hesabın var mı? giriş yap

  • yılmaz güney'dir. şöyle bir hikâye var, ne kadar doğrudur bilmiyorum.

    "bir gün nereli olduğumu sordular.

    - babam sivereklidir dedim.
    siverek adına şaştılar, hiç duymamışlar.
    - nerdedir bu siverek? dediler.
    - siverek napoli'nin kazasıdır dedim.
    düşündüler bir süre, birbirlerine bakındılar.
    - biz italya'yı çok iyi biliriz. yanlışınız olmasın. napoli'nin böyle bir kazası yoktur.

    siverek italya'da olsa bileceklerdi. siverek urfa'nın bir kazasıydı. urfa da türkiye'nin bir şehriydi.

    bizim memleketin insanları iyidir, akılları çoktur; italya'yı bilirler, fransa'yı bilirler. çinistanı, falanistanı bilirler, lakin kendi yurtlarını bilmezler. dünyanın öte ucundaki ülkelerin yardımına koşmak için can atarlar. onlar için şiirler yazar, onlar için ağıt yakarlar. falanistan köylüsünün acısını anlatan kitaplar kapışılır, benim memleketimin insanlarına sırtları dönüktür, onları görmezler, göremezler."

    yılmaz güney

  • kicina ansiklopedi kacmis gibi yazdigi icin herkes bu adami kultur yumagi saniyor, bilgili filan saniyor.

    oysa ki, onune bir avuc nohut, bir avuc bakla, bir avuc da mercimek koyun sonra "bulgur bunlardan hangisi ?" diye sorun, gununuz senlenecek.

  • empati ile yaklaşmak gerek. yalan yok bende yaptım. yurt dışına çıkmak heyecan vericidir. ülke dışında yeni bir yer görmek ve bu listeyi uzatabilmek bir süre sonra keyifli bir hobiye ulaşır. araba kullanmayı yeni öğrendiğinizde bakkala bile araba ile gitmek istemek gibi, herkesi gideceği yere bırakmak istersiniz çünkü açlık vardır. zamanla arabadan bıkarsınız rutine döner ve artık araba gördüğünüzde içiniz şişer. aynı durum bu boarding pass fotoları içinde geçerli. başlarda heyecanla paylaşılır, ardından sıklık artarsa sıradan bir durum olduğu için aklınıza bile gelmez. ben bu tarzda paylaşımlara gülümseyerek bakıyorum. keşke daha fazla insan daha fazla ülke görse gezse. malumunuz çok gezen çok bilir. ayrıca herşeyin sanal olduğu bir ortamda insanlar ben yaşıyorum geziyorum sizden iyi gezip yiyip içiyorum kafasına girdiklerinde emin olun başka birşeyleri maskeliyorlardır. gülümseyin geçin. kafaya takmayın. insan içinde nefsini köreltemediği sürece tehlikeli bir hayvandır. kıskanır, kendi elinde olmayanı arzu eder, elinde olanı başkalarının gözüne sokarak egosunu okşamaya bayılır. siz umursamazsanız zamanla paylaşımlar azalır.
    yemeğini paylaşanlar, biletini paylaşanlar, arabalarını paylaşanlar... aslında yaşamlarını paylaşamadıkları için insanların gözüne bunu sokarak kendilerini iyi hissetmeye çalışırlar. fazla takmayın.

  • an itibariyle l2 yörüngesine olan yolculuğunun %28'ini tamamlamıştır. bugün saat 16.00 gibi 6 gün sürecek güneş kalkanının açılması aşamasına geçecektir.

    zaman makinesi olarak anılmasına gelirsek:

    her şey ışığın hareketi ile alakalıdır. uzaya baktığınızda aslında gördüğünüz objenin (ışık kaynağının) geçmişini görürsünüz. ışık saniyede 300.000 km hareket eder. örneğin ay'a baktığımızda ayın 1.3 saniye önceki görüntüsünü görürüz. bunun sebebi ay'ın dünya'dan 390.000 km uzakta olmasıdır.

    neptün söz konusu olduğunda gördüğümüz görüntü dört saat önceki görüntüsüdür çünkü neptün dünya'ya 4 ışık saati uzaktadır. (yani ışığın 4 saatte kat edeceği mesafe kadar)

    peki james webb uzay teleskobu bu kadar geçmişi görebilirken doğrudan gözlerimizle ya da uzaydaki bir diğer teleskop ile (örneğin hubble) neden göremiyoruz derseniz onun da yanıtı basittir.

