hesabın var mı? giriş yap

  • birkaç gün önce ncsa mosaic hakkında bir entry girdim, buradan ulaşabilirsiniz.

    web tarayıcıları tarihinde önemli bir yeri var bu mosaic'in, entry'de de anlattım tekrara düşmek istemiyorum fakat önemli bir noktası şu; mosaic'i kuran ekip** daha sonra netscape ismiyle 2000'lerin ortalarına kadar bilinen tarayıcının kurucuları oluyorlar, daha sonra da mozilla vakfında bu işlerine devam ediyorlar.

    netscape ise, onlarca yara ile çıktığı savaşta internet explorer'a yeniliyor. 2003 civarı sanırım, piyasadan tamamen silinmeye yaklaştığı anda mozilla üzerine çalışmalarını başlatıyorlar ve açık kaynak kodlu ilk mozilla sürümü olan phoneix ortaya çıkıyor.

    "mitolojide yanarak öldükten sonra kendi küllerinden yeniden doğan bir kuş olan zümrüdüanka’nın “külleri”, ilk “tarayıcı savaşlarında” microsoft internet explorer tarafından öldürülen netscape navigator’ı temsil ediyordu. ancak phoenix markası phoenix technologies’e ait olduğu için bu addan vazgeçildi ve firebird adında karar kılındı. bu ad ise firebird adını kullanan açık kaynaklı veritabanı yazılımı projesinin tepkisine neden oldu. mozilla vakfı, karışıklığı önlemek için tarayıcının mozilla firebird adını kullanacağını açıkladıysa da tartışmalar sürdü ve 9 şubat 2004’te tarayıcının adı mozilla firefox olarak değiştirildi. firefox, kızıl panda adlı hayvanın takma adıdır ve firefox’un maskotu olarak da bu hayvan benimsenmiştir. " kaynak

    şimdi bunca şeyi niye ekledim, bakın yıl henüz 2003-2004 falan. eylül 2008'e yani google chrome'un çıkmasına henüz 4 sene var. bu adamlar bu işleri yaparken youtube'un kurulmasına bile daha bir sene vardı.

    gelelim güvenlik veya hız konularına.

    firefox'un eklenti marketine girdiğinizde, kendilerinin önerdiği ve güvenlik açığı olmadığını bildirdikleri tüm eklentileri gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz. bugün front end ile uğraşanların en büyük kaynaklarından biri olan mdn , zamanın netscape'i ile temelleri atılmış javascript dilinin de en büyük kaynağıdır. bugün internet tarayıcılarında kullanıcı etkileşimli olan her şeyi javascript'e, netscape'e ve bugün de ardılı olan mozilla vakfına borçluyuz da diyebiliriz.kaynak bunca şey için bile mozilla tercih edilebilirdi ama yetti mi? hayır yetmedi, devam edelim.

    senelerce opera fanatikliği yaptım, sonrasında çinlilere satıldı ve arkasında devasa bir boşluk bıraktı opera, o da silindi gitti maalesef. daha sonra brendan eich mozilla ile benzer bir çizgide brave browser'ı kurdu ve yoluna internetin ve kullanıcıların gizliliğine önem veren bir çizgide devam etti. peki neydi bizi oradan uzaklaştıran şey? bingo, google gibi devasa bir şirketle aynı politikaya sahip olmaya yaklaşmaları. veri güvenliği, veri madenciliği.

    bugünlerde herkesten duyarsınız, konuştuğumuz bir şeyin reklamını görüyoruz veya googleladığımız her şeyin 2 sene reklamına maruz kalıyoruz diye. bu nasıl oluyor sanıyorsunuz?

