hesabın var mı? giriş yap

  • night of the living dead (yaşayan ölülerin gecesi), bir korku filmi ustası olan george a. romero'nun 28 yaşında çektiği ve john a. russo ile yazdığı ilk filmidir. yıl 1968'tir. amerikan başkanı tarihin en yüksek oylarından birini alarak seçilen lyndon b. johnson'dur, john f. kennedy suikastının başlattığı karamsar amerikan yaşantısı en doruk noktalardadır, vietnam savaşının halk üzerinden büyük bir çöküntüye sebep vermektedir, soğuk savaş dalgası, modern zaman cadı avları bütün ülkeye yayılmıştır, ırkçı tavırlar en üst seviyelerdedir... o sıralarda amerikan sineması büyük yapım şirketlerin elindedir ve onların belirlediği kriterler ile dönmektedir, artık siyah-beyaz filmlerin sonlarına gelinmiştir ve korku teması eğlenceden başka bir şey ifade etmemektedir. işte böyle bir dünyada genç bir sinemacı olan new york'lu george a. romero bir film yapmak için yanıp tutuşmaktadır, ama kendi filmini yapmak için...

    film çok düşük bir bütçe ile çekilir. filmin tamamı pittsburg'da çekilir. oyuncular filme ortak yapılarak oynatılır. filmde oynayan bir çok zombi figürana da üzerinden ben "yaşayan ölüler filminde zombiydim" yazan t shirtler verilerek filmde oynamaları sağlanır. artık renkli filmlerin çekildiği dönemde film siyah-beyaz olarak çekilir. önceleri vizyona sokulması problem olur. çünkü film dönemin korku filmleri gibi değildir ve siyah-beyaz olarak çekilmiştir. küçük sinemalarda gösterilir, el altından adı duyulmaya başlayınca büyük sinemalarda gişe şansı bulur. film maliyetinin çok ama çok üzerinde bir gişe hasılatı yapar. (maliyeti 114,000 usd iken hasılatı ise 42,000,000 usd'yi bulur. bu rakam hala en yüksek maliyet hasılat oranlarından biridir.)

    film, amerikan bağımsız sineması için bir bayrak durumuna gelir ve amerikan bağımsız sinemasın gelişmesini sağlar. bu durum stüdyoların esiri haline gelen bir çok yaratıcı yönetmenin önünü açar ve böylece fikirleri hiç bir baskı olmadan sanatına katmaya başlarlar.

    film iki kardeşin babaların mezarına yaptıkları ziyaret ile açılır. iki kardeş mezarlıkta ki işlerini bitirip dönüş yoluna geçerler. tam bu sırada kardeşlere bir zombi saldırır ve kardeşlerden biri zombi ile mücadele ederken ölür. barbara ise zombiden kaçmayı başarır ve bir eve sığınır. artık bütün benliğini yitirmek üzeredir bu sırada ben adında bir adamda bu eve sığınır, o da zombilerden kaçarken bu çiftlik evini bulmuştur. ev zaman çektikçe kalabalıklaşır. barbara ise artık kendini iyice yitirmiştir. benim mahzeninden saklanan beş kişi ile evin kadrosu tamamlanır. aslında pek cazip bir senaryoyu yoktur ortada ama çok etkili öğeler ile süslenmiştir bu senaryo...

    amerikan'ın soğuk savaşın tam ortasındadır. bütün toplumda keskin bir huzursuzluk, umutsuzluk hüküm sürmektedir. filmdeki zombileri harekete geçiren şeyler radyoaktif atıklardır. romero'nun korku öğesi, ana maddesini amerikan halkının can damarından alır. gerçeğe en yakın öğedir. bu zaman kadar insanlar olmayan şeylerden korkar. eski çağların mumyaları, vampileri ya da uzaylıların yarattığı yaratıklardır bunlar. ama burada dünyanın ortasına düştüğü nükleer savaşın ürünleridir bunlar. film amerikan halkı üzerinden müthiş bir etki yaratır. nükleer faaliyetlerin anlatıldığı bir çok kitapdan, belgeselden bile daha etkili bir etkidir. bu durum filmin etkisini çok fazla artırır.amerikan halkı için birincil konu güvenliktir. insanlar güvenli, çok katlı ve mahzenli evlerde orturmaya başlar. bizim kahramanlarımızında sığındıkları ev tam olarak böyle bir evdir. ama evdekiler düşmana karşı bir türlü birlik gösteremez. mahzende saklanan harry'e göre mahzen en gvenli yerdir. tek kapısı vardır ve savunması kolaydır. ama ben'e göre düşmanı yenmek için onu gözlemek gerek, hareketlerine göre bir stateji belirlemek gerekir. harry öncelikli derdi kendi canıdır ve karısında dediği gibi hep ben haklıyım insanıdır. bu sıralarda amerika ise ben merkezci bir politika izlemek de, düşmandan korunmak için kendini dünya'nın ayrı bir yerine koymak da, hatta soyutlamaktadır.

