hesabın var mı? giriş yap

  • uygulanması için illa resmi para biriminin tedavülden kaldırılıp, daha konvertible bir para birimine geçilmesi gerekmez. eğer bir ülkede tasarruf ve yatırım birikimi başka bir para birimi üzerine kurulu ise bundan bahsetmiş olabiliriz.

    bunun en büyük sıkıntısını ise uygulamayı yapan devletin merkez bankası yaşar. bu sistem yüzünden merkez bankası asli görevi olan fiyat istikrarını koruyamaz. dahası banknot basmadığı veya az bastığı için en büyük geliri olan senyoraj gelirlerinden mahrum kalır.

  • olması gereken şey.

    yaşadığım yer belli bir zümrenin kalesi sayılabilecek biraz lüks bir site. komşuların %60'ı falan bir dönemde zengin olmuş insanlar. buraya kadar tamam yani o dönemde zengin olursun bu dönemde zengin olursun ona bir şey demiyorum ama şimdi müthiş kısım geliyor. bu adamların kapalı ve çalışmayan karıları var. neredeyse hepsi volvo, bmw, jeep gibi markaların en yeni ve en üst modellerine sahip (evet şehiriçinde kullanmak için canavar gibi bir dört çeker canım kul hakkı yemeyen müslüman sensin evet). porsche'ye binen de var hadi bu da tamam ama şimdi daha kötü kısmı geliyor: evde temizlik ve yemek yapmaktan bile aciz bütün gün fink fink gezen bu kadınların herhangi bir eğitimi yani kocası tekmeyi bassa kendine bakacak kabiliyeti bile yok. ve bu hayattaki tek başarısı zengin koca kafalayıp parazit gibi yaşamak olan bu kadınlar dünyanın en ukala oluşumları. işte bu yüzden bırakın çalışan kadın da azıcık ukala olsun.

  • bir rus fıkrası gelsin bakalım.

    başbakan medvedev gergin bir şekilde başkan putin’in odasına girmiş ve ondan saat dilimlerini kaldırmasını istemiş.

    putin: neden?

    medvedev: bu saat farkı meselesi yüzünden delirmek üzereyim. bir şehre seyahat ediyorum, telefonla evimi arıyorum ama herkes uyuyor oluyor. geçen gün sabah 4’te kalktım ama akşam sandım. doğum gününü kutlamak için merkel’i aradım ama bana “doğum günüm dündü” dedi. çin devlet başkanını yeni yıl tebriği için aradım ama “yeni yıl yarın” dedi...

    putin: bunlar küçük sorunlar.

    medvedev: küçük sorunlar mı?!. içinde polonya başbakanıyla düşen uçağı hatırlıyor musunuz? taziyelerimi bildirmek için aradım ama bana uçağın henüz havalanmadığını söylediler!

  • her sektörde olduğu gibi yemek sektöründe de özellikle restoran işletmeciliğinde algı yönetimi uygulamalarının çok etkin kullanılabileceği ve müşteri psikolojisinin yönlendirilebileceği birçok alan vardır ve bunlardan en önemlilerinden birisi de müşterinin önüne koyduğunuz menülerdir. menüler kullanılarak yapılan algı yönetimi taktiklerine birkaç örnek vermem gerekirse.

    1) insanlar önlerine konulan menüleri kitap gibi baştan sona okumazlar. bir müşteri önündeki menüyü eline alarak çok hızlı bir şekilde gözleriyle taramaya başlar ve bu gözle tarama aşamasının süresi yapılan bilimsel araştırmalara göre 109 saniye civarıdır. bu da demek oluyor ki restoranların müşteriyi etkilemek ve onun sipariş sürecini yönlendirebilmek için çok az süresi vardır. bu sebeple menünün çok rahat okunabilir, özellikle başlıkların dikkat çekici ve kolay bulunabilir olması önemlidir. her restoran menüsünde o mekanın işletmecisinin özellikle satmak istediği hazırlaması basit, malzemesi ucuz ve kar oranı yüksek ürünler bulunur. menüde uygulanacak algı yönetimin amacı müşteriyi bu ürünleri sipariş etmeye yöneltmektir. burada uygulanabilecek birçok teknikten bir tanesi menü sayfasında yiyecek ve içecek isimlerini yatay bir şekilde alt alta sıralamak ve satmak istediğiniz ürünleri sayfanın en başındaki ve en sonundaki maddelere yazmaktır. bunun sebebi insan gözü bir sayfada yatay şekilde yazılmış metinleri tararken genelde en tepedeki ve en sondaki metine odaklanır ve ortada yazılanlar pek dikkatini çekmez. hızlı şekilde menüyü tarayan bir müşterinin aklında kalacak olan ürünler sadece sayfanın en başındaki ve en sonundaki ürünlerdir.

