hesabın var mı? giriş yap

  • fenerliler hiç kıvırmasın. n'dombele de size 15 milyon kazık girdi diyip cengiz'i unutturamazsınız.

    cengiz ünder dediğin futbolcu taş çatlasa 75 kg. yani kilosu 200.000 euro.
    tanguy ndombele ise en az 100 kg. yani kilosu en fazla 150.000 euro.

    gördüğünüz gibi cengiz için %33 daha fazla ödemişsiniz, hala gelip burada tatava yapıyorsunuz.

  • bir tanesi benim oğlum. netekim ilkokulda neyim bol bol aşılanan bir nesilden geldiğimiz için sağ kolumuzda eşşek kadar bir iz var.

    o değil de üşenmedim okudum bu diğer çocuğun hikayesini. akp ile lisede tanışmış bir kalemden çıkmış olmasına rağmen. ve gülümsedim sonra kendi kendime. ben 80'lerde çocuktum. darbeyi gördüm, sonrasında gelen iktidarları da. olacakları hep tahmin ettim, elimden geldiğince dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. sonra vazgeçtim. çünkü ahmaksınız.

    atatürk padişah olabilecekken egemenliği millete bırakmış bir adam benim gözümde. çağının şartlarında yapması gereken neyse onu yapmış bir adam. diğeri ise egemenliği milletten geri almaya çalışan bir adam. geri kalan hiç bir şeyi kıyaslamaya gerek bile yok. amaç ortada.

  • sene başında yeni tanıştığım öğrencilere flüt tutmayı gösterirken en öndeki öğrencimin sol elinin küçük parmağını da kullandığını gördüm, uyardım. çocuk geveledi. neden geveliyor diye dikkatlice bakınca anladım ki sağ elinin bir parmağı eksik ve bunu gizlemeye çalışırken ben de onu uyarmışım, bir şey diyemiyor, bir yandan da eziliyor yanlış tuttuğu için. o an dedim allah'ım ne olur bir dakika öncesine dönelim ve ben bu çocuğu uyarmadan önce bu ince ayrıntıyı görmüş olayım. ama olmadı tabii. gözler doldu, boğaz düğümlendi, diğerlerine çaktırmamaya çalışılarak göz kırpıp "süpersin böyle devam et" denildi ama ne fayda. her şeyi geçtim, o çocuk eksik parmağıyla bütün bir dönem en zor parçaları bile flütle çalmaya uğraştı, oysa kıytırık(!) müzik dersi işte.
    demem o ki hatırlandığında bile göz dolduran, iç cızlatan detaylardır.

  • fenerbahçe'de olsa sadece türkiye kupası maçlarında oynar, 60. dakikada yerini caner'e bırakırdı.

  • görgüsüz olmakla köylü olmayı eşdeğer gören insan hezeyanları.

    dün bir asker uğurlaması gördüm, bağdat caddesinde, bmw'den audi'nin üst modellerine kadar geniş bir yelpazede dörtlüleri yakmış kornaya basıyordu en az 10 araba. bunu yapanların kağnı arabasının neye benzediğini bildiklerini sanmıyorum.

    rahatsız olunan görgüsüzlükse eğer bunu sadece "köylü gibi olan insan"lar yapmıyor.

  • kızın %5'i görünüyor. bizim insanımız böyle işte. zigi kalkmışsa %5e aşık olup evi arabayı üstüne yapar.

  • kılıçdaroğlu hakkında fikirlerimi değiştiren yazı.

    şimdiye kadar başbakan gitse yerine kim gelecek diye düşünmüşlüğüm çoktur, sizlerin de düşündüğünüz gibi. ne de olsa birçoğumuzun hayatını kararttı, kimimizin geleceğini bitiriyor, kimilerinin de akli dengesini yitirmesine sebep oluyor. ve bunları yaparken hiç de suçluluk, pişmanlık, vicdan azabı duyuyor gibi değil. bu yüzden gitmeli, ülkesini bölen, ayrımcılık, sömürgecilik, yalancılık, hırsızlık, katillik yapan bir insana ne diyeceğiz helal olsun aldığın canlar, helal olsun çaldığın paralar mı diyeceğiz? kendisini allah sanan biri o, insanların ölüm fermanını yazıyor, kaderlerini değiştiriyor. bu insanı yargılamak bize düşmez, onun işi bizimle değil yukarıda, ama ego ve güç gözünü öyle bir kör etmiş ki acaba öleceğinin farkında mı bir gün?

