hesabın var mı? giriş yap

  • osmanlı imparatorluğu'ndaki geçmişi tımar sisteminin bozulması, toprak mülkiyetinde devlet otoritesinin zayıflaması ve büyük toprakların, şahısların mülkiyetinde toplanmasıyla birlikte ortaya çıkan "köylü-ağa, köylü-bey" atışmalarına uzanmaktadır. bu gelişmeler kırsal kesimdeki nüfusun şehirlere akın etmesine, şehir nüfuslarının 16.yüzyılda %100 artmasına ve yeni gelen nüfusun şehrin içine kadar gecekondular inşa etmesine sebep olmuştu. öyle ki o dönem yayınlanan fermanlarda devlet toprağından kaçak inşaat yapımı, baraka yapımı gibi durumların yasaklanması yer almaktaydı.

    türkiye cumhuriyeti'ndeki kökeni ise 1950li yıllara uzanmaktadır. türkiye, demokrat parti iktidarıyla birlikte ithalatın serbestleştirilip arttırıldığı ve tarıma dayalı bir büyüme dönemine girmiştir. 1948'de 1750 adet olan ülkedeki traktör sayısı, 1960'ta 40.000'e yükselmiş, yani tarımda makineleşme dönemi ortaya çıkmıştır. ancak bu makineleşme beraberinde kırsal kesimde işsizlik ve şehirlere göçü tetiklemiştir. işte türkiye'de gecekondulaşmanın temelleri bu noktada atılmaktadır.

    27 mayıs ihtilali ve beraberinde gelen "planlı ekonomi" yılları türkiye'de 1962'den 80'li yıllara kadar ithal ikameci sanayileşmeye dayalı ekonomi politiğini hayata sokmuştur. yani kısaca tanımlarsak; dışarıdan ithal ettiğin ürünü artık etme, içeriden temin et politikası. bu ekonomi politiği o dönem ülke için büyük umuttu. temelleri menderes'in son dönemlerinde tıkanma sebebiyle zorunlu olarak atılmıştı. darbeden sonra ise kurumsal anlamda, iç talebi karşılamaya yönelik, korumacı ve kökleri 1930'lu yıllarda atılan devlet destekli sanayi mirasıyla bütünleşen bir ekonomik gelişim planı oluşturuldu.

    işte bu iç talebe yönelik sanayi girişimi için adı üstünde bir "iç talep" gerekliydi. bunun için de en ideal kesim kentlere göç eden ve edecek olan kırsal kesimdi. kırsaldan gelen bu kesim önce kurulan fabrikalarda istihdam edilmeye başlandı. ardından artan gelirleriyle birlikte "tüketim" ekonomisine katkıda bulunup paranın şehirlerde dönmesine katkı sağladılar. ayrıca bu insanlar aynı zamanda köylerdeki topraklarını satmamış kişilerdi. bu da gelir durumlarının görece daha iyi olmasına veya en azından kendilerine şehirlerde teklif edilen işlerde fiyatlar açısından pazarlık yapabilmelerine olanak sağlıyordu. bu sayede o dönem ücretlerde de artış söz konusu olmuştu. gelir durumu artan, çalışan ve tüketen bu kesim, 50'li yıllarda oluşturdukları gecekondularda iyileştirme, kat çıkma gibi eklentiler yaptılar.

    60'lı ve 70'li yıllarda çok partili sistemin getirdiği popülist söylemler ve oy kaygısı hükümetleri bu gecekondulara tapular verme yani bu yapıları kalıcı hale getirme politikalarına sürükledi. örneğin 1966'da 775 sayılı yasa ile gecekondunun varlığı resmen kabul edilmiş, kentte yerleşebilmesine yönelik resmi imkanlar ve kurallar getirilmiş olup 1950’lerde derme çatma, tek çatıdan oluşan ve altyapısı bulunmayan bu gecekondular kanun ve aflarla hem altyapısına kavuşmuş hem de meşruiyet kazanarak rant kazanma aracına dönüşmüştü. böylece gecekondu sahipleri ise her açıdan devletle pazarlık yapabilme kuvvetine erişmişti. çünkü sistemin can damarı devlet dairelerindeki nispeten daha eğitimli ve kültürlü memur/bürokrat kesim değil sanayide çalışan bu kişilerle gurbetçilerden gelen dövizlerdi (bu başka girdinin konusu).

