hesabın var mı? giriş yap

  • imf'nin 189. üyesi olan ülke.
    pasifik mikronezya'da (micronesia) küçük bir ada devleti.
    19. yüzyılda almanya tarafından kolonileştirildi.
    1. dünya savaşı sırasında avustralya, yeni zelanda ve birleşik krallık mandasına girdi.
    2. dünya savaşı sırasında japonya tarafından işgal edildi.
    parlamenter sistemle yürütülüyor.
    parlamentosunda 19 vekil var sadece.
    1968'de bm vesayet konseyi çabalarıyla bağımsız oldu. vasiler avustralya, yeni zelanda ve birleşik krallık'tı.
    ekonomisi fosfat madenlerine ve balıkçılığa dayanıyor. ayrıca, avustralya'nın sığınma merkezi gibi pis işlerini de hallediyorlar.
    resmi para birimi olarak avustralya dolarını kullanıyorlar.
    gsyh'si 142 milyon avustralya doları civarında (2014 yılı için).
    nüfus 2013 yılı sonu itibarıyla 10.677 kişi.
    kişi başına düşen gelir ise haliyle 10.442 avustralya doları.

  • tecavüze direndiği için başı taşla ezilen bir çocuğun geldiği haldir. allah ailesine sabır versin.

    bir takım foncu gazetecilerin mahallesine bu tecavüzcüler giremeyeceği için onlar rahattır.

  • "ama hdp tümüyle emanet oylarla buradadır, şeklinde bir yaklaşım doğru olmaz" demiş. sıfırdan gelmedik zaten bir tabanımız vardı, onun üstünde emanet oylar tabi ki var ve bizim için bunlar da çok değerli zaten diyor geri zekalı arkadaşım. ne desek de hdp'ye oy verenleri pişman etsek diye yırtınıyosunuz da, geçmiş olsun o işi geçeceksiniz. herkes verdiği oyun arkasında.

    gelen mesajlar üzerine edit: hiç mesaj gelmedi ya lan.

    bu arada ben hdp'ye de vermedim. niye bu kadar atarlanıyom belli değil.

  • 3 yaşımdayken başımdan geçmiş anlatırlar paso
    -enişte bu ne?
    -çakmak
    (1 dakka sonra)
    -enişte bu ne?
    -çakmak
    ...
    -enişte bu ne?
    -çakmak bahadır
    ...
    -enişte bu ne?
    -gazoz kapağı
    -olur mu o çakmak!

  • hiç izlemediyseniz bu diziyi ve ne menem şeydir diye merak ediyorsanız, işte şöyle bir şey:

    bir iş arkadaşım var, bu diziyi izlemeye yeni başladı. şu sıralar en çok kıskandığım insanlardan biri kendisi. arada gelip "ya bahar ne gıcık karı di mi" filan diye soruyor. ben düşünüyorum, bahar'ı son görüşümün üzerinden epeyce zaman geçmiş... ağladığım olmuş izlerken, güldüğüm olmuş. hepsini yaşamış bitirmişim. o ise bunları şimdi yaşıyor. negzel!

    elimde olsa, behzat ç.'yi hafızamdan sildirir, yeniden izlemenin mutluluğunu yaşarım.

  • gerçek ismi esat tomruktur. çok haşarı bir çocukluk geçirmiş ve istanbul limanında içini merak ettiği için bindiği gemide iki gün sonra tayfalarca bulunup geminin kaptanına teslim edilmiştir. ingiliz kaptanın bu kaçak yolcuya, bu küçük osmanlı çocuğuna hemen kanı kaynamış ve londra'ya döndüğünde onu da yanına almıştır. erkek evlat hasreti çeken kaptan ve eşi, küçük esat'a senelerce anne-babalık yapmışlardır. esat çok kısa sürede ingilizceyi öğrenmiş ve bir kaç sene boyunca okula da gitmiştir.