    2) bir müşteri menüyü ilk olarak eline alıp gözüyle sayfayı taramaya başladığı anda bilimsel araştırmalara göre gözün ilk başladığı yer sayfanın sağ üst köşesidir. buraya pazarlamak istediğiniz en pahalı yemeğinizi dikkat çekici bir grafik eşliğinde koyarsanız büyük bir avantaj sağlamış olursunuz. çünkü müşterinin beyni sayfanın geri kalanındaki tüm yemekleri ilk gördüğü ve menüde çekici bir şekilde sunulmuş yemekle kıyaslayacak ve ister istemez o yemek “gözüne daha hoş “ gelecektir. tabi burada kullanacağınız grafiğin çizilmiş bir grafik mi yoksa bir fotoğraf mı olacağı işin püf noktasıdır. sağ üst taraftaki bu avantajlı bölge menünün şekline ve sayfanın büyüklüğüne göre değişim gösterebilir. burada uygulanabilecek başka bir teknik de menü üstünde kullanılacak bir takım özel şekil ve grafiklerle müşterinin gözünün ilgili bölgeye bir defadan fazla çekilmesinin sağlanmasıdır.

    3) menü üzerinde satışını yapmak istediğiniz ürünlere müşterinin gözünü çekebilmek için bir takım “göz mıknatısı” uygulamaları kullanılabilir. bunlar dışarıdan çok masum gözüken bir takım kutucuklar, geometrik şekiller ve yuvarlaklardır. bazı durumlarda ürünün isminin yazıldığı harf puntosundaki hafif bir değişiklikte göz mıknatısı olarak kullanılabilir. burada amaç müşterinin dikkatini sizin istediğiniz ürünler üzerinde toplamak ve seçimini kendi özgür iradesiyle yaptığını sanmasını sağlamaktır. tabi işin gerçeği müşteri belli yemeklerin çok güzel olabileceğine dair fikrini menü üzerinde kullanılan göz mıknatısları sayesinde edinmiştir. mesela menüde gördüğü yemek hakkında hiçbir fikri olmayan bir müşterinin bazen yanındakilere “bu yemek çok güzele benziyor” demesinin esas sebebi budur.

    4) menülerin rengi de önemlidir. her renk insan zihninde farklı bir duygu uyandırır. kırmızı ve mavi renklerin belli tonlarının kullanılması müşterinin iştah seviyesini arttıracak ve menüde gördüğü yemekleri olduğundan daha lezzetli algılamasını sağlayacaktır. tabi renklerin kullanılması bu kadar basit ve kolay değil. mesela egzotik yemeklere sahip lüks bir restoranın kullanacağı rengin tonuyla daha çok et yemekleri üzerine uzmanlaşmış bir restoranın kullanacağı renk tonu aynı olmaz. burada renkler bilinçsizce kullanılırsa yarardan çok zarar görülür.

    5) menüde yemek fotoğraflarının kullanılması çok önemlidir. burada dikkat edilmesi gereken nokta bu fotoğrafların yerine göre ve etkili bir oranda kullanılmasıdır. mesela aşırı fotoğraf kullanılan bir menü o restoranın imajının müşteri tarafından ucuz ve kalitesiz olarak algılanmasına sebep olabilir. bu sebeple lüks bir restoran menüsünde fotoğraf kullanılması pek tavsiye edilmez. menüde kullanacağınız fotoğrafların genelde her sayfada bir tane olması ama o tek fotoğrafın çok bilinçli bir yere konumlandırılması gerekmektedir. fotoğrafın yerindeki en ufak bir yanlışlık müşterinin tüm sayfadaki yemekleri beğenmemesine sebep olabilir. fotoğraf yerine kullanılabilecek güzel çizilmiş grafiklerde son derece olumlu bir etki yaratacaktır.