    ben, karekterini duane jones adlı bir siyahi aktör oynamaktadır. bu durum tarihe başrolunu ilk kez bir afro amerikalı birinin oynadığı korku filmi olarak geçer. barbara, eve gelen bu yabancıya hep uzak davranır ve elinde bir bıçak tutmaya dikkat eder. harry aslında ben'in fikirlerine değil onun ten rengine karşıdır. ben'in burada emirleri ben veririm tavrı harry'ın kabullenebileceği bir durum değildir. hiç bir zaman ona güvenmez. aslında harry için asıl düşman ben olmaya başlar. ben ise oldukça iyimser bir şekilde düşmanla baş etmek için birlik olmak gerektiği vurgular. harry ise ailesi ile mutlu gibi görünse de aslında bir birbirlerine güvenini yitirmiş bir aileye sahiptir. ama dışarıya güçlü aile imajı vermeye de özen gösterirler. romero bu ırkcılığa güçlü bir gönderme ile filmi bitirir.

    harry'in kızı zombiler tarafından sırılırır ve zombi olur. hem babasını hem de annesinin katili olur. bu belki şimdilerde bir çok filmde gördüğümüz bir olaydır. ama o yıllarda ailenin bütünlüğü, saygınlığı çok önemli şeyledir. romero, belki de bağımsız bir film çekmenin verdiği özgürlük ile bunu yıkar. karen, bir anne-baba katili olması açıkca amerikan aile yapısına sert bir mesajtır.

    filmde medya üzerinde de sıkça durulur. bütün kurbanlar kendilerini televizyon ya da radyo ile yönlendirir. o yıllar ki artık televizyon amerikan yaşamı için vazgeçilmez bir unsurdur. her evde bir televizyon vardır ve insanlar bu soğuk savaşı televizyonlardan takip eder. onlara göre televizyonun verdiği herşey doğrudur ve sorgulanmaz. keza filmde ki kurbanların hiç sorgulamadığı gibi, helen'in dediği gibi onlar bizi yönlendirir ve devletimiz bizi kurtarır. ben ise kurtulmak için beklemek değil, bir şey yapmaları gerekir.filmdeki kadınlar oldukça güçsüzdür. barbara, bu olaylar karşısın da kendini kayıp eder. helen, aslında hiç anlaşamadığı harry'e katlanan bir insandır ve zombilerle sadece erkekler baş edebilir. filmde tek aklı selim olanlar ise tom ve judy'dir. judy yüreklidir. tom'un arkasından kendini zombilerin arasına atacak kadar yürekli bir kişiliktir. tom ise ben'in görüşlerin daha yararlı olduğa inanır ve birlik olunmasından yanadır.

    george a. romera'nın ilk bakışta sıradan bir korku filmi olarak görünen bu filme bir çok şeyi, ustaca yerleştirmiştir. o zamanın seyircisine asıl korkulacak şeyin zombiler değil, başka şeyler olduğu söylemiştir. ünlü bir türk büyüğün dediği gibi; "ben lafını ortaya korum beğenen alır gider, beğenmeyen bırakır kaçar". siz beğenen onun ve filmi bir kez daha izleyin...

  • --- spoiler ---
    + buradaki beyefendiyi ısırdı.
    - niye ısırdı? ne yaptı da ısırdı?
    --- spoiler ---

    başıboş köpeklerden daha tehlikeli olan bir şey varsa o da bu kafa. soruya bak soruya. nasıl bir cevap versek tatmin olursun sayın oksijen israfı?

  • - yok sapik sanacak, yok abazan sanacak, yok sarkiyorum sanacak hic kasmam direk..
    ''hele cekil kenara bacim''...
    diyerek musaade bile istemeden kaparim elinden..
    onun saskin ve minnettar bakislari uzerimde, karizmam tavan yapmis, magrur ve asil bir sovalye edasi ile tasirim..
    - ayyy.. cok sag oluuunnn.. size zahmet oldu..
    dediginde..
    tozlu yollarin cilekes dolmus soforu edasi ile yine ayni karizmam ve hafif kistigim gozlerim, yuzume inen magrur bir gulumseme ile..
    eyvallah bacim.. der giderim..