    özetle türkiye cumhuriyeti'nde sanayileşmiş büyük kentler, 50li yılların ikinci yarısından itibaren başlayan gecekondulaşma sürecini 60'lı ve 70'li yıllarda o dönem kalıcı halde benimsemek zorunda kalmışlardır. zamanla genişleyen kent sınırlarıyla birlikte bu yapılar şehir içlerinde kalmış hatta apartmanlaşmalar başlamıştır. bu da zaten pek de başarılı olmadığımız şehir planlama ve kentleşme serüvenimizin acı bir tecrübesi olarak tarihe yazılmıştır.

    türkiye'nin yine bu yıllarda kendisine benzer diğer ükelere nazaran işçi ücretleri, sosyal güvenlik sistemi ve güvenceler açısından daha iyi seviyelerde olması da direkt olarak ithal ikameci ekonomi politiği ve 61 anayasasının getirdiği düzenlemelerle ilişkilidir. bu da bizlere sosyal devlet anlayışı ve sendikal hakların türkiye tarihinde gecekondulaşma ile yaşadığı ilginç paralelliği göstermektedir.

    edit: anayasa 61 olarak düzeltildi.

  • yanlış oldugunu ben de kabul ediyorum.

    padisah kovulmamış, aksine ardına bakmadan kaçmıştır.

  • sözü edilen kız kemal kılıçdaroğlu'nun kızı olsa başbakan mitinglerde "kızına, evladına sahip çıkamayan, onlara edep, terbiye veremeyen zihniyet nasıl olacak da ülkesine sahip çıkacak. işte bizim bunlarla aramızdaki fark bu." diyecekti.

    en azından bana öyle geliyor.

  • manyak mısınız olm siz?
    hasta mısınız?
    takacak şey bulamadınız, buna mı taktınız?

    meclis başkanınız 5 tane koruma aracına 2.5 milyon veriyor, onu da senin ve benim cebimden çıkan paradan veriyor, buna laf edeceğinize, anasının ak sütü gibi helal kazancından 17bin liralık bebek arabası alan adama mı çatıyorsunuz?
    ruh hastası mısınız lan siz?

    cebinizdeki parayı lüpletene ses çıkarmayı öğrenip siz de o 17bin liralık bebek arabasından alabilecek hale gelseniz daha iyi olmaz mı? illa başkasının ayağından çekip çukura batırmak zorunda mısınız?

    herhangi bir bebek ürünü mağazasına gidip, bebek arabası nedir, kaç paradan başlar onu bile kontrol etmemişsiniz. bir akşam herhangi bir avm'ye gidip insanlar bebekleri için ne kullanıyor bakmamışsınız.

    evet, 199 liraya da bebek arabası var, ama sen tırnaklarını yeme diye 199 liralık arabadan almak zorunda mı tarkan? sana ne ulan? sa-na-ne?

    eğer ki tarkan'ın 17bin liraya bebek arabası ile derdin var ise; erik kafası yazmışsın ama oraya başka bir şeyin kafasını yazman lazım.

    edit: beşik ile bebek arabasının farkını da bilmiyor eşek herif.

  • arkasında sağlam huzursuzluk olduğunu düşündüğüm karar.

    adam devletin yapamadığı şeyleri yaptı yangında, ünlüler aradı, parasal destek verdi. bizim iktidar parayı başkasının yönetmesinden hoşlanmaz. isterler ki 10 lira bağış gelsin. 8'ini yiyip kalan 2 lirasını kendilerine biat edenlere dağıtsınlar.