    6) menüde satışa sunulan ürünlerin isimleri ve kullandığınız kelimelerde algı yönetiminde büyük önem taşır. mesela sadece “biftek” kelimesi kullanmak yerine “italyan usulü özel modena bifteği” kelimelerinin kullanılması müşterinin zihnini çok daha farklı etkileyecektir. insan duyularına hitap eden “ipeksi, kekik kokulu” gibisinden kelimelerde son derece etkili olur. kısacası yemek isimlerinde yapılacak özel oynamalarla son derece etkin sonuçlar alınması mümkündür. bu tür özel etkisi olan kelimelere birkaç örnek daha vermem gerekirse “ev yapımı”, “organik” veya “geleneksel” gibi kelimeleri verebilirim. kısacası bir menüde sadece “ıspanak” yazılmasıyla “organik ıspanak” yazılması arasında çok ciddi psikolojik farklar vardır.

    7) bazı durumlarda yemeğe insansı bir dokunuş katmakta onu satılan bir ürün olmaktan çıkarıp müşterilere daha samimi ve sıcak gelebilecek bir algıya sokabilir. örnek verecek olursam menüde sadece “baklava” yazılması yerine “hacı ömer ustanın geleneksel baklavası” kelimelerinin kullanılması müşterilerde bambaşka etkiler yaratacaktır. burada bazen belli mekan ve yer isimleri de kullanılabilir. örnek olarak “yayla peyniri” veya “köy peyniri” gibi bizde samimi algı oluşturacak mekan isimleri müşteri algısını etkileyebilir.

    8) insanlar lezzetli yemekleri yemekten çok hoşlanırlar ancak para ödemek kimsenin hoşuna gitmez. bu sebeple eğer menüde fiyatlar yazılacaksa en azından para biriminin yazılmaması veya çok küçük yazılması müşterinin psikolojik olarak ürün fiyatını olduğundan daha az algılamasına sebep olacaktır.

    9) menüdeki fiyatlar konusunda kullanılacak bir başka algı yönetimi tekniği de fiyatları alt alta dizmek yerine sayfanın çeşitli yerlerine serpiştirmektir. eğer fiyatları alt alta yazarsanız müşteri otomatik olarak en ucuz fiyatı aramaya başlayacaktır. bunun yanı sıra tek bir ürünü astronomik ve mantık dışı bir fiyatla menüde büyükçe göstermek ve diğer ürünlerin fiyatlarını daha küçük puntoyla yazmak da oldukça etkilidir. müşterilerin zihinleri otomatik olarak diğer ürünlerin fiyatlarını bu astronomik fiyatla kıyaslayacak ve diğer ürünler onlara normalden daha ucuz gelecektir.

    10) fiyatların yazılmasında 150 tl gibi bütünsellik algısı yaratan sayılar yerine 143 tl gibi rakamlar kullanmanız müşterinin beyninde çok daha farklı etki yapar. genel olarak tüm fiyatlarda en sonda sıfır sayısından uzak durmakta fayda vardır.

    restoranların sadece menülerini konu alan bazı basit ve bilinen algı yönetimi taktiklerinden bir kısmı bunlar. tabi bu taktikler hem en basitleridir hem de etkili şekilde uygulanmaları pek kolay değildir. her restoran ve menü için bir algı yönetimi uzmanı özel olarak çalışmalı ve danışmanlık vermelidir. işin daha da ilginci bir restoranda sadece menüde değil giriş kapısından, duvardaki resimlere hatta sandalyelerin şekline kadar birçok farklı algı yönetimi taktiği uygulanabilir. bu konularda benden eğitim veya danışmanlık isteyebilecek işletmecilerle paylaşabileceğim çok daha ilginç hususlar var ancak şimdilik bu kadar paylaşmam yeterli.

  • saf bir asker şiddetli basur şikayetiyle revire gider ve askeri doktor tedavi eder. sonrasında gelişen ufak bir diyalog.

    - sevk aldın mı olm sen?

    + birazcık aldım komtanım...

    - ne diyorsun lan sen hayvan herif. zevk mi dedik sana sevk sevk!

