hesabın var mı? giriş yap

  • (evde su bitmiş, misafirler gelecek, acele bakkala su için yollanıyorum)

    - abi bi büyük su alacaktım...
    - buyur yiğenim... (1 litrelik su uzatır)
    - daha büyüğü yok muydu abi?
    - onun daha büyüğü osman abi'nde eheehaha...

    (bu esnada osman adlı yaşça daha büyük olan esnaf köşede bir taburede oturup, zevkten dört köşe olmuş sırıtmakta, aynı anda da çayını karıştırmaktadır)

    nasıl bir övgü anlayışıdır hala anlam veremem...

  • sen geç bekliyorum.

    kafanı çıkarma ben geçiyorum.

    yeşil yandı yürü.

    çevirme var ilerde.

    hacı ne yaptın?

    sağa çek, dövücem.

    vs.

    debe editi: bir dişi kişi olarak, selektör ile ilgili yazdığım entry debe'ye girdi ya, daha da kimse bana kadın sürücü muhabbeti yapamaz. (bkz: swh)

  • binali yıldırım "böyle bir şey yok. veriler çalınmadı" açıklaması yapıyor ama ben şu an binali yıldırım'ın tc kimlik nosunu, anne ve baba adını bu database'den görebiliyorum.

  • -gece birde evde ol.
    -neaaa??15 yasındaki çocuklar bile o saatte girmiyolar eve .
    -onnarın babaları zengin o zaman.
    -ne alaka ya..
    -o saate kadar içki sigara masrafını karşılayamam ben senin, evine vakitlice gel, tassarruf et.

  • içimi her seferinde cız ettiren bir anı, hayatta kırıp da kırdığımı fark ettiğim zannederim ilk pottur. 1988 yılında, öyle çok küçük de değil, dokuz yaşında olduğum ve oturduğumuz ikinci eve taşındığımız sonbahardı. oturma odasına halı döşemek üzere eve iki usta gelmişti ve ben annemle beraber hayatımda ilk defa bir halının nasıl döşendiğini gözlüyor, adamların hareketlerini ilgi içinde izliyordum.
    aptallık, cehalet, belki korunaklı hayat denebilir, ama o yaşımda değil nasıl olduğunu, neye benzediğini bilmek, ayak kokusu diye bir kavramın varlığından, ayakların kokabileceği gerçeğinden dahi haberdar değildim. işte bu yüzden ki, ustaları seyretmeye başlamamdan bilmiyorum kaç dakika sonra etrafı pek yabancı ve tahammülü pek güç bir koku sardığında içten bir merak içinde anneme dönüp “ya anne, burası ne koktu?” diye sormaktan hiç çekinmedim. annemin o anda bir cevap verip vermediğini, kaş göz edip etmediğini, benim orayı terk edip kokunun olmadığı bir yerlere kaçıp kaçmadığımı hatırlamıyorum. ortamdaki yeni kokuyu ortamdaki yeni insanlara bağlamak gibi basit bir zihinsel işlemi gerçekleştirememiş olduğumu görmek apayrı bir utanç kaynağı bugün bana, ama annemin adamlar gittikten sonra beni çekip, içten içe saflığıma gülse de üzgün bir şekilde “kızım ne yaptın öyle, adamların ayağı kokuyordu tabii ki, başımdan aşağı kaynar sular döküldü” demesini takip eden utanç kadar değil.
    beni çok etkilemiş, çocukluğuma damgasını vurmuş bir anı olduğunu iddia edemem bunun, abartı olur. ama uzun ve düzensiz aralıklarla da olsa, kimi zaman sebepli, kimi zaman sebepsizce aklıma düşmüş ve her defasında içime hicapla hüzün karışımı hisler salmıştır. şimdi hiçbir şeylerini hatırlamadığım, halı döşedikleri o evden on seneden çok oluyor ki ayrıldığımız bu adamlar sözlerimi duymuşlar mıydı o gün işleri güçleri içinde, duydularsa bir şey hissetmişler, canları acımış mıydı, evden çıktıktan sonra bunu aralarında konuşmuşlar mıydı, yoksa hakkında bir söz edilemeyecek kadar ağır mı gelmişti onlara, ve eğer ki hala yaşıyorlarsa, benim gibi onlar da arada bir geri dönüyorlar mıdır zihinlerinde bu buruk hatıraya? bilemiyorum.
    asla duyamayacak olsalar ve o özür hiçbir şeyi değiştirmeyecek de olsa o salak, densiz kız çocuğu adına defalarca özür dilemek istiyorum. bana insanları hiç bilmeden, hiç istemeden, üstelik de geri dönüşü olmayan bir şekilde kırmanın ne kadar mümkün, mümkünden de öte, kolay olduğunu belletmiş bir çocukluk lekesidir.

