hesabın var mı? giriş yap

  • bayramın ilk günü yürüyüş yapmak için gittiğim yer. her yerde sandalye kiralayan kekolar, son ses rap şarkısı açıp dinleyen kekolar, ağzıyla içmeyi bilmeyen ve etrafı çöp yığınına çeviren kekolar doluydu. ne kadar iğrenç bir yer olmuş burası yav diyip eve dönerken iki grup birbirine bıçaklarla girdi. gözümün önünde insanlar bıçaklandı yüzlerinde bira şişeleri kırıldı. istanbul'un en nezih semtleri bile esenyurt'a çevrildi. bu ülkenin sonu çok karanlık.

  • bu adamı oynatmak yerine bir masör koyun takıma. melo ve sneijder'e oyun durdukça masaj yapsın . takımın performansı 2 katına cıkar .

  • açılın ben geldim. size dayımı anlatıyorum.

    ön bilgi: dayım babadan zengin bir adamdır. dedem ölmeden önce bütün mal varlığını araya başka adamlar sokarak dayımın üstüne geçirmiş. sebebini de pek sonra öğrendim. direkt dayımın üstüne yapsaymış kendisi öldükten sonra kalan 3 kardeş anlaşıp dayımı mahkemeye verirlerse o mallar paylaşıma açılıyormuş ve 4 kardeş paylaşıyormuş. neyse ki zeki dedem bu detayları düşünmüş. mal varlığı dediğim farklı bir büyük şehirde en az 30 apartman -daire demiyorum apartman-, çeşitli yerlerde dükkanlar, evler, arsalar ve kilolarca altın. hangi şehirde yaşadıklarını söylemeyeceğim ama bir şehrin küçük bir ilçesinde kimin ne yaptığı duyulur, bilirsiniz. dayımların senelerce gelen kiralardan külçe külçe altın aldığını -bu altınlar, kayda geçmeyeceği için bir mükellefiyet doğurmaz-, düzenli olarak elden kira toplamaya gittiğini ve bir sürü şeyini duyuyoruz. elbette aile büyükleri ölmeden önce oturup kalktığımız dönemlerde bunları bizden gizlemeye çalışsalar da biz de şahit oluyorduk. bu dayımın adı esnaftır ama en az 10 yıldır dükkan açtığını görmedim. zaten ihtiyacı da yok, sadece 1 ayda gelen kiralarla yedi sülalesi rahat yaşar.

