hesabın var mı? giriş yap

  • 250 insanın ölmesi ve tbmm'nin bombalanması ne kendisinin ne de kendisi gibi düşünenlerin problemidir. 15 sene evvel televizyona çıkmaya çekinen bir oluşumu tbmm bombalayacak seviyeye getirenlerin problemidir bu olsa olsa.

    akp'liler belki de ömürleri boyunca ilk defa bedel ödedikleri için bu olaylarda kendilerinden taraf olmayanları görünce deliye dönebiliyorlar fakat söyleyelim; sadece ankara'da 103 tane insan öldü, üstelik bu olay da yine egm'ye mit'e metrelerce yakında oldu. sizin verdiğiniz tepkileri de biliyoruz bu olaya!!

    siz 15 temmuz'da bedel ödediniz, sizin gibi olmayanlar ise on yıllardır her alanda ödüyor ve ödeyecek.

    e tabi tek kişinin aday olduğu kurultaylara demokrasi şöleni diyen tiplerin demokrasi tanımı da bu oluyor zaaar!

  • siz olayı yanlış anlamissiniz arkadaslar. vergi veriyorsunuz, devlet de jest olarak size sigara hediye ediyor. daha neyin tatavasini yapıyorsunuz anlamadım.

  • röportajın en güzel yanı michael jordan'ın kendisinden para isteyen oğluna yaptığı babacan konuşma lezzetindeki üslubu, adeta hulusi kentmen tadı var jordan abimizde. "elbette para kazanılır. ama önce oyuncu basketbol oynamayı istemeli. işler paraya geldi mi belirli bir noktadan sonra olmalı."

    bu "ben sana adam olamazsın dedim" tandanslı cümleden sonra olay bambaşka bir boyuta geliyor, "yani benim gibi. attığım adım para." cümleleri. acaba jordan bunları ingilizce'de hangi cümlelerle ifade etti. hani esat yılmaer de kendini frenlemeseymiş "trink para, tak, anadın mı?" diye ifadeleri de yedirecekmiş röportaja.

    "sana şimdi bunları söylüyorum, bunlar da para olmalı," cümlesi ne demek oluyor, onu hiç anlamadım.

  • özelleştirmeye karşı çıkan 2000 ( iki bin ) madencinin gerçekleştirdiği eylem;

    "zonguldak'ta türkiye taşkömürü kurumu'nda (ttk) çalışan maden işçileri, kurumun özelleştirilmesinin önünü açan torba yasa tasarısını protesto için 'maden ocağından çıkmama' eylemi başlattı

    madenciler, bugün de tasarıya tepki için maden ocağından çıkmama eylemi başlattı. kuruma bağlı müessese müdürlüklerine ait maden ocaklarında gece 24.00-08.00 vardiyasında çalışan işçiler, sabah mesaileri bitmesine rağmen yer üstüne çıkmadı.

    gündüz 08.00.16.00 vardiyası için iş yerlerine giden madenciler, arkadaşlarının yukarıya çıkmaması üzerine ocak önünde beklemeye başladı. gmis genel başkanı ahmet demirci, sendikanın eylem kararı almadığını, işçilerin kendilerinin örgütlenerek böyle bir eylem başlattığını söyledi. kaynak"

    ayrıca 17 ekim 2017 şırnak maden kazası gerçekleşen maden'in ruhsatsız ve kaçak çalıştırıldığı tespit edilmiş, sekiz ( 8 ) işçi ölmesine rağmen gözaltına alınan işletmeci ve yöneticiler serbest bırakılmıştır.*

    edit : sendika başkanının açıklaması akıllara maden filmindeki sermaye uşaklarını hatırlatmıştır.

  • fenerbahçeli olmama rağmen gururlandıran olaydır. futbol dahil birçok konuda bize tur bindirmiş bir ülkede, türkiye'nin bir değerinin -bireysel de olsa- benimsenmesi ne güzel lan!

  • yani sen diyorsun ki "beşiktaş'ın çıkıp kaybettiği maçları, galatasaray ve fenerbahçe'nin kazandığı maçları iptal edelim. böylece rakiplerimizin hakederek kazandığı altı puanı silelim. bu durum bizim fazla deplasman maçı oynamamızdan daha az haksızlık." çok muazzam bir akıl yürütme.

  • vakti zamanında (bkz: düşün ki o bunu okuyor) başlığına bir entry girmiştim. o entryden sonra 4-5 tane mesaj geldi. mesajlardan bir tanesinde kadın bir yazar yazdığım şeylere dayanarak kendisinin eski erkek arkadaşı olduğumu iddia etti.

    ilk 2 gün falan dalga geçtiğini zannettim, sonra ciddi ciddi bana ".....'sın işte kıvırma" , "bu başlığa yazacağını biliyordum" , "çok özledim seni, bir kere daha deneyelim" vb gibi abuk subuk mesajlar atmaya başladı. kendimi ispat etmek için ne yaptıysam inandıramadım. fotoğraf gönderdim " başkasının fotolarını atıp beni vazgeçiremezsin" diyerek iyice bokunu çıkarmaya başladı.

    sonra ver numaranı arayacağım diyerek numarasını istedim, arayıp da sesimi duyunca başkasına mı arattın dese de ikna oldu sonunda. bu sefer de 3 gündür konuşuyoruz bir kahve içeriz artık di mi deyince, durduk yere diyaliz merkezi aramamak adına her yerden engelledim.