    12 yıl sonra gelen elit..
    artık pembe günler çok geride kaldı.
    ülkemi öyle bir hale soktular ki, bırak bir kadının çantasına, bavuluna yardım etmeye otobüste yer verirken bile çekinir oldum.
    yanlış anlaşılma olmasın kadınları suçlamıyorum bu konuda.
    her ay onlarca kadının öldürüldüğü, şiddet gördüğü, çocukların gelin edildiği, sadece kız değil erkek çocuklarına bile tecavüz edildiği ve kimsenin hesap vermediği bir ülke oldu burası.
    hadi bizi boş ver de geleceğimize yazık oldu.
    paranızı, hayatınızı, çalabilirler çalışırsın yerine para koyarsın. uğraşırsın yeni bir hayat kurarsın.
    ama bizim umutlarımızı, gülümsememizi çaldılar.
    paranoyak ettiler hepimizi.
    her şeyi affedin ama umutlarınızı, gülümsemenizi çalanları asla affetmeyin.

  • şöyle bir empati kurdum kendisine hak verdim.

    bir haberde okumuştum, "rıza bey" ibrahim tatlıses'in ailesiyle tatile çıkmış, yatta 2 tane uzman dalgıç varmış. bunlara her gün taze balık yedirmek için dalıp zıpkınla balık avlıyorlarmış. nerden nereye rızacım. bende olsam girerim depresyona.

    kendisine tavsiyem duşta zencilere dikkat etmesidir. daha çok depresyona girebilir.

  • bir erzurumlu olarak daha beter olmalarını en içten dileklerimle belirtir emeği geçen herkesi tebrik ederim.

  • bi keresinde 3 ay beraber oldugum adam benden ayrıldıktan 1 ay sonra sevgilisiyle 7. ayını kutlamıstı. araya reklam almıs beni haberim olmamıs.

  • herhangi bir kansızlık veya operasyonal haber göremediğim the ny times haberidir.

    açık açık ifade etmeselerde seçim bitene kadar bir ortadoğu ülkesi olan türkiye' ye gitmeyin, yoksa 10 milyonlarca insanın dolaştığı, ülkenin en kritik ve işlek caddesinde seçim yatırımı olarak bir bombalı saldırıda katledilebilirsiniz demişler. yazdıklarında yalan veya yanlış olan herhangi bir şey yoktur.

    alt edit: bugün nedense bu patlamanın olacağı biliniyormuş gibi(!) sözlükte bir anda başlayan sistematik bir troll saldırısı mevcut. tüm maaşlı trolller nedense(!) bugün patlamanın hemen ardından ekstra mesai ve çabalarla malum zihniyete prim kazandırma derdinde. bu yüzden lütfen bu gibi troll başlıklara prim vermeyip, 2. 3. entryden sonra entry girmeyi bırakalım hatta hiç entry girmeyelim. bırakalım ki sol frame' e ve gündeme bu gibi troll içerikler düşüp durmasın.

  • aslan ormandaki senelik iznini kullanacakmış. toplantı düzenlemiş, ormanın %90'ı da katılmış. hemen konuya girmiş aslan:

    "evet arkadaşlar biliyorsunuz yine benim yıllık iznim geldi, 15 gün kadar olmayacağım buralarda, bu süreçte benim yerime bakacak olan arkadaşınızı bu sene tavşan olarak belirledim, 15 günlüğüne ormanın kralı odur"

    bütün hayvanlar biraz şaşırmış ama kralın kararına itiraz etmeye cürret edememişler. neyse, aslan çıkmış tatiline, ormanda tavşan hegemonyası sürmeye başlamış. gidip maymuna pandik atmış, "hoop napıyorsun" demiş maymun, "ben kralım ne var?" diye hemen üste çıkmış tavşan. onun dışında kurtun sırtına çıkıp deh deh diye sürüyormuş, geyiğe pandik atıyormuş vs. bütün hayvanlar şikayetçiymiş ama kral olduğundan sesleri de çıkmıyormuş.

    tavşan bir gün dolaşırken bakmış ayı nehirde balık avlamaya çalışıyor. gitmiş hemen pandik atmış ayıya. ayı dönmüş bildiğimiz minnacık beyaz bir tavşan mal mal suratına sırıtıyor. bir koymuş tavşana elinin tersiyle, tavşan duvara yapışmış. ardından üstünden tozları falan silkelerken tavşan:

    "mına kodumun ayısı bir toplantıya da katıl be !!"