile parçacıkların da dalga gibi davranabileceğini göstermiştir.

    ancak bu hal ancak dalga boylarının atom ya da çekirdek boyutlarına yakın olması durumunda önem kazanır. örneğin 1*(10^6) m/s lik bir hızla hareket eden elektronun dalga boyu 0,7274 nm dir. bu dalga boyu x-ışınlarının bulunduğu bölgeye denk gelir.*
    bunun sebebi ise, bu kabullerin altında e=p*c yani m*v = p ve m*c^2 = e iken v'nin c'ye eşit olması durumu vardır.
    de broglie'nin önerdiği madde dalgalarının ilk deneysel doğrulaması c. davisson, l. h. germer ve george paget thomson'dan gelmiştir.

    şimdi, gel gelelim, bu foton denen parçacık nerden çıkar* ve mesele güneş, yıldızlar neden bu kadar çok aydınlatır.
    fotonun ortaya çıkması için, uyarılmış atomun, kararsızlıktan kararlı hale geçişi gereklidir. üst orbit'lerden birine çıkmış elektron, geri olması gerektiği yere dönerken, atomun, dışarıya enerji vermesi gerekir. bu enerji parçacığı da fotondur.
    malumunuzki güneş, füzyon tepkimeleri ile muazzam bir ısı/enerji açığa çıkması ile, radikal ahlakçıların ıslak rüyalarından daha sıcaktır. bu füzyon tepkimesini kısaca açıklayacak olursak, şu şekilde gerçekleşir;
    iki hidrojen atomunun, çekirdekten gelen ısıl enerji ile çekirdek kaynaşması tepkimesine hazır hale gelmesi ile başlar, bunların çekirdeği birleşirken, bir deuterium izotopu ortaya çıkar ve aynı zamanda bir pozitron ışıması ile nötron emisyonu gerçekleşir. önümüzdeki karşılaşmada meydana gelecek bir pozitronun ters beta çözünmesinden iki gama ışıması ve bir miktar enerji açığa çıkacaktır. bu tepkime de, bir deuterium'un bir hidrojen atomu ile kaynaşarak bir gama ışıması ve heyum üç izotopu ile bir miktar enerji açığa çıkarması ile gerçekleşir. bir sonraki aşamada ise iki helyum üç izotopu füzyon tepkimesine girerek, bir helyum atomu, iki hidrojen atomu ve çok daha büyük bir enerji açığa çıkarması ile son bulur.
    öyleki füzyonu başlatmak için fisyon tepkimesinden açığa çıkan ısıl enerji kullanılabilir. (bkz: atom bombası) bunun, kontrollü olarak gerçekleştirilmesi, tepkimeyi başlatacak bir kaç milyon kelvinlik sıcaklığı gerektirdiğinden ve dünyadaki hiçbir madde bunu kaldıramayacağından, mümkün değildir. ne ki tabiki güneşte bu tepkime, çekirdekten gelen muazzam ısıl enerji ile tetiklenir.
    esas mevzu tepkimeyi başlatan bu enerjinin, aslında çekirdekleri kararsız hale getirmesini teşkil eder. öyleki, her bir ışıma ve her bir reaksiyonun sonucunda açığa çıkan enerji, maddeyi daha kararlı hale getirmektedir. bu konuyla ilişkisi olan entropi ve durağanlaşma da başka bir yazının konusu olabilir.

    işte bu kararsız durumdan, kararlı duruma geçiş esnasında foton parçacıkları ortaya çıkar.

    edit+edit:imla

  • hatırlıyorum imamoğlu'ndan önce hiç böyle kuyruklar yoktu. her durakta 3-5 kişi ya olur ya olmazdı .onları da 3 dakikada bir gelen vitolar alırdı. kart bile basmazdık çoğu zaman aman abi ne gerek var sen keyfine bak derlerdi . sonra da uyanır ve işe giderdik.

  • sen doğduğundan beri ben hiç parasız kalmadım. sen bana hep uğurlu geldin.

    şimdi ben bunu bir anlatayım, ilerde açar açaar okurum.

    seneyi tam hatırlamıyorum ama 2001 falan, babamın işsiz olduğu zamanlar, iş aramak için dışarıya çıkmış cebinde 10 lira parası var, ankarada bütün gün dolaşıp iş aramış. dönerken de işportada satılan kitaplar var, harry potter’in ilk kitabını görüyor, çocuğa ne zamandır kitap alamadım diye düşünüp ne olduğunu falan bilmeden 10 lirasının 7’sini işportacıya veriyor. çok mutlu oluyorum. 10 yaşındayım. durumumuzun da farkındayım ama, yine de çok mutlu oluyorum, çok da mahçup.

    ertesi gün beni gazete almaya gönderiyor, milliyet almam gerekiyor ama kalmamış, eve gazete almadan gidersem üzülür, belki de kızar, o bana okuyacak bir şey almış, ben de ona alayım diyip star gazetesi alıyorum. eve geliyorum. babam gazetede bir iş ilanı görüyor. evimize çok yakın, yürüme mesafesinde. bir gideyim, görüşeyim diye çıkıp gidiyor. yarım saat sonra eve geliyor, beni çağırıyor yanına, işe aldılar beni, yarın başlıyorum, sen doğduğundan beri işsiz kalmama rağmen hiç parasız kalmadım. sen bana hep uğurlu geldin diyip sarılıyor. 10 yaşındayım, çok mutluyum, babam da çok mutlu. 29 yaşındayım, çok mutluyum, babam da hala öyle.

    edit : debeye giren ilk entry’m babamla ilgili oldu. çok mutlu oldum, hepinize teşekkürler (bkz: gülücük).

  • ilk okuduğumda ne alaka allah korusun devlet bahçeliyle aynı evde yaşamak tövbe estağfurullah dedim.

    seçime üç gün kala benim kafa going to go arkadaşlar.