    bir puslu londra gününde, okulun serseri çetesi ile başı derde girmiş ancak çete liderini attığı tek yumrukla bayıltmış ve bu duruma şahit olan bir öğretmen tarafından bileğinden tutulduğu gibi müdürün odasına çıkartılmıştır. kendini savunmak için vurduğunu anlatmaya çalışmış fakat bir süre sonra müdür ve öğretmenin konuşmasından kendisine ceza vermek gibi bir niyetleri olmadığını anlamış ve esas amaçlarının az önce tek yumrukta yere serdiği çete reisi gibi onu da boks takımına almak olduklarını anlamıştır. nitekim tek yumrukta nakavt ettiği çocuk o dönemin liseler arası boks şampiyonudur.

    boks kariyeri de böylece başlamış olan esat vurduğunu deviren, şampiyon bir boksör olarak seneler sonra memleketine dönmüştür. milli mücadelede büyük faydalar sağlayan casusluk çalışmaları olmuş ve göstermiş olduğu çabalar, ele avuca sığmayan yapısı ile mustafa kemal ve silah arkadaşlarınca büyük takdir toplamıştır.

    balıkesir'den, bandırma'ya papaz kılığında giderek, orada karargah kurmuş anzavur ahmet ve ayaklanıcıları ve yabancı güçleri teftiş etmiş ve foyası ortaya çıkınca binbir macera yaşayarak kendisini kurtarmayı bilmiştir. ethem bey güçlerinin, anzavur'u dağıtmasına yardımcı olacak çok kıymetli bilgiler edinmiştir.

  • tarihteki muhtemelen en dramatik yaşam öyküsüne sahip insan. galois, 1811'de doğan inatçı kişiliği nedeniyle daha çocuk yaşta ölen buna rağmen arkasında cebirsel denklemler alanında olağanüstü bir matematik hazinesi bırakan fransız matematikçidir. zamanındaki siyasal konulara fazla bulaşması ve sözünü asla sakınmaması 21 yaşındayken bir düelloda ölümüne neden olmuştur.

    daha 13 yaşındayken dönemin neredeyse en önemli matematikçilerinden çok daha önemli buluşlar yapmıştır. ancak maalesef bu onun zamanının dehalarının eğitim gördüğü école polytechnique'e kabulüne imkan vermemiştir. giriş sınavında nasıl başarısız olduğu bir türlü anlaşılamamış ve dehasının aptal bir kontrolcü tarafından anlaşılamamasına bağlanmıştır.

    15 yaşındayken söz konusu okula sınavsız alınması için girişimlerde bulunulmuş ancak hakem olarak o zamanın en büyük matematik dehası olan augustine cauchy'nin söz verdiği şekilde çalışmalarını incelemeyi unutması ve galois'ın sayfalarını kaybetmesi nedeniyle akademiye sunmaması onun okula kabulünü yine engellemiştir.

    18 yaşındayken bir kez daha école polytechnique sınavına girmek istemiş ancak sözlü sınav sırasında tüm işlemleri kafasından yapması, sınav sonrası sonunda bir konuda kendisiyle hocalardan birinin tartışmasına neden olmuştur. hem hatalı hem de dik kafalı olan bu kişi aptallığıyla galois'ı delirtince, galois kafasına tebeşir fırlatmış ve bunun sonucunda da okula kabul edilmemiştir.

    1830'da 19 yaşındayken ayakta kabul edildiği bir üniversitede cebirsel denklemler konusundaki büyük buluşunun ilk temellerini attı. hazırladığı nüshayı büyük matematik ödülü yarışmasına yolladı ancak yazdıkları sekreterin ölümü nedeniyle yerine ulaşmadı. bunun sonucu galois'ın nefreti arttı ve cumhuriyetçiler yanında politikaya atıldı. 1830 sonlarında dönemin çalkantılı anlarından birinde görüşleri nedeniyle üniversiteden kovuldu.

    bir süre matematiği bırakıp orduya gittiyse de, sonrasında tanınmak için son bir çaba olarak denklemlerin genel çözümü konusunda bilimler akademisine günümüzde "galois kuramı"
    denen bir bildiri gönderdi. olasılık, elektrik ve mıknatıs alanlarında ünlü olan simenon poisson hakem oldu, ancak baştan savma ve galois'ın yazdıklarını anlaşılmaz bulduğunu belirten, ancak bir gerekçesi olmayan bir rapor yazdı. bu galois iyiden iyiye delirtti ve kendisini tamamen devrime atadı.