  • bisiklet sürerken belki de en keyif aldığım zaman yokuş çıkmaktır. herhangi bir tehlikesi olmadan, manzarayı izleye izleye, düşüncelere bata çıka, bazense hiç bir şey düşünmeden sadece yola, zirveye konsantre olarak pedal çevirmek bisiklet sürmenin en keyifli anlarındandır bana göre.

    vites değiştirmeyin diyenlere itimat etmeyin. yokuş çıkarken de inerken de tabi ki vites değiştirilebilir. bu sadece sizin performansınızla ve vitesi doğru anda doğru şekilde değiştirebilmeniz ile ilgili bir durum. bütün yokuş aynı eğimde olmadığı için eğime göre doğru viteste çıkmak sizi daha az yorar. eğimin biraz daha azaldığı noktalarda biraz artırabilirsiniz vitesi, daha dikleşen yerlerde düşürebilirsiniz. vites değiştirirken zamanı iyi ayarlayın. tam pedala yüklenirken çatur çutur vites değiştirmeyin. ileriye bakın eğer eğim artıyorsa önceden değiştirin. vites değiştireceğiniz zaman pedala uyguladığınız gücü biraz azaltın ki zincirdeki gerginlik azalsın ve kolay değişsin.

    ayağa kalıp da pedala yüklenmeye çalışmayın. enerjiniz daha çabuk biter, hatta eğime göre değişmekle birlikte yüz metre sonra tıkanırsınız. bunun yerine yokuşa başlarken vitesi düşürüp, selenin ön kısmına doğru gelin, biraz öne eğilin, pedalı daha çok çevirerek ve daha düşük bir hızda çıkmaya çalışın.

    belirli aralıklarla su için. sıvı kaybedeceğiniz için bunu yerine koymak önemli.

    önünüzde sizin performansınıza yakın birisi gidiyorsa onun arka tekerleğine yapışın. yani sizin ön tekerleğiniz ile onun arka tekerleği arasında beş on santimetre olsun. bu psikolojik olarak onu takip etme içgüdüsü yaratacaktır sizde. bu da tıkanma eşiğinizi biraz yukarı çekecektir.

    pes etmeyin. çok kötü olmadığınız sürece asla durmayın. durursanız tekrar harekete geçmeniz çok daha zor olacaktır. hızınızı neredeyse sadece dengede kalabilecek kadara indirin yine de durmayın.

    yılmayın. aynı yokuşu başka zaman tekrar çıkın. üçüncü dördüncü çıkışınızda farkı fark edeceksiniz.

    bisikleti sporunu hobi olarak görmeye başladıysanız ya da bisiklete spor amaçlı binmeyi düşünüyorsanız kesinlikle spd pedal teknolojisine geçin. bu sayede hem pedala basan ayak, hem de yukarı doğru kalkan ayak güç üretmiş olacak ve daha iyi dengede duracaksınız. hem arazide hem asfalt yolda, hem yokuş çıkarken hem inerken düz pedala oranla çok daha verimlidir.

    (bkz: bisiklet /@lonelycowboy)

  • gazetenin rü$tü ile ilgili bir sorusuna ''rü$tü eve i$ getirmeyi sevmez'' $eklinde cevaplami$ti. salonda penaltı mı atıyor rü$tü'ye anlamadım ki.

  • ben açıkçası nabza göre yapıyorum bunu, kişiye göre. adamın akbili isteme şekline göre. genç bi çocuksa, kibarsa para almıyorum, yaşlılardan da almıyorum, babama benzeyenlerden de almıyorum, trakyalı'ysa almıyorum, hamileyse almıyorum. sonra soruyorum en son, "akp'li misin?" diyorum.

    cevabı "evet" ise, parasını alıyorum. hem akp'li hem babama benziyorsa yarı parasını alıyorum, hem yaşlı hem akp'li ise parasını alıp, yol vermiyorum.

    genç ve jastin bieber dinliyorsa, kafasına kornişle vuruyorum.