    şu an, chrome olmasa da çoğunlukla android ve google'a muhtaç durumdayız diyebiliyorum maalesef. hem ülkedeki ekonomik şartlar bizi android kullanmaya mecbur bırakıyor, hem de duckduckgo gibi arama motorlarının yeterli veriyi google kadar yeterli şekilde getirmemesi buna sebep olabiliyor ama bunu en azından tarayıcıda mozilla ile kırabiliyoruz.

    gelelim diğer sebeplere,

    1- firefox bellek kullanım açısından google chrome'dan daha iyi.
    2- chrome ile yapabildiğiniz her şeyi verilerinizi güvende tutma artısıyla firefox ile de yapabiliyorsunuz.
    3-firefox daha fazla özelleştirme seçeneğine sahip.
    4-kullanımında herhangi ekstra bir zorluk yok.
    5-mobilde çok ciddi uzantı desteği sağlıyor, firefox nightly isimli mobil web tarayıcısında reklam engelleyicilere kadar birçok eklenti kusursuz çalışıyor. sözlüğe firefox nightly'den girip reklamsız görmek mi yoksa chrome'dan girip gözleri skerten reklamlara maruz kalmak mı?
    6-mozilla üçüncü taraf izleme tanımlama bilgilerini varsayılan olarak engelliyor, facebook gibi avcılara sizi yem etmemek için uğraşıyor.
    7-mozilla kripto madenciliğine karşı sizi koruyor.
    8-mozilla sosyal izleyicilerin izlemelerine karşı da default olarak koruma sağlıyor.
    9-"firefox'un en son sürümü, dünya çapındaki tüm kullanıcılar için varsayılan olarak açık olan gelişmiş izleme koruması (etp) adlı bir özellik içerir. etp, facebook, twitter ve linkedın gibi şirketlerin sosyal izleyicileri de dahil olmak üzere 2.000'den fazla izleyiciyi engeller. ayrıca, şifrenizin ihlal edilmesi veya güncellenmesi gerektiğinde sizi otomatik olarak bilgilendiren firefox monitor adlı entegre bir özelliğe de sahiptir."

    hala ikna olmadıysanız;

    10-

    "chrome güvenli bir web tarayıcısı olduğunu kanıtlasa da gizlilik kaydı sorgulanabilir. google aslında konum, arama geçmişi ve site ziyaretleri dahil olmak üzere kullanıcılarından rahatsız edici derecede büyük miktarda veri toplamaktadır. google, daha önce satın aldığınız veya ziyaret ettiğiniz gibi bir süveter veya bir kafe bulmanıza yardımcı olmak gibi hizmetlerini iyileştirmek için yaptığını söyleyerek veri toplama konusunda iddiasını ortaya koyuyor. ancak diğerleri, google'ın aslında kendi pazarlama amaçları için benzeri görülmemiş miktarda veri topladığını belirterek aynı fikirde olmayabilir. bilgilerinizi bilgisayar korsanlarından gizli tuttuklarını öne sürüyorlar, ancak bu konunun dışında. google'ın kendisi, büyük ölçüde kullanıcılarından topladıkları veriler sayesinde dünyanın en büyük reklam ağını yönetiyor."

    kaynak2
    kaynak3
    kaynak4
    kaynak5
    kaynak6
    kaynak7
    kaynak8

  • coyote belkide looney tunes dünyasındaki en bahtsız ve en sevilen karakterlerinden biridir. hatta kendisi için onu sevmeyen ölsün bile denilebilir.

    her bölümde kurnazlığını ve aklını kullanan karakterimiz aynı zamanda da sürekli aç bil aç olarak dolanmaktadır. defalarca road runner'ı yakalamaya çalışır ve bunu başarsa bile tam yemeye çalışırken her zaman bir bahtsızlıkla karşılaşır ve sonuca ulaşamaz.

    genelde hayvansal iç güdüler yerine insansı tavırlara sahip çakalımız akla hayale gelmeyecek, saçma sapan karmaşık mekanizmalar kullanır. temelde acme corporation adı verilen bir şirketten türettiği bir plan üzerinden malzeme satın alır ve her zaman komik bir şekilde geri tepen planının ardından bizi güldürmeyi ve tebessüm ettirmeyi başarır.

