hesabın var mı? giriş yap

  • pluto, güneş sistemimizin en uzak ve gizemli köşelerinde yer alan, cüce gezegen statüsünde bir gök cismidir. 1930 yılında keşfedilen pluto, uzun yıllar boyunca dokuzuncu gezegen olarak kabul edilmiş olsa da, 2006 yılında uluslararası astronomi birliği tarafından cüce gezegen kategorisine alınmıştır. buz ve kayadan oluşan pluto, neptün'ün yörüngesinin ötesinde bulunan kuiper kuşağı'nda yer alır.

    pluto'nun keşfi ve statüsünün değişimi, gökbilimciler için önemli bir dönüm noktası olmuştur. bu olay, güneş sistemimizin bilinen sınırlarını genişletmiş ve "gezegen" tanımının yeniden değerlendirilmesine yol açmıştır.

    bu metinde, pluto'nun keşif tarihi, statüsünün değişimi, fiziksel özellikleri ve güneş sistemi için önemi hakkında detaylı bilgiler yer alacaktır.

    6 nisan 1929: x gezegeni arayışı başlıyor

    1902 yılında gökbilimci percival lowell kuyruklu yıldızların yörüngelerinin neptün gezegeninin ötesinde başka bir gezegenin varlığına işaret ettiğini saptamıştı. lowell, gizemli gezegeni bulmak için 1905 yılında arizona'daki gözlemevinde araştırma başlatmıştı. lowell 1916'da öldüğünde mirasının büyük çoğunluğunu bu gözlemevine bırakmıştı. fakat eşi constance mirasın kullanımına itiraz etmişti ve x gezegeni arayışı 1927'de mahkemenin lowell gözlemevi lehine karar vermesiyle yeniden başlayabildi. araştırma süreci için özel bir teleskop inşa edildi ve lowell gözlemevi'nin yeni çalışanlarından clyde tombaugh yeni canlandırılan araştırmaya yönelik olarak ilk fotoğraf levhalarını açığa çıkarmaya (fotoğrafla görünür hale getirmeye) başladı.

    18 şubat 1930: pluto keşfedildi

    tombaugh, lowell'ın x gezegeni'nin konumunu öngördüğü gökyüzü bölgesinin birçok fotoğrafını çekmişti. fotoğrafları yan yana özel bir cihazda karşılaştırdı. bu cihaz, blink comparator, iki fotoğraf levhasındaki görüntüleri üst üste bindiriyor ve bu iki levha arasında hızla geçişler yapıyordu. böylece yıldızlar yerlerinde sabit kalırken, gezegenler fotoğraf çekim süreleri arasındaki kısa süre içinde hareket etmiş olup, cihaz sayesinde bu hareket gözlemlenebiliyordu. tombaugh, bir yıldan kısa bir sürelik araştırma sonucunda 1930 yılının ocak ayı içinde çekilmiş iki fotoğraf levhasında pluto'yu keşfetti.

    14 mart 1930: pluto, adını aldı

    pluto'nun keşfi 13 mart 1930'da duyuruldu. haber hızla tüm dünyaya yayıldı. ertesi gün oxford üniversitesi'nde bulunan bodleian kütüphanesi'nin başkanı falconer madan, gazeteden bu haberi kahvaltıda kızı ethel burney ve ethel'in 11 yaşındaki kızı venetia (daha sonra venetia phair) ile paylaştı. mitolojisini iyi bilen venetia, yeraltı dünyasının roma tanrısı olan pluto'nun keşfedilen bu gezegene ad olarak verilmesini önerdi. madan bu adı çok beğendi ve arkadaşı gökbilimci herbert hall turner ile iletişime geçti. turner, lowell üniversitesi ile irtibat kurdu. minerva ve persephone gibi birçok isim önerilmiş olsa da, percival lowell'ın isminin ilk iki harfini içeren pluto adı, tombaugh ve diğer lowell gökbilimciler tarafından seçildi.

