hesabın var mı? giriş yap

  • yönetmenlik koltuğunda joanna hogg'un yer aldığı 2019 yapımı film.

    film, dünya prömiyerini bu sene gerçekleştirilen 15. sundance film festivali'nde yapmış ve burada "jüri büyük ödülü"nü kazanmıştı.

    filmin ülkemizdeki ilk gösterimi ise 13-22 eylül 2019 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan if istanbul 2019'da olacak.

    utangaç ve hırslı bir film öğrencisi, bir sanatçı olarak kendini keşfetmeye başlarken bir yandan da karizmatik ama güvenilmez bir adam ile ilişkisini yürütmeye çalışır. korumacı annesine endişeli arkadaşlarına rağmen hayallerini neredeyse mahvedecek olan bu duygusal ve yıpratıcı ilişkiye gittikçe kendini kaptırır. ünlü yazar-yönetmen joanna hogg genç bir sanatçının esrarengiz ve kişisel portresini, tutkulu duygular ve kesin bir estetik ile birleştirerek rüya gibi bir ilk aşk hikayesi anlatıyor.

  • hickirdigi zaman agzindan cizgifilmlerdeki gibi baloncuk çıkıyor mu merak ettim. hayır oluyorsa ben de içicem lan, hep özenirdim küçükken.

  • şu an sadece tepki veriyorlar ama 10 sene sonra neden saçın açık diye dayak atacaklar.

    mültecilerin "kabul edilme" sebebi de buydu, yüksek derecede islam yaşatmak.

  • cinler halay çekemez mi kardeşim? illa istiyorsunuz ki gecenin bir vakti garip sesler çıkarıp insanları korkutsun. napmışlar? hakaret yok, başkalarını rahatsız etmek yok, kendi hallerinde takılıyorlar. eğlenmek cinlerin de hakkı.

  • felsefe sınawı :
    -"nasıl olsa kader yok mu, felsefe ne işime yarayacak diyen birine felsefeyi nasıl savunurdunuz?"
    maniaque: savunmazdım , birakirdım allahından bulsun...
    sonuc: 11/100

  • endişelerin yersiz, geçilen dalgaların komik olduğu maç. takım daha bir gün evvel deplasmanda hazırlık maçı oynamış, çok ağır bir kamp döneminden yeni çıkmış ve henüz yeni kurulmuş bir takım. burada yazılanları görünce orta okuldaki futbol muhabbetlerimiz geliyor aklıma yemin ederim. yok fener balonmuş, son uefa finalisti fener'i top gibi sektiriyormuş, falanmış, filanmış.

    bu gün lokeren lille'e 4 tane attı, basel leverkusen'i yendi. o zaman lille bu sene küme düşecek, basel de leverkusen'den kat kat iyi bir takım. bu gün bizi yenen son uefa finalisti dnipro beş gün evvel paok'tan 4 yedi. demek ki paok bu sene avrupanın anasını ağlatacak. dnipro bizi yenemeseydi hocası kahrından istifa edecekti.

    sizin futbol mantalitenize ağız dolusu sövmek istiyorum ama yeni yazar oldum sayılır, uçurulmak için erken.

  • bir başlığa entry yazasım geldiğinde aklımdan geçen kelimeleri mutlaka "başlık içinde ara" tır önceden yazan olmuşsa şukelamı veririm. bazen bir de bakıyorum ki aklımdan geçenler teee 2005'te yazılmış ve üstelik ben yazmışım. 3000'e yakın entry'mi tek tek hatırlayamayacak kadar yaşlandığıma mı üzülsem bilemedim. bunca yıl içinde fikirlerimin hiç değişmemiş olmasına üzülsem mi sevinsem mi onu da bilemedim. bilmiş bi insan değilimdir zaten.

  • bir yazı başlığıydı sanırım, kitaplığımı düzene koyarken, atmaya karar verdiğim dergilerden birinde gördüm. o kadar haklı geldi ki. hayatın sıkıcılığı, yaşadığımız depresyonlar, bunalımlar, ayrılıklar, hüzünler, iç sıkıntıları.. anneye anlatsan, anne üzülür çünkü. dayanamaz. karnının ağrıdığını söylediğinde gece uyanıp yanına gelen, kapıdan yüzünü görüp ağrı çekip çekmediğini anlamaya çalışan anne, platonik aşık olduğunuzu öğrense kötü olur mesela. yüreciği kaldırmaz.
    bazı acıları ise anlayamaz nedense. anlayamazmış gibi göründüğü acılar da vardır o anne-çocuk dengesini korumak uğruna. bu yüzden saklı kalır bazı acılar.
    -anne, denir bazen.
    -he annesinin gülü, der. biter her şey.
    nasıl denir ki, anne ben olmayacak bir işe giriştim diye. ya da anne ben bi bok yedim, cezasını çekiyorum, nasıl denir.
    denmez.
    anneye gülümsenir arada.
    şöyle bir bakar anne, "ne o, hasta mısın" der. "başım ağrıyo biraz" denir. "yat uyu biraz" der anne. süt getirir, içirir. odaya gidip kapı kapanınca ağlanır belki. ama anneye duyurulmaz hıçkırıklar.
    annenin sandığı kadar mutlu olamaz kimse. anneye biraz rol yapılır.