    peki komedi ve çizgi film dünyasının bu komik marabası, ilyas salman'ı nasıl ortaya çıktı da hala bizi güldürmeye devam etmektedir.

    ilham garip bir duygudur ve bu duyguyu yeşertmenin bir yolu da başka bir şeyden etkilenmekten geçer. onun için pablo picasso'nun şu sözü iyi sanatçılar kopyalar, büyük sanatçılar aşırırgenelde bu durum için çok gerçekçi ve acımasız bir öz eleştiri niteliğindedir.

    neyse konumuza geri dönecek olursak coyote'nin yaratıcısına da bu soruları yöneltmişler. chuck jones yaptığı röportajda şöyle bir cevap vermiş.

    --- spoiler ---

    gençliğimden beri her zaman çok okudum ve gençliğimin en büyük şanslarından biri de etrafımda hep kitap olmasıydı. babam özellikle kiraladığımız ve yeni taşındığımız her evde eşyanın ve bir kütüphanenin olmasına dikkat ederdi ve babamda bu durumu her zaman bir kriter haline getirmişti.

    bu durum benim mark twain'i bulmama vesile olmuştu, yine taşındığımız bir evde sadece etrafta dolaşıyordum, muhtemelen yaklaşık beş ya da altı yaşındaydım ve tom sawyer adlı kitapla karşılaştım. o küçük beynim kitaptan o kadar etkilenmişti ki mark twain'in yazdığı her şeyi okumaya devam ettim... ve hepsini sevdim."

    coyote'yi ise yine mark twain'in posta arabasıyla nevada, carson city'ye seyahat etmek hakkında yazdığı bir günlük olan roughing ıt'in dördüncü bölümünde buldum. twain, bu bölümde çakalı,(uzun, ince, hasta ve üzgün görünen bir iskelet ... want'ın yaşayan, nefes alan bir alegorisi) neredeyse herkesin tarif ettiği kadar doğru bir tanımla perçinliyordu. okudukça çakal da gözümün önünde insanlaşıyordu. ve bu benim için yeni bir haberdi. bir çakalın insan gibi olduğunu hissettiğim hiçbir şeye rastlamamıştım.

    bu, çakalın özelliklerini bu şekilde insanlaştırmanın genç zihnim için yeni bir kavramdı. ve daha sonra zihnim sadece çakalları değil, tavşanları, domuzları, ördekleri, tavukları ve çok daha fazlasını insanlaştırdığı için bu düşüncenin onu hayatı boyunca beni nasıl takip ettiğini görebilirsiniz. açıkçası, beş ya da altı yaşındayken fikir aramıyordum ama yine de buldum. ve mark twain bana, animasyon karakterlerinin bizim düşündüğümüz gibi düşünmelerini sağlayan bir anahtar verdi.

    --- spoiler ---

    kaynak:1

  • babası ölen, yetim büyüyen, üvey evlat olan, tutuklanan, hapis yatan, sürgünlere gönderilen, işsiz kalan, böbreklerinden hastalanan, göğsünden vurulan, mesleğinden atılan, idama çarptırılan, karısından boşanan, karaciğeri iflas eden; ama her ne olursa olsun bizi kimselere ''uşak'' etmeyen bir adamın maaşıdır bu. fazlasıyla haktır. öyle bir helaldir ki ışıltısından önünü göremezsin.