    1831 başlarında ardı ardına iki kez tutuklandı ve ikincisinde 6 ay hapse mahkum oldu. çıktıktan sonra ilk ve tek aşk deneyimini yaşadı. başka her şeyde olduğu gibi bu konuda da talihsizdi.

    29 mayıs 1832'de ne olduğu tam olarak bilinmiyor. galois'nın başı, bırakıldıktan hemen sonra politik düşmanlarıyla derde girmişti bu kavgacı insanlarla yolu bir düelloda kesişti. düellodan önceki geceyi ölüm kapısını çalmadan önce düşüncelerinin yakalayabildiği kadarını, son arzularını, vasiyetini ve matematik alanındaki tezlerini kağıtlara delicesine yazarak geçirdi. sayfalarda defalarca kenarda "vaktim yok" yazdığı görülmüştür ve arkasından başka bir konuya geçip başka karalamalara geçmiştir. gün doğmadan önce bu son saatlerde yazdıkları kuşaklar boyu matematikçileri meşgul edecekti. bir denklemin hangi koşullarda çözülebileceği konusunu da içeren bu yapıtında galois, öbekler kuramını başarıyla kullandı.

    ölümünden 15 yıl sonra bazı diğer el yazmaları da joseph liouville tarafından yayınlandı. önsözünde liouville "evariste galois'nın en önemli yapıtının, denklemlerin köklerle çözülebilirliğinin koşulları gibi bir konusu var. yazar, derecesi asal sayı olan denklemlere ayrıntılı bir biçimde uyguladığı yeni bir kuramın temellerini atıyor" yazar. galois'ın teoremi, derecesi asıl sayı olan indirgenemez bir denklemin köklerle çözülebilmesi için denklemin bütün köklerinin onlardan herhangi ikisinin rasyonel fonksiyonu olmasının gerekli ve yeterli olduğuna dayanmaktadır.

    30 mayıs 1832'de henüz 21 yaşındayken, 25 adımdan tabanca ile yapılan bir düelloda galois düştü. bağırsaklarından vurulmuştu, ortamda doktor yoktu ve düştüğü yerde öylece bırakıldı. oradan geçen bir köylü tarafından hastaneye taşındı. ertesi sabah ise erken saatlerde öldü. ortak bir çukura gömüldü, bu sebeple onun mezarına ilişkin bugün hiçbir iz yok. ondan kalan ebedi anıt ise bir araya getirilen yapıtlarıdır, ki o da 60 sayfa kadar tutmaktadır.

  • hala daha gerizekalı gibi aldığınız para düşük yazanlar var. he düşük he. ulan yüksek olsa (genel itibari ile) o fiyatlar orada mi kalacak sanıyorsun. benim maaşım yüksek türkiye ortalaması üzerinde. şu an istanbul da herhangi bir yere (evet lacivert veya mikla da dahil) gidebilirim. veya kadıköy'de herhangi bir yere. fiyatlar insanları keriz yerine koyacak kadar yüksek. bunun aldığın para ile ilgisi yok.

    edit: bir arkadaş düzeltti hatamı sağolsun. yani girdi fiyatları yüksek evet haklı da. ama sağolsun bu işletmeciler fiyatlar bir yukseliyorsa dört yukseltiyorlar. bu durum saçma. evet kazanamadilar vs doğru da bu biraz fazla değil mi ?