  • şahane dizi. lost'tan beridir izlediğim en çok teori kastıran dizi aynı zamanda. bana bunlarla gelin yaw, bayıldım.

    --- spoiler ---

    diziyi neden lost'a benzettiğimiz malûm: bir iyi taraf var, bir kötü taraf. ışık ve gölge. alfa ve omega. şimdilik iyi taraf'ın claudia ve müritleri olduğunu varsayıyoruz. ancak noah, son bölümde bartosz'la konuşurken "iyi olan bizleriz, claudia'ya sakın inanma, jonas ve diğerleri onun piyonu" diyerek içimize bir şüphe tohumu ekti. ayrıca claudia'nın güçlü kadın olma ve liderlik takıntısı malum; 2052'deki o post-apokaliptik dünyada claudia'nın liderlik ettiği bir grup var izlenimi de aldım ben. tronte'yi manipüle edip onu mads'in döneceğine inandırarak kendi istediklerini yaptırması sanki claudia'nın da çok iyi bir karakter olmadığının göstergesi gibi. gerçi bilmiyoruz, belki claudia gerçekten de jonas ve diğer piyonları kendi dediklerini yaparsa aynen geleceğe dönüş serisinde olduğu gibi geçmişi düzeltebileceğini düşünüyordur. fakat bu dizide olaylar öyle değil de 12 maymun filmindeki gibi sonsuz bir döngüde gerçekleşecek ve hiçbir şey değişmeyecek gibi bir his var içimde...

    neyse, şimdilik oraya girmeden bildiklerimize bakalım: bir kere, eğer yanlış anlamadıysam tüneller 53'te, 86'da ve 2019'da belirli tarihler arasında (mesela ekimin ortalarından kasımın 12'sine kadar falan) açık kalmış (ya da kullanılmış). tüneller her kullanıldığında ve birileri zaman yolculuğu yaptığında elektrikler gidip geliyor. noah deneylerinden birini yapıp çocuk öldürürken ise kuşlar, koyunlar vs. de aynı anda ölüyorlar. bunlar cepte. bir de yine dikkat ederseniz, insanlar geçmişe/geleceğe gitseler bile kendi oldukları "günün" tarihiyle tutarlı biçimde gidiyorlar. mesela mikkel geçmişe gittiğinde tarih 4 kasım 2019 gecesiydi. 1986'da sabah delikten çıktığı zaman gazetelerde 5 kasım 1986 yazdığını gördü. (tarihler 2 ve 3 kasım da olabilir, bakmaya çok üşendim şimdi... ama ardıl günlerdi.) aynı şekilde jonas ormanda genç charlotte ile karşılaştığında 12 kasım 2019'dan 12 kasım 1986'ya gittiğini anladık, vs. yani o açıdan bakarsak claudia'nın dediği gibi 12 kasımda zaten çoktan ölmüş olan mads'in dirilmesine imkan yok. mads'i helge ekimde kaçırdı, muhtemelen 4 kasıma kadar sığınakta tuttular, ve o gün deney yaparlarken mads öldü. oysa 12 kasım 2019'dakiler 86'ya gitseler bile kendi oldukları güne, yani 12 kasıma gidebilecekler. claudia bunu bilmiyor mu, yoksa bildiği halde tronte'yi manipüle mi ediyor, henüz bilmiyoruz. ama dediğim gibi claudia geçit yok edilirse tüm geçmişin değişebileceğine de inanıyor olaiblir.

    gelelim eşim ve benim kafa patlatarak geliştirdiğimiz teorilere. (bu arada bu teorileri geliştirirken sözlükte ya da ingilizce sitelerde hiçbir teori okumadığımı belirtmek isterim. ama yazdıktan sonra tutarsızlıkları bulmak adına en çok favlananları okudum, evet :)))

