hesabın var mı? giriş yap

  • sene 1894. orijinal michelin man. görsel

    efsaneye göre michelin man, 1894 yılında lyons evrensel sergisi sırasında icat edilmiştir. salonda bir yığın lastik gören edouard michelin, kardeşi andre michelin'e dönerek "bak! kolları da ekleyip bir adam yapabiliriz!" demiş.

    bu fikrin peşinden gidildi ve ünlü illüstratör marius rousillon, lastiklerden, "şimdi içelim" ya da başka bir deyişle "engelleri yutalım" anlamına gelen latince "nunc est bibendum" sözüyle vurgulanan, yol tehlikeleriyle dolu bir bardağı kaldıran bir adam icat etti. bu isimle yola çıkıldı ve 1898 yılında "bibendum" doğdu.

    michelin man, ya da bibendum, 2000 yılında financial times tarafından yüzyılın logosu ödülüne layık görüldü.

    sonradan michelin lastiklerinin logosu olacak michelin adamı neden beyaz? çünkü aslında kauçuk lastikler doğal olarak beyazdı.

    ancak 1912 yılında beyaz lastiklere karbon kimyasalları karıştırılarak siyaha dönüştürülmüştür.

    değişiklik estetik kaygıdan daha ziyade yapısaldı. karbonun eklenmesiyle birlikte lastikler daha dayanıklı hale geldi.

    michelin guide ve yıldızları ilk olarak 1926 yılında andré ve édouard michelin kardeşler tarafından fransa'da seyahat ve turizmi teşvik etmek amacıyla tanıtılmıştır. rehber başlangıçta insanları araba kullanmaya ve michelin lastiklerini kullanmaya teşvik etmek için otellere ve restoranlara odaklandı, restoranları ve otelleri değerlendirip not vermeye başladı, böylece daha fazla insan bu restoranlarda yemek yemek için arabalarıyla daha uzak mesafelere seyahat edecekti. bu da lastikleri daha hızlı aşındıracak ve insanları daha fazla lastik satın almaya zorlayacaktı.

    michelin'in kullandığı yıldız sistemi üçe kadar çıkıyor ve restorana arabayla gitmeye değip değmeyeceğine göre ayrılıyor.

    one star: "a very good restaurant in its category"
    two star: "excellent cooking, worth a detour"
    three star: "exceptional cuisine, worth a special journey...

    bir yıldız: "kendi kategorisinde çok iyi bir restoran"
    iki yıldız: "mükemmel aşçılık, güzergahınızdan çıkıp gitmeye değer"
    üç yıldızlı: "olağanüstü bir mutfak, sırf burası için özel bir yolculuğa çıkmaya değer...

    bu arada michelin rehberi ikinci dünya savaşı'nda etkili şekilde kullanıldı.

    michelin rehberi'nin ikinci dünya savaşı ile ne alakası var?

    1944 baharında, ingiltere normandiya'ya çıkartma yapacak ve avrupa'yı kurtaracak olan armada'yı koordine ederken, müttefikler fransa'da ilerlemelerinin engelleneceğinden endişe ediyorlardı, çünkü tüm yol tabelaları işgalci güçler tarafından tahrip edilmişti.

    uzun araştırmalar ve michelin paris yönetimiyle varılan mutabakatın ardından müttefikler, yüzlerce ayrıntılı şehir haritası içeren michelin rehberi'nin 1939 tarihli son baskısını yeniden basmaya karar verdi.

    bu baskı washington'da tamamen yeniden basıldı ve "sadece resmi kullanım içindir" ibaresiyle damgalanarak subaylara dağıtıldı. michelin rehberi fransa'nın kurtuluşuna bu şekilde katkıda bulundu.

  • ben bunların kafasını anlamıyorum. eğer bim, şok, a101 fiyat şişiriyorsa olması gereken fiyata ürün satan marketler hangileri?
    bu marketlerden ucuzu yok ki amk. en ucuz marketleri enflasyonun sebebi olarak görüyorlar.

  • ulan biz musluklarımızdan bok akıyor diyoruz, bırak içmeyi, bırak meyve sebze yıkamayı, elini bile yıkarken lağım gibi kokuyor diyoruz, daşşağına kurban olduğum delikanlı bir dayı elindeki cihazlarla ankara'nın suyunun ne kadar rezil durumda olduğunu gösteriyor, anca işi gücü goygoy olan sözlük ergenleri de çıkmış yok nestle virali, yok dayı rizeli, yok çilek koymuş ehaha diye taşak eğlendiriyorlar.

    musluktan bok akıyor diyorum aloooo. silkin de kendine gel pezevenk. şu videoda görmen gereken adamın şivesi, suyun etiketi, çilek falan değil kafasına sıçtımın beyinsizi. azıcık da ciddi ol. insanlar ishalden kırılıyor bu suyu kullandığı için hıyar.

    sen gerizekalı olduğun için hangi su şişeden, hangi su musluktan onu anla, karıştırma diye çilek koymuş temiz suyun önüne ama onu bile anlamamışsın.

  • bugun hurriyet te yayinlanmis prototip resimleri cadillac bls e aittir. benziyor felan degil bildigimiz bls lerin uzerindeki cadillac armalari siyah bantla kapatilmis, sagina soluna siyah batlar cekilmis. hatta yeni bls olmadigindan araclarin icindeki yipranmayi dikkatli bakarsaniz farkedersiniz. sahteciligin de kalitesi iyice dustu ya...