    (bkz: dayak)

  • gencolar burdaki 18-25 yaş aralıgındaki kızların istekleri gözünüzü korkutmasın.bir nevi iş ilanı gibi düşünün, iş veren de işe alacağı kişideki özellikleri yazar da yazar , tabi öyle bir kişi bulma olasılığı nerdeyse imkansız olduğu için , en temel gereksinimleri karşılayan ilk kişiyi işe alır.
    bunların evlenme zamanı gelince(25-30 yaş arası) , bu kriterlerin %90 ı kayboluyor.geriye kalan kriterleri sayayım ben size:

    - ortalama - iyi bir iş
    - efendilik
    - eşini koruyup kollama(özellikle kaynanaya karşı)
    - insan ilişkileri ve uyumunun iyi olması(bilimum akraba, eş-dost ziyaretleri için)
    - tip en sonda geliyor, fiziksel engeliniz yoksa, vücudunuz çok orantısız değilse( aşırı zayıf, obez vs) veya boyunuz çok çok kısa değilse fiziksel özellikler nerdeyse yok hükmünde

    yok 1.90 boymuş , 6 packmiş, 50kilo taşşakmış bunları sallamayın yiğidolar.

  • çok da fifi durumdur.

    birileri dünya sağlık örgütüne türkiye adlı bir ülkenin varlığını ve mevcut siyasi tablosunu hatırlatsın lütfen.

    işlenmiş et de neymiş? ülke komple uranyum gibi amk; hala niye ölmedik ona şaşıyorum.

  • ateistlerin aynı zamanda spor kültürü de yoktur. bakın türkiyedeki müslüman dolu takımlara. nerede bir ateist takım? (bkz: cevab veremedi)

    ateistler apolitiktir. her yer islami parti dolu, dindar gençler siyasette, nerede ateist partisi, nerede seçim beyannamesi? (varsa bile kaynağı nereden bulacak, biz rızık allah'tandır diye çözüyoruz kaynak işini)

    ateistler tembeldir. mesela bir müsiad gerçeği var, ama ateist iş adamları derneği var mı? bunlar üreteni de sevmezler.

    ateistler okuma yazma bilmezler. yeni akit, şafak, zaman, hep müslüman gazeteleri. var mı ateist gazetesi? varsa internet sayfasını gösterebilir misiniz? (bkz: 404 not found)

    ***

    1) dünyanın en büyük yardım vakıfları seküler.

    2) kolay ulaşılabildiğinden abd istatistikleri için konuşuyorum: dindar insanlar, ortalamaya göre, gelirlerinin daha büyük kısmını bağışlıyorlar (%5.2 vs %4). ve dindarların daha büyük oranı bağış yapıyor. ama 3 ayrıntı önemli:

    a) rakamlar birbirine yakın.

    b) aradaki fark kiliseye gidiyor, yardıma değil. yani din yüzünden yapılan ekstra bağış, yine dinin operasyonel maliyetine gidiyor. bu korkunç bir israf, çünkü kilise bağışları tüm bağışların üçte biri, en yakın rakibi olan okul bağışlarından iki kat fazla. kiliseleri çıkardığınızda, rakamlar eşitleniyor. seküler bağış yapan doğrudan vakfa ve programa bağış yapıyor, aracı yok. dini bağışlar bu yüzden en verimsiz bağış türü.

    c) kiliseyi içermeyen dini vakıflar da (kızıl haç gibi) sekülerlerden daha verimli değil. charity navigator da detaylar var, mesela en iyi 10 vakıfın kaçı dini?

    3) tabii miktar ve verim kadar niyet de önemli. dini vakıfların bağışı misyonerlikle beraber geliyor, kurtuluşun yok (yani var da, isa'dan geçiyor). seküler yardımda böyle bir propaganda ancak münferi olur.

    sonuç: seküler yardım iyi işliyor, kuzu postu içinde misyonerlik için gelmiyor (kurumsal niyet), ve bireysel niyet de daha saf (huri beklentisi yok).

  • baris manco'nun bu efsane sarkisi, 1970'lerde tum muzisyenlerin basinda demokles kilici gorevi goren trt denetleme kuruluna gonderildi, ama sozlerinin cok mustehcen oldugu gerekcesiyle reddedildi. ama inat eden baris, bu defa enstrumantal versiyonun yolladi kurula. bu defa da, "gitar cok mustehcen caliniyor" gerekcesiyle reddedildi. tam trt isi bir karar dogrusu..