    22 haziran 1978: charon keşfedildi

    pluto, güneş sisteminin kenarında yalnız başına varlığını sürdürüyor gibi görünüyordu. fakat abd deniz kuvvetleri gözlemevi (u.s. naval observatory) gökbilimcileri james christy ve robert harrington, pluto'nun görüntülerinde bir çıkıntı farkettiler. pluto'nun önceden çekilmiş görüntülerine baktıklarında, bu çıkıntının 6.4 günlük periyotlar halinde pluto'nun etrafında hareket ettiğini gördüler. pluto'nun bir uydusu vardı! yaklaşık 1,208 km çapındaki charon, pluto'nun (2,370 km) yarısı büyüklüğünde. bu ikisi bazen "çift gezegen" olarak da tanımlanıyor.

    7 şubat 1979: pluto, neptün'ün yörüngesini kesiyor

    çoğu gezegenin yaklaşık dairesel yörüngesi vardır, ancak pluto'nun yörüngesi elips gibi daha gergin bir biçimdedir. pluto'nun yörüngesi diğer gezegenlerin yörüngelerinden daha yüksek bir eksantrikliğe (merkezden dışa doğru gerginliğe) sahiptir. bir daire, sıfır eksantrikliğe sahiptir, yani hiç gergin değildir. pluto ise 0.251'lik bir eksantrikliğe sahiptir ve bu, yörüngesinin neptün'ün yörüngesini kestiği anlamına gelir. bu keşif sonrasında neptün, 7 şubat 1979 ile 11 şubat 1999 tarihleri arasında güneş'ten daha uzak bir gezegen konumuna geçiş yaptı.

    15 mayıs 2005: nix ve hydra keşfedildi

    hubble uzay teleskopu'nu kullanan gökbilimciler pluto'nun bu iki uydusunu keşfettiler. nix ve hydra küçük ve uzun cisimler; her ikisi de yaklaşık 55 km uzunluğunda fakat hydra 34 km kalınlığı ile ikisi içinde daha tombul olanı. bu iki uydu, pluto ve charon'un sürekli değişen kütleçekim alanlarında yörüngede döndükleri için kaotik bir şekilde yalpalarlar. yörüngeleri sırasında dönme eksenlerinin yönü çok büyük değişikliklere uğrar. hubble ayrıca 2011'de kerberos ve 2012'de styx adlı diğer iki uydusunu bulmak için de kullanıldı.

    19 ocak 2006: new horizons fırlatıldı

    pluto-charon sistemini keşfetmek için nasa, küçük araştırma sondası new horizons'u tasarladı ve mevcut en büyük roketlerden birisi olan atlas v'e yerleştirip bu sondayı güneş sisteminin sonuna doğru saatte 58,000 km'den fazla bir hızla fırlattı. dünya'dan ayrılırken new horizons, şimdiye kadar yapılmış en hızlı uzay aracı olmuştu. bu sayede nasa sondaları tüm gezegenleri ziyaret etmiş olacaktı... fakat new horizons jüpiter'i bile geçemeden önce...

    24 ağustos 2006: pluto cüce gezegen statüsüne geçirildi

    pluto her zaman gezegenler arasında bir tuhaflık olarak görülmüştü. dünyevi gezegenler gibi küçük, kayalık ve güneş'e yakın değildi. gaz devleri gibi büyük bir gaz topu da değildi. on yıllarca biricik olarak kaldı ta ki 21. yüzyılın başlarında, pluto ve charon ile neredeyse aynı boyutlarda kütlelerin güneş sisteminin kenarında, kuiper kuşağında keşfedilmesine kadar. bunlardan birisi olan eris, pluto'dan bile daha büyüktü. acaba güneş sistemi daha pek çok gezegene mi yer vermeliydi? zaten bir "gezegen" nedir? gökbilimciler bu sorular üzerine tartıştılar ve bu tarihte uluslararası astronomi birliği, pluto, eris ve ceres'in (en büyük asteroid) ilk üç cüce gezegen olacağına dair oldukça tartışmalı bir karar aldı.

