hesabın var mı? giriş yap

  • yaklaşık on, on beş senedir yoğun okuma yapmama rağmen hala çirkinim. yukarıdaki öneri geçersiz bilginize.

  • zaten çok güzel olan 48 yaşındaki annemin birkaç hafta önce yaptırdığı gençlik aşısı sonrası yüzündeki gözle görülür değişiklikle daha da gençleşmiş ve güzelleşmiş haline olan kıskançlığımı sindirdikten sonra bu aşıyı yaptırmak ya da hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler için küçük bir bilgi vermek istedim.

    gençlik aşısı ile derinin su tutarak kuruluğunun giderilmesi, içerdiği amino asit ve peptidlerle deride yaşla birlikte azalan kolajen ve elastin sentezinin artması hedeflenir. böylelikle cilt daha parlak, daha canlı görünür ve yaşlanma etkileri azaltılabilir.

    gençlik aşısı cildinizde zamanın, dış koşulların (özellikle güneş ışınlarına direkt maruz kalmak), beslenme yanlışları (az su içmek gibi) ve maruz kalınan toksik etkenlerin sonucunda oluşan ince kırışıkların, deformitelerin ve sarkmaların tedavisinde kullanılan bir mezoterapi yöntemidir. gençlik aşılarının içeriğinde hyaluronik asit, somon dna'sı vitaminler, mineraller ve çeşitli proteinler bulunur. ürünün kalitesini ve etkinliğini içerdiği hyaluroronik asit belirler. bu içerik ne kadar yüksekse sonuç o oranda etkili olur. çünkü hyaluronik asit ağırlığının 100 katı kadar su tutar ve bu da cildin daha parlak ve daha genç görünmesini sağlar. deride su tutan bir molekül olan hyaluronik asit nem aşısı olarak da bilinir.

    gençlik aşısı ile deride su tutarak kuruluğun giderilmesi, içerdiği amino asit ve peptidlerle deride yaşla birlikte azalan kolajen ve elastin sentezinin artması hedeflenir. böylelikle cilt daha parlak ve canlı görünürken yaşlanma etkileri de azaltılabilir.

    çokomelli uyarı!!!

    işlem öncesi kullanılan ilaçlar veya işlem yapılacak bölgede bir döküntü varsa, özellikle coumadin ya da aspirin gibi kan sulandırıcı ilaç kullanmı söz konusuysa bu bilgilerin doktor ile paylaşılması ve ilaç kullanımının işlemden birkaç gün önce doktor kontrolünde bırakılması gerekmektedir. ayrıca dudakta ya da yüzün herhangi bir bölgesinde uçuk varsa kesinlikle işlem yaptırılmamalıdır. bu kural yüze uygulanan botoks, dolgu ve prp gibi işlemler için de geçerlidir.

    bu işlemin en güzel yanlarından biri de gençlik aşısında yaş sınırı olmaması.. doktorunuz öneriği taktirde özellikle 30'lu yaşlardan sonra deride hyaluronik asitin azalması ile ortaya çıkan nem ve volüm kaybının tedavisinde kullanılabilir. gençlik aşıları tüm yüz işlemlerinde ve vücutta, özellikle yüz, boyun, el ve dekolte gibi bölgelerde güvenle uygulanabilir.

    uygulama öncesi lokal anestezik bir krem sürüldükten sonra deri temizlenir ve ilaç doktor tarafından ihtiyaç duyulan bölgedeki deri altına çok küçük iğnelerle enjekte edilir. işlem toplam 15-20 dakika sürer ve doktor önerisi ve kullanılan ilaca göre 2-4 seans arasında uygulanabilir.

    işlem sonrası hamam, sauna gibi sıcak sıcak ortamlardan uzak durulması ve işlem yapıldığı gün banyo yapılmaması önerilir. ertesi gün makyaj yapılabilir ve bol su içilmesi önerilir.

    işlem yapılan alanda kızarıklık ve/veya morarma oluşabilir (annemde morluk olmadı sadece kısa süreli kızarıklık oluştu). alerjik reaksiyonlar çok nadirdir ama alerji öyküsü bulunan hastaların doktoru bilgilendirmesi gerekmektedir.