  • liseyi beraber okuduğum bir arkadaşım vardı, büyük hedefleri olan çalışkan bir arkadaşım. mühendis olmayı liseye başlar başlamaz aklına koymuştu, sıraya da mühendis olacağını, istediği üniversiteyi yazdı, teknik üniversitesi inşaat mühendisliği.

    garip bir çocuktu. sessiz, sakin, hayatında kavga bile etmemişti. derin bir havası vardı, altını kazdıkça daha derine indiğini görüyordum. rahatsız oluyordu sorularımdan, üstüne gitmiyordum. lisede aynı ranzada altlı üstlü yattık. önceleri üstte yatıyordu, geceleri haykırarak uyanıyordu, uyuyamıyordu çoğu zaman, üzülüyordum, anlat derdini diyordum, susuyordu. yer değiştik, ben üst ranzaya geçtim. daha rahat uyumaya başladı. sebebini sorduğumda daha az sallanıyor, ben rahatsız olmuyorum ama istersen değişelim tekrar dedi. yok dedim. konuyu da daha fazla irdelemedim. telefonla konuştuğunu neredeyse hiç görmedim, bazen telefonla uzun süre konuşup döndükten sonra yatağına geçip ağlıyordu. okulun kütüphanesine ve bilgisayar laboratuvarına sık sık giderdi. geçmişi de hep silerdi. ne baktığını ne araştırdığını bir türlü anlayamadık. zamanla hocalarında dikkatini çekti, psikolojik destek aldı. okul müdürü çocuğun geçmişini biliyordu ama bize söylemiyordu.

    ikimizde üniversiteyi aynı şehirlerde okuyacaktık. heyecanıyla bir şeyler yapma peşindeydik, ben gezmeye çok meraklıydım, o kitap okumaya. daha büyümüştük, zaten olgun olan arkadaşım daha olgundu. artık yüzündeki hüzünün yerini hırs almıştı. daha çok çalışıyordu eskisinden. başarılı oldu, büyük şirketlerde staj yapma imkanı buldu. bir gün bir kafede otururken tuvalete gitmişti, telefonu da masada. tanıştığımızdan beri telefonuna şifre koymazdı. açtım hemen, safariye girdim. yer imlerine baktım, kandilli rasathanesi, en sık tıklanan sayfaydı. önceleri bir şey demedim. evine gittiğimde bilgisayarına baktım, yine aynı şekilde. evde 1999 senesine ait gazeteler, kitaplar. kandilli rasathanesi yine yer imlerinde. sürekli son depremlere bakıyor.

    soramadım yine kendine. lisedeki müdürü aradım, tam bir hafta sonra ulaştım. sordum arkadaşımı, önce hatırlayamadı, sonra hatırlayınca okula davet etti. tüm hikayesini dinledim arkadaşımın. 99 depreminde ailesinin hepsini kaybetmiş, amcası büyütmüş hep, yatılı okumuş hayatı boyunca. inşaat mühendisliğini neden seçtiğini, telefonuna neden şifre koymadığını, geceleri neden haykırarak uyandığını, neden üst ranzada yatamadığını o an anladım. her şey bir anda gözümün önünden geçerek anlam kazanmıştı.

    bunları kendine anlatamadım, eğer bilseydim daha çok yanında olurdum. keşke daha çok yanında olabilseydim.

  • hani bu takimi niye seviyorsunuz diye soruyorlar ya ben size dunku kasimpasa macindan bir kare aktarayim belki anlamaniza yardimci olurum:

    serdar kurtulus dunku hareketinden sonra kirmizi karti gordugu anda olcay sahan serdar kurtulus' a giderek burada bu hareket yapilir mi diyerek sordu ve kimse hakeme itiraz etmedi. tolga kaleden cikarak hakeme dogru gitti hakem kendisini gelme gelme diyerek uyardi. tolga oldugu yerde durdu. hakeme kaptanlik pazubandini gosterdi ve ben bu takimin kaptaniyim dedi. hakem bunun uzerine gel diyerek kendisini cagirdi.

    mac sonunda olcay sahan roportajinda mahcup bir ifadeyle tolga abi'ye bu macta gol yedirmedigimiz icin cok mutluyuz diyor ya orada cok mutlu oluyoruz biz.

    varsin sampiyon olmasin ama bu degerlerinden de vazgecmesin.

    bu takimin pacalarindan efendilik akiyor. biz bu efendiligi ve mulayimligi seviyoruz iste.