hesabın var mı? giriş yap

  • sokrates'e yöneltilen suçlama şudur: "dinsiz, gençlerin ahlakını bozuyor. atina'nın iman ettiği ilahlara inanmıyor. devletin tanrılarını yok sayarak, yeni tanrılar yaratıyor. sitenin tanrılarından farklı tanrıları yüceltiyor". buna karşılık istenilen ceza ise ölümdür.

    sokrates savunmasının tümünde basit cümleler kurar. sorular sorar. doğrulara ulaşmaya çalışır. aslında bu sorularla kendi kendini de yargılar.

    sokrates savunmasının bir yerinde;

    içinizden biri “başkalarından tamamen farklı bir şey yapmamış olmasan bu söylentilerin çıkması zor olurdu...hakkında tahminlere dayalı düşünceler geliştirmemizi istemiyorsan, bize bunların sebebini anlat” diyebilir.
    bu kötü şöhrete belli tarz bilgelikten başka bir nedenle sahip olmuş değilim. ne tür bilgelik nedeniyle? sanırım insanı ölçü alan bilgelik. size çok güvenilir bir tanık göstereceğim. anlayacağımız, bilgeliğimin bir bilgelik olup olmadığı, öyleyse nasıl bir bilgelik olduğu konusunda delfi’deki tanrıyı tanık göstermek istiyorum. khairephon’u tanırsınız, huyunu bilirsiniz; bir zamanlar delfi’ye gittiğinde, oradaki kahinlerin yerine uğrayıp, benden daha bilge biri var mı diye sormaya çekinmemiş pythiaona olmadığını söylemiş.
    bunun cevabını öğrenince “tanrı, bu sözle ne demek istiyordu? önüme nasıl bir bulmaca koyuyor?” diye düşündüm. en sonunda sorunun cevabını şu yolla aramaya karar verdim. benden daha bilge bir adam bulabilirsem elime bu kehaneti çürütecek bir kanıt olacağı aklıma geldi. bunun üzerine adı bilgeye çıkmışlardan birine (bir devlet adamına) gittim. çok kimsenin ama özellikle kendisinin yargısına göre bilge gözüküyordu. ama gerçekten bilge olmadığını düşünmekten kendimi alamadım bunun üzerine, kendisine, bilge olduğuna inandığını ama öyle olmadığını göstermeye çalıştım. sonuç olarak, onun da, orada bulunup beni dinleyen birçok insanın da düşmanlığını kazandım.
    ancak yanından ayrılırken kendime dedim ki: doğrusu belki ikimizin de iyi, güzel, öyle doğru dürüst bir şey bildiği yok; gene de ben ondan daha bilginim , çünkü o hiçbir şey bilmediği halde bildiğini sanıyor, ben ise bilmiyorum ama, bildiğimi de sanmıyorum, demek ki ben ondan daha bilgiliyim, çünkü bilmediklerimi bildiğimi sanmıyorumdiyerek suçlanmasına sebep olan asıl konunun buradan çıktığını anlatmaya çalışır. ancak başarılı olamaz.

    sonuç olarak;
    beşyüzler meclisi 220 ye karşı 281 oyla, sokrates'i ölüme mahkum eder. atina yasalarına göre cezanın 24 saat zarfında baldıran zehiri içirilerek infaz edilmesi gerekirken, delos'a gönderilen kutsal geminin çıktığı seferden 1 ay geç dönmesi nedeniyle infaz bir ay ertelenir. bu süre içerisinde dost ve yakınlarının kendisini kaçırma önerilerini "devletin izni olmadan hapishaneden çıkılmaz, meşru bir mahkeme kararına yanlış da olsa uymak gerekir" gerekçesiyle reddeder ve baldıran zehirini içerek ölür.

  • elindeki en güçlü franchise olan james bond serisi, aslında en büyük zayıflığı da olan film yapım şirketi. daha önce de iflas etti, el değiştirdi, çeşitli yatırım gruplarının ve bankacıların elinden geçti. en son amazon 9 milyar doları çıkarıp masaya koydu. adlı alacak gibi ama özellikle james bond'un hakları ile ilgili kısıtlamalar satış sürecini yavaşlatıyor.

    peki ne sıkıntı var james bond serisinde? sıkıntı şu ki, metro goldwyn mayer james bond filmlerini finanse etme ve dağıtma haklarını elinde bulundurmakla birlikte, bu franchise ile ilgili sanatsal ve teknik haklar ilk filmden beri broccoli ailesi ve onların şirketi olan eon productions'da. taa rahmetli başkan kennedy başta iken jb'nin haklarını mgm'e satan albert broccoli, çok sıkı bir antlaşma imzalıyor mgm ile. bu antlaşmaya göre filmlerin senaryosu, oyuncu seçimleri, teknik detayları ve bir sürü konu ile ilgili nihai karar hakkı broccoli ailesinin elinde. geçen neredeyse 60 seneye, mgm'in onca kez el değiştirmesine rağmen bu antlaşma zamana direndi ve yürürlükte. albert broccoli'nin kızı barbara broccoli ve oğlu michael g. wilson onay vermeden daniel craig'den sonraki bond'u bile belirleyemiyor yani mgm.