  • göğsümüzü kabartan üniversitedir. öğrencisiyle, hocalarıyla çok yaşasınlar. en son nuri bilge ceylan altın palmiye aldığında yaşadığım bir gururu yaşattılar. birkaç entry yukarıda da bahsettikleri gibi times listesi ve qs listesi üniversitelerin (en azından kuzey amerikadakilerin) kendilerine baz aldığı ve birkaç basamak olsun yükselmek için bir taraflarını yırttıkları ranking listeleridir.

    kıçıkırık bir kuzey amerika üniversitesine hasbelkader yolu düşen bir adam olarak yerinden bildireyim; daha liste açıklanır açıklanmaz, yememiş içmemişler koştur koştur gidip rektörden demeç almışlar, birkaç saat içinde de e-news olarak herkese mail atmışlar: " okulumuz sağlık ve klinik alanlarında iki basamak yükselmiş, genel sıralamada yerimizi koruyoruz.. oley.." şeklinde.

    yani öyle "benim kafam yatmadı yaaaa, odtü şimdi tufts'dan, purdue'den daha mı iyi.." şeklinde mabadından yorum sallamakla olmuyor o işler. listeye girip de üniversitenin hangi parametrelere göre değerlendirildiğine ve odtü'nün hangi parametreye göre nasıl bir performans gösterdiğine bakarsanız, bu güzide okulumuzun nasıl bir başarı ortaya koyduğunu görürsünüz.

    buradan times higher education'ın sıralama yaparken kullandığı metodolojiye bakabilirsiniz: http://www.timeshighereducation.co.uk/…/methodology

    buradan da odtü'nün performansına:
    http://www.timeshighereducation.co.uk/…l-university

    görüldüğü gibi üniversiteyi rakipleri karşısında aşağı çeken iki temel parametre var: international outlook ve research

    bunlardan ilki üniversitenin uluslararası bağlantılarına göre yapılan değerlendirme. yani üniversitedeki uluslararası öğrenci ve akademisyen sayılarının, yerli öğrenci ve akademisyen sayısına oranına göre hesaplanıyor. haliyle bir ortadoğu ülkesinde kurulmuş, ismi de ortadoğu olan bir üniversitenin listedeki rakip üniversiteleri de göz önünde bulundurursak yabancı öğrenciler ve akademisyenler için ilk tercih olmayacağı aşikar.

    research kısmındaki puanlama ise üç temel kıstasa göre yapılıyor. tanınırlılık (reputation), üniversitedeki öğretim üyelerine araştırmaları için sağlanan ödenek ve fonlar, son olarak da üniversitedeki öğretim üyelerinin ortalama yayın sayısı. değerlendirme puanının %30'u da bu kriterler üzerinden hesaplanıyor. evvela türkiyede kurulmuş bir üniversite tanınırlık açısından bir amerikan yahut avrupa üniversitesine göre zaten mücadeleye 1-0 geriden başlıyor. yine başta kuzey amerikan üniversitelerinde olmak üzere batı üniversitelerinde hem devletten hem de özel kaynaklardan sağlanan araştırma fonları bizin gariban odtü'müzün fersah fersah üzerinde. sanırım tayyip'in odtü'ye örtülü ödenekten para aktardığını düşünmüyor hiçbirimiz. son olarak yayın sayısı ise yine kuzey amerika üniversitelerinin olmazsa olmazlarından. yani üniversitedeki hocalardan yayın yapmaları bekleniyor, hatta zorunlu kılınıyor. üniversiteye kabul ettikleri akademisyen eğer yayın üretmede performans gösteremiyorsa aynen şutlanıyor. (bkz: publish or perish) gerçi bizde de 5 yılda 270 makale yazan akademisyenler var ama bu numunelerden odtü'de olmadığını varsayıyoruz. dolayısıyla yök benzer bir yayın yapma zorunluluğu da getirmediği için, yayın ortalamalarının düşük çıkması çok anormal değil.

    kısacası puanlamanın %37.5 luk kısmında çok da elde olmayan sebeplerle yarıştığı üniversiteler karşısında epey düşük performans gösteren odtü, citation yani akademik dünyada yarattığı etkiden 100 üzerinden 92 puan çekmiş, canlar. eldeki imkanlarla daha iyisini yapabilen varsa buyursun çıksın ortaya.

    demem o ki, şu güzel müessese tayyib'in yönettiği ülkeden, ışid çatışmalarının yaşandığı bölgenin sadece 800 km kuzeyinde melih gökçek'in 25 yıldır belediye başkanlığı yaptığı kentten kaldırılıp, aynı hocalar ve öğrencilerle amerika'nın doğu yakasında bir şehre taşınsa bugün o listede çok rahat ilk 20'ye hadi bilemedin 30'a girer.

    ben de bu vesileyle başta odtü olmak üzere o listeye giren boğaziçi, itü, sabancı, bilkent ve koç üniversitesilerinde öğrenci-akademisyen-idareci olarak kim varsa gözlerinden öperim. gururumuzsunuz.

    bir de islamcı bir dangalak vardı geçenlerde, odtü, boğaziçi, bilkent yıkılmalı diyordu. hah işte o dallamalar da biliyor ki bu kurumlar ayakta kaldığı sürece bu ülkeyi teslim alamayacaklar. o sebeple:

    diren odtü
    diren boğaziçi
    diren bilkent

  • şuana kadar gittiğim bütün iller arasından kırklareli demek istiyorum. şehir zaten çoğunlukla emeklilerden oluşuyor küçük bir yer. yerli halkı çok kibar nazik geldi bana ve avrupai bir şekilde burda yaya geçidi olsun olmasın ayağını yola attığın an sen geçene kadar arabalar duruyor isterse 70 80 le gelsin kesinlikle korna çalmak vs yok sağa sola bakmadan gönül rahatlığıyla yola atlayabiliyosun. tabi 2-3 gün orda kalıp buna alıştım istanbula döndüğüm gün zorlanmıştım