hesabın var mı? giriş yap

  • saf, iyiniyetli fakat düz bir insandır.
    rönesans sonuçta herkes bir sanatla ilgileniyor, resimdir, mimaridir, heykeldir... ee haliyle her tarafta bir boya kokusu, tiner kokusu, vernik kokusu filan, bir süre sonra rahatsız olmuş belli ki adamcağız. en sonunda da isyan etmiş, ''yeter lan'' demiş, ''boya kokusundan kafam beynim döndü, rönesans'ı batsin'' demiş.

    ''işte bu anlayış yüzünden ülkemizde sanat gelişmiyor'' diyerek bir hıncal uluç yazısı tadında bitiriyorum izninizle entryimi

  • şampiyon kokoreç'in mecidiyeköy şubesinin yemeksepeti'nde gelen olumsuz yorumlara verdiği inanılmaz samimi ve bir o kadar da efsanevi ayarlardır.

    örnek:

    müşteri: hayatımda yediğim en kotu kokorectı bı daha asla.
    şk: birincisi, hayatınızda yediğiniz en kötü kokoreç olmasının sebebini yazmamışsınız. ikincisi, gerekli kontrolleri yaptığımızda gördük ki, siparişiniz normal sürenin de altında ulaştırılmış sizlere. buna rağmen hızımıza da en düşük puanı vermişsiniz. aynı zamanda bu siparişten hemen 2 gün sonra tekrar sipariş verip tekrardan ürünler hızlı ulaşmasına rağmen 2-2-2 şeklinde paunlama yapmışsınız. sebep olarak da kokoreçin domatesli olmasını göstermişsiniz. ama domatessiz olsun diye not bile yazmamışsınız.

    -----------

    sayın müşterimiz; "kokoreçine güvenmeyen domatesle sunar" gibi bir özlü söz yazmışsınız fakat şampiyon kokoreç'in bütün şubelerinin kokoreçi domates ve biber ile pişirerek sunduğunu bilmiyorsunuz muhtemelen. bu, kokoreçimize güvenmediğimiz değil, bizim tarzımızın bu olduğunu gösterir. ki, hemen her kokoreççi de bu şekilde yapar. sadece ege bölgesinde, özellikle izmir'de kokoreç yalnızca kimyon ile sunulur. ayrıca bu bizden ilk siparişiniz değil. domates istemediğinizi belirtebilirdiniz.

    -------------

    çok daha fazlası için: http://istanbul.yemeksepeti.com/…&categoryname=4574

    (bkz: domates istemediğinizi belirtebilirdiniz)

  • ankete bakarsanız tamamen manpüle edilmiş sorulardan oluştuğunu göreceksiniz. play-off gibi ucube ve saçma bir sistemi getirmek için burada bulunan sorulara verilen yanıtlar sizi mecburen bu sistemi istemişsiniz gibi göstermeyi hedefliyor.

    örnek 1:

    + ligin zirvesi için rekabetin son ana kadar gitmesi senin için ne kadar önemli?
    - yani olsa güzel olur tabii, neden olmasın.
    + o zaman play-off sistemi istiyorsun sen :)

    örnek 2:

    + ligin kalitesinin artması sizin için ne kadar önemli?
    - tabii ki çok önemli sayın dallama.
    + hmmmm o zaman sen play-off sistemi istiyorsun.

    örnek 3:

    + en iyi takımlar birbirine karşı daha fazla maç yapsın ister misin?
    - olabilir aslında ama ne alaka şimdi
    + o zaman sen play-off istiyorsun :)

    örnek 4:

    + izlediğin maçın sonunda bir takımın kupa kazanması ihtimali ne kadar iyi olur sence? 1 çok iyi 5 çok kötü
    - yani olabilir tabii ama işte türkiye kupası falan var onun için.
    + yok yok, ligi play-offa çevirelim biz daha iyi olur.

