hesabın var mı? giriş yap

  • asla öldüğüne inanmadığım kişi. ölü süsü verilerek başka bir ülkede başka bir kimlikle yasadığına inanıyor kalbim.

  • teknik tabirleri bir kenara bırakırsak en basit haliyle, kameranın ileri ve ya geri hareketi esnasında, ters ve eşit oranda zoom yapılarak kadrajda bulunan konu büyüklüğünün sabit tutulmasıdır.

    fantastik bir çekim tekniğidir. sahne atmosferine gerginlik, tedirginlik ve korkunun hakim olmasını sağlar ve ya destekler.
    öte yandan hafta içi her akşam yayınlanan fatih portakal ile fox t.v. ana haber bülteninde hareketli yan kameradan bu efekt rahatlıkla görülebilir. ancak sunucunun konumu ile kamera hareketi son derece yavaş gerçekleştirildiğinden sinematik etkiyi vermez. her ne kadar kullanım amacı farklı olmuş olsa da uygulanan teknik kısmen dolly zoom'dur.

    film endüstrisine imza atmış en başarılı dolly zoom derlemesi için buyrun

  • çocukken; büyüklerin sokakta saklambaç oynamamasına, doktor adlı oyunla birbirini kovalamamasına, boş boş sokaklarda takılmıyor olmasına çok ama çok şaşırır sürekli bunu sorguladım. içimdeki dışarıda oyun oynama isteği o kadar yoğundu ki büyüdüğümde de sokakta aynı oyunları oynayacağımı düşünürdüm. babama sorduğumda benim oyun çağımda olduğumu tadını çıkarmam gerektiğini büyüdüğümde zaten içimden gelmeyeceğini zevk almayacağımı söylerdi. inanmazdım tabii ki. zamanla zevk aldığım her şey ben anlayamadan değişti. bir bakmışım ve ben büyümüşüm.
    yaşlandıkça sadece bilgisayar oyunlarından aldığımız zevk kaybolmuyor. ben kendim için hangi zevklerimin azaldığını zamanla tecrübe edeceğim. bakalım neler değişecek?

  • üzerine vazife olanı yapmıştır.

    ne desin adam, izleyin o da lazım mı desin?
    yani şimdi kendimizi kandırmayalım gençlikte hepimiz izledik mi desin?
    izlemiyorum diyene inanmam hepiniz izliyorsunuz mu desin?
    izlemesek daha iyi de işte izliyoruz abi mi desin, ne desin?

  • sozlukteki nagehan'lardan istedigim hede.

    kocaman pankart yaptircam amk.

    adam anlamiyo.

    debe editi:

    db'ye ucuncu girisim, diger ikisi bi halta yaramadi, bari bu yarasin.

    soyle bi sosyal sorumluluk projesi varmis efenim:

    (bkz: #47169045)

    sosyal bir projenin gerçekleşmesi için sabırla okumanız dileğiyle...

    sakarya'nın akyazı ilçesi dokurcun beldesinde öğretmenlik yapmaktayım projemi gerçekleştirmek için yardımınıza ihtiyacım var öncelikle yapmak istediklerim:

    1-(bkz: bilgilendirici görseller) (bkz: 9 farklı makinenin çalışma prensibi)

    bu başlıklardaki gibi animasyonları gösterebileceğim bir elektronik pano

    2- (bkz: rubik küpü) (bkz: satranç takımı)

    gibi zeka oyunları (satranç kulübü kurmayı düşünüyorum)

    3-algebrator for students isimli programa türkçe yama yapacak programcı bir arkadaş

    her türlü matematik sorusunu çözen bu program çoğu dili destekliyor türkçe tabi ki yok

    4-http://www.idefix.com/…asp?sid=fjpufw5pzz4zirqrvvsc bu linkteki gibi görsel zeka bulmacaları tarzında kitaplar

    örnek sayfalar: http://www.ahmetbilal.com/102-u-pdf.pdf

    ve her türlü kitap(roman,şiir vs.) ihtiyacımız var.

    pırıl pırıl çocukların ziyan olmalarını engellemek bizim elimizde.

    her türlü destek beklenmektedir.

    ***çaylak olmayan bir arkadaşın konuyu fark etmesi*** ve gündeme getirmesi beklenmektedir.

    eğer kampanya ilgi görmezse başlık kendini imha edecektir.

    ulaşım: bavell0191@gmail.com (mail adresinin dandikliğine aldırmayın :)

  • sanırım gizli bir örgüte üye olan amcadır.

    bu örgüt yetiştirdiği emekli amcaları türkiye'deki tatil beldelerine en az 1 kişi olmaları şartı ile gönderiyor ve sabah markete ekmek almaya giden insanların karşısına aniden çıkarıp 'sabah deniz çarşaf gibiydi, kaçırdınız mis gibi denizi' demeyi amaç ediniyor.

    eğer şu yaşınıza kadar bu amcalardan biri ile karşılaşmadıysanız hiç korkmayın. elbet bir gün sizin de bu amcalardan birisi karşınıza çıkacak ve sabah çarşaf gibi olan denize girmediğiniz için kendinizi kötü hissetmeniz için elinden geleni yapacaktır.

  • tam karşımda oturuyor şu an.

    aramızda bir haftadır evin orta sahasını parselleyen bilmem kaç bin parçalık bir yapboz var. "la palette bistro" diye küçük bir lokanta manzaralı. bitiremedik. her gün usul usul ekledi parçaları, sabırla. küçük karton parçalarını sanki sever gibi birbirine ekledi. ama bitiremedik. yapbozun kalan son parçası eksik çıktı. üzüntüden öyle bıraktı olduğu yerde, toplamadı. "sevmek", salonun orta yerinde terk edilmiş boş bir "dükkan"ın arkasında duruyor şu an.

    elinde bir kitap var, "marifetler". onu okuyor. kitap okumasına o kadar alışığım ki. insanlar sevdiğine çiçek alır, ben yeni kitap kokusu hediye ediyorum ona. öyle bir gülüyor seviniyor ki. şu an elindeki kitabı okurken mesela, hayata dair bütün soru işaretleri siliniyor aklımdan. ona bakıyorum: huzurlu. sadece, geçen trenlerin sesine dönüp bakıyor arada bir, çocuklar gibi.

    "koltuğun altında yapbozun o son parçasını bulamayınca dönüp bana baktığın yüz ifadeni özlüyorum."

    tam bu cümleyi yazmayı bitirirken kalktı geldi yanıma: "ne yapıyorsun?". iş maillerimi açıp, gereksiz bir şeyler gösterdim. yaptığım işin belki de en güzel yanı bu; meraklısı olmayanın ilgisini dağıtacak sayısız malzemem var. hafif geri çekildi, defansta derinliğin kaybolduğu bu andan faydalanıp "belim ağrıyor" bahanesiyle yönümü değiştirdim, rahat yazabilmek için. sırf sana çaktırmadan, gönül rahatlığı ile şu yazıyı bitirebilmek için:

    aramızda sadece bitmemiş bir yapboz kadar mesafe varken bile yine anladım.

    seni her an özlüyorum ve seviyorum.