hesabın var mı? giriş yap

  • ohoo bu paylaşım az bile.

    size şimdi gün içinde paylaşılan 2 adet kareyi anlatmak istiyorum. lan aslında şeytan diyor direkt koy resmi buraya da hadi neyse. bu kız mafya bozuntusu süper zengin biriyle evli onu da not olarak vereyim.

    paylaşım 1: kızımızın son model bmw'sinin içini kırmızı gül yapraklarına boğmuş beyimiz, 4-5 farklı poz çekilmiş ve ortaya karışık bi kolaj yapılmış. bu paylaşım öğle saatlerinde.

    paylaşım 2: akşam saatlerinde de asıl görüntü geliyor. küvet doldurulmuş, etrafında mumlar loş bir ortam. suyun üstü gül yapraklarıyla dolu. bu paylaşımın en deli noktası da fotoğrafa yapılan yorum "arabayı anladık da banyoda ne işiniz var". lan ne işi olacak, kıza kese atacak hali yok ya.

  • ı. dünya savaşının en trajik savaşlarından birisi: ölü adamların saldırısı

    ölü adamların saldırısı, (bkz: the battle of osowiec fortress) 1915'teki birinci dünya savaşı sırasında, osowiec kalesi muharebesi sırasında meydana gelen çok ilginç ve trajik bir olaydı.

    osowiec kalesi, günümüz polonya’sında bulunan stratejik bir kaleydi fakat o zamanlar rusya'nın kontrolü altındaydı. savaşta alman kuvvetleri, klor ve brom gazlarını kullanarak kimyasal bir saldırı başlattı. almanlar, bu gazı kullanarak kaleyi savunan rus askerlerini etkisiz hale getirip öldürebileceklerini ve kaleyi kolayca ele geçireceklerini düşünüyordu. bu zehirli gazlar kullanılmaya başlandığında, uygun gaz maskeleri ve yeterli korunmaya sahip olmayan rus askerleri hazırlıksız yakalandı ve çoğu dayanılmaz ağrılarla ve solunum sıkıntılarıyla hayatını kaybetti.

    teğmen vladimir karpovich komutasındaki ufak bir grup gazın neden olduğu solunum problemlerine ve vücutlarındaki yanıklara rağmen, alman kuvvetlerine karşı bir saldırı başlattı. üniformaları kana bulanmış, yüzleri gözleri şişmiş ve gazın etkisini hafifletmek için iyot ve kendi kanlarına batırılmış bezlerle ağzını kapatan bu askerler, yeniden dirilmiş cesetler gibi göründüler. bu "ölü adamların" görüntüsü, almanlara hayalet askerlerle karşı karşıya olduklarını düşündürdü çünkü bu kimyasal saldırıdan kurtulmalarına ihtimal verilmemişti. bu beklenmedik karşılık ve rus askerlerinin korkunç görünümü karşısında şaşkına dönen almanlar o kadar hızlı geri çekildiler ki, bir kısmı kendi dikenli tel tuzaklarına düştü, diğerleriyse rus silahlarının hedefi oldu, fakat ruslar bu savaşı kazanmasına rağmen bölgeyi çok uzun süre elinde tutamadı. almanların kaunas ve novogeorgievsk'i ele geçirilmesiyle, ruslar kalenin büyük bir kısmını yıkıp 18 ağustos'ta geri çekildiler.

    böylece ölü adamların saldırısı, rus askerlerinin böylesine zorluklar karşısında dayanıklılığını, cesaretini ve ruhunu simgeleyerek, savaşın ne kadar trajik olaylara sebep olabileceğini gösteren bir durum haline geldi.

    kaynak

  • bilim adamlarina göre bu hüleyha gibi uçamayan dodo aslinda bir guvercin cinsi. fakat hiç bir yirtici ya da avci nin olmadigi maritus adasina gelip yerlesince uçmalarina gerek kalmaz.. efendim yiyecek de boldur derken git gide büyürler.. bu arada kanatlarda islevsiz hale gelir.. zira yürüye yürüye yiyecek toplamak mümkündür... kaçacak kimsede yok...ayni zamanda üreme hizlari da yavaslar.. çünkü tehdit olmadigi için aman çok yumurtayayim 5-10 yavru yapayim da en azindan ikisinin mürvetini göreyip sikintisi yoktur... uzun zaman araligi ile yaptiklari bir yumurta da neslin devami için pekala yetmektedir

    bu güsel günler maritus adasina hollandalilar çikana kadar devam eder. hollandalilar ile birlikte de kisa bir zamanda zavallilarin nesli tükenir.

    neslinin tükenmesi nedeni üzerinde biraz zorlamali ikilem var... yaygin kani maritus adasina çikan holandalilarin bu uçamayan kaçamayan devasa kuslari asiri derecede avlayarak neslinin tükenmesine neden olduklaridir. fakat ayni neslin torunlari simdi bu adada arastirmalar yaparak sunlari demektedirler: "efenim, hollandalilar bu kusu asiri avlayarak tüketmediler, tükenmelerinin nedeni adaya sonradan getirilen domuz ve köpeklerin bunlarin habitatini tehdit etmesidir. böle olunca da dodolar yuva yapamaz yok yumurtlayamaz oldurlar biy biy da biy biy... zaati kayitlara göre de dodo nun eti pek bi yagli pek bi lezzetsiz imis ". ama insanin aklina da su geliyor: "hadi siz avlamadiniz yemediniz (ki yalana benziyor) e dürzüler, o domuzu köpegi kim getirdi adaya?

