hesabın var mı? giriş yap

  • bugün içerenköyde şimşek fırına alışveriş yapmak için girmemle başladı olaylar. ne alsam diye bakınırken yanıma yaşlıca başörtülü bir teyze geldi. önce koluma dokundu ne olduğunu anlamadan irkilmemle birlikte korkma dedi. sonra herkesin içinde bu vaziyette sokağa çıkılmaz, böyle giyinemezsin dedi. ne var halimde deyince görmüyor musun halini dedi. bana göre görülmesi gereken bir durum yoktu çünkü... ince askılı diz hizasında bir elbiseden bahsediyorum. teyze ben de sorun yok sen benden uzaklaş deyince bu sefer kendisine yandaş bulmak için çalışanlara beni gösterip dinimizde bu şekilde giyinmenin günah olduğunu, başımıza ne geliyorsa bizim gibilerden dolayı geldiğini söylemeye başladı. orada çalışanlar ki sonradan biz onay vermedik size yapılana dese bile o zaman neden haddini bildirmediniz? neden ben hakkımı savunurken size hak veriyoruz, sizinle bu şekilde konuşamaz demediniz. kimse kimseyi giydiği kıyafet ile yargılayamaz. istediğimi giyerim buna kimse karışamaz. bu ne kendiniz bilmezlik? bu ne hadsizlik? sen kendinde bu hakkı nasıl buluyorsun?

  • kendisi; geçtim tenis tarihini, spor tarihinin belki de en ikon oyuncularından biridir. kadınlar ve erkeklerin sporda eşit haklar almasını ve sporda kadın-erken eşitiliğini savunan yapısı. sadece bu aktivistliğiyle değil aynı zamanda oynadığı iyi oyunla da beni büyülemiş tenisçi.

    bobby riggs'le yaptıkları maç ise tarihin belki de en unutulmaz maçlarından biridir. sosyolojik olarak kadın-erkek eşitliğinin sağlanmadığı fakat tıpkı billie jean king gibi aktivist sporcuların da bulunduğu 60'lı yıllar, aslında sporda kadın-erkek eşitliğinin (maddi anlamda tabiki değil, koministlik durumu yok tabiki) savunulmasının başladığı yıllardır. nitekim sadece erkeklerin koşabileceği zanedilen maraton yarışlarına gizlice girerek koşan atlet kathrine switzer, bu akımın öncülerindendir.

    switzer gibi sporda da en az erkekler kadar başarılı olan kadınların da eşit haklar alması gerektiğinin savunan billie jean king'in öyküsü ise bambaşkadır:

    dönemde, kadın-erkek eşitliğini sağlamak adına yapılan tenis maçları (kadın vs erkek şeklinde) oynanmaya başlanmış hatta o yıllarda 50'li yaşlarında olan bobby riggs, bir kadın tenisçiyle oynadığı maçı ezici bir üstünlükle kazanmıştır. dönemin aktivist tenisçisi billie jean king ise kadın ve erkeklerin eşit olduğunu aktarbilmek için bobby ile bir maç yapmayı şans olarak görür. nitekim maç onaylanır, maç saati gelir.

    billie, korta erkekler tarafından taşınarak; bobby ise kızlar tarafından taşınarak getirilir. ve maç başlar. ama bizim uğramamız gereken farklı bir hikaye daha var: bobby riggs'in o dönem mafyayla ve kumarla olan ilişkisi. özellikle tenisi bıraktıktan sonra kumarda ciddi paralar kaybeden bobby, bir de mafya işlerine karışır. yani, başı az buz derttedir. peki, bunun billie x bobby maçına ne gibi bir etkisi var ya da olabilir az sonra göreceğiz.

    maç başlar! bobby maç boyunca tuhaf hatalar yapar ve kadın bir tenisçiyle oynadığı son maçtaki iyi denilebilecek performansını aratır. billie jean king, bobby'i ezici bir oyunla yenerek bu tarihi maçı kazanır ve aslında kadınların da sporda var olabileceğini bir kez daha dünya basınına göstermiş olur. (aynı zamanda yüksek seyirci sayısı ile -hem ekran başı hem de kortta- tenis tarihinin en çok izlenen maçlarından birisi haline gelir bu karşılaşma.

    peki, bobby ve mafya meselesi? bir takım teoriler, bu maçın aslında mafya tarafından bobby'nin bilerek kötü oynaması zoruyla kazanıldığını söyler. günümüzde o tarihi karşılaşmanın üzerinden yıllar geçti, ne mafya ve bobby ilişkisi net bir sonuç kazanabildi ne de diğer saçma komplolar. tek bir gerçek vardı: kadınların da en az erkekler kadar sporda ayakta durabileceği ve billie jean king'in bir ikona dönüştüğü.

  • görsel

    link

    edit: ilan sahibi şaşırtmadı ve ilanı silip topukladı. iyi ki ss almışım.

    edit2: bir kaç sözlük yazarı telefon açıp makara yapmış, bir ekşi sözlük yazarı avukat da kendilerini arayıp anayasanın konut dokunulmazlığına ihlal suçundan kendisine uyarıda bulunmuş ondan da ilan silinmiş olabilir.

    edit3: firma tekrar ilanı yayına almış ancak bu sefer alkolle eve girenleri arayacağız kısmını çıkartmış. yahu madem mantıksız niye koyuyorsunuz ilana.

    edit 4: firma tekrar ilanı kaldırmış. tutamıyoruz efendim ısrarla değişiyor ilan. en son herhalde "evi tutacak kişiyle karşılıklı rakı içilip sözleşme öyle imzalanacak" diyecekler sanıyorum.

    sahibinden adlı çılgın ev sahipleri sitesinde sevr anlaşmasına denk karşıma çıkan ilan içeriğidir.

    ayrıca 1 yıllık kira peşin, 2 depozito ve kalabalık olmayan çocuksuz aile seçimi ve tahliye sözleşmesi şartı ile beni benden almıştır.

    ne yani evin içini izleyen kamera mı koyacaksınız? ya da giriş çıkışlarda x ray cihazı mı koyacaksınız alkol var mı diye? ya da sizde beraber mi yaşayacaksınız karı kocayla?

    peki birisi şimdi şöyle bir ilan içeriği yazsaydı başına ne gelirdi?

    "evde namaz vb arap gelenekleri yapılmayacaktır bu bir tahliye sebebidir" ortalık ayağa kalkmaz mıydı?

    kalkardı yanlış çünkü.
    insanlara ev kiralıyor diye insanların sahibi değilsiniz.

    hammurabi kanunları daha insancıldır ulan.

    (bkz: altın emlak medikule)

  • tam şu an bir market zincirindeki deodorant indirimi için başlık açılmış 7 tlden 4 tlye düşmüş fiyatları ve bu ölücüler koli koli alıp stok yapmaya başlamış. bir de aldıklarının fotolarını çekip koymuşlar evladım 20 tane deodorant alıp ne yapacaksın adam ömürlük deosunu almış çocuklarına miras bırakacak herhalde.

    öyle bir ölücüler işte.

  • fenerbahçe'nin son maçı* kazanamaması ilahi adalet olabilir mi? sorusuna "dünyada kötü giden bu kadar çok şey varken tanrı'nın bir maçla uğraşacağını sanmıyorum" demiş topçu.

  • kate moss'un rezil ettiği fırsatçılardır. bizim sonradan görme zenginlerin pek umrunda olmayabilir ama yabancı insanlar paranın ne kadar zor kazanıldığının farkındalar. o yüzden kişi kate moss bile olsa böyle uçuk bir rakam görünce itiraz eder tabi. çok iyi yapmış tebrik ediyorum.