    14 temmuz 2015: new horizons pluto'nun yanından geçer

    dokuz buçuk yıllık yolculuğun ardından new horizons nihayet varış noktasına ulaştı. yaklaşırken pluto'nun üzerinde "balina" lakaplı koyu renkli bir ekvator bölgesi ve daha açık renkli, kalp şeklinde bir bölge gibi alışılmadık özellikler gördü. bu tarihte new horizons pluto'ya 12,500 km ve charon'a 28,800 km kadar yaklaştı. new horizons'ın sonraki aylarda dünya'ya yaptığı karşılaşma sırasında toplanan verileri göndermesi ve 2018 veya 2019'da karşılaşacağı üç olası kuiper kuşağı cisminden birine yönelmeye hazırlanması beklenmekteydi.

    23 mart 2178: keşiften bu yana bir plüton yılı tamamlandı

    pluto güneş'ten o kadar uzak ki bir yörüngesini tamamlamak için 248 dünya yılından biraz daha fazla süre geçiyor. kim bilir belki bu tarihte insanlar yerinde bir plüton yeni yılını kutluyor olabilirler.

    kaynak; linklenmiş sayfalardan derlenmiştir.

  • askerliğini bitirip memleketi istanbula giden bir gencin feryadı. buyrun;

    "istanbul'a gelişimin ilk dakikalarında beni ilk kucaklayanlar metrobüs halkı oldu:/ şu an tutunmadan gidiyorum, handsfree yolculuk konforu var bu şehirde..."

  • filmde barinan en büyük mantik hatasi meger yilmaz erdogan´mis.
    yeni farkettim.

    behcet necatigil´i canlandiriyor bu adam; necatigil 1916 dogumlu, film 1941´de geciyor, yani sair 25 yasinda.
    yilmaz erdogan 50 yasinda bir adami canlandirir gibi. bir de genc sairler hocam diye hitap ettiklerinden kendisine, aralarinda cok büyük bir yas farki varmis gibi aktarilmis; fakat muzaffer tayyip uslu 1922, rüstü onur da 1920 dogumlu. yani üc sair neredeyse akran.

    46 yasindaki adam 25 yasindaki bir sairi canlandirirken, 30 yasindaki karisi da 17 yasindaki bir karakteri canlandiriyor.
    ailecek bir sorun var.

  • diz kapağımın arkasında ve kollarımın iç kısmında tam eklem yerlerimde minik kırmızılıklar şikayetiyle gittim doktora.. bi süre konuştuk, sonra muayene sedyesine yüzüstü uzanmamı istedi doktor..

    "işte sıçtığım an!" diye düşündüm.. yüzüstü ve sırtüstünü hep karıştırırım ben.. yüzümüzün üstüne yatınca mı yüzüstü oluyo, yoksa yüzümüz üste gelicek şekilde yatınca mı bi türlü aklımda tutamıyorum..

    bunları düşünürken, aklıma bi cinlik geldi.. dedim "önce yüzüm yukarı gelecek şekilde bi yatayım, doğruysa zaten doktor bey, muayeneye başlar.. yok başlamazsa bi de öbür türlüsünü denerim.."

    önce yüzüm yukarı gelecek şekilde uzandım..
    baktım doktor beyde bi hareket yok, yavaşça yan döndüm, sonra bi de yüzüm aşağı gelecek şekilde uzandım.. bikaç saniye sessizlik.. "yanlış oldu herhal" diye yine döndüm.. doktor öle ayakta bekliyo bana bakarak..
    "alla alla.." dedim.. "kompil karıştırdım herhalde ben!?" bi daha yan döndüm.. bu sefer ellerimi de yastık gibi kafamın altına aldım, cenin pozisyonu gibi hafif..

    hala ses yok.. "dur.." dedim "bi de öbür yana döniim".. ama stresim de artıyo bu arada.. "acaba kompil ayağa kalkıp yeniden mi başlasam" diye de düşünüyorum, tam ben yüzüstünü bulduğum sırada görememiş filan olabilir diye..

    kendi etrafımda bi tur daha attım ama ağlıcam artık.. doktor da ölee bekliyo başımda.. en son yüzüm yukarı gelicek şekilde yatarken bu da mı gol değil! bakışımla bi daha baktım doktora..