    her neyse, ben bu yazıda, kendine oy isteyen biri görmedim. seçim arifesinde, halkı için endişelenen, halkını tek çatı altında toplamak isteyen bir başbakan gördüm. bu yazıyla güvenim, samimiyetine inancım oluştu. o da bizler için korkuyor, o aptal sandıkta binbir dolabın döndüğü o sandıkta seçilmediği takdirde olacaktan korkuyor. bizleri uyarıyor. şimdi bütün kendini müslüman sananlar, muhalefete, muhalefet yanlılarına düşman. size soruyorum hangi müslüman aynı soydan geldiği, aynı dini paylaştığı insanlara düşman olur ki? bazı insanlar sizi bize düşman etti de.

  • klasik bir trendyol yorumu. demek çeyizine aldın ha? demek evleniyorsun ha. vay be. kart mı yollayalım? bana ne niye aldığından? daha kutusunu açmadığın ürüne neden yorum atıyorsun zeka küpü? bu bilgiyle napalım tam olarak?

    bir de şunlar var:

    "paketlemesi iyiydi."
    bana üründen bahset. sizin gibi mallar yüzünden satıcılar kırılma ihtimali dahi olmayan alakasız şeyleri bile 727472 kat ambalaja sarıp gönderiyorlar marifetmiş gibi. allah aşkına şunu yazmayın ya.

    "kargo çok hızlıydı, ertesi gün elime ulaştı."
    bana üründen bahset. kargo şirketi mi seçiyoruz kendimize, ürün mü? adı üstünde orada "ürünü değerlendir" yazıyor, kargoyu değil.

    "minik hediyeler için teşekkürler."
    hayatında ilk kez bu satıcı sayesinde minik jelibon veya mini tadelle yedin sanırım, geç bunları, bana üründen bahset.

    "yorumlara bakarak aldım, tam oldu."
    tam oldu demek, oooooo bunu kutlayalım o zaman. bu son derece aydınlatıcı ve detaylı yorum sayesinde herkes tam bedenini alabilecek zeka küpü, harikasın.

    "alın aldırın kızlar."
    neye dayanarak? bana üründen bahset. neden alalım, aldıralım? nasıl bir verim aldın veya nasıl bir artısı var? sadece senin sözüne güvenip alalım mı istiyorsun? kredi kartımı vereyim, sen benim yerime al istersen uygun gördüğün şeyleri? bana üründen bahset!

    "berbat, iade."
    neden berbat, hangi beklentilerini karşılamadı? neden böyle gizemli yorumlarla kafa karıştırıyorsun? bana üründen bahset.

    "arkadaşıma hediye olarak almıştım onunkini beğenince kendime de aldım."
    ürünü nasıl bir motivasyonla satın aldığını söylemen aşırı iyi oldu ya, hemen biz de arkadaşlarımıza ve kendimize birer adet alıyoruz. arkadaşına almış, çok beğenince kendine de almış... tamam da niye? nesini sevdin en çok? bana üründen bahset demiş miydim?

    "erkek arkadaşıma aldım çok beğendi."
    aaa o beğendiyse kesin iyidir o zaman ya, çok sağol yorumun için.

    "kardeşime aldım, beğendi."
    wooooww kardeşin beğendi ha, helal olsun bu ürünü üreten üreticiye, sana ulaştıran tedarikçiye, ne büyük iş başarmışlar. bana üründen bahsetmek ister misin? lütfen?

    ürün değerlendirmesi yazmayı bile beceremeyen yurdum insanının a0 türkçeyle yazdığı faydasız ve anlamsız yorumlarını okurken düşünüyorum, bu insanların böyle olması onların suçu mı yoksa yetiştikleri ortam mı onları bu kadar saçma bir hale getirdi? cevabını asla bulamayacağım sanırım.

    debe editi: biraz ofansif bir dille yazdığım bir iç dökme yazısıydı, bu kadar çok kişinin katılıp debe'ye sokmasına şaşırdım açıkçası. bu tip yorumlar yazanlara sinir olanlar bu kadar kalabalıksa bu tip yorumlar yazanlar neden bu kadar kalabalık? kafamda deli sorular.