    ayrıca bu soru oksimoron bir sorudur. lig usulünde de oynansa kupa usulü de oynansa kazanan takımın kupa aldığı maçlar olmuştur. ligimizde birçok örneği de vardır.

    saçma sapan başka bir soru:

    +genç türk oyuncuların kendilerini daha çok geliştirebilecekleri maçlar oynaması sizin için ne kadar önemli? 1 çok önemli 5 çok önemsiz.

    yani bu soruya hayır ya da çok önemsiz diyecek kim var allah aşkına? neye varmaya çalışıyorsun bu soruyu sorarak?

    manipülatif sorulardan bir başkası:

    + küme düşme play-off'ları için tercih ettiğiniz takım sayısı nedir?

    ya ben küme düşme play-offu istemiyorum ki. önce bi o soruyu sorsana bana. evet dersem otomatik olarka bu soru açılsın.

    saçmalıklar bununla da bitmiyor. ilerleyen sorularda bir takım lig+kupa kaç maç oynamalıdır diyor. yani şimdi bence lig dediğin 18 takımdan oluşur.* bir takım da 34 maç yapmalıdır. ama sen kupa+lig dersen, gönül ister ki benim takımım kupada yapabildiği kadar fazla maç yapsın. bu yüzden de 44 maç oynasın isterim. ama sen benim buraya yazdığım 44 maçlık isteğimi, "aaa bak 44 maç oynansın istiyorsun, demek ki fazla maç istiyorsun sen. o yüzden ligin sonuna bir play-off ekleyelim, sen mutlu ol." gibi alakasız bir yere de çekebilirsin. mevzuya avrupa kupalarında mücadele eden takım taraftarlarının yaşayacağı kafa karışıklığını eklemiyorum bile.

    sonrasında da en az ve en fazla kaç maç yapılmalıdır, lig ne zaman başlayıp ne zaman bitmelidir gibi saçma sapan sorular koymuşlar.

    özetle, tff'nin "ben yaptım oldu" kararlarından birisi geliyor yine. bu defa milyon eurolar bayılıp bi şirketle anlaşmışlar. anket yaparak demokrat görünelim diye de tavsiye almışlar sanırım. hayır her şeyiyle ortada olan bir sistem için* niye yabancı bir firmaya bu kadar para bayılırsın onu da anlamıyorum ama neyse, zaten taraftarın malı deniz, yemeyen keriz.

    biz bu işe karşıyız. sistem değişikliğinizi de, hakemlerinizi de, kuntzunuzu da hamitinizi de alıp türk futbolunun yakasından düşün.

    edit: çeşitli yazım hataları ve imla kuralları.

    ----------------

    edit 2:

    entry büyük ihimtal yarın debeye falan girer. girmese de gündemde kalacak gibi duruyor. hazır yakalamışken birkaç şey eklemek istiyorum.

    başlık altında bu kararın başka takıma yarayacağını iddia eden 3 büyük takım taraftarlarının tartışmasını görüyorum. arkadaşlar, saçmalamayın. bunların amacı ceplerine daha çok para indirmek. ne taraftarı, ne takımları ne lig kalitesini düşünüyorlar. özellikle bu sene 3 büyük takım taraftarlarının hepssi akp'li dayılar gibiler. herkes kendilerine kompo kurulduğunu düşünüyor. hepsi herkesin kendilerine karşı olduğunu falan düşünüyor. hayır arkadaşlar. kimseye özel komplo kurulmuyor, bu adamlar be-ce-rik-siz. iş bilmez, yönetimden anlamaz, sürekli birilerinn baskısı altında ezilen, sorumluluk almayı geç emir almadan adım bile atamayan insanlar yönetiyorlar şu anda türk futbolunu. ortadaki kaosun nedeni de bu.