    görsel
    öncelikle ışığın hangi formlarda seyahat edebildiğine bakmamız gerekir. ışık; ultraviyole, x ışınları, kızılötesi ve görünebilir ışık olarak seyahat edebilir. hubble teleskobu sahip olduğu teknoloji ile ancak görünebilir ışık formunda olanları inceleyebilmektedir. bu da bizlere kısıtlı bir görüş imkanı sağlar.

    görülebilir ışık, uzaydaki objeler (en çok da gaz bulutları) görünürlüğünü engelleyebildiği için kısıtlı gözetleme imkanı sunmaktadır.

    benzer sorun dünyadan kullanılacak x-ray ve kızılötesi dahil görüntüleme teknikleri için de mevcuttur. bunun sebebi ise güneşten gelen ışığın çok uzaktan gelen diğer ışık kaynaklarını engellemesidir.

    l2 yörüngesi
    james webb uzay teleskobu hem dünyadan 1.5 milyon kilometre uzaktaki l2 yörüngesinde bulunması (l2 yörüngesi hem güneşi hem de dünyayı arkasına alır) hem de kızılötesi görüntüleme imkanına sahip olması nedeni ile dünyadan veya hubble aracılığı ile gözlemleyemeyeceğimiz geçmişi görebilecektir. gaz bulutları gibi engellerin arkalarını bu kızılötesi ışınları tespit edebildiği ayrıca güneşin etkisinden korunduğu için görebilecektir.

    spitzer uzay teleskobu da kızılötesi görüntüleme imkanına sahipti ancak yörüngesi dünyadan sadece 568 km uzaktaydı. 2003 yılında başladığı görevi haziran 2020'de sonlandırıldı. son 11 yılını soğutma için kullanılan sıvı helyumun tükenmesi nedeni ile "sıcak görev" adı altında ve çoğu ekipmanı çalışmadan tamamlamıştır. zaten ilk etapta belirlenen görev süresi 2.5 yıldır.

    spitzer'den gelen görüntü ile james webb uzay teleskobundan gelecek görüntünün simülasyonunun karşılaştırılması: görsel

    yine bu ay nasa, spacex aracılığı ile uzaya ixpe adlı x-ray görüntüleme aracını göndermiştir. bu araç x-ray ışınları aracılığı ile karadelikleri, kuasarları ve süpernovaları inceleyecektir..

    özetle uzay (aslında ışık) başlı başına bir zaman makinesi gibi işler. bugün, bizden 60 milyon ışık yolu uzaktaki başak kümesi (virgo cluster)'nden dünyaya bakmamızı sağlayacak bir teleskop aracılığı ile baktığımızda dinozor çağının sonlarını (60 milyon yıl öncesi) görebiliriz.

    olay tamamen ışığın yolculuğu ile alakalı. ışık kaynağından ne kadar uzağa giderseniz o kaynağın o kadar geçmişini görebilirsiniz. james webb uzay teleskobu zaman makinesi değildir daha uzaktaki ışık kaynaklarını yakalayabildiği için geçmiş zamanı görmemizi sağlar.

    edit: ne güzel entry oldu arkadaş. bayılıyorum böyle entry'ler girmeye. keşke ülke gündemi bu kadar yormasa bizleri de siyaset ve ekonomi başlıkları yerine akşama kadar bu tip başlıklara yazıp dursak. coğrafya kaderdir...

  • evet, intihalcidir.

    bu bahsettiğim makale bizim matematik dehasının:
    - http://onlinelibrary.wiley.com/….1002/fld.2211/full

    bu da kopyalandığı makale:
    - http://www.sciencedirect.com/…pii/s0960077905011148

    adam almış, birebir değişkenleri filan değiştirip (x'i a yapmak gibi, ortaokulda yapardık) yeni makale diye sunmuş. biraz baktım, lakin tatilde evde olduğum için enstitünün vpn bağlantısı ile uğraşamadım, sadece 3-5 makaleye baktım. bu yukardaki örneği bulmak hiç zor olmadı. gelişigüzel bir makale seçtim, birebir intihal çıktı. diğer bir kaç tanesinin de giriş kısımları, bazı tanımlar filan paso kopya. web of science'a bakıldığında atıf almış biraz, doğru, ama bu intihalci olduğu gerçeğini değiştirmez kesinlikle. zamanım olduğunda diğer makalelere de bakıcam.

    ek: şimdi farkettim, bu bahsettiğim makalede "alıntı" yapılan makaleye bir kere atıf verilmiş, ama makalenin neredeyse tamamında cümleler, denklemler vs tıpa tıp aynı.benim bildiğim intihal tanımına göre bu intihaldir.