hesabın var mı? giriş yap

  • yapmış olduğum taşıma şekli.

    annesi de böyle tutuyor diyenlere kızanlara cevabım.

    benim yavruların annesi trafik kazasında ölünce bende bunlar kendilerini öksüz yetim terkedilmiş hissetmesin diye çocuk aklımla enselerinden tutup gezdirdim dedem görene kadar.

    dedem kızdı çünkü yavruları anneleri gibi enselerinden ağzımla tutuyordum. acısa ağlarlardı.

  • kişilerin ellerindeki bilgileri kırpıp kendi düşünce yapısına göre şekillendirerek sunmaları sonucunda ortaya çıkan mantık hatasıdır.

    güzel açıklamalara ve örneklemelere buradan ulaşabilirsiniz.

    ayrıca şunu da eklemeliyim ki, özellikle sağlık ile ilgili konularda sakın her denilene inanmayın. hayretler içerisinde kalarak, kendinden çok emin olarak söylenen ama en ufak bir doğruluk payı olmayan o kadar çok yazı okuyorum ki, eğer "tıp doktoru" mesleğine sahip olmayan birilerinin dediklerini yaparsanız hayati tehlike içerisine bile girebilirsiniz. kendinizi düşünüyorsanız bilgi kirliliğinden uzak durun.

  • şu ülkedeki milyonlarca insana başka ülkelerin takımlarını desteklemesini reva gören ruhsuzlar topluluğu.

  • "bentley içinde simit" ve "ferrari içinde nargile" fotoğrafları ile türk zengini'ni özetleyen fotoğraflardır.

  • fırat tanış’ın anlamaız duyarına bile dönüp özür dileyen adamın seçmenine posta koyarken söylediği anlamsız şey, laf, boş lakırdı.

  • sayıca fazla olan sıkıntılardır. öncelikle yalınızın deniz kenarında olduğunu farz ediyorum, bu da yalınızın deniz kenarındaki kısımlarının kazıklar üzerine inşa edildiğini gösterir. en az 80 100 yıllık olan evinizin altındaki kazıklar ziyadesiyle yaşlanmış olacaktır. boğazda pek çok yalıda da gördüğünüz üzere bunların oturmasıyla beraber yalınız yıllar içerisinde denize doğru eğilecektir. neyse ki bu binalar beton değildir ve bu sebeple derin çatlaklar oluşturmamaktadır fakat yine de bu risk altında olmadığınız anlamına gelmez. bu durumun tadilatı ise öyle kolay ve ucuz olmayacaktır, yine milyonlar harcayarak durumu düzeltebileceksiniz.

    bir diğeri bu tarihi eser statüsündeki evinizde tadilat tamirat yapıp halk arasındaki deyişle çivi çakmadan önce anıtlar kurullundan izin almanız gerekecektir. bu güzel evinizde gerekli izinleri alıp tadilata başladığınız zaman ise o evi yapan gibi bir usta bulmanız pek mümkün değildir. evinizin yapıldığı yıllarda ağaçları cinsine göre kesilip işlenirken( örneğin çam ağacı içindeki suyu kaybetmesin diye gece kesilir, ağaçlar doğranırken elektrikli testerelerden ziyade kama ile ayrılarak lifleri bir arada tutup daha mukavim ahşap elde edilir vs.) bugün hepsi fabrikasyondur. evinizi yapan ermeni ustaların torunları şu an nerededir kim bilir, fakat onların 150 yıl önce yaptığı ve yağ gibi kayan panjurlarınız tadilattan iki sene sonra gıcırdamaya başlayacağını, tahtaların şişip tam olarak kapanmayacağını göreceksiniz.

    bir diğer husus ise deniz kenarındaki yapılarınız ile ilgili. evinize ait bir iskeleniz var ise yandınız. deniz işgalinden her sene, her sene olmazsa iki senede bir 300 500 bin liralara varacak cezaları belediyeden yiyeceksiniz.