    __"napıyosun yaa??!!" dedi..

    napıcam ya napıcam??!! kabir azabı çekiyorum, yattığım yerde.. öle seyredeceğine, kolumdan tutup doğru yöne dönderiversen nolur??!

    halkın anlıyacağı dilden konuşsun doktorlar biraz!! yüzüstümüş!!1

  • biliyorum sana giden yollar kapali
    ustelik sen de hic bir zaman sevmedin beni

    ne kadar yakindan ve arada ucurum;
    insanlar,evler,aramizda duvarlar gibi

    uyandim uyandim, hep seni dusundum
    yalniz seni, yanliz senin gozlerini

    sen bayan nihayet, sen olumum kalimim
    ben artik adam olmam bu derde duseli

    simdilerde bir kopek gibi kosuyorum ordan oraya
    yoksa gururlu bir kisiyim aslinda, inan ki

    animsamiyorum yari dolu bir bardaktan su ictigimi
    ve icim goturmez kenarindan kesilmis ekmegi

    kac kez sana uzaktan baktim 5.45 vapurunda;
    hangi sarkiyi duysam, bizimcin soylenmis sanki

    tek yanli ask kisiyi nasil aptallastiriyor
    nasil unutmusum senin bir baskasini sevdigini

    cocukca ve seni uzen girisimlerim oldu;
    bagisla bir daha tekrarlanmaz hicbiri

    raslasmamak icin elimden geleni yaparim
    bu boyle pek de kolay degil gerci...

    alisirim seni yalniz duslerde oksamaya;
    bunun verdigi mutluluk da az degil ki

    cikar giderim bu kentten daha olmazsa,
    sensizligin bir adi olur, bir anlami olur belki

    inan belli etmem, seni hic rahatsiz etmem,
    son istegimi de soyleyebilirim simdi:

    bir geceyarisi yaziyorum bu mektubu
    yalvaririm onu okuma carsamba gunleri

    cemal sureya

  • çok severim ben bu amcaları. beyaz peynir konusunda çok hassas olurlar ve her yerden beyaz peynir almazlar. ama buldukları yerleri de sürekli değiştirirler. bir dönem köşedeki bakkal süper olur, sonra bozar. bir dönem köşedeki süpermarket iyidir ama bir süre sonra mandırayı değiştirdiğinden orası da bozar. bir ara arka sokakta bir peynirci açılır, bir-iki ay oraya devam edilir. sonra orası da kesmez. bütün bir ömür kahvaltı sofrasında beyaz peynir kritik ederek geçer ve aslında hoş bir durumdur bu. çünkü beyaz peynir hakikaten önemlidir ve iyisi süper olur.

  • - fiş almazsak ne olur?
    - maliyeden misiniz?
    - evet.
    - boku yediğimin resmi olur sanırım.
    - evet. başka?
    - ayıp etmiş olurum. devletten vergi kaçırmış olurum.
    - başka?
    - bütün bunlar yol su elektrik olarak bana dönmez. yazık olur.
    - aferin. seneye yine gelicez.

  • inanılır gibi değil. 1 yıl çalışarak felipe melo alabiliyorlar.

    debe editi: ekşi sözlük'te günde ortalama kaç adet entry giriliyor? bilen varsa yeşillendirebilir mi? istatistikler fasilitesi eskiden ne güzeldi, şimdi bakmak bile istemiyorum.

    bu arada günlerden cumartesi, hava güneşli, burayı okumak yerine dışarı çıkıp iki arkadaşınla buluşsana dostum :)

  • iki kez ana hikayeyi bitirdikten sonra, kitapları da okuyunca tekrar başladığım oyun. ve görüyorum ki hala ama hala beni şaşırtıp heyecanlandırabiliyor.