    pek çok kişi noah'nın agnes'in kocası olduğunu düşünmüş; bu bana da mantıklı geliyor. hatta tronte'nin kolundaki sigara yanıkları gibi izlerin, onun erken deneylerinin bir sonucu olmuş olabileceğini de düşünüyorum. ancak noah, diğerleri gibi sadece belli tarihlere gidebilen klasik bir zaman yolcusu değil. noah, eline geçen kadim bir kitap sayesinde 53-86-2019 arasındaki tünellerin varlığından haberdar, ve onun amacı bir zaman makinası yapıp sadece bu üç tarih arasında değil, istediği her tarihte gezebilmek. (ayrıca bence bu isteğini başarıyor ama oraya sonradan geleceğim.) öte yandan ben noah'nın bartosz olduğunu düşünmüyorum. birincisi tipleri çok farklı (göz renkleri vs.) ve çocuk cast'la büyük cast'ı inanılmaz iyi seçen bir dizi bu konuda hata yapmazdı gibime geliyor (kasıtlı olarak farklı görünen insanları seçeceklerini de sanmıyorum). ikincisi, ufak bartosz kötücül bir çocuk ama pek zeki değil gibi geliyor bana :)) bartosz bence noah'nın piyonlarından biri gibi. belki de 2052'de claudia'nın yönettiği iyiler (?) safının karşısındaki grubun başında 2052'de 49 yaşında olan bartosz vardır. ayrıca noah 49 yaşında gibi göstermiyor (yani bartosz'un 33 sene sonraki hali değil), zaten bölümlerin birinde "şeytan 33 yaşında şeytanlığa başlamıştır" gibi bir muhabbetin ardından noah'yı göstererek onun da 33 yaşında şeytanlığa (zaman makinası yapmak için çocukları öldürmeye) başladığı izlenimini vermişti bize. çocuklara 86'da deneyleri yaptığı odayı, 1953'te inşa ettiğini görüyoruz. ama deneyleri 86'da yapıyor; yani (zaman makinesini icat etmeden önce) tünelleri kullanarak 53-86-2019 arasında gezebiliyor. muhtemelen agnes'i terk ettiği ve kendini zaman makinası yapmaya adadığı yaş, 33. 86'daki helge'yi manipüle ettiği ve ona deneylerini üzerinde yapacağı çocukları kaçırttığı yaş da aynı zamanlar, 33-34 falan. ancak 2019'da arabanın içinde bartosz'la konuşan noah, bence o hallerinden 1-2 sene (ya da belki yalnızca 1-2 ay?) sonraki noah: bu noah, artık zaman makinesini icat edebilmiş, istediği tarihlere gidip gelebilen ve geçmişte/gelecekte olacakları bilen bir noah. geçmişte olan her şey, jonas'ın ve claudia'nın hareketleri, zaten her şeyin onun istediği gibi olup zaman makinesini icat etmesini sağlamış. o yüzden şimdi claudia'yı ya da jonas'ı öldürmek gibi bir derdi yok. sadece olayların aynen olduğu gibi gitmesini sağlamaya çalışıyor.