    evet, gördüğünüz gibi derdi boldur. fakat tabi ki her konuda olduğu gibi yeteri kadar paranız var ise bunların hiç biri sizi ilgilendirmez, bütün sıkıntıları rahatça atlatırsınız.

    edit: bazı çok zeki arkadaşlar yalının deniz kenarında olduğunu, olmazsa zaten yalı olmayacağını beyan ederek şahsımla dalga geçme girişiminde bulunmuşlar. mesela arsanız büyüktür, deniz kenarındadır ve yalınız kazıklar üzerine inşa edilmeden kıyı çizgisinin biraz gerisinde inşa edilmiş olabilir. bu onu yine de yalı yapar sevgili kültür mantarları.

    edit2: en büyük derdi pas olanlara benden gelsin, galvanizden bile iyi bu konuda:
    http://solutions.3m.co.uk/…/scotch-1617-zinc-spray/

    zinca diye bir marka vardı, internette bulamadım aşırı profesyonel bişey olabilir, ama tabi yalısı olan adamlarsınız her türlü bulursunuz siz onu.

    not: inşaat mühendisiyim bugüne kadar 765 kazık çaktık halen de devam ediyoruz.

  • geçen kendisine terlik fırlattım, tuttu terliği geri bana fırlattı.canımı zor kurtardım dostlar.

    tanım: şu sıralar iskenderun semalarında bolca bulunan yaratık.

  • eğer bir çakal (veya ceylan) sizinle çatır çatır flörtleşmesine rağmen sevgili olmaya yanaşmıyorsa sizi tam olarak yanına yakıştıramıyor, dükkanın önünü kapatmak istemiyor demektir.
    size de "peh popişimin kenarı!" demesi düşer. n'apak?

    flört edilen kişiyi kola takıp; "eeeey okul/iş arkadaşlarım, ailem, kuzenler muzenler, intsa ve twi takipçilerim, sevgili romalılar... işte bu benim aşık olduğum kişi ve biz birlikteyiz." sinyali yayma seviyesine ilişki deniyor malum.

    eskiden bu listede sosyal medya yoktu. "aşkım birlikte fotoğrafımızı koyalım" lafı literatüre girmemişti. herkesin bir tık iki stalk'la ulaşabileceği ortak bir ortam yoktu.
    çapkın flörtözlerin balonu uzun süre patlamıyordu.
    çünkü tilkilerin kuyrukları birbirine değmiyordu. mesela lisedeki eski arkadaşlar, üniversitedeki çevre, iş çevresi, mahalledekiler, yazlıktakiler, netten tanışılanlar vs. hepsini ayrı ayrı idare etmeyi beceriyordu ilgi manyağı çapkıncık tipler.

    mesela;
    feriha, üniversitede bora'yla tanışıyordu, biraz flörtleşip sonra sevgili oluyorlardı. buraya kadar sorun yok. daha doğrusu feriha öyle sanıyordu. halbuki bora'nın bir de ailesinin yaşadığı şehirde, mahallesinde bir sevgilisi daha vardı o esnada. ama tilkilerin kuyrukları birbirine değmiyordu. bir şeylerden şüphelenen feriha, bir tık iki stalkla bora'nın gerçek ve fake hesaplarına ulaşıp "abaaaw" diyemiyordu.

    işte bu hikayenin günümüz versiyonunda, çapkıncık boramız bu kızlardan biriyle sevgili olmak yerine ikisiyle birden flörtöz takılmayı yeğliyor. böylece olayı çevreye ilan etme topuna girmemiş oluyor.
    tam olarak yanına yakıştırıp da "bu benim sevgilim" pozunu yaymak isteyeceği birine denk gelene dek dükkanın önünü kapatmıyor.
    (bkz: adam pisliğin teki çıktı rıza baba)

    not: bu olayın karşı cins versiyonu da var elbette.
    çünkü mesele bora veya buse değil yeğen, mesele ilgi manyaklığıııı... *