    --- spoiler ---

    side questlerden spoiler içerir
    --- spoiler ---

    novigrad kırsalında cüce bir otacı, benden ot toplamaya gönderdiği fakat geri dönmeyen çırağını bulmamı istedi. ot toplamaya gönderdiği civara gittiğimde, civarda bir tane köy buldum. ama işin ilginci, köyde 5-6 ev olmasına rağmen bir tanesi hariç hepsi boştu. o tek evde de ihtiyar bir karı koca yaşıyordu. otacının çırağını sorduğumda onu ot toplarken gördüklerini, ama daha sonra ormanda kurt ulumaları geldiğini, muhtemelen çırağın kurtların akşam yemeği olduğunu söylediler. akla yatkın gelse de boş evlere de bir bakmak istedim. evlerden bir tanesinde kanlı bir kesme tahtası ve bıçak vardı. ama başka hiçbir ipucu yoktu. kanlı tahtayı ihtiyarlara sorduğumda o evin önceden bir avcıya ait olduğunu ve avladığı hayvanları orada doğradını, bu işin dışarda olmasındansa içerde yapılmasının daha temiz olduğunu söylediler. fakat yaşlı adam biraz öfkelenmiş gibiydi, bana sen bu işleri ne diye karıştırıyorsun minvalinde bir şey söyledi.
    o an dönüp otacıya çırağının kurtlara yem olduğu haberini vermek üzere köyden çıkmaya karar verdim. ancak tam köyden çıkarken bu karı kocanın evinin bahçesinden çürümüş et kokusu geldiğini fark ettim. kokuyu takip ettiğimde, yaşlı çiftin evinin bahçesinde sığınak gibi bir yere açılan ve üzeri varillerle örtüşmüş bir tahta kapak olduğunu gördüm. kapağı açıp aşağı indiğimde ise karşılaştığım manzarayı tahmin edersiniz. otacının çırağı bir masanın üzerindeydi, belden aşağı paramparça vaziyette; yanında bir sürü kesme aletiyle cansız yatıyordu. artık durum iyice ayyuka çıktığından yaşlı çiftin yanına döndüm. onlara aşağıdaki durumu gördüğümü söylediğimde, bana çırağı kurtların öldürdüğünü ama kendilerinin çok yaşlı ve aç olduklarından mecburen onu yediklerini söylediler. fakat yılların witcherı bunu yer mi ? yemedi tabii. ikisini de orada öldürdüm, durumu da otacıya bildirdim.
    bu quest böylece bitti, aradan bir sürü görev daha geçti. daha sonra başka bir yere giderken yolum mecburen bu olayın geçtiği köye düştü. orada, ihtiyarların evinin önünde 3-4 tane gûl gördüm. gûlları kesince yerde ihtiyar karı kocanın cesetleri gözüme çarptı. onların da bir kısmı gûllar tarafından yenmişti. bu manzarayı geralt da manidar bulmuş olacak ki, "hah, nekrofagilar, layığınızı bulmuşsunuz." dedi kendi kendine.
    ben o ceset kokusunu alıp da bahçeye bakmasaydım, otacıya gidip çırağını kurtların öldürdüğünü söylecektim ve görev öylece bitecekti. ama minicik bir detayla alttan devasa bir hikaye çıktı bir sidequest için. sanırım cdpr'i diğer yapımcılardan ayıran şey de tam olarak bu *

    --- spoiler ---

    spoiler sonu
    --- spoiler ---

  • evden çıkarken o modemi kapa bak zararlı ışınlar yayıyormuş, sonra annenin beli ağrıyor.` : ben de bu dişim niye ağrıyor diyorum`