    gelelim zurnanın zırt dediği yere, yani asıl teorimize. sıkı durun: noah, büyük jonas'ın 86'da elindeki makinayı sezyumla çalıştırmasını "her şeyi başlatan olay" olarak anıyor. burada hepimiz ne düşündük: jonas, 53-86-2019 kapısını kendisi açtı zannettik. hayır arkadaşlar. o kapı zaten açık. muhtemelen 1986 ekiminde falan nükleer bir sızıntı oldu (86'da claudia'nın nükleer atıkla dolu geçidi görüşünü, oraya kapı ördürüp her şeyi hallettim zannedişini hatırlayın) ve tüneller ondan sonra aktive oldu. noah'nın her şeyi başlatmak ile kast ettiği şey ise bambaşka: bu olay, zaman makinesini çalıştırma prensibini bulmuş olması. çünkü noah, o ana kadar zaman makinesini bir türlü düzgün çalıştıramadı. helge'ye kaçırttığı çocukları üzerinde çalıştığı zaman makinesi prototipinde canlı denekler olarak kullandı, ama onların canlı biçimde zaman yolculuğu yapmasını bir türlü sağlayamadı, hepsinin kulakları gözleri yandı ve öldüler. çünkü tüneller açık olmakla beraber oradaki manyetik alan insanların sağlam biçimde "istedikleri zamana" seyahat etmesini sağlayacak kadar güçlü değildi. ayrıca tüneller sadece üç tarihe açılabiliyordu (53-86-19), oysa noah'nın hedefinde, bütün zamanlara (ya da belki de sadece 33'lü döngülere, ama 53-86-2019'la sınırlı değil, 2052, 2085,... gibi tüm yıllara) gitmeyi sağlayabilecek bir makine yapmak vardı. derken büyük jonas, 86'da saatçi amcaya yaptırdığı sezyumlu yükseltgeç (böyle bir kelime var mı??) makinasını kullandı ve manyetik alanı yükselterek geçitteki odada bir portal açtı. bu portal sayesinde çocuk helge ve genç jonas kendi ait oldukları zamandan 33 sene sonrasına gittiler. yani jonas ilk kez 53-86-2019'dan farklı bir tarihe canlı olarak gidebilen kişi oldu. aynı esnada jonas 2052'ye de bir tünel açabildi mi, yani artık mesela 86-2019-2052 tünelimiz var mı, bilmiyorum. bence yok. bence var olan tüneller hâlâ sadece 53-86-2019'u bağlıyordur. ancak belki zaman makinanız varsa 2052 ve 2085'ten de geriye dönebiliyorsunuzdur, onu henüz bilmiyorum. kısacası genç jonas, 2052'den geri dönemeyecek diye tahmin ediyorum. çünkü yaşlı jonas, 33 sene boyunca o post-apokaliptik evrende yaşamış, 49 yaşına gelmiş, ve 2085'te zaman makinesiyle oraya gelen claudia sayesinde geçmişe geri dönmüş gibi görünüyor. claudia'nın dediklerine inanması ve onun müridi olması da bu yüzden: jonas, 2052'den dönemediğini görünce kendi yaşlı halinin 1986'da yaptığı şeyin işe yaradığını ve tünelleri tamamen kapattığını düşünüyor. şu anlamda haklı olabilir, 12 kasım 86'da yaptığı şey, gerçekten de 53-86-2019 tünelini kapatmış olabilir; onu henüz bilmiyoruz. ama aslında bu sayede zaman makinasında neyin eksik olduğunu anlayan noah'nın makinayı icat etmesini de sağladı gibi görünüyor. muhtemelen noah (bu noah henüz zaman makinasını icat etmemiş olan, ama icat eden kendisinden direktifleri almış olan noah), deneyi jonas yerine helge üzerinde yapıyor ve jonas'ın yaptığı yükseltici sayesinde helge'yi ilk kez sağ salim kendi zamanına gönderiyor. böylece zaman makinasının mümkün olduğunu anlıyor ve dönüşümünü tamamlamış oluyor. ayrıca helge'yle aralarındaki bağ da buradan kaynaklanıyor; noah'ın gidip 86'da helge'yi bulup pis işlerini yaptırması ve helge'nin ona itaati de bu yüzden. ve noah'nın da dediği gibi zaman makinesinin yapılmasını sağlayan ve noah'nın ekmeğine yağ süren de jonas'ın ta kendisi :) salak :)

    bu arada zaman makinası deyip duruyorum da, makina dediğimiz şey, helge'lerin orman kulübesindeki evinin sığınağı + saatçinin icat ettiği yükselticiden başka bir şey değil. şimdi, o sığınağı 53'te ve 86'da noah/helge kullandı. 2019'da sığınak boştu; en son peter ve charlotte'u oraya inerken gördük (ama muhtemelen yaşlı claudia da 2052'ye oradan geçti). 2052'de claudia orayı kendi sığınağı yapmış, zaman makinası onun tekelinde. ben, ortamda iki tane, hatta üç tane yükseltici makina olduğunu düşünüyorum: tıpkı yaşlı jonas'ın 86'da saatçiye gidip makinanın eski ve bozulmuş halini bıraktığı anda, saatçide bir tane makina daha olması gibi. claudia'yı da saatçiyi ziyaret ederken gördük, galiba bir makina da o getirdi ve üç oldu :) sonra o makinalardan biri 86'daki noah'nın eline geçti. helge'nin 53'ten 86'ya sağ salim geldiğini ve küçük jonas'ın 86'dan kaybolduğunu gören noah zaten olayı çözmüştü (ya da yaşlı hali gelip ona bu makinayı saatçiden alması gerektiğini anlatmıştı), ama sonuç olarak gitti makinayı aldı ve 86 kasımının sonlarından itibaren bizim bildiğimiz zamanda istediği gibi gezebilen noah oldu. yani aslında o yükseltici makinayı noah'a getirip zaman makinasındaki eksik parçayı tamamlayanlar da (hiç bunu istemeseler bile!) claudia ve jonas'tı.