    nesli tukenmek uzere iken bir tane dodo kusunu oxford universitesinde içini doldurarak saklamislar ama denilene göre seneler sonra bir bahar temizligi sirasinda kaza eseri yere duserek parçalara ayrilmis. kazayi gerçeklestiren sahista aman kimse görmesi diye çöpe atmis... ama sonradan farkedilip aramislar ve ancak bir kaç parçasini tekrardan bulmuslar.. kafa ve bir ayak gibi bisey kalmis ellerinde...

    son olarak, dodo kusu kendi halinde bir canli iken nesli yakin sayilabilecek bir tarihte yani 17 inci yüzyilda insanlar tarafindan yok edildi.

    dodo kuslari çok sevimlidir.. bi insana dodo lakabi takarsaniz pek güsel olur... di mi dodo?

  • her boku bilmediklerini/bilemeyeceklerini ogrenemiyor bizim millet. aklima cok net 2 ornek geliyor bu konuda. birincisi oss zamanlarindan kalma. universiteyi kazandigim 1999 senesinde evimizin karsisindaki surekli alisveris yaptigimiz esnaf amcayla girdigim diyalog. yaklasik olarak su sekilde gerceklesmisti, hala aklimda.

    esnaf: geldi mi tercih sonucu? nereyi kazandin?
    ben: x universitesi y bolumunu kazandim.
    e: x universitesinde y bolumu yok. z bolumudur o.
    b: var yahu, z bolumu de var y bolumu de var. ben z'yi tercih etmedim y'yi tercih ettim.
    e: yok yok yanlisin var senin. z bolumudur o.
    b: neyse hadi hayirli isler.

    adam benle iddia ediyor. 3 yillik lise hayatim boyunca hangi universitede hangi bolum var yalamis yutmusum, hadi onu gectim ustune osym'den sinav sonucu gelmis. adam hala benle iddialasiyor.

    ikinci olay da daha guncel. yukaridaki ornek ulke universitelerini icerek capta bir ornekti. ikincisi dunya capinda bir ornek. bir internet forumunda bilgi universitesindeki son icki yasagini tartisiyorduk. ben kisaca elestirel bir mesaj attim, benim de bulundugum yabanci universitede ogrenci kantininde icki satildigini ve bunun hic sorun olmadigini falan anlattim. adamin verdigi cevap su: "dunya'nin hicbir universitesinde kantinde icki satildigini gormedim, yok oyle sey." sinirden kendimi sikicektim. hadi bana yalanci demesini falan gectim artik, adam dunyadaki butun universiteleri iceren bir iddia ortaya atiyor amina koyim. bu nasi bir cahil cesaretidir yaa.

  • mükemmel hareket. yemin ederim mükemmel hareket.

    ben şeyi merak ettim; melisa büyüyünce mesela 'breaking bad'i izledi aşırı sevdi ama eski bölümler...olur mu?

  • hımmm...
    aşağılamak ve kadın.
    ve tecavüz..
    ve müslüman..
    ve islam..
    ve erkek..

    ve bunu diyen bir kadın.

    zamanla şunu anladım. din, vicdan ile akıl arasına perde koyuyor. bir çok şeyi meşrulaştırıyor. darül harp gibi şeyler falan mesela hep bir bahane. gerçekten büyük bir perde din. din ile bu kadar uğraşıp, ilgilenen insanların bu kadar sapıtması normal değil.

  • peugeot rezaleti demeyin bayii rezaleti diyin ühüüü.

    sana ne lan dürrük. armand peugeot'nun 5. kuşak torunu musun ? bizim ülkedeki kadar "marka" veya "ünlü" fedailerini başka yerde göremezsiniz. biebercı ergenler gibisiniz amk.

    rezalet gibi rezalettir ayrıca. parasını verdiğin ürünü - hizmeti adam akıllı edinemediğin tek ülke burası.

  • yeri geldigi zaman birlikte ibadet edilebilecek, pilavli, maklubeli sohbetler gibi sosyal aktivitelere birlikte gidilebilecek, hak yolundan sapmayan muminlerin arandigi ilanlardir.

  • vatanı portekiz dili olan, portekiz edebiyatının mihenk taşı aşmış edebiyatçı.
    kendisinin sandığından çıkan 25.000 küsür belge halen daha tam olarak elden geçirilmiş değil. ancak elimizde olan daha doğrusu çok az bir kısmı türkçeye çevrilen o güzel yapıtlar bile onun ne kadar önemli bir dünya şairi olduğunu özetlemeye yetiyor.

    "tanımaya başlıyorum kendimi. ben yokum!
    olmak istediğimle başkalarının gözündeki
    ben arasında boşluğum ben.
    ya da o boşluğun yarısı, çünkü orada da hayat var...
    sonunda ben oyum işte...
    ışığı söndür, kapıyı kapa, son ver koridorda terliklerini sürüklemeye.
    rahat bırak beni odamda tek başıma.
    aşağılık bir yer bu dünya." - alvaro de campos kimliğiyle yazdığı bir şiir. uzaklıklar, eski denizler kitabından.