    şimdi gelelim nasıl yaşadığına...
    - senelerdir altın kaplama range rover alma hayali vardır ama hacı murat kullanır. araba trafikten men edilmesine rağmen temel işlerini bu arabayla halleder.
    - bazı güzel lezzetlerin başkentinde yaşamasına rağmen gidip bunları çarşı esnafından değil bim’den alır. mesela şöyle düşünün; antep’te yaşıyor ama baklavayı gidip bim’den alıyor gibi.
    - evlerinde eski mavi benzin bidonları da dahil olmak üzere sayısız bidon ve şişe vardır. bu şişelerle dağdan, bayırdan, mahalle çeşmelerinden su doldurur ki suya para vermesine gerek kalmasın.
    - rahmetli ananem hastanede yoğun bakımda yattığı süreçte mecburen görmek zorunda kalıyorduk. hastane cafesindeki şekerleri avuçlayıp cebine attığını söylememe gerek yoktur herhalde.
    - kemeri olmadığı için beline hastaneden arakladığı çöp poşetini bağlar.
    - eskiden le cola bağımlısıydı. şimdi ne halde ne içiyor bilmiyorum.
    - ilkokuldayken (2007 2008 yılları) bir etkinlik kapsamında öğretmenlerimiz bizden sponsor bulmamızı istemişti. sponsor olanların 20 tl karşılığında kartvizitlerini reklam olarak paylaşıp etkinliğe fon çıkaracaktık. esnaf bildiğim dayımdan rica ettim. 10 dk boyunca telefonda parasını ben verirsem kartvizitini verebileceğine ikna etmeye çalışmıştı. ben o yaşta şaka yaptığını düşünüyordum ama babam telefonu kapatmamı isteyince dayımın ciddi olduğunu anladım.
    - yine ilkokuldayken öğle yemeklerimizi okulda yerdik. dayım da oğlunun öğretmeniyle, müdürle görüşme bahanesiyle gidip haftada en az 2 kez öğle yemeğini okulda yermiş.
    - yine çocukken sürekli süper toto, süper loto oynadığını görürdüm.
    - bayramlarda en ucuz şekeri alırlardı. ne çikolatalardan ne şekerlerden tat alamazdık.
    - (bu sefer dedem) her bayramda diğer dedemin kaç para verdiğini sorardı inatla. ablamla bana 10 lira veriyorsa, o dayımın çocuklarına çeyrek altın takardı.
    - (bu da dedem) kurban bayramında tek konuştuğu konu hayvanın kaç kilo çıktığı, kaç kilosunu kıyma yaptırdığı ve kaç para karşılığında kaç kere kıyma makinesinden geçirdiği olurdu.
    - sürekli lafta türkiye ve dünya turlarına çıkardı. hep bir plan yapardı. nerelerin nasıl gezilmesi gerektiğini anlatırdı. kira toplamaya gitmek haricinde şehirdışına çıktığını görmezdik.
    - siyasilerle arasının iyi olduğunu söyler hep. bir lafıyla bakanların kendisini evinden helikopterle aldıracağını iddia ederdi. bir kez belediye başkanlığına adaylık koymak istedi. adaylık için istenen 5000 tl gibi bir parayı yatıramamış.
    - tüm ilçe doğalgaza geçti. kömür kullanan kalmadı nerdeyse. ama dayım doğalgaz sisteminin kurulması için gereken parayı ödemediği için hala kömür yakıyorlar.

    aslında aklıma daha neler neler geliyor ama onu tanımayanlar bunların ne çeşit bir cimrilik olduğunu anlayamaz diye yazmıyorum.

    yazabileceğim başka şeyler gelirse güncellerim burayı.

    debe editi: yazarlığımın ikinci gününde debe’ye girmemi sağlayan tüm okurlara ve en önemlisi dayıma teşekkür ederim :)

  • muhtesem hizmet. sanirim turkiye toptan "is nasil yapilmaz" konulu bir deney calismasi, ttnet de bu amacla kurulmus bir sirket.

    aktarma yapmak icin ataturk havalimani'nda bulundugum sirada, turk sim kartim olmadigi icin haberlesmek icin internet'e gireyim dedim. baktim ttnet wifi diye bir ag var, hah dedim ne guzel wifi hizmeti koymuslar girer baglanirim.

    baglandim, kayit olmam gerektigini soyledi. ala. gunluk ucret 20tl, pekala. kaydolurken baktim telefon numarasi sordu. sebep ? napacaksin ki telefon numarasini ? aa demez mi sms aticam, kod gondericem. lan niye ? zaten bu hizmet baska sekilde iletisemeyen adam icin degil mi ? yok ki baglantim ? yanimda bir sekilde almanya'dan aldigim bir sim kart oldugu icin onu takip denedim. zar zor sms'i aldim, kredi karti sordu yazdim bilgileri. "devam". sonuc: "bu hizmeti satin alamazsiniz". sebep ? belli degil. artik tipimi mi begenmedi, esref saatine mi denk geldik bilemiyorum.

    islemi bastan baslatayim dedim. a aaa, surpriz. "bu hesap zaten kayitli". tamam canim kardesim, az once ben kaydoldum, biliyoruz. simdi o hesaba hizmet satin alayim. "bu hizmeti satin alamazsiniz". lan niye ?

    tamam dedim allah belani versin, hesabi sil dedim (kendi terminolojileri ile "beni unut", bir de tribal romantizm yasatiyor pezevenk). simdi, hesabin silinmesinden beklenti belli. hesabi sileceksin, onunla ilgili herhangi bir kayit olmayacak ki dogal olarak tekrar kaydolabilecegim temiz temiz. tekrar deniyorum "bu hesap zaten kayitli". e sen neyi sildin az once bre deyyus ?

    neyse, faydali hizmet. internet'e baglanamiyorsunuz ama aktarma ucaginizi beklerken vakit geciyor. bu gerizekali ile ugrasmaktan tuvalete zor girdim, ucagi kaciriyordum.

    bakin benzeri hizmetin bir cok havalimaninda ucretsiz oldugundan hic bahsetmedim bile. ucretsizi gec, parasiyla giremiyoruz.