    evet beyin yakan teorimiz bu şekilde. tünellerin sadece üç tarihi bağlaması da dizide vurgulanan 3lemeye dayalı; yani (kalıcı olacak biçimde) dördüncü bir portal açılması bunca 3 vurgusundan sonra bana çok mantıklı görünmüyor. o yüzden genç jonas'ın bir seferliğine 2052ye geçtiğine, ama oradan dönemeyeceğine inanıyorum. ancak claudia zaman makinasıyla onu 2085'te 2019 ve 86'ya döndürebilecek. ayrıca döngünün de kırılamayacağı inancındayım ben. karakterlerin geçmişi değiştirmek için yaptığı her şey o geçmişi şimdi olduğu hale getirmeye yarıyor; tıpkı ulrich'in çocuk helge'yi öldürmeye çalıştığında olanlar gibi. yani yukarıda da dediğim gibi dizinin sonunda üzülmeye ve 12 maymun'a bağlamaya hazır olun :)

    bu arada herkes claudia'nın köpeği gretchen'in tünellerden nasıl geçtiğine takılmış. bence onu 53'ten alıp 86'ya bırakan yaşlı claudia'ydı arkadaşlar. 86'daki kendisinin bir aydınlanma yaşaması ve zaman makinasının peşine düşüp onu şimdi olduğu kişi yapmasının başka bir yolu yoktu. öte yandan mikkel'i kaçırıp (belki de yaşlı jonas'a teslim eden) ise charlotte'un kızı olabilir. mikkel'in helge'nin eline düşmediğini biliyoruz, çünkü deney yapılan sığınağa hiç getirilmedi. mikkel'in kaçırılması, jonas'ın doğması için gerekli olduğu için belki de onu charlotte'un kızı francesca mıydı o alıp jonas'a getirdi, yaşlı jonas da mikkel'i 53'e bıraktı. francesca'nın kasabadan gidebilmek için para bulması gerekiyordu ve magnus'un gördüğü gibi francesca'nın şu anda yüklü bir parası var. bize torbacılıktan kazandığı izlenimi verildi ama olmayabilir; sonuçta mikkel'in kaybolduğu gece francesca'nın oraya gelmesinin başka hiçbir anlamı yoktu... (eric'in zulasını patlatmaya geldim gibi bir şey demişti galiba, ama zaten o işi daha önce yapabilirdi, hem diğerlerinden önce davranıp hepsini ele geçirmiş olurdu) yani kız bu işi para için yaptı ama belki de vicdan azabından dolayı şu anda gidemiyor. velhasıl karışık işler :))

    tabii şu anda açığa çıkmayan bir sürü merak konusu var: noah'nın charlotte'a gönderdiği saat (belki gelecek bir tarihte polis kadını maniple edip kendi safına çekmek için gönderdi onu?), gözü bandajlı polisin ve radyoaktif maddelerin olayı, mikkel'in yaşlı halinin jonas'ın rüyalarına yüzü katranlı biçimde girmesinin sebebi... sonra solucan deliği açıldığında geçitte duran charlotte ve peter nereye gittiler, 2019'da mı kalacaklar yoksa 1953'ten mi çıkacaklar? dizide o kadar çok ayrıntı var ki, unuttuğum bir sürü nokta vardır eminim. ama dizide boş sahne yok resmen lan. işin kötüsü gelecek sezona kadar çoğu şeyi unutacağımızdan her sezon bütün bölümleri en baştan izlemek de farz oldu :))

    --- spoiler ---

    dark'ın alman yapımı olması benim için büyük bir artı nokta: lost'tan ağzımız yandı; biliyoruz ki amerikan senaristleri dizileri sezonluk olarak planlar. ilk sezon tutarsa ikinci bir sezon yazarlar, o da tutarsa üçüncü sezon, vs. ama bence bu dizide her şey en baştan beri planlı. öyle güzel ayrıntılar var ki (yukarıda spoiler içinde bazılarını belirttim) dizinin üç sezon süreceğini ve en baştan beri tüm senaryonun belli olduğunu düşünüyorum. üç sezon olacağını düşünüyor olma sebebim ise dizinin şimdiki zamanının 2019'da geçiyor olması: ilk sezon 2017 sonbaharında oynadıysa, ikinci 2018'de ve son sezon da dizideki olayların başladığı 2019'da yayınlanacak ve bu işi pek şukela biçimde bitirecekler sanırım ;) alman mühendisliğini seviyorum <3