    gençlik aşısı sonrası parlaklık, canlılık ve nemlenme bir hafta içinde ortaya çıkar. özellikle derinin kollajen yapımını tetiklediği için yüzün yukarı doğru yapılanma etkisinin gözlemlenmesi yaklaşık 15 gün ile bir ay arasında ortaya çıkmaktadır.

    gençlik aşısı içerdiği hyaluronik asit ve peptidlerin yoğunluğuna göre 15 günde bir veya üç haftada bir 2-4 seans yapılmalıdır. yüksek hyaluronik asit içerikli ürünlerin üç haftada bir, iki seans olarak uygulandığında yeterli olacaktır.

    daha önce de yazdığım üzere tedavi edilecek alanda uçuk ve benzeri deri hastalığı olan hastalarda ve ek olarak hamilelerde, emzirenlerde, kanser veya otoimmün gibi hastalıklarda, ilaç komponentlerinden birine karşı hipersensitivitesi olanlarda kullanılması önerilmemektedir.

    ben yaşım gereği ve izin vermediği işlemi babamdan başka doktora yatırmama sözü verdiğim için şimdilik yutkunarak annemi izlemekle yetinmek zorundayım..
    ama yukarıdaki bilgilerle uyumlu bir sürece sahipseniz gözünüz kapalı yaptırabilirsiniz bu aşıyı...

  • valla ben çok koyu galatasaraylıyım ve çok net trabzonun puanı falan silinmeli, 5 yıl falan fenerbahçe maçlarında seyirci olmamalı. bu nasıl bir kin ve nefrettir. bu sadece bir oyun soğutmayın bizi.

  • fenalık geçiren kıza geçmiş olsun ama içindeki diğer 253 yolcuya daha bi geçmiş olsun. hani uçak 7 saat istanbul üzerinde tur atacağına kuzey kutbuna ne biliyim en azından bir svalbard’a falan gidip gelseydi keşke yani empati yapıyorum 7 saat boyunca devasa bi tenekenin içinde sürekli bağcılar, gaziosmanpaşa esenler manzarasına tepeden maruz kalıyorsun..ne zor bi imtihan. uçaktaki yolcuların hepsi ekmeğe falan bastı herhalde kuran yırttılar başka açıklaması yok. geçmiş olsun yine.

  • olum bu adam bitti denilen john travolta'yı yeniden yıldız yapmadı mı?

    pam grier bu adam sayesinde eski günlerine dönüş yapıp tekrar ünlü olmadı mı?

    öldü denilen david carradine'ı yeniden hayata döndürmedi mi?

    e o zaman ne bekliyoruz, eski turnuvalara katılan ve şaşalı galibiyetlere imza atan o milli takımı geri getirecek tek adam quentin'dir.

    hem adam ayakçı olum, o da ayrı bir avantaj.

    değerlendirelim derim ben.

  • döner ocağı karşısında eldiven takmak mümkün değil, erir. zaten yasal olarak da eldiven zorunluluğu yok (hatta takılmamalı) .

    sadece valiyi umursamayan bir çalışan var ortada, valinin hazımsızlığı dönercinin kendisine diğerleri gibi yaltaklanmaması.

    bu minnoş valilerin hepsini devran dönünce izlemeyi dört gözle bekliyorum.

  • bir ingilizce öğretmeni olarak hakkındaki tartışmalara müdahil olmak istediğim sistemdir.

    sistem eleştirilerine geçmeden önce dil eğitimindeki durumumuz konusunda biraz bilgi vereyim. yabancı dil eğitiminde ülkemizin durumu tabi ki parlak değil ancak bunda bulunduğumuz dil ailesinin de payı büyük. "alman-fransız çocuklar şakır şakır ingilizce konuşuyorlar, bizde tık yok" demeden önce bizim ingilizce ile dahil olduğumuz dil ailesi konusunda ciddi farklar olduğunu hatırlatmakta fayda var. avrupa ülkeleri arasında cognate dediğimiz ortak kelime sayısı çok yüksek iken bizde o bu kadar fazla değil. bu da bizi avrupa ülkelerine kıyasla dezavantajlı kılıyor. ingiltere'den farklı dil ailelerine aidiyet göz önüne alındığında rakiplerimiz iran, rusya, çin gibi ülkeler kalıyor ve vakt-i zamanında okuduğum bir araştırmaya göre bu ülkelerin arasında durumumuz kötü değil.

    ama sonuç olarak 12 sene gibi uzun bir süreye bakınca ortada bir başarısızlık olduğu aşikar.
    sistemsizlikler ülkesi olan türkiye'mizin, uzak ara en kötü yönetilen kurumu olan milli eğitimin bünyesinde böyle bir sonuç çıkmasına şaşırmak bence abes.
    birkaç madde halinde durumu özetlemeye çalışayım.

    1. bir sene önce ingilizce eğitimi 2. sınıfa indirildi. ilk bakışta çok acayip bir gelişme gibi gelse de ortada şöyle bir durum var. eskiden 5., 6. sınıflarda dörder saat ingilizce eğitimi verilirken malum seçmeli derslere yer açmak için üç saate indirildiler. ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarda hepi topu iki saat ingilizce dersi olduğu düşünülünce ingilizce eğitimi ikinci sınıfa kadar indirilse de öğrencilerin eğitim hayatında göreceği ingilizce dersi sayısı sadece 1 saat artmış oldu. yani meb ders sayısını arttırmadan arttırmış gibi yaptı.

    2. bir öğrenci 8. sınıftan mezun olduğunda şu zamanları etkin olarak kullanması bekleniyor.
    simple present, present continuous, will future, going to future, simple past, past continous, present perfect tense.ayrıca envai çeşit modal. in order to, so that/such that/incase vb. yapılar da cabası.ve bunları haftada 3-4 saat ile kazanmalarını bekliyorlar.

    bunun yerine öğrencilere sadece basit simple present,present continuous, will future ve simple past versek. bunlarla bol bol çeşitli cümleler kursalar, mektuplar yazsalar, bunları içeren videolara maruz kalsalar. bol kelime öğrenip bunlar hepi topu 4 zaman içerisinde ama bol bol kullansalar. (ki ben böyle yapıyorum ve öğrencilerim dil bilgisine boğulmamış oluyorlar.ayrıca haftada 4 saat ile perfect tense ne lan?) çok basit konuşmaları öğretsek ama harbi öğretsek. çoğu öğreteceğiz derken boğulmasak.

    3. öğretmenlere kızıyoruz ama öğretmenden beklenen o öğrencileri konuşturması değil ki. ben bir köy okulunda öğrencilerime ingilizlerin çektiği videoları izlettim, bol bol listening yaptım. bir gün öğrencilere sobalı köy okulunda whitney houstan'dan i will always love you şarkısını dinlettikten sonra okul müdürüm tarafından müfredatı takip etmem, dışına çıkmamam konusunda tenkit edildim. görev yaptığım bölgede başarısız öğretmen ilan edildim. bunun üzerine ben de dershane öğretmenine evrildim. ezber, test vb. yollara saptım, öğrencilerimin netleri arttı, gördüğüm saygı hayvani boyutlara ulaştı. yani beklenen test, sınav vb. iken öğrenci konuşturmaya vakit harcarsanız okul idaresi, müfettişler, milli eğitim müdürlükleri tepenize biner müfredatta geri kalındı diye.

    4. yine öğretmenlere kızıyoruz ama meb'in umrunda mı? şu anda sınıf öğretmenliğinden ingilizce branşına geçmiş, ingilizce'den bihaber sınıf öğretmenleri çoluğunuzun çocuğunuza ingilizce öğretmeye çalışacaklar.sayıları da 3 bin'in üzerinde. bir tanesi bana gelip "hocam ben tv programmslarını anlattım bugün" dedi. oradan anlayın artık.

    5.dil eğitiminin en kritik boyutu edinim. yani öğrenciyi dile maruz bırakmak. çok sıkışık müfredatlar dahilinde haftada 3-4 saat ile kime neyi edindirebilirsiniz ki?

    6.biraz klasik olacak ama meb kitapları konusunda şikayetimi de belirtmeden geçemeyeceğim. bin tane ingilizce dizi izlerim, hiçbirinde raslamadığım abuk konuşma kalıpları mevcut ama en sık rastlananları ara ki bulasın.
    bir tane dizi gösterin bana "fine thanks and you" geçen. çok mu zor selam kalıplarını çeşitlerini arttırmak. benim öğrencilerim "how are you?" dediğimde "we are great, what about you?" diye bağırırlar karşılık olarak. çok mu zor arkadaş müfredatı yaratıcı ve güncel hale getirmek. daha güncel, daha kaliteli yayınlar var ve bazı veliler de almaya hevesli ama bu sefer de karşımızda; (bkz: okullarda kaynak kitap kullanımının yasak olması)

    7. bu kadar kafanızı şişirmezdim ama akşam aldığım bir telefonun üzerine bu başlığa yazma gereği hissettim. geçen sene 8. sınıftan mezun edip iyi denebilecek bir anadolu lisesine daha yeni yerleşmiş bir öğrencim aradı beni. "hocam bugün ilk ingilizce dersimiz vardı. öğretmen "where do you live?" diye sordu, baktım kimseden ses çıkmıyor ben kalktım "i live in kahramanmaraş" dedim, öğretmen de beni"4 tane 9. sınıf grubunun içerisinde bir tek sen kalkıp cevap verdin" diye tebrik edip sizi sordu. çok teşekkür ederim, sayenizde beni çok sevdi" dedi. tabi gururum okşandı önce ama biraz düşününce halimizin nasıl bir rezillik olduğu yüzüme çarpıldı. en basit cümle be arkadaş. bundan aciziz. en basit cümleyi 9. sınıf öğrencisinden duyunca havalara uçacak kadar aciziz.
    bu kadar rezillikten ne öğrenciler ne öğretmenler tek başına sorumlu sayılamaz, tüm suç bu grupların üzerine yıkılamaz.

  • eski guzel gunlerinde olmasalar da ada derbisini buraya yazmadan olmaz

    sehir: rangers

    takimlar: glasgow rangers, queens park rangers, power rangers

  • ben bu adamı çok seviyorum. sevdiğim için de kendisini uyarmak istiyorum: bak vedat abi, gözünün yağını yiyeyim şu yöresel ustaların hiçbir şey anlamadığı muhabbetleri kısa tut.

    gidiyorsun rizeli kuru fasulyeciye virginia'daki hububat üretiminden bahsediyorsun, diyarbakır'daki paçacı fazıl'a fransa'nın güneyinde koyunun yanağını nasıl pişirdiklerini anlatıyorsun, çanakkaleli balıkçıya "italyan köylerindeki ancelotti dolması da buna benzer" diye muhabbet açıyorsun, urfalı kebap ustasına marsilya sığırların beslenme saatini anlatıyorsun. allahını peygamberini seviyorsan kısa tut şu muhabbetleri ya da hiç açma... adam yöresel adam vedat abi, ateşin harında dura dura yaz sıcağında zebani siniri yapmıştır o. bir de "televizyoncular gelecekmiş" stresi... valla bir gün milano danası, lancaster koçu, paris billuru derken konuştuğun ustaya/tükkan sahibine balatayı contayı yaktıracaksın. tamam izleyiciler öğrensin diye de açıyorsun bu muhabbetleri ama karşısındaki ustayı da düşün. sen "kosta rika'da koyunun kellesini meşe odunuyla tütsülerler", "güney carolina'yda koçun yağlı kısmını ekmek arası ederler" derken sırf kibarlıktan "doğrudur efendim" diyen adamın dramını düşün. düşün ve insafa gel.

    vedat abi seni seviyorum ama tehlikedesin bunu bil...

  • fatura ödenmediğinde yada modem koptuğunda "kabloda kalan interneti kullanan" mail servisi.

    edit: böyle kabloyu bir uçtan sıkıp bilgisayara doğru sıyırıyorsun o zaman hızlanıyor bile. upload yaparken ters yöne sıyırıyorsun haliyle.