  • kazıyı bütünüyle aydınlatamasa da en azından bir ışık tutacağına inandığım bir bağlantıya ulaştım. inandığım diyorum çünkü sadece kişisel görüşüm, bir delile dayanmıyor. british museum'un online arşivinde türkiye başlığında 79 bin eser var ve bunların tam 900'ü 81 ili bulunan ülkenin orta popülerlikteki bir ili olan mersin'in 13 ilçesinden biri ilçesi olan tarsus'a ait. tarihi eserler ile ilgili temel düzeyde bir alakaya sahip herkesin, british museum'un dünyanın her bölgesinde bulunan her yeni eserin ilk alıcısı olmak için büyük bir çabasının olduğunu bilir. yorumu size bırakıyorum.

    https://www.britishmuseum.org/…/search?place=tarsus

  • liseliler bilmez diyerek giriyorum..

    2003 yılındaki popstar türkiye yarışması.
    yarışmacı bayhanın hapse girip çıktığı deşifre oluyor.
    şimdinin kokocusu deniz seki, bayhanın üzerine gidip onu seyircinin önüne atmakla kalmıyor, "hapse giren adamdan sanatçı olmaz." "bunları toplumdan afaroz etmeliyiz." diyor.

    evet yıl 2003.

    yıl 2014.. deniz seki kolluk kuvvetlerinden daha fazla kaçamayıp esenyurt'ta bir rezidansta yakalanıyor.

    hayat ne tuhaf vapurlar filan.

    2003

    2014

  • 1-1 biten maçtır.

    1-letonya hayatımda gördüğüm en kötü ve en demode futbol oynayan takım. hücum prensipleri topu havaya dikerek ileri doğru atmak. kafayı gözü parçalamayı göze alan ve koşmayı seven bir forvetin nadir bir fırsat bulup gol atmasını bekliyorlar. ve biz bu takımı yenemedik. az daha da yeniliyorduk.

    2-hücumdaki sorun herkesin bir şeyler yapmayı birbirine bırakması oldu. birinin çıkıp bir şeyler yapmasını bekleyerek maçı bitirdik.

    3-bizde bilal kısa ve yine ozan tufan iyi oynadı. letonyada kaleci iyiydi.

    4-rangers taraftarı hakem fatih altaylının dediğinin aksine kötü değildi. penaltı doğruydu, kartlar doğruydu.

    5-fatih terimin sağa sola atar yapmasından, tuhaf konuşmalarından, jest ve mimiklerinden, oyunculara sürekli bağırıp çağırmasından tiksindik. bir hesap yapalım, göndermek daha ucuzsa gönderelim. bu adamla ne çok zaman kaybettik yahu.

    6-fatih altaylıyı yorumcu olarak seçen zihniyete ben ne diyeyim? bir ara sesi mute yapmayı düşündüm. maçta tek doğru cümlesi vardı, "bizim oyuncular kendilerini o kadar çok yere attılar ki hakemler artık daha zor faul çalıyor" dedi.

  • sevrole camaro araciyla arkadan gelip ondeki araci bicmek suretiyle aileyi yoketmistir. ayrica ailenin bir ferdi uzun sure yogunbakimda yattiktan sonra hayatini kaybetti. kendisinin burnu bile kanamadi cunku araci son modeldi. kaza sonrasi 112'yi aramadi ve saglik incelemesine de girmeyi kabul etmedi. kani alkolden temizlensin diye sucu oncelikle arkadasina yikti, 6 gun sonra ben yaptim diyerek ortaya cikti. bunlarin cezasi sadece 2 yil 8 ay oldu. anladigim kadariyla su an kaldigi yerden devam ediyormus. bir kitap yazip bestseller de olursa hic sasirmam. ayrintilar bilinsin istedim. basit bir trafik kazasi degildi yasananlar zira. bictigi arac sol seritte degil, orta seritte gidiyordu

  • yalnızsınızdır. dünyanın, yaşamanın bir zevki, neşesi kalmamıştır sizin için. hayattan tat alamama noktasına gelmişsinizdir. hayalini kurduğunuz, düşlediğiniz, yürekten istediğiniz bir sevgili modeli vardır kafanızda ama yıllar geçmiş olmamıştır, bulamamışsınızdır onu. eski aşklar sevdalısısınızdır siz. anlatılan hikayelerdeki, efsanelerdeki, okunan şiirlerdeki aşklar gibi yaşamak istemişsinizdir hep aşkınızı, sevdanızı. aşk ve sevda sizin için iki öpücükten ibaret olmamıştır asla. çoğu zaman ilk adımı hep karşıdan beklemiş, ilk adımı atmaktan hep korkmuşsunuzdur. ve o beklemeler size hiçbir şey kazandırmamıştır. ve artık öyle bir an gelmiştir ki yalnızlık büsbütün sarmıştır içinizi, dışınızı... bir kurşun kalem alır yazarsınız halinizi gözünüzden dökülen yaşlarla ıslanan kağıda. bir vefalı yarin eksikliğini derinden duyarsınız. bilirsiniz ki hayatta herşey paylaştıkça güzel. mesela bir şiiri, güzel bir hikayeyi, acıları, dertleri, minnacık bile olsa bir sevinci, önemsiz bile olsa bir düşünceyi paylaşmak... hayattaki gözle görünen, görünmeyen, hissedilen herşey paylaştıkça bir başka güzeldir sizin için. önemli olanda zaten paylaşabilecek o doğru insanı bulabilmektir ama işte öyle biri yoktur hayatınızda. ve onun yokluğunu derinden hissettiğiniz bu anlar acı verir size.