  • ''çok nemli bir hava, çok kötü bir saha. ne düşünüyorsunuz maç hakkında" sorusuna "bugün bir oyuncumuz zemin yüzünden sakatlandı. maçtan sonra rıza ile (çalımbay) konuştum, onların da bu maçta bir oyuncusu sakatlandı, geçen maç da bir çok oyuncuları sakatlanmış. ama biz burada sezonda bir maç oynadık ve gidiyoruz, onlarsa her iki haftada bir oynayacaklar. bu yüzden bizim için değil, onlar için üzülüyorum. her maçta sakat verme ihtimali ile bir sezon geçirmelerini istemem minvalinde bir şeyler söyleyerek cevap verdi.

    saha çok kötüydü böyle bir sahada top falan oynamak istemiyoruz falan deyip kestirip atsana be adam. sana mı kaldı karşı takım oyuncuları ile empati kurmak. arada çık ''sokak köpekleri katledilsin yoksa zehirlerim'' de. yada '' rıza ile konuştum ağzı kokuyordu'' falan de. bir kere bize '' bu bilic'e hiç yakışmadı'' deme fırsatı ver.

    gurur kaynağımızsın sen bizim bilic.

  • türk tabipleri birliğinin bugün yaptığı basın duyurusunun başlığıdır.

    biz de. biz yani, berkinin, burakcanın, ali ismailin, ethemin, mehmetin aileleri. gezide yaralanan, hakarete uğrayan, taciz edilen herkes.

    başbakan erdoğan’ın duygu durumundan

    endişe duyuyoruz!

    “gezi olaylarını faiz lobisi çıkardı.”

    “dolmabahçe camii’nde içki içtiler.”

    “benim başörtülü bacılarıma saldırdılar.”

    başbakan recep tayyip erdoğan’ın gezi direnişi’nden bu yana kullandığı ayrıştırıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı dili hekimler olarak kaygıyla izliyoruz.

    dün gaziantep mitingi’nde berkin elvan’la ilgili söylediklerini dinlediğimizde ise dehşete kapıldık.

    normal/de hiç kimse çocuklarını kaybetmiş iki aileyi karşı karşıya getirmeye çalışmaz.

    normal/de hiç kimse ekmek almaya giderken polis tarafından başından vurulan, 269 gün ölümle pençeleştikten sonra hayatını kaybeden 15 yaşındaki bir çocuğu terörist ilan etmez.

    normal/de hiç kimse oyun çağında öldürülen bir çocuğun mezarına konan oyuncak misketleri “demir bilye” olarak çarpıtmaz.

    normal/de hiç kimse daha iki gün önce evlâdını toprağa vermiş bir anneyi miting meydanında yuhalatmaz.

    bizler hekimiz.

    insanın bin bir ruh halini, bin bir duygu durumunu biliriz.

    başbakan erdoğan’ın duygu durumundan endişe duyuyoruz.

    fevkâlâde endişe duyuyoruz.

    kendisi, çevresi, ülkemiz adına endişe duyuyoruz.

    endişemizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.

    türk tabipleri birliği

    merkez konseyi

    http://www.ttb.org.tr/…/haberler/basbakan-4447.html

  • turizmi ilgilendiren bütün bölümler. her şeye sazan gibi atlayan, enerjisi yüksek dışadönük bir yavşak olmanız yeterli.

    edit: yahu arkadaşlar; anladık, hepiniz öyle değilsiniz. ama hepinizi toplayınca o çıkıyor işte.* özellikle turizm sektöründe terfi basamaklarını hızla tırmananlara dikkat etmenizi rica ederim. turizm sektörü böyle insan seviyor demek ki, n'apalım?