ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
the kids from room 402
-
'en sevdiğin çizgi film hangisi?' sorusuna verdiğim cevap. foxkids izleyerek büyüyen çocuklardan olduğum için şanslı hissediyorum.
atv haberin şatafat görüntülerini aklama çabası
-
yalakanın hası, efendisi osurduğunda derin nefes alırmış.
bu da özlenir mi denilen şeyler
-
halı
3 yıllık yurt hayatımın 3.yılının son çeyreğinde halıya basmayı özledim yeminle.
erkeklerin dekoltesi gözüken kızları uyarması
-
yaygın kanının aksine vardır böyle bir durum..
şu şekilde gelişir:
dekoltesi görünen bir bayan görüldüğünde, "hanfendi ayakkabınızın bağı çözülmüş", veya, "hanfendi yere para düşürmüşsünüz" şeklinde uyarılır.
dekoltesi görünen kız ister istemez öne eğilecektir.
siz ne sanmıştınızki?
en zor zamanlarını tek başına atlatan insan
-
ne kadar güçlü olduğunu, nasıl bir hayat tecrübesi kazandığını sakin zamanlar geldiğinde ve çevresinde olan bitenleri gözlemlemeye başladığı zaman anlayacak kişidir.
içinden geçtiği zor zamanda ya zor zamanlarda deli gibi sövecek, umutsuzluğa düşecek ancak farkında olmasa da güçlenecek, çelik gibi olacak. ama dediğim gibi bunu o zaman anlamayacak. fırtına dindikten sonra kafasını kaldırıp etrafındaki kuru kalabalık ne yapıyor diye baktığında her şeyi anlayacak. incir çekirdeğini doldurmayacak sorunlar için insanların ne kadar debelendiğini, nasıl yaygara kopardığını görünce sadece tebessüm edecek. tıpkı yün yumağı ile oynayan kediyi gördüğümüzde ya da fırlattığınız topu almak için haldır haldır koşan köpeği gördüğümüzde olduğu gibi sadece bakacak ve tebessüm edeceğiz.
acemi birliğine tekerlekli bavulla gelen tip
-
vallahi bizim birlikte de vardı bu tipten. ilk gecenin sabahında "koğuşu kim temizleyecek burası çok havasız" diye çıkıştı onbaşıya. çorumlu onbaşı, "oda servisi gelecek" dediğinde de "iyi bari" demişti.
midnight in paris
-
zaman mekan algısını yok eden, masalsı bir woody allen filmi. sanatsal yönünü bilemem ancak şu nokta çok güzel:
film, hemen hepimizin ortak yanılgısı geçmişi idealleştirme, onu herkesin mutlu mesut yaşadığı bir zaman dilimi olarak görme durumuna da güzel bir açıdan bakıyor. çağdaşımız gil 30lu yılları, 1930ların adrianası yüzyılın başlarını, yüzyılın başındakiler rönesansı (doğru hatırlıyorsam) özlüyor, onu en iyi kabul ediyorlar. yani her çağ, kendinden öncekini idealleştiriyor, onu özlüyor.
çoğumuzdaki geçmiş zamanda yaşama arzusuyla aynı, o kadar da iyi olup olmadığını hiçbir zaman bilemeyeceğimiz zamanları özlüyoruz; tıpkı bizden öncekilerin yaptığı, bizden sonrakilerin de yapacağı gibi.
bu açıdan bakıldığında film, salt bir paris ve insanları hikayesi olmaktan çıkıp tüm insanların ortak hikayesi olma özelliği kazanıyor diyebiliriz sanırım.
atatürk'ün nutuk dışında eserinin olmadığı iddiası
kreşler kapatılmasın
-
kreşler kapatılacaksa eğer devlet anne ya da babaya ücretli izin vermek zorundadır.
burada herkes atıp tutuyor " yok doğurduysan bakacaksın", yok bilmem ne.
bok gibi, iki yüzlü bir topluluksunuz.
anne çalışmasa çocuk baksa onu eleştirirsiniz,
anne-baba birlikte çalışsa çocuğa bakacak bir yer arasa onu da eleştirirsiniz.
size göre kimse çocuk yapmasın. sonra insanlık bir noktadan sonra yok olsun.
gerçekten katıksız malsınız. size göre şartları iyileştirmenin tek yolu "vazgeçmek ya da yapmamak" ama hayvan gibi vergi ödediğiniz devletinizin sizin için şartları kolaylaştırması bir seçenek değil.
sorsan hepsi sistem karşıtı, devlet politikalarını eleştiren, avrupa, amerika medeniyetine sahip olmak isteyen insanlar.
avrupa, amerika, japonya gibi gelişmiş ülkelerde, böyle bir kriz anında tek seçeneğin "bakamayacaksanız o çocuğu yapmayacaksınız" fikri olsa, 10 sene içinde nijeryadan beter olurlar.
bir araba alırken üç araba parası ödüyorsan,
dünyanın en pahalı benzinini kullanıyorsan,
aldığın en uyduruk bir şey için kdv, ötv, öiv, gibi saçma sapan vergiler ödüyorsan
ve bunu da en uzun ve acımasız mesai saatleriyle, en boktan maaşı alarak karşılıyorsan, devlet afet, salgın gibi durumlarda sana "bakacak" arkadaş.
b a k a c a k. bakmıyorsa devletten bunu isteyeceksin. kreşleri kapatıyorsan anneye ya da babaya maaşını verip izine yollayacaksın.
sözlük yazarlarının 1 ocak 2015'teki kiloları
-
165... şaka değil...
şu sucuklu pidelerim gelse de bir kahvaltı yapsam...
8 temmuz 2014 brezilya almanya maçı
-
"brezilya farkı 6 ya indirdi." bu sikko dünyada şu cümleyi de duyduk.