    yıllardır tff'nin başına seçilen değil atanan birileri geliyor. tff başkanlığına en son ne zaman çok adayla gidildi, en son ne zaman birileri vizyon koyup, dosyasını ve planlarını açıklayıp ben oylarınıza talibim dedi? memur gibi çalışıp rapor veriyorlar üst tarafa. üst taraftan gelen "ligin kalitesini artırın" ya da "naklen yayına olan ilgiyi artırın" gibi baskılardan dolayı sudan çıkmış balık gibi kararlar veriyorlar. tabii ki bu kararları verirken de ceplerini de en güzel şekilde doldurmayı unutmuyorlar.

    demem o ki, hakemler kalitesiz, yöneticiler kalitesiz, oynanan futbol kalitesiz, kurallar ve kaideler kalitesiz, alınan kararlar da en az bu kadar kalitesiz. belki biz de kalitesisizdir de bundan dolayı bu kadar boka batmasına izin vermişizdir futbolumuzun. onu bilemiyorum. ancak ne olursa olsun, taraftarlar, yani bizler, bunu haketmiyoruz. birbirimize bok atacağımıza bu adamların saltanatını sonlandıracak hareketlere girişmemiz lazım. vesselam.

  • seda sayanın suçlamaları üzerine önce iftira deyip sonra da sarmaş dolaş fotograflarını hikayesine atıp özür dileyen adam. madem sana böyle çirkin bir iftira atıldı, iki günde ne değişti de o insana sarıldığın fotografı yükledin?

    öbür yandan seda sayan net bir şekilde tecavüzcü dedigi adamın kendisiyle olan fotografını nasıl bugün hikayesinde paylaşıyor?

    siz nasıl pisliğe batmış insanlarsınız?

    nasıl pis hayatlarınız var?

    bunca sene nasıl böyle el üstünde tutuldunuz bu ülkede anlamak zor. iki gün sonra unutulmaması dileklerimle.

  • amerika koşullarında pek imkansız olmayan durumu gerçekleştiren delikanlıdır.

    çalıştığı işten saatlik 20 dolar alıyormuş, yani 55 tl. türkiye'de asgari ücret bırak saati, günlük 55 tl değil.

  • kendi eşini başkalarının yanında aşağılaması. bir erkek olarak benim bu kadar zoruma gidiyorsa, kim bilir o kadın için ne tiksinç bir şeydir.

    debe editi (adettendir; affınıza sığınarak):

    1. mit tırlarını durduran savcıların mahkemede yaptıkları savunma (alem delikanlı görsün): tık

    2. taraf'ın tutuklu gazeteciler mehmet baransu ve hidayet karaca'yla ilgili haberi: tık

    3. bi takım adamların, vatandaşı enayi yerine koyarcasına birilerinin hırsızlığını örtmek için zırt pırt öne sürdüğü bir konunun içyüzü (sürpriz): tık

    4. bu ise, verdiğim bakınızlardan dolayı "sana şuku verip de debe'ye çıkaran ellerime tüküreyim" diyen kalbi kırıkların gönlünü almak için: tık

    5. bu da, o kadar kafanızı ütülediğim için kendimi affettirmek babında: tık

  • bir çalışanın her gün her saat aynı verimlilik ve performansta çalışabileceğini düşünen yönetici olmuş çalışanların haklı gördüğü durumdur.

    neymiş efendim, çalışanlar yaptıkları işi değil çalışma sürelerini hesaba katıyorlarmış; çalışmanın tanımı bu zaten. iş yerine adımını attığın anda çalışıyor sayılırsın. adam daha bunu bile bilmiyor, adamı yönetici yapmışlar bir de. üstüne bi de gelmiş burda kapitalizmin vahşi çarklarını yağlıyor.

    tabi suç bu tip çakma yöneticilerde değil, suçlu hep çalışan olur. ya az çalışır ya bilgisizdir, cahildir vs

  • çocuk abd vatandaşı. geçmiş olsun. daha da gelmez. biri yorum yazmış. "bir gün bir esnafla tartıştım ve camını kırdım. akşam memlekete gitmek için otogardayken göz altına alındım." diye. cam kıran adam otogarda yakalanır, adam öldüren güle oynaya ülkeyi terk eder. ölen öldüğüyle kalır.