    bu noktada amazon james bond serisini muhtemelen amazon prime video'da bir dizi, düzenli olarak 1-2 senede bir çekilen film haline getirmek, sinemada gösterime sokmadan direk stream etmek istiyor. kendi evreni olan bir bond, bu evrende çeşitli zaman dilimlerinde dizi, film, prequel, sequel falan şeklinde sömürmek istiyor amazon bu markayı. broccoli ailesi buna şiddetle karşı çıkıyor. zaten en son film no time to die'i mgm apple tv'ye 600 milyon dolara satacaktı, anlaşma tamamdı yine broccoliler karşı çıkınca iş yattı.

    keza dişi bond, siyahi bond gibi bir tartışma olacak olursa yine son söz broccoli ailesinde olacak. dişi bond'a sıcak bakmıyorlar, bunu da açıkça söylüyor. amazon 9 milyar doları çıkarıp masaya vurmasına, mgm'e ederinin neredeyse iki katını ödemesine rağmen antlaşmanın bir türlü imzalanmamasının nedenlerinden biri, mgm'in altın yumurtlayan tavuğunun horozunun başka kümeste olması yani.

    bir diğer sebepse mgm'in devasa kütüphanesinin adeta yağmalanmış olması. yüzlerce dizi ve filmin hakları zaten çeşitli kablolu kanallara ve streaming servislerine satılmış/kiralanmış durumda ve bu antlaşmaların süresi dolana kadar amazon'un bunları kullanma hakkı olmayacak.

    kaynaklar:

    https://variety.com/…on-james-bond-sale-1234979005/

    https://variety.com/…oli-michael-wilson-1203466601/
    ----------------------------------------------------------

    debe edit: (bkz: sma tip 1 hastası eda'ya yardım kampanyası)

  • seni şu laflarından ötürü alıp hapse tıkmayan adalet sistemine ne demek lazım bilmiyorum. adam resmen kendi ağzıyla terör/darbe çağrısı yapıyor ve buna rağmen halen dışarıda duruyorsa yazıklar olsun.

  • onu şikayet edeceğin kişi müşteri değil işverenindir genco. ağır işler için extra ödeme talep edebilirsiniz. müşterinin ne suçu var amk mal mısın?

  • sayın sözlük yazarları, bakın sayın diyorum, zevkleriniz ve renkleriniz kimsenin sikinde değil de, şu şarkıyı beğenecek kadar ne yaşadınız hayatınızda, hiç mi şarkı dinlemediniz, kaliteli sese kulağınız hiç mi aşina olmadı merak ediyorum, utanmadan ben şarkıyı beğendim, sesi beğendim diyenler olmuş, pes.

    çocuğu tanımıyorum bile, emeğini katıyordur işlerine, ne bileyim karakter koyuyordur yaptığı şeye, lafım yok, takip et, sev. adamı kötülemek gibi bir niyetim zaten yok, haydi yaptığı klibi beğendim de bari ona da lafım yok, ama ben bu müzik türünün cidden içine sıçayım, arabesk pop mu oluyor, ya da her ne halt ise.

  • adam onun içine yüksek fruktozlu mısır şurubunu basacak. bu şekilde ürünün maliyeti azalırken üstüne raf ömrü artacak. yani 10 liralık ürün bu şekilde 5 lira olacak. diğer taraftan günümüzün gençleri şehirlerdeki betonlaşma ve internet çağında olduğumuzdan dolayı daha hareketsiz yaşadıkları için obez olmaya çok yatkınlar. üstüne türkiye'de 40 yaş üstünde düzenli spor yapan insan sayısı çok az. sen böyle bir ülkede kotayı düşürmen gerekirken artırıyorsun. hani ilaç üreten bir ülke de değilsin bunlar ülke için hep sıkıntı.

    son olarak beni üzen başka bir konu da sözlükte bile şu konu gündem olmuyor. halbuki büyük bir skandal bu. halkımızın bu bilinçsizliği yüzünden maalesef türkiye'de hastalıklar artmaya devam edecek. galiba günümüzde savaşlar bu şekilde oluyor. bizler içinde olduğumuz farkına varamıyoruz.

    edit: imla

  • 17. yüzyılda tane tane anlatmış. yasama ile yürütme ayrılmalı, kanunu koyan ile uygulayan aynı olmamalı yoksa yönetenin kanunları kendi çıkarına kullanmasının önünü alamazsınız demiş, 350 yıl önce demiş... okudukça insanın içinin parçalandığı kitaplar yazmış, fikirleri şimdi "e tabi ki" şeklinde bir algı uyandırsa da çağının çok ötesinde olan düşünür. okurken "e tabi ki" dediğimiz fikirler ve gerçekler ortadayken uygulamaların teker teker tersine döndüğü zamanlarda yaşamak da bizlerin laneti olsa gerek.