hesabın var mı? giriş yap

  • para (money) kelimesi ilk ne zaman ortaya çıktı?
    ingilizce para kelimesi ilk olarak 14. yüzyılda ortaya çıkmıştır. romalıların, tapınağında (ya da civarında) ilk kez madeni para bastığı, tanrıça juno'nun unvanlarından biri olan moneta kelimesinden türetilmiştir.

    para kullanımı ilk ne zaman başladı?
    mö 5000 civarında, günümüz ırak'ındaki sümerler, standart bir ölçü ve para birimi olarak kullanılmak üzere gümüş külçeler üretmeye başladılar. mısırlılar ise mö 4000 civarında ilk defa altını para birimi olarak kullanmaya başladılar.

    ilk bankalar ne zaman ortaya çıktı?
    pek çok araştırmacıya göre, ilk bankalardan bazıları, mö 3000 civarında, hem dini törenler hem de buğday ve diğer tahıllar gibi tarımsal ürünlerin depolanması için kullanılan tapınakların içinde bulunmaktadır. çiftçiler ürünlerini tapınağa yatırır ve yatırdıkları ürün miktarı için bir makbuz alırlardı. bu makbuzun değerli olduğu ve büyük olasılıkla ticarette kullanılan en eski para biçimi olduğu düşünülmektedir.

    ilk madeni paralar ne zaman ortaya çıktı?
    kabartma bir kaplumbağa şeklinde ilk madeni paralar, günümüz yunanistan'ında aegina adası'nda mö 700 civarında ortaya çıkmıştır. görsel

    para kullanımının ilk yazılı kanıtı hangi tarihte yazılmıştır?
    paranın karşılık olarak ödeme yapmak için kullanılmasından bahseden ilk yazılı metinler mö 2112'den 2095'e kadar hüküm süren ur kralı ur-nammu tarafından sümerce olarak yazılan ur-nammu kanunları'nda bulunmaktadır. yasanın 22. maddesinde, “bir adam başka bir adamın dişini kırarsa, iki gümüş gümüş ödeyecektir” diye ybelirtilmiştir.

    tasarruf kavramı ne kadar eskidir?
    tasarruf kavramı, ilk insanların köylere yerleşmeye başladığı ve tarımsal üretim ve hayvancılıkla uğraştığı neolitik çağ'a (yaklaşık mö 10.000) kadar uzandığı düşünülmektedir. her bir çiftliğin tüketebileceğinden daha fazla yiyecek üretiyor olması gerçeği, tasarruf etmeleri ve ihtiyaç fazlası olanları saklayıp, daha sonra bunları ticarete dökmeleri gerektiği anlamına geliyordu.

    kaynak: britannica

  • annenin gönül rahatlığıyla bebeği/çocuğu ona bırakıp gidebilir olmasıdır.

    ben 8.5 aylık bebeğimizi bırakıp bir iş için 1 haftalığına şehir dışına gitmiştim.
    bir arkadaşım kızı 9 yaşındayken kanser sonucu bu dünyaya gözlerini yumup öte aleme gitti.

    1 haftalığına ya da bir ömürlüğüne çocuğu babasına emanet edip giderken, gönlünün teli bile titremeyecek kadar güveniyorsa adama;
    yani annenin içi rahatsa o kadar,
    o adam baba gibi babadır bence

    anneye yavrusu hakkında "bensiz ne yapar" duygusunu hissettirmeyecek kadar babalığının altını doldurabilmiş tüm adamlara selam olsun.

  • "sennnnn... sennn kiii, düşmanlarıııı..." diye nara atan çocuk iticiliği. saçının birkaç telinden tutup indireceksin aşağı, düşmanı görsün.

  • şu anda ülkemiz kıyılarında bulunan en zehirli balıklardan biri.
    iki üç metreden 150 metre derinliğe kadar denizlerimizde görülebilen bu balığın zehri, solungaç kapağı ve yüzgeçlerindeki dikenlerde bulunmaktadır.

    haziran ayı - ağustos ayı arası üreme dönemleridir ve bu dönem en agresif oldukları dönemdir ayrıca. tehlike anında dikenleri, avının etine girer ve yırtılan bez dokusundan içeriye doğru zehri salgılar.
    birazdan anlatacağım başıma gelen olaydaki hatayı yapmamanız için ilk bilmeniz gereken şey trakonya tarafından sokuldu iseniz sokulduğunuz bölgeyi soğuk suya değil; 40 derece ve üzerinde sıcak suya daldırmanız gerektiğidir.
    tabii kesinlikle doktora gitmenizi öneririm direkt.

    şişme, baş ağrısı, mide bulantısı, morarma, konuşma kaybı gibi semptomların yanında kangrene kadar gidebilir.
    kalp krizi geçirmenize dahi sebep olabilir.

    acil müdahalede önerilen dayanılabilecek en yüksek sıcaklıkta dikenin girdiği bölgenin ısıtılması ve bölgenin temizlenmesidir.

    tabii tekrar söylüyorum, doğruca acil servise gitmeniz gerekmektedir. bana bir şey olmaz demeyin.

    birkaç yıl önce anadolu yakası'nda bir yaz akşamı kıyıdan olta ile istavrit tutuyordum.
    o akşam da mübarek sekiz sekiz çekiyordum balıkları.
    derken bilmem kaçıncı çekişimde en sondaki iğnede bu balığı gördüm ama kaya balığı sandım ve niyetim iğneden çıkarıp denize geri göndermekti.
    balığı tutmamla sol el baş parmağımda bir sızı hissettim ve hemen peşinden inanılmaz şekilde kanamaya başladı parmağım.
    kan akarken yanımdaki dayılardan biri " dur tutma o balığı! " diye bağırdı bana.
    çok erken davranmıştı gerçekten!

    daha sonra elimin acısı artmaya başlayınca elimi yanımdaki deniz suyu ve istavrit dolu kovaya soktum ve su kırmızılaşmaya başladı.
    bu sırada dayı gelip bıçak sürdü balığın soktuğu yere, bir bez parçası bağladı ve bana hastaneye git dedi.

    ben ise arabama binip tek elle sürerken bir yandan da zonklayan sol elimin ağrısıyla neredeyse bağıracak gibi oldum.
    eve vardığımda sol elim komple şişmişti ve hemen buz dolu bir suya elimi daldırdım.
    bu öyle bir acı ki ben hayatım boyunca öyle bir ağrı hiçbir zaman hissetmedim, inşallah da hissetmem. aynı anda onlarca yerinizden kızgın şiş soksalar anca o kadar acır herhâlde.

    bir süre bu şekilde elimi suda tutarken daha sonra balığı internetten araştırmak geldi aklıma ve o uyarıyı gördüm:

    " elinizi asla soğuk su ile temas ettirmeyin! "

    sol elimi direkt çektim sudan ama yaklaşık 30 - 40 dk kalmıştı suda.
    daha sonra sıcak suya koydum ve şişkinlik de yarın iner düşüncesiyle uyudum.

    ertesi gün balığın soktuğu yer inanılmaz şekilde kaşınıyordu ve şişkinlik de pek inmemişti. sokulduğum yeri kaşırken bileğimin de şişmeye başladığını gördüm ve koluma doğru yayılıyordu şişkinlik. artık çare yoktu ve acile gittim.

    " rahatsızlığınız nedir? "

    " şeyyy, balık soktu da... "

    acilin gözdesi olmuştum. dayılar teyzeler artık balon gibi olmuş elime bakıyor " yav balık, adam mı sokar? " diyorlardı.

    çok beklemeden doktorun yanına girdim ve onu türkçeyi yeterince iyi konuşabildiğime ve hayvan türlerini de yeterince tanıyabildiğime, beni sokanın arı değil balık olduğuna ikna etmem yaklaşık bir dakika sürdü.

    üç farklı iğne yaptılar:

    zannediyorum tetanoz, antibiyotik ve ağrı kesici idi bunlar. tetanoz ve ağrı kesiciden eminim.

    bitti mi? bitmedi!

    kolumu komple alçıya aldılar!

    10 gün boyunca balık sokması sebebiyle kolum alçıda gezdim. aslında doktorun dediğine göre hemen acile gitseymişim buna gerek kalmazmış!

    10 gün boyunca çevremdeki insanlara kıyamet alameti gibi göründüm.

    " yav balık, insan sokar mı?
    balık ısırdı diye kol mu alçıya alınır?
    balık çok büyük müydü? "

    gibi sorulara cevap verdim.

    ben ettim siz